26/11/2020 | Yazar: Yıldız Tar

Hande Buse Şeker’in öldürüldüğü 9 Ocak 2019’dan, katil Volkan Hicret hakkında müebbet hapis cezası verilen 26 Kasım 2020’ye kadar neler yaşandı? Tüm yönleriyle davanın kronolojisini hazırladık.

Soruşturmadan karara Hande Buse Şeker davasının kronolojisi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

Hande Buse Şeker, İzmir’de yaşayan, geçimini seks işçiliğiyle sağlayan bir trans kadındı. Volkan Hicret isimli polis memuru görevde olmadığı sırada, polis silahıyla Hande Buse Şeker’i 9 Ocak 2019’da Şeker’in Alsancak’taki evinde öldürdü. Polis memuru Volkan Hicret, Şeker’i öldürdü, gasp etti, cinsel saldırıda bulundu ve evdeki arkadaşını ise yaraladı.

Katil polis Volkan Hicret hakkında İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava bir süre kapalı görüldü. Avukatların itirazı ve tepkiler üzerine kapalılık kararı kaldırıldı. Sekizinci duruşmada, 26 Kasım’da karar açıklandı.

Volkan Hicret hakkında kasten öldürme suçundan müebbet, nitelikli cinsel saldırı suçundan 21 yıl, nitelikli yağma suçundan 3 kez 5 yıl 6 ay, yaralama suçundan 2 kez 9 ay, kişinin hatırasına hakaret suçundan 2 yıl hapis cezasına hükmedildi.

Mahkeme, Hicret’in haksız tahrik ve iyi hal indirimi taleplerini reddetti. Öte yandan Şeker’in avukatlarının ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talebi de reddedilmiş oldu.

Yedi yıllık meslek hayatımda takip ederken en zorlandığım davalardan biri Hande Buse Şeker’in katledilmesi üzerine açılan dava. Cinayet haberini ilk aldığım, avukatlar ve Genç LGBTİ+ Derneği ile görüştüğüm ilk andan iddianamenin hazırlanması, davanın açılması ve duruşmaların görülmesine kadar bir nefret ve kadın cinayetinin anatomisi aleniyken; kısıtlılık ve kapalılık kararlarıyla bu aleniyetin üstü örtülmeye çalışıldı.

Dava dosyası, dosyada yer alan kamera görüntüleri Volkan Hicret’in Hande Buse Şeker’e ateş ettiğini, Şeker’in arkadaşı başka bir trans kadına cinsel saldırıda bulunduğunu, ardından Şeker’e cinsel saldırıda bulunup tekrar ateş ettiğini ortaya koyuyordu.

Görüntülerde çok açık bir şekilde görülen cinayetin davası ise bir yıldan uzun süre devam etti. Önemli bir bölümü kapalı görülen, İzmir Barosu ve Genç LGBTİ+ Derneği’nin katılım talebinin reddedildiği, Uluslararası Af Örgütünün davayı gözleme talebinin kapalılık gerekçesiyle reddedildiği, kapalılık kararının kaldırılmasının ardından ise koronavirüs pandemisi nedeniyle kamuoyunun takip etmesinin zorlaştığı davanın kronolojisini hazırladık.

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-1

9 Ocak 2019: Hande Buse Şeker öldürüldü!

Alsancak’ta polis memuru Volkan Hicret; Hande Buse Şeker’i zorla araca bindirdi, Şeker’in evine geldiklerinde ise “Ben polisim, para ödemem” diyerek Şeker’i soyunmaya zorladı ardından silahıyla seri şekilde ateş açtı. Şeker’e ateş açtıktan sonra Şeker kaçarken peşinden gitti ve ateş açmaya devam etti. Cinsel saldırıda bulundu. Bu sırada Şeker’in evdeki başka bir trans kadın arkadaşını da yaraladı. Volkan Hicret, Hande Buse Şeker ve arkadaşından bütün paralarını kendisine vermelerini de istedi. Ardından Hande Şeker’e “Seni öldüreyim mi” diyerek ateş etmeye devam etti. Volkan Hicret, Şeker’i öldürdükten sonra Şeker’in arkadaşı olan trans kadına cinsel saldırıda da bulundu.

Karakolda neler yaşandı?

Av. Deniz Yenikaya cinayetin hemen ardından karakola gitti. Ve karakolda polislerin ilgisiz ve tacizkar tutumlarıyla karşılaştı. Yenikaya karakol sürecini KaosGL.org’a şöyle anlattı:

“Karakol süreci hayli yıpratıcıydı. Ben olayı sabah erken saatlerde Genç LGBTİ+ Derneği vasıtasıyla duydum. Dernekten arkadaşlarımızla karakola intikal etmemiz mağdur ve tanık kızlarla irtibata geçebilmek, ihtiyaçlarını öğrenmek, dayanışmak niyetiyleydi. Mağdur ve tanıklar için ceza soruşturması, ifadelerinin alınması ve varsa delillerin sağlanmasından oluşan bir süreçtir; ancak bildiğimiz gibi mağdur ötekileştirilen herhangi bir gruptan olursa -ki orta yaşlı Sünni cis-erkekler dışındaki herkes diyebiliriz- iş bu kadar kolay olmuyor. En başından kızlara yönelik bir tavır olacağından endişe duyuyorduk. Karakolda esas sorun kızlardan birinin verdiği ifadenin tutanağa farklı yansıtılmasıydı. Yargı süreçlerinde olanlar bilir, avukatlar olarak en büyük sıkıntılarımızdan biri tutanakların eksiksiz veya doğru geçirilmemesidir. Yazı dilindeki noktayı virgülü konuşurken ses tonunla, vurgulamanla anlatıyorsun. Yazıya geçirirken, ağızdan çıktığında anlam dolu olan cümleler kuşa çevriliyor. Orasından burasında kırp, o kelimeyi değil yakın anlamlısını yaz, o cümleyi başa değil sona yaz; oldu mu sana kastedilenden tamamen alakasız bir ifade tutanağı. Bu her zaman kasti yapılmıyor elbette; ancak beyanları özetlemek isterken o an akla gelmeyen pek çok anlam kayboluyor. O sırada da kolluğun bunu kasti yaptığını iddia edemem, yalnızca olaylar bu şekilde gelişti.  Önce ifadeyi veren müvekkilimi dinleyip sonra yazılan tutanağı okuduğumda gördüm ki sözlü beyanı yansıtmadığı gibi o hali dosyayı Hande Buse ve diğerleri için baştan kayıp hale getirecekti. Müvekkilime, bana anlattığıyla tutanakta geçenin farklı olduğunu belirttim. İfadeyi tekrar okuması ve farklı bir anlam varsa tutanağı değiştirmelerini isteyebileceği veya değiştirmezlerse doğru şeklini imzalamadan önce üzerine şerh düşebileceği konusunda bilgilendirdim. Sıkıntı burada patlak verdi. Kolluğa göre müvekkile talimat verip baskı kuruyordum. Oysa avukatın bulunma amacı en başta hukuki hakların hatırlatılmasıdır. Müvekkilim şerh düşme hakkını bilmeden, imzalamadan önce tutanağın doğruluğunu kontrol edebileceğini bilmeden karşısındaki otorite figürlerinin yönlendirmelerine uymak durumunda kalacaktı. İfadenin doğru şekilde geçmesine uğraştığım için beni ifade odasından çıkarmak istediler, çıkaramayınca Baroya şikayet etmekle tehdit ettiler. Avukatı görevini yaptığı için Baroya şikayet edip istedikleri sonucu alabilecekleri bir merci en azından şimdilik bulunmuyor elbette. Bütün bu süreç içinde maruz kalınan diğer psikolojik zorlukları saymıyorum bile zira baştan sona ortaklığın değil karşıtlığın hissettirildiği bir karakol günüydü.”

LGBTİ+ örgütleri Hande Buse Şeker için sokağa çıktı

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-2

Genç LGBTİ+ Derneği, İzmir Alsancak’ta trans kadın Hande Buse Şeker’in öldürülmesinin ardından eylem yaptı. Derneğin çağrısıyla 10 Ocak 2019’da Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen transfobi karşıtları “Trans cinayetleri politiktir” dedi.

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-3

Hande Buse Şeker, 14 Ocak’ta İstanbul’da da anıldı. Kadıköy Süreyya Operası önünde yapılan anmada, 43 LGBTİ+ ve kadın örgütünün imzasını taşıyan basın açıklaması okundu.

İzmir ve Ankara Baroları davanın takipçisi olacaklarını açıkladı

İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Hande Buse Şeker’in bir polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından açıklama yayınladı. Komisyon, “Avukatlık görevimizi nefret cinayetlerinin son bulması adına yapmaya devam edeceğiz” diyerek sürecin takipçisi olduğunu duyurdu.

Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları Merkezi, de açıklama yayınladı. Merkez, “Hande Şeker’in katili yargı önünde hesap vermelidir” diyerek sürecin takipçisi olacağını duyurdu.

Cinayete tepkiler…

Ankara Tabip Odası Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Komisyonu ile LGBTİQ Çalışma GrubuSağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şube Yönetim Kurulu ve İzmir Müzisyenler Derneği yaptıkları açıklamalarla cinayeti kınadı ve nefret cinayetlerine karşı dayanışma çağrısı yaptı.

Cinayet Meclis’in gündeminde

Hande Buse Şeker cinayeti Meclis gündemine de taşındı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir milletvekili Serpil Kemalbay, LGBTİ+’lara yönelik artan hak ihlalleri ile ilgili İçişleri Bakanının yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Soru önergesinde, Türkiye’nin de katılımcısı olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na göre nefret suçu tanımına yer veren Kemalbay, 9 Ocak günü İzmir’de trans kadın Hande Şeker’in polis memuru tarafından öldürüldüğünü hatırlattı.

TIKLAYIN- “LGBTİ+’ların varlığının yok sayılmasından ne zaman vazgeçeceksiniz”

İddianame hazırlandı

İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede; Alsancak’ta polis memuru Volkan Hicret’in; Hande Buse Şeker’i zorla araca bindirdiği, Şeker’in evine geldiklerinde ise “Ben polisim, para ödemem” diyerek Şeker’i soyunmaya zorladığı ardından silahıyla seri şekilde ateş açtığı belirtiliyor.

İddianameye göre; polis memuru Volkan Hicret, Hande Şeker’e ateş açtıktan sonra Şeker kaçarken peşinden gitti ve ateş açmaya devam etti. Bu sırada Şeker’in evdeki başka bir trans kadın arkadaşını da yaraladı. Volkan Hicret, Hande Şeker ve arkadaşından bütün paralarını kendisine vermelerini de istedi. Ardından Hande Şeker’e “Seni öldüreyim mi” diyerek ateş etmeye devam etti. Volkan H., Şeker’i öldürdükten sonra Şeker’in arkadaşı olan trans kadına cinsel saldırıda da bulundu.

Volkan Hicret hakkında kasten öldürme, silahlı yağma, kişinin hatırasına hakaret ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından dava açıldı.

Şeker’in avukatları yokken keşif yapıldı

Hande Buse Şeker’in Avukatı Kerem Dikmen, iddianameye ilişkin KaosGL.org’a konuştu. Aynı zamanda Kaos GL ve İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu’nda da yer alan Av. Kerem Dikmen şöyle dedi:

“Soruşturma aşamasında dosya hakkında gizlilik kararı vardı. Bu durum bizim açımızdan yaşam hakkının etkin olarak savunulması önünde bir engeldi. Bizim yokluğumuzda keşif de yapılmış oysaki gizlilik kararının manası şüpheliye karşı soruşturmanın daha sağlıklı yürütülmesidir. İddia tarafında olmamıza rağmen soruşturmadan uzaklaştırıldık. Keşifte bulunma hakkımız olmasına rağmen bu hakkımızı savcılık kullandırtmadı. Bu bir hak ihlalidir.”

TIKLAYIN- Hande Şeker’i öldüren polis, kasten öldürme ve silahlı yağmadan yargılanacak

Soruşturma aşamasında neler oldu?

Karakol aşamasında avukatlara psikolojik şiddet ve polisin tutumunun ardından avukatlar soruşturmanın polis tarafından değil, başka bir kolluk kuvveti tarafından yürütülmesi gerektiğini talep eden bir dilekçe verdi. Polisin taraflı bir tutum içerisinde olduğu, şüpheliyle meslektaş oldukları için başka bir kolluk kuvveti tarafından soruşturulması gerektiğini belirttiler ancak bu dilekçe kabul görmedi.

Av. Mahmut Şeren süreci KaosGL.org’a şöyle anlattı:

“Savcılık tarafından dikkate dahi alınmadıklarını belirterek, “Kabul etmediklerine ilişkin cevap dahi almadık. Polisin soruşturmaya devam ettiğini görünce kabul edilmediğini anladık.”

Av. Deniz Yenikaya ise trans kadınların yargı süreçlerine 1-0 geride bu davada ise 2-0 yenik başladıklarını söyledi:

“Olayı aydınlatmakla görevli teşkilat sanıkla meslektaş ilişkisi içindeydi, bunu da olay yeri görüntülerinde ilk saniyelerde görebildik. Başka olaylarda en sert önlemler alan kolluk, şüpheli meslektaşları olunca görüyoruz ki olay yerinden sohbet eşliğinde çıkarıyor, telsiz konuşmalarında şüpheliden meslektaş gibi ifadelerle bahsedebiliyor. Tüm bu sebeplerle kolluk teşkilatının değiştirilmesini talep ettik ki savcının buna karar verme yetkisi bulunuyor. Talebimizin kabul göreceğinden emin değildik nitekim kabul de edilmedi. Yine de talebimizi savunduk zira bu talepleri yılmadan verip yargılama pratiğini değiştirmek avukatların marifeti. Yargılamalar hakimlerin, savcıların ani vahiylere uyup pratik değiştirmesiyle değil avukatlık pratiği sayesinde gelişiyor.”

Av. Kerem Dikmen de bu talebin reddedilmesine ilişkin jandarma ve polisin savcının eşit derecede yardımcısı olduğunu hatırlatarak, “Haliyle hukuki bir engel yoktu. Ancak dosyada genel olarak çok alışık olmadığımız bir durum var. Sistemde 22,24,25 Nisan tarihli üç ayrı iddianame var. İçerikleri üç aşağı beş yukarı aynı ama neticede bir özensizlik hali daha en başta mevcuttu” dedi ve ekledi:

“Soruşturma aşamasında soruşturmanın başka bir kolluk kuvveti tarafından yürütülmesi talebinin yanı sıra, dosyadaki gizlilik kararının kaldırılmasını da talep ettik ve bu talep de reddedildi. Duruşma aşamasındaki aleniyet sanıkları korumak içindir, soruşturma aşamasındaki gizlilik ise şüphelinin delil karartmasının önüne geçmek için kullanılır. Ancak ortada video görüntüleri var, otopsi raporu alınmış, tanık beyanları toplanmış… Ve soruşturma aşamasındaki gizlilik kararının delil karartmayı engelleme motivasyonuyla değil, kamuoyunun ilgisini engelleme motivasyonuyla yapıldığını görüyoruz. Kamuoyunun gözlerinden uzak bir soruşturma süreci yürütmek istediler. Bu durum biz avukatların da işini yapmasını engelleyen bir sonuç doğurdu. Örneğin biz olmadan keşif yapılmış. Soruşturma dosyasında gizlilik kararı olsa bile keşifte taraflar hazır bulunmalıydı ve bizim de mağdurun vekilleri olarak keşfe katılmamıza imkan sunulmadı. Dosya içindeki bilgileri taraflarla paylaşmasanız bile bizim keşfe katılmamıza imkan sağlamak zorundasınız.”

21 Haziran 2019: İlk duruşma ve müdahillik talebine ret!

Davanın ilk duruşması 21 Haziran saat 10:00’da başladı. İzmir Barosu, İnsan Hakları Derneği, Cinsel Şiddete Karşı Hukuki Yardım Derneği ve Genç LGBTİ+ Derneği’nin davaya müdahil olma talebi, sanığın “Doğrudan mağdur olmadıkları” gerekçesiyle reddedildi.

Mahkeme başkanı Ceza Muhakemesi Kanununun 182. maddesinde yer alan “Genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmanın bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına mahkemece karar verilebilir” hükmüne göre kapalılık kararı verdi. Soruşturmadaki kısıtlılık kararı dava açıldığında ilk duruşmada ise kapalılık kararına dönüştü. İlk duruşmada ise şu ifadelerle “iddialar, savunmalar, beyanlar, cinselliğe ilişkin görüntüler, sanığın mesleği göz önüne alınarak genel ahlakın ve kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hal kapsamında olduğu anlaşıldığından duruşmanın kapalı yapılmasına” karar verildi. Hande Buse Şeker davasının ilk duruşmasında; Şeker'in ailesi, avukatları, diğer mağdurlar ve avukatları, sanık ve avukatları ile birtakım tanıklar hazır bulundu ve dava 13 Eylül saat 10:00’a ertelendi. Sanık Volkan H. tutuklu yargılanmaya devam etti.

LGBTİ+ örgütleri: Mahkeme katılma talebimizi reddetti ancak biz bu davanın takipçisiyiz

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-4

İzmirli LGBTİ+ örgütleri, duruşmanın ardından İzmir Barosu önünde basın açıklaması yaptı. Genç LGBTİ+ Derneği, 7. İzmir LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, Lavender LGBTİQ+ Ege Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Topluluğu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Eşit Şerit Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Topluluğu’nun imzacı olduğu açıklamada, “Mahkeme katılma talebimizi reddetti ancak biz bu davanın takipçisiyiz” denildi.

TIKLAYIN- Mahkeme katılma talebimizi reddetti ancak biz bu davanın takipçisiyiz

13 Eylül 2019: İkinci duruşma ve erteleme

İzmir’de trans kadın Hande Şeker’i öldüren polis memuru Volkan H. hakkında kasten öldürme, silahlı yağma, kişinin hatırasına hakaret ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından açılan davanın ikinci duruşması 13 Eylül’de görüldü. Bir önceki duruşmada kapalılık kararı verilen dosyanın ikinci duruşmasında olay yeri görüntüleri incelendi. Sanığın savunması ve tanık beyanı alındı. Mahkemenin kapalılık kararı verme gerekçesinin savunma alınması ve olay yeri videolarının izlenmesi ile ortadan kalktığını düşünen avukatlar kapalılık kararının kaldırılması talebinde bulunduysa da talep reddedildi. Dava, 18 Kasım saat 09:45’e ertelendi.

18 Kasım 2019: Üçüncü duruşma ve yine erteleme

Kapalı görülen dava, dosyadaki eksik hususların tamamlanması ve görüntülerin bilirkişi tarafından incelenmesi nedeniyle 13 Ocak’a ertelendi.

Avukatlardan açıklama: Davadaki kapalılık kararı kaldırılsın

Katledilen seks işçisi trans kadın Hande Buse Şeker’in Avukatları 7 Ocak 2020’de açıklama yaparak, “Temel talebimiz kapalılık kararının kaldırılarak duruşmaların açık olarak yapılmasıdır” dedi.

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-5

Hande Buse Şeker’in Avukatları, duruşma öncesi açıklama yaparak davadaki kapalılık kararının kaldırılmasını talep etti. Avukatlar, 9 Ocak saat 20.00 – 21:00 saatleri arasında #HandeŞekerİçinAdalet hashtag kampanyasına çağırdı.

13 Ocak 2020: Tepkiler sonuç verdi, kapalılık kararı kaldırıldı

Avukatların “Kapalılık kararı kaldırılsın” kampanyasının ardından Hande Buse Şeker davasının 13 Ocak’ta görülen duruşmasında kapalılık kararı kaldırıldı. Dava 30 Mart’a ertelendi.

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-6

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

24 Mart 2020: Pandemi sebebiyle duruşma erken görüldü

Davanın beşinci duruşması koronavirüs pandemisi sebebiyle erken görüldü. 24 Mart’ta görülen beşinci duruşmada koronavirüs sebebiyle SEGBİS sistemindeki yoğunluktan dolayı katil Volkan Hicret duruşmada bulundu. Volkan Hicret'in “üzerine atılı suç niteliği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, orantılılık ilkesi ve sanığın kaçma şüphesi dikkate alınarak tahliye istemi” reddedildi. Olaydaki mağdurlardan birinin adres tespiti için müzekkere yazılmasına ve bir diğer mağdurun ise zorla getirilerek beyanının alınmasına karar verildi. Dava, 18 Haziran 2020 saat 14’e ertelendi.

18 Haziran 2020: Erteleme

Dava, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilerek 28 Eylül saat 11:00'e ertelendi. Uzunca süre kapalılık kararıyla kamuoyundan saklanan davaya katılım bu sefer de pandemi sebebiyle engellenmiş oldu.

28 Eylül 2020: Hande Buse Şeker'e eziyet ve cinsel saldırı mütalaada yok!

Davanın yedinci duruşması 28 Eylül’de İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada savcı mütalaasını sundu ve Hande Buse Şeker’i öldüren polis memuru Volkan Hicret’in kasten öldürme, nitelikli yağma, o sırada evde olan başka bir trans kadına nitelikli cinsel saldırı ve basit yaralama suçlarından cezalandırılmasını istedi. Avukatlar mütalaaya ilişkin beyanda bulunmak üzere süre istediler. Duruşma 26 Kasım saat 10.40'a ertelendi.

Duruşmaya Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da katıldı. Davanın katılımcılarından olan bakanlık da mütalaaya ilişkin yazılı beyanda bulunacaklarını söyledi. Savcı mütalaasında, kamera kayıtlarıyla da ortada olan işkenceyi görmedi. Nitelikli kasten öldürme yerine kasten öldürmeden ceza istedi. Diğer yandan, Volkan Hicret hem Hande Buse Şeker’e hem de o sırada evde olan bir diğer trans kadına cinsel saldırıda bulunmasına rağmen mütalaada sadece Şeker’in arkadaşına cinsel saldırıdan ceza istendi.

Şeker’in Avukatlarından Mahmut Şeren, duruşma sonrası KaosGL.org’a savcının mütalaasını değerlendirdi. Nitelikli kasten öldürmeden ceza istenmesi gerekirken kasten öldürmeden ceza istenmesini eleştiren Şeren şöyle dedi:

“Savcı, Hande Buse’yi kasten öldürmeden ceza istedi ancak biz avukatlar olarak davanın başından beri nitelikli kasten öldürme diyoruz. Çünkü kamera kayıtlarının da çok açık bir şekilde gösterdiği üzere eziyet çektirerek ve canavarca hisle bir öldürme eylemi var. Yaralayabileceği yerleri hedef aldıktan sonra uzunca süre yaralı halde bekletip ardından yine çok sayıda ateş ediyor. Ardından yaralı haldeyken cinsel saldırıda bulunuyor. Bu yaşananlar kanunun aradığı vahşet meselesini tamamen karşılıyor. Yargıtay kararları da bu nitelikli halin oluştuğunu söylüyor. Bunun gözden kaçırılmasının politik olduğunu düşünüyoruz. Kamera görüntüleri olmasaydı kasten öldürmeye bile itiraz edilecekti demek ki. An be an görüntüler var ortada. Nitelikli hal denilmeyerek daha az ceza verilmesi olası. Mağdurun kimliği nedeniyle öldürüldüğünü de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu tarz vahşice hareketleri ve eziyet çekme amacı güttüğünü hukuken göz önünde tutmak gerekiyor. Bir diğer sorun da henüz Hande Buse Şeker ölmeden yaralıyken cinsel saldırıda bulunmasına rağmen ona dönük cinsel saldırıdan ceza istenmiyor. Orada bulunan başka bir trans kadına yönelik cinsel saldırıdan ceza isteniyor. Savcı, Hande Buse Şeker’e cinsel saldırıyı görmezden geliyor.”

Şeker’in Avukatlarından Kerem Dikmen ise sanığın nefret eylemleri sarmalından birden fazla suçu olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:

“Sanığın nefret eylemleri sarmalında birden fazla suçu vardı. Bunlardan biri Hande Buse'nin katledildiği yerde diğer kadınları yağmalamasıydı ki bunun için ceza talebi var. Gene olay esnasında Hande Buse ile aynı evi kullanan kadın arkadaşına tecavüz eylemi vardı, bunun için de ceza talebi var. Gelin görün ki Hande Buse Şeker'e ölümünün hemen öncesinde veya öldükten hemen sonra cansız bedenine karşı da tecavüz vardı. Savcılık bunu tecavüz olarak değil ölünün hatırasına hakaret olarak ele aldı iddianame aşamasında. Bununla birlikte mütalaada ilginç biçimde savcılık ölünün hatırasına hakaret olarak nitelemedi. O halde şu sonuç ortaya çıkıyor, savcılığa göre tecavüz esnasında katil Hande Buse'nin ölmediği varsayımı ile hareket ediyor. Bunun da bizi aslında kasten öldürmenin nitelikli haline götürüyor olması gerekir çünkü artık tecavüz Hande Buse'nin ölümünde bir eziyet unsuru. Gelin görün ki tecavüz sırasında ölümün gerçekleşmemiş olduğunu varsayan savcılık, ölümü de "basit kasten öldürme" olarak niteliyor.

“Savcıya göre eziyet ve tecavüzle öldürülmekle, sıradan bir öldürülme arasında fark yok!”

“Bu konuyu teknik ifadelerle açıklamak biz avukatlar için de zor ama durum bu. Gündelik dilde söylersek savcılığa göre Hande Buse Şeker'in, evinde acı çektirilerek ve bunları söze dökmek zor ama, tecavüz edilerek, ölümünden önce göğüs bölgesine ateşlenen silahla can çekişmesi seyredilip aradan geçen kısa sürenin ardından kafa bölgesine ateşlenen silahla öldürülmesi ile sıradan bir öldürme eylemi arasında fark yok. Ölüme giden anlarda tecavüzün, iki farklı zamanda ateşlenen silahla eziyet vermenin hiçbir farkı yok. O yüzden bu mütalaanın sanığı üzdüğünü hiç sanmıyorum. Fakat henüz hüküm verilmedi ve cezanın üst sınırdan çıkması için ne gerekirse yapacağız.”

Av. Yazıbağlı, katil Volkan Hicret’e sorulan sorulardan dolayı hukukun dışında bir indirim yoluna gitme eğiliminden endişeli olduklarını KaosGL.org’a şöyle anlattı:

“Eril hukuk içerisinde kadınlara yönelik bu şiddeti, cinayetleri bir tür normalleştirme eğilimi var. Mahkemeler ‘haksız tahrik indirimini’ hep kadınlar aleyhinde kullanıyor. Yok efendim ‘erkekliğim zedelendi’, ‘kadın sandım erkek çıktı’, ‘kırmızı ruj sürmüştü’, ‘mini etek giymişti’ şablon cümleleri kullanılıyor. Ay bu erkekler de ne çok tahrik oluyorlar! Erkeklerin sözde ‘dürtüsel’ bir yerden tahrik olması ise Ceza Kanunu’nda düzenlenen ‘haksız tahrik indirimi’ birbirine karıştırılıyor ve bu karışıklığın kendisi hep erkeklerin işine geliyor. Nevin Yıldırım’a neden uygulanması bu indirim? Bu davada da Volkan Hicret yine öğrenilmiş temalarla savunmalar yapıyor. Tıpkı polislik mesleğini yaparken de silahını göstererek yaptığı şovlar gibi kürsüde de bir performans sergiliyor. Beşinci celsede birden ‘bana beyaz bir şey içirdiler naptığımı bilmiyorum’ diyor. Ama biz avukatların bu konuda belleği var. Bunlarla çok sık karşılaşıyoruz ve açıkçası bunları yutmuyoruz. Aile de davada kararlı. İzmir Barosu olarak katılım talebimiz kabul edilmese bile gönüllü olarak biz bu davaya katılıyoruz, katılmaya devam edeceğiz.”

CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Torun: “Şiddet faillerine indirim, tolerans, koruma istemiyoruz!”

CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Av. Tuba Torun, Hande Buse Şeker davasını duyurarak ses çıkartmaya çağırdı: “Artık şiddet faillerine indirim, tolerans, koruma istemiyoruz!”

sorusturmadan-karara-hande-buse-seker-davasinin-kronolojisi-7

Çizim: Aslı Alpar / Kaos GL

26 Kasım: Karar verildi, müebbet hapis!

Karar duruşması 26 Kasım’da İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Diyarbakır Barosu davaya müdahil olma talebinde bulundu ancak mahkeme heyeti bu talebi reddetti. Hande Buse Şeker’in vekilleri sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ve üzerine atılı diğer suçların üst sınırından cezalandırılması talepleriyle beyanlarını sundu. Bu davanın trans kadınlara yönelen nefret suçlarıyla mücadele için önemini vurguladı. Duruşmada Hande Buse'nin ablası, yaşanan cinayetten sonra hastalığı ilerleyen annelerinin iki gün önce vefat ettiğini söyledi. Annesinin son arzusunun sanığın en ağır cezayı alması olduğunu belirtti. Davaya müdahil olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili de sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve diğer atılı suçların üst sınırından cezalandırılmasını talep etti.

Görevde olmadığı sırada, polis silahıyla Hande Buse Şeker’i 9 Ocak 2019’da Şeker’in Alsancak’taki evinde gasp eden, cinsel saldırıda bulunan ve öldüren, evdeki arkadaşını ise yaralayan polis memuru Volkan Hicret müebbet hapisle cezalandırıldı. Hicret hakkında kasten öldürme suçundan müebbet, nitelikli cinsel saldırı suçundan 21 yıl, nitelikli yağma suçundan 3 kez 5 yıl 6 ay, yaralama suçundan 2 kez 9 ay, kişinin hatırasına hakaret suçundan 2 yıl hapis cezasına hükmedildi. Mahkeme, Hicret’in haksız tahrik ve iyi hal indirimi taleplerini reddetti. Öte yandan Şeker’in avukatlarının ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talebi de reddedilmiş oldu.

Dava sonucunu KaosGL.org’a değerlendiren davanın avukatlarından Kaos GL Hukuk Koordinatörü Av. Kerem Dikmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ettiklerini ancak müebbet hapis cezası verildiğini belirtti:

“Bu kararla birlikte beklenebilecekler arasında en üst sınırdan ceza verilmiş oldu. Biz aslında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep ediyorduk. Özellikle cinsel saldırı ile öldürme eyleminin bir arada işlenmesinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiğini söylüyorduk. Ancak mahkeme hiçbir aşamada sanıktan ek savunma talep etmedi. Ek savunma almadığı için de verilebilecek en ağır cezanın müebbet hapis cezası olacağını biliyorduk. Ancak somut olayda öldürme eyleminin nitelikli halinin olduğunu öne sürdük. Sanık iyi hal ve haksız tahrik indirimi uygulanmasını talep etmişti. Fakat mahkeme bu savunmaya itibar etmedi ve haksız tahrik indirimi ve iyi hal indirimi uygulamadı. Bizim de taleplerimiz bu yöndeydi. Sanık dava boyunca aleni yargılama yapılmaması konusunda da direnmişti. İddianameye bakıldığında iddianamede öne sürülen suçlamalar bakımından en üst cezalar verildi. Ancak biz iddianamenin de eksik olduğunu söylüyorduk. Biz kararı istinaf edeceğiz, nitelikli kasten öldürmeden dolayı yargılanma yapılmasını talep etmiştik ve buna dönük istinaf başvurumuz da olacak.”

Şeker’in avukatlarından Genç LGBTİ+ Hukuk Alan Koordinatörü Av. Mahmut Şeren ise haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinin uygulanmamış olmasının trans kadınları hedef alan nefret cinayetleri açısından önemli olduğunu söyledi ve ekledi:

“Ancak yeterli cezayı almadığı için vicdanları tatmin ettiğini söyleyemeyiz. Eziyet çektirerek nitelikli kasten öldürmeden ceza almasını istiyorduk. Aslında hükmün kendisi de bunu gösteriyor. Sanığın aldığı cezaların alt alta yazılımı bir sayfa sürüyor. Müebbet artı 41 yıl hapis cezası aldı. Pek çok suç işledi ve bütün bunların cinayetle ilgisi vardı. Doğal olarak kamuoyu ve mağdurla aynı kimliği taşıyan trans kadınlar açısından da hüküm bu şekilde kurulmalıydı. Bize gelen başvurulardan özellikle trans kadınların çok fazla hak ihlaline maruz kaldığını ancak büyük bir çoğunluğunun yargıya güvenemediğini, adli süreçlerde kendisinin örseleneceğini düşünüyor. Bu karar da maalesef bu algıyı tersine çevirebilecek, adalete olan güveni temin edecek bir karar değil. Ancak henüz bitmedi. Üst mahkemelerde de aynı talebi dile getireceğiz. Umarım üst mahkemeler de bu eksikliği giderir ve nefret suçlarının cezasızlıkla karşılanmadığı bir karar elimizde olur. Ailesinin, yakınlarının ve tüm LGBTİ+’ların dilekleri de gerçekleşmiş olur.”


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları
İstihdam