25/11/2018 | Yazar: Umut Erdem

Monoseksizme karşı da bir 25 Kasım, dileğimiz ve mücadele motivasyonumuz olmalı.

“Nefrete inat yaşasın hayat” diyerek yeni bir yazı dizisine başladık. Sene sonuna kadar nefret suçlarından, sanata; şiddete karşı mücadele yöntemlerinden adalete erişime çeşitli başlıklarda yazılarla LGBTİ+ etkinlik yasaklarına, medyada nefret söylemine ve LGBTİ+’lara dönük hak ihlallerine dikkat çekeceğiz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü özel yayınımızda Umut Erdem, monoseksizmi yazdı.

25 Kasım’a ilişkin olarak cinsel yönelimleri ve monoseksizm sebebiyle erkek şiddeti, cinsiyetçilik ve cinsel şiddetin hedefinde olan biseksüel kadınlar/queerler, en görünmez olanlardan. Ya kadın* kategorisinin çatısı altına ya da lezbiyene bağlı kesişim kümesine alınarak sadece baş harfiyle alınıyorlar. Ama teori düzleminde bile yok sayılıyorlar. Partnerine göre sadece cinsel yönelimi değil, yer aldığı ilişki(ler) de belirli ikili monoseksüel cinsel yönelimden biriyle atanıyor. Trans natrans fark etmez, bir erkekle ilişkideyse biseksüel bir kadın*, heteroseksüel olarak atanıp direkt heteroseksüel bir ilişki sürdürüyormuş gibi lanse ediliyor; bir kadınla ilişkideyse de hiç kuşkusuz hem kendisi hem ilişkisi lezbiyen oluyor. İlişkiye ve kendisine dair hiçbir sözü yokmuş gibi... Ama bunun asıl sebebi, herkesin natrans ve heteroseksüel olarak atanması gibi, monoseksüel olarak atanmasıdır. İnsanların monoseksüel olmayacağı aklımıza gelmez. Yani herkesin sadece tek bir cinsiyetten hoşlandığını meşru kabul ederiz, tıpkı herkesin heteroseksüel olarak kabul edilmesi gibi.

Heteronormativite ve patriyarka, ne kadar canımızı yakarsa, aslında cinsel yönelim fark etmeksizin monoseksizm de canımızı yakar, ona karşı tetikte olmalıyız. Ama biseksüeller, ikili monoseksüel (heteroseksüel-eşcinsel) cinsel yönelimin kutuplaştırılması arasında hayatta kalmaya çalışır, bu hayatta kalma süreci de pek çok şiddet, ayrımcılık ve dışlanmayla, mücadelenin sonucunda atlatılmaya çalışılır.

Monoseksizmin hayatlarımızda yerleşik olması, monoseksüel olmadıkları için özellikle bi+seksüellere önyargı, dışlanma, ayrımcılık ve şiddet olarak geri döner; bi+fobi ve bi+seksüellere negatif tutumla. Her biseksüel aynıymış gibi davranılır, özellikle biseksüellere yönelik yapılan genelleştirmeler gullüm adı altında meşru görülüyor, ne kadar zarar verici ve dışlayıcı oldukları fark edilmiyor bile. Oysa bi+seksüeller, onların arzuları, pratikleri çeşit çeşittir, peki ne demektir biseksüellik, kimdir biseksüeller?: Birden fazla cinsiyete ilgi duyan insanlara biseksüel denir, akışkan ve queer deneyimleri de kapsaması açısından bi+ şeklinde şemsiye bir kimlik olarak ifade edilir. Bi+seksüellerin cinsiyetlere duyduğu ilginin oranı değişiklik gösterebilir. Ama hem toplum hem de toplum olarak görülmeyen LGBTİ+ camiasında da biseksüellik nasıl temsil ediliyor?

İllüstrasyon: Aslı Alpar / KaosGL.org

“Biseksüellerin kafası karışıktır”

“Güvenilmezlerdir.”

