09/11/2021 | Yazar: Yıldız Tar

Marvel ve Disney’in temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sürdüğü aile hikayesi, gey bir çift ve çocukları söz konusu olduğunda neden sorun oluyor?

Marvel’ın ağzımıza çaldığı bir parmak bal: Eternals Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

UYARI: Bu içerik spoiler içermektedir.

Marvel Sinematik Evreni genişlerken her yeni yapımda LGBTİ+ karakterler göreceğimiz vaadiyle nasıl kandırıldığımızı Loki dizisinden sonra uzun uzun yazmış ve yine de Eternals’tan umutlu olduğumu söylemiştim. Marvel fanlarının yakından bildiği üzere, 2008 yılında Iron Man filmi ile başlayan Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) 13 yıllık serüveni queer-baiting ile dolu. Marvel neredeyse her yapım öncesi, karakterlerin LGBTİ+ olacağına dair dedikoduları yayıyor, bu sayede LGBTİ+ seyirciyi çekiyor ancak filmlerde açıkça LGBTİ+ karakterlere bir türlü yer verilmiyor. Filmler, LGBTİ+ temsili konusunda çizgi romanların aksine sürekli sınıfta kalıyor.

Eternals’a da bu beklentiyle gittim. Her ne kadar film öncesinde oyuncular, açıkça bir gey çift göreceğimizi söylese de; onca yıllık hayal kırıklığının ardından çok umutlu değildim. Ama Marvel bu sefer şaşırttı ve üç saniyeden ibaret olmayan bir eşcinsel çift temsiliyle sonunda hikayeciliğini hakikate yaklaştırmayı başardı.

Sinematik Evren’i zamanda geriye ve ileriye doğru genişleten, yeni yapımların üzerinde yükselebileceği mitolojik bir temel inşa eden Eternals; sadece LGBTİ+ temsiliyle değil, sinematik anlatım ve görsel yaklaşım açısından da diğer yapımlardan farklılaşıyor. Akademi Ödüllü Chloé Zhao'nun yönettiği Eternals, zor bir işe girişiyor ve bize bir filmde 10+1 kahramanı tanıtmaya çalışıyor. Bunu yaparken bir de bugüne kadar ara ara kısa sekanslar halinde gördüğümüz Göksel Varlıklar’ın (Celestials) ne menem varlıklar olduğunu da anlatıyor. Filmi bu gözle izlediğimde diyebilirim ki; bu görevin altından başarıyla kalkıyor.

Bugüne kadar her filmi diğerine çapraz bağlarla bağlayan; arka plan hikayeleri de dahil olmak üzere çizgisel bir anlatımı tercih eden Marvel Sinematik Evreni’nin yeni fazında bu anlatımdan uzaklaşılacağının sinyallerini önce WandaVision ve ardından Loki de görmüştük. Eternals, döngüsel ve grifit bir hikaye örgüsünün şu ana kadarki son halkası. Ve bana kalırsa Endgame ile tükenen hikaye anlatım tarzının yerine yepyeni bir tarz inşa etmek için iyi bir başlangıç.

Görsel anlatım açısından da Eternals’ın bariz farkı göze çarpıyor. MCU’nun klasik renkleri, dijitale olan sarsılmaz bağlılığı ve şehirli anlatımının yerine daha doğal renk ve mekanlar karşılıyor bizi Eternals’ta. Zhao’nun yapay ışık kullanmama, çekimleri olabildiğince gerçek mekanlarda, doğal ışıkla gerçekleştirmesi Eternals’a bambaşka bir hava katmış. Vurdulu kırdılı, bol efektli MCU tarzının yerine daha derinlikli bir iş izliyoruz Eternals’ta.

Konusu itibariyle de Eternals, MCU geleneğine hem sadık kalıyor hem de onu bir adım ileri taşıyor. Yine dünyayı kurtaran kahramanlar izliyoruz. Ve yine bu kahramanların kusurlarını, bu kusurlarıyla birlikte nasıl tuhaf bir aile oluşturduklarını, bu tuhaf ve bozuk ailenin çatışmaları filmin leitmotifi olarak yer alıyor. Ancak klasik anlatımdan farklı olduğu yer; daha Tanrısal meselelere girmesi. Koskoca Tanrıların Babası Odin’in bile Loki’ye “Biz Tanrı değiliz” demek zorunda bırakıldığı seküler görünümlü ama esasında ruhani meselelere değinmekten korkan MCU; Eternals’la birlikte insanlık tarihi kadar eski inanç meselelerine girmeye başlıyor ve şu soruyu soruyor: İnancınız uğruna ne kadar zalimleşebilirsiniz?

Vizyona girdiği günden beri eleştiri yağmuruna tutulan Eternals; bana kalırsa az zamanda çok hikaye anlatmaya çalışırken yalpalasa da gayet iyi bir yapım. Ancak geleneksel Marvel kitlesi zengin bir playboyun diğerkamlığı öğrenme hikayersi ile ülkesine bağlı bir süper askerin kritik anlarda yaptığı özgürlük şovlarını aramaya devam ettiğinden olsa gerek; Eternals’ı pek beğenmediler. Bu beğenmemenin altında içten içe filmdeki kahramanların Kuzey Amerikalı olmaması da yattığını düşünüyorum. Film, antik Mezopotamya’ya inen tamamı beyaz Tanrıları anlatsa eminim çok sevilirdi…

Gelelim zurnanın zırt dediği yere; yani gey çift meselesine. Filmdeki kahramanlardan Phastos eşcinsel. Günümüzde bir de kocası var. Phastos siyah, kocası Arapça konuşuyor. Çocuklarıyla bir evde huzur içinde yaşıyorlar. Yunan Tanrısı Hephastos’tan esinlenerek yaratılan Phastos karakteri bir mucit. Tony Stark’ın ölümsüz hali gibi de düşünebiliriz kendisini. Phastos’u diğer karakterlerden bayağı sonra tanıyoruz. Ölümsüz ailesinin dağılmasının ardından kendine kurduğu aileyi ve dünya ona ihtiyaç duyduğunda biraz da kocasının teşvikiyle yeniden süper kahramanlığa soyunmasını izliyoruz. Filmin ikinci yarısında Phastos, hikaye anlatımı açısından vazgeçilmez bir noktaya geliyor. Olaylar bittiğinde ise ölümsüz ailesiyle ölümlü yuvası birleşiyor Phastos’un evinde. Anlayacağınız klasik bir Marvel ve Disney hikayesi izliyoruz. Ama Eternals’ın yeniliklerine uyuz olan kitle bu gelenekselliğe de uyuz oluyor. Oysaki kimse Hawkeye’ın ailesi ve süper kahraman kariyeri arasındaki gidiş gelişlerine uyuz olmamıştı. Tony Stark’ın evli, mutlu, çocuklu hali Endgame’de gözümüze gözümüze sokulduğunda içimizin yağları erimiş, Tony öldüğünde geride kalan kızına gözlerimiz yaşlı bakakalmıştık. Marvel ve Disney’in temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sürdüğü aile hikayesi, gey bir çift ve çocukları söz konusu olduğunda neden sorun oluyor?

Phastos, ilişkisini çoğu zaman aşk üzerinden değil de aile üzerinden kuruyor. Bu haliyle benim sinirimi bozsa da; Disney yapımı bir filmde elbette böyle olması gerekiyor. Ama kıyametler kopan o “gey öpücüğün” sakilliğine değinmeden geçemeyeceğim. Phastos’un kocasını oynayan Haaz Sleiman, her sahnede ve özellikle öpüşme sahnesinde karakteri izleyiciye geçirmeyi başarırken; Brian Tyree Henry nam-ı diğer Phastos öyle kazulet gibi duruyor. Ayol biraz şehvet; hadi olmadı şefkat görelim. Anladık ölümsüzsün ama öyle de soğuk durulmaz ki! Phastos kendini İkaris’e karşı savaşında buluyor. Henry, role ancak İkaris’le savaşırken girebiliyor. Bu da ister istemez bende soru işaretleri yaratıyor.

Bütün soru işaretlerine rağmen filmin LGBTİ+ temsili konusunda sınıfı geçtiğini söyleyebiliriz. Amerikalı LGBTİ aktivisti ve film tarihçisi Vito Russo tarafından yaratılan “Vito Russo Testi”ne göre bir filmin LGBTİ-pozitif olabilmesi için üç kriteri yerine getirmesi gerekiyor:

1) Film tanımlanabilir bir şekilde LGBTİ bir karakter içermeli

2) Bu karakter yalnızca cinsel yönelim ya da kimliği üzerinden tanımlanmamalı ve son olarak

3) Karakterin çıkarılması hikayede önemli bir kayba sebep olmalı; bir başka deyişle LGBTİ karakterin varlığı hikaye için önemli ve gerekli olmalı.

Phastos karakteri bu üç kriteri de yerine getiriyor.

Öte yandan bu asgari temsil bile öyle bir homofobik tepkiyle karşılaşıyor ki şaştım kaldım. Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt’te gösterime giremiyor. ABD’de +13 kısıtlamasıyla vizyona giren film; bizde ise +18 kısıtlamasıyla sinemalarda. Bunun sebebinin filmde seks demeye bin şahit seks sahnesi olduğu söylense de; açık eşcinsel karakterin varlığının da bizde +18 kısıtlamasına yol açtığını düşünmemek elde değil. Nihayetinde film cinselliksiz bir gey çift; birkaç hetero çift ve seks sahnesi denilen birkaç saniyelik belli belirsiz bir sahne ile Disney’in sekssiz romantik dünya hayallerine bayağı uyuyor…


Etiketler: kültür sanat, aile
İstihdam