21/03/2021 | Yazar: Yıldız Tar

Gözaltına alınan Kürt trans aktivistler sokak ortasında işkenceyi, hastane ve karakoldaki transfobiyi ve tüm yaşadıklarını anlattı. HDK LGBTİ+’nın videosundan satırbaşlarını derledik: “LGBTİ+’lar için ve diğer bütün politik alanlarda Kürt trans+’lara daha fazla alan açılmasını istiyoruz.”

“Bütün politik alanlarda Kürt trans+’lara daha fazla alan açılmasını talep ediyoruz” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

6 Mart’ta Kadıköy'de Büyük Kadın Buluşması'nda gözaltına alınan, işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalan Kürt trans aktivistler Agrin Xan, Rukan Açkani, Hejar Çiya, Güneş Çetin ve Yıldız İdil Şen gözaltı süreci ve sonrasında yaşananları yaptıkları basın açıklaması ile duyurdular.

Videoyu şuradan izleyebileceğiniz açıklamadan satırbaşlarını KaosGL.org okurları için derledik.

“Kendi sürecimizi kendimiz anlatmak istedik”

Rukan Açkani, özellikle basın tarafından kendilerine olan yaklaşımın “tamamen nesneleştirmeye ve metalaştırmaya yönelik” olduğunu söyledi ve ekledi:

“Yaşadığımız travmaları tetikleyerek üzerimizden para kazanmaya yönelikti. Biz de bu sürece girmemek için kendi videomuzu, kendi sürecimizi kendimiz anlatmak istedik birer özne olarak.”

Rukan Açkani’nin ardından Hejar Çiya, 8 Mart’a trans kortejiyle girmek istediklerini hatırlatarak, “Bunun asıl amacı bize ait olan alanlarda kendimizi ve diğer gelecek olan transları, LGBTİ+’ları güvende hissettirebilmekti. Feminizmin içerisinde de dışarısında da bir aidiyet problemi yaşıyor translar. Biraz bunu kırabilmek için, biraz da kendimizin güçlü olduğunu belirtmek için trans kortejiyle katılma kararı aldık” dedi.

Hakkında ev hapsi cezası da verilen Güneş Çetin ise alana girişlerinde yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Hiçbir suç teşkil etmeyen pankartımızda yazan, ‘Ben Yaşadıkça Sen Çıldır’dı. Bu sloganın altında ise Türkçe ve Kürtçe Trans+ Korteji yazıyordu. Alana doğru ilerlerken polisler önümüze geçti. Pankartımızı alana sokmak için direttik fakat polisler pankartımızı kırdı. Yıldız arkadaşımızı yere düşürdü ve bize saldırarak pankartımızı aldı. Kadınların desteğiyle beraber biz alana girdik. Alana girerken de polis arkadaşlar, özellikle erkekler bizlerin çantasını aramak istedi. Bizlerin kadın olduğumuzu beyan etmemize rağmen hâlâ erkek polisler çantamızı aramak istedi. Biz diretince yine orda bir kaos oluştu. Daha sonra biz alana girdik.”

Yıldız İdil Şen, alana karşılamayla girdiklerini söyledi. Türkçe, Kürtçe ve Arapça okunan basın metninin ardından bir söz kurmak istediklerini, yaşadıklarını ve öncesinde LGBTİ+ bayraklarına dönük müdahaleleri teşhir etmek için kürsüye çıkmak istediklerini vurguladı ve ekledi:

“Sahneye çıktığımızda Kadın Platformu’ndan bir kadın söz kurmamıza engel oldu. Kimseye söz vermediklerini belirtti. Fakat biz orada bir saldırıya uğramışız, o saldırıya rağmen alana girmişiz. En meşru talebimiz söz kurmak. Yaşananları ve polisin tavrını anlattık. Alkışlarla, zılgıtlarla sahneden ayrıldık. Sahneden indikten sonra kulağımıza bizi gözaltına alacakları haberleri geldi. Biz de bir arada durmaya devam ettik. Daha sonra ortamın gergin olmasıyla alandan ayrılmaya karar verdik.”

Polisler takip etti

Yıldız İdil Şen’in bıraktığı yerden Agrin Xan şöyle devam etti:

“Etrafımızı polisler sardı. Alandaki arkadaşlarımız bizi korumaya çalıştı. Taksiye bindik. Polisler de taksinin etrafını sardı. Yaklaşık 1 km gittik sonra önümüz kesildi taksideyken. Taksi hareket eder etmez polisler arkamızdan koşmaya başlamıştı. Bizi korumaya gelen arkadaşlar vardı. Barikat kurdular. Bizi takside tuttular, şoförü zorla araçtan indirdiler. Etraftakileri gözaltına aldılar. Sonra bizi indirdiler araçtan. Yıldız ve Güneş’i yerde sürükleyip almaya çalışıyorlardı. Ben ve Rukan arkadaşı sivil bir araca bindirdiler. Binmemeye çalıştık, direndik ve biz direnince bizi darp etmeye başladılar. En sonunda Rukan binince ben de direnmeyi bıraktım ve araca bindim.”

Agrin Xan, kendilerine ters kelepçe yapıldığını ve kendisinin ters kelepçeyi sökmesi üzerine polis şiddetiyle karşılaştığını, bir polisin kolunu ters çevirip sıktığını belirtti. Rukan ise takside kapalı ve havasız bir alanda yarım saat bekletildiklerini bu sebeple hâlâ metroya binerken tedirgin olduğunu anlattı ve ekledi:

“Beş trans var arabada, beşimiz de Kürt’üz. Bunun bir rastlantı olmadığını düşünüyorduk. Eylem alanında almadılar ama bizi bir ordunun takip ettiğini gördük. Takside beşimiz vardık ve bu büyük bir korku yarattı. İlk hatırladığım şey alandan gelenlerin kendilerini bizim etrafımıza kalkan gibi sıralandıklarıydı. Ne olacağını bildikleri halde kendilerini arabaya siper etmişlerdi. Uzun süre de durdular. Bir süre sonra hem polis sayısı hem de polis şiddeti arttı.”

Rukan, “taksi sürecinde ve sonrasında beş tane trans Kürt yalnızdık” diyerek, “Bizi bırakmayın bu yalnızlığa dair bir çığlıktı. O an bizim bizden başka kimsemiz yok, eğer varsa da bizi bırakmasınlar çığlığıydı” dedi.

“Hem mücadele alanlarımızda, hem toplumda yalnızlaştırıldık”

Aktivistler videoda yaşadıkları işkenceleri anlatmaya şöyle devam etti:

Hejar Çiya: “Polisin bana yaptığı ilk müdahale peruğuma yönelikti. İlk önce peruğumu çıkarmaya çalıştı. Onlara göre bu benim ‘erkekliğimi’, ‘kadın olmayışımı’ teşhirdi. Transfobilerinin altındaki bu temel arzu olan ‘senin erkekliğini teşhir etmeyi’ devlet bana bizzat o alanda gösterdi. Direndim, arkadaşlarımla kol kola direndim. Bu bana çok güçlü hissettirdi. Ama Rukan’ın dediği gibi ‘bizi bırakmayın’ diye çığlık atarken çok yalnız hissettiğimiz için böyle söyledim. Biz Kürtler olarak, Kürt translar olarak, Kürt LGBTİ’ler olarak hem mücadele alanlarımızda, hem toplumda hem de devlet tarafından şimdiye kadar gelen süreçte yalnızlaştırıldık. Bu yalnızlığa karşı bir çıkış noktasıydı o. Daha fazla direnemediğim an en son beni de yere yatırdıklarında Güneş’in üzerinde polisler olduğunu gördüm, Yıldız’ın üzerinde polisler olduğunu gördüm. Artık gerçekten o orantısız güce daha fazla direnemedim. Kolumu kırmayın dedim sadece. Ters kelepçe yapıyorlardı. Beni tek başına bir araca bindirdiler. Araca bindiğimde hem peruğum kaymıştı hem de üzerim açılmıştı. Ne olacağını da bilemedim ve araçta sessiz sessiz bekledim.”

Güneş Çetin: “Taksiden indikten sonra ben Yıldız’ın daha sonra Hejar’ın koluna girdim. Fakat polisler aramıza girdi ve çelme takarak bizleri yere düşürdü. Boynumun üzerine bir polis dizini koydu. Bir ara nefes alamadığımı hissettim. Gözümü açtığımda Yıldız önümdeydi. Yıldız’ın çığlıklarını duyuyordum. Yerdeyken önümde araba vardı ve çalışıyordu. O arabanın çalışması, nefes alamam ve Yıldız’ın çığlıkları tek hissettiğimdi.”

Yıldız İdil Şen: “Araçtan indikten sonra bizi beyaz araca götüreceklerini söylemeleriyle kenetlenmeye başladık. Ters kelepçe yapmaya çalıştılar. Biz de orada direndik. Sivil araç korkusuyla teslim olmamaya çalıştık. İki kere ters kelepçe taktı, iki kere çıkardıktan sonra başımı kaldırıma çarptı. Karakolda kanadığını fark ettik. Kelepçe takamayınca bana iki polis ayaklarımdan, iki polis kollarımdan tutarken bir polis de boğazımı sıkmaya başladı. Artık konuşamıyordum. En son ‘nolur bırakın’ demeye başladım. Gözaltı aracında daha fazla kelepçemi sıktılar.”

Şiddet, hastane ve karakolda da devam etti

Gözaltı sırasındaki polis şiddeti ve kötü muamele karakolda da devam etti. Agrin Xan, “Karakolda kelepçelerin çıkarılmasını ve lavabo ihtiyacımızı gidermeyi istedik ancak asla izin vermediler” dedi ve ekledi:

“Hepimize atanmış isimlerle hitap ettiler, atanmış isimlerle, tipimizle, kendi seçtiğimiz isimlerle dalga geçildi.”

Rukan, karakolda polisin kendilerine “Kadın mısınız, ne olduğunuz belli değil” diyerek bağırdığını da aktardı: “Keyfi olarak ne istiyorlarsa bize onu yapıyorlardı”.

Yıldız, karakol sürecinin psikolojik şiddet sarmalı olduğunu da vurgulayarak karakolda yaşananları şöyle hatırlattı:

“Haklarımızdan mahrum bırakıldık. Gözaltı kararı var mı yok mu bize hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Avukatlarımızla gece saatlerinde haberleşebildik. Avukatlar sürekli gelip gitmiş ama hiçbir şekilde bizle görüştürülmemişti. Diğer gözaltına alınan arkadaşlarla birlikte 9 kişinin şüpheli hakları ihlal edilmişti.”

Hejar, hastanede yaşadıklarını da anlattı: “Hormon sürecimin başlarında bir trans kadınım ve ilk defa kamusal bir alana ‘kadın görünümüyle’ çıkmıştım. Böyle bir günde hem gözaltına alınmak hem nezaret çok korkunçtu ama hastaneye girdiğim anda hem bütün hastane hem bütün çevik, hastane personelinden hastalara kadar hepsinin kafası bana çevriliyor. Bir sürü transfobik şey söylüyorlar. Bütün bunlar hiç bitmedi zaten. Tabi biz kendi dayanışmamızla, kendi gullümümüzle bunların altından kalktık. Biz bu dayanışmayı kurabildiğimiz için güçlüyüz. Tek başına olsaydık daha kötü olacaktı muhtemelen.”

Güneş Engin, hastanede de polis şiddetinin devam ettiğini ve bir polisin de tehdit ettiğini vurguladı.

Polis, kişisel telefonundan fotoğraf çekti!

Hejar, emniyette kimlik tespitine girmeden önce bir kadın polisin fotoğrafını çektiğini ve arkadaşına “Travesti mi bu” diye dalga geçerek attığını da söyledi: “Bizi işkenceyle gözaltına aldılar, sürekli psikolojik şiddet hakimdi, sürekli ‘travesti, ibne, dönme’ diyorlardı. Bir de kişisel telefondan fotoğraf çekmek artık kabul edilemez bir şeydi. Bütün bunlara ses çıkarmaya çalıştık. Ama hiçbir işe yaramadı. Kadını kaçırdılar. Ama hiçbir şekilde böyle bir şey olmadı. Fotoğrafımı çektiğiyle kaldı.”

Hejar, avukatların getirdiği kıyafetlerin kendilerine verilmediğini, hormon talep ettiklerini ancak erteleye erteleye 30 saat boyunca hormonunun verilmediğini de belirtti: “Sağlık hakkımdan mahrum edildim, ilacıma erişemedim.”

Güneş Engin hakimin kendisine ve Yıldız İdil Şen’e birer ay ev hapsi vermesini ise şöyle aktardı: “Yıldız arkadaşımızın evi yok ve ev hapsi verildi. Hepimize yurtdışı çıkış yasağı verildi. Bizim bir gazeteci arkadaşımız Şener Yılmaz Aslan’ın Erasmus’u olmasına rağmen yurtdışı yasağı verildi.”

Yıldız İdil Şen, “Evi olmayan bir trans kadına ev hapsi cezası verildi. Bütün süreç bizler için trajikomik bir andı. Ama burada bunları konuşabilmemizin temel sebebi dayanışabilmemizdi” şeklinde konuştu.

“Hiçbir zaman birbirimizi bırakmayacağımız umuduyla…”

Rukan ise videonun en sonunda dayanışmanın kendilerini çok sevindirdiğini ama ülkede LGBTİ+’lar için korkunç şeyler olduğunu, muhalefet alanının Twitter’a kaymasıyla gündemin tüketilebilir bir hale geldiğini anlatarak videoyu şöyle sonlandırdı:

“LGBTİ+’lar için ve diğer bütün politik alanlarda Kürt trans+’lara daha fazla alan açılmasını istiyoruz. Gözaltı sürecinde maruz kaldığımız ve etkilendiğimiz psikolojik, fiziksel ve maddi etkilerinden hep birlikte kurtulmak istiyoruz. Çünkü bizim sadece kişisel sebeplerimiz değil, toplumsal ve varoluşsal sebeplerimiz bu dezavantajlara sebep oluyor. Sadece bir gün değil, hiçbir zaman birbirimizi bırakmayacağımız umuduyla diyelim…”

Ne olmuştu?

Polis İstanbul Kadıköy’deki 6 Mart’ta düzenlenen “Büyük Kadın Buluşması”nda gün boyunca LGBTİ+ pankartları, trans ve gökkuşağı bayrakları ile şemsiyeleri alana almadı, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) LGBTİ+ Meclisi çağrısıyla oluşan Trans+ kortejine saldırdı, kortejdeki aktivistlerin kürsüdeki konuşmalarının ardından mikrofonu kapattırdı, eylemin ardından trans kadınları takip edip bindikleri taksiden indirerek gözaltına aldı, şiddete tepki gösterenleri de gözaltına aldı.

Bütün bunlar yaşanırken Kadıköy Kaymakamlığı ise açıklamasında, LGBTİ+’ların kontrol noktasından geçerek eyleme katılmak istemesini polis saldırısına gerekçe olarak gösterdi. Kaymakamlık, eylemden ayrılıp evine giden trans kadınlara polisin saldırmasını ise “yeniden mukavemet” olarak niteledi.

Gözaltına alınan 9 kişi önce Kadıköy İskele Polis Amirliği’ne götürüldü. Sağlık kontrollerinin ardından bu sefer İstanbul Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltına alınan COVID-19 testlerinin yapılması “unutulduğu” için tekrar hastaneye ve ardından yine Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi.

Avukatların müvekkilleriyle görüşmesi engellendi. Avukatlar, saatlerce müvekkillerine ulaşamadı. Gözaltına alınanlar 7 Mart’ta adliyeye sevk edildi.

Savcılık ifade dahi almadan 9 kişiyi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. Kartal Anadolu Adliyesi 3. Sulh Ceza Hakimliği bugün gözaltına alınan herkesin beyanlarını SEGBİS üzerinden aldı. Gözaltına alınanlar sorguda, polisin işkence yaparak gözaltına aldığını, özellikle transların hedef alındığını, ayrımcılık yapıldığını anlattı.

Hakimlik, tutuklama talebini reddetti. Gözaltına alınan trans kadınlardan Yıldız İdil Şen ve Güneş’e birer ay süreyle ev hapsi kararı verdi. Gözaltına alınan herkese haftada iki gün imza tedbiri ve yurtdışına çıkış yasağı da getirildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Dilşat Canbaz ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da gözaltına alınan aktivistlerle dayanışmak için adliyedeydi.


Video Haber İkon  İlgili Video:


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları
2024