“Kesin aldatırlar.”

“Biseksüeller henüz tarafını seçememiştir”

“Hangisinden daha çok hoşlanırlar; kadınlardan mı erkeklerden mi?”

“Gizli heterolar, yeterince queer değiller”

“Heteroseksüel ayrıcalığını yaşıyorlar.”

Ve bu liste uzayıp gidebilir, ayrımcılık deneyimlerine başka deneyimler eklenebilir. Sonuçta monoseksizm gibi kurumsallaşmış, monoseksüelliğe ayrıcalık tanınan bir sistemden bahsediyoruz ve bi+fobi de çeşit çeşit.

Türkiye’de biseksüel görünmezliğinin ve monoseksizmin bir sonucu olarak biseksüellere yönelik herhangi bir araştırma yok. Yurtdışında da birtakım tartışmalı noktalar ekseninde bu araştırmaların eksikliği yaşansa da adımlar atılıyor. Tartışmalı noktalar da yurtdışında da bi+seksüelliğin layikiyle bilinmemesinden kaynaklı olarak ortaya çıkıyor ve yer yer ikili cinsiyetçi çalışmalar yapılabiliyor. Trans ve ikili cinsiyet dışındaki biseksüellerin istatistik bilgilerde daha geri planda kalmalarına şahit olabiliyoruz. Fakat verili olarak biseksüellerin yaşadığı, yeteri kadar üzerine konuşulmayan şiddetin açığa çıkarılması anlamında bu araştırmalar kıymetli.

Örneğin, yurtdışında üniversite öğrencilerinin biseksüellere ve translara karşı tutumlarıyla ilgili yapılan güncel bir araştırma, öğrencilerin belirsizlikten korktukları için bifobik ve transfobik söylem ve eylemde bulunma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Biseksüellik, kişinin kime çekim duyacağı sorusunu anında yanıtlayamıyor aslında çünkü. Kişinin birlikte olduğu diğer kişinin -varsayılan- cinsiyetine göre onun cinsel yönelimini belirlemeye yatkın olan insanlar için tabii bu büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor.

2015 yılında yapılan bir araştırma, biseksüel katılımcıların 3’te 2’sinin iş yerinde bifobik “şaka”lara maruz kaldığını gösterirken, iş yerinde açık olan biseksüeller güvenilmez, kararsız olarak görülüp işlerini kaybedebiliyor ya da işlerinde yaptıkları hatalar biseksüel olmalarına bağlanabiliyor.  Aynı araştırmada katılımcıların neredeyse yarısı doktorlarından bifobi kaynaklı şiddet gördüklerini söylüyor. Bi+seksüellerin önleyici bakım hizmetlerine erişimleri ve sağlık güvenceleri bu sebeple çok daha düşük. Bi+seksüeller, heteroseksüellere göre göğüs kanserini tespit edecek meme röntgenini rutin olarak çektirmede daha çok sıkıntı yaşıyorlar, çektirme ihtimalleri çok daha az. Heteroseksüel ve lezbiyenlere göre, rahim ağzı kanserine sebebiyet veren HPV’yi (İnsan Papilloma Virüsü) tespit edecek pap testine erişimleri çok daha az. Bu da biseksüellerin meme ve diğer türde kanserlere yakalanma olasılığının daha yüksek olmasına yol açıyor. Heteroseksüellere göre daha çok kalp rahatsızlıkları geçirdiği verili bilgisi mevcut.

Başka bir araştırma geylerin % 77’sine ve lezbiyenlerin % 71’ine kıyasla biseksüellerin sadece % 28’inin açılabildiğini ortaya koyuyor. Açılamama, karşılaşılan önyargı ve yaşanılan ayrımcılıklar, biseksüellerin zihinsel ve psikolojik sağlıklarına olumsuz oranda etki yapıyor, bu da monoseksüellere göre bi+seksüellerin daha yüksek düzeyde depresyon, kaygı, madde bağımlılığı, yemek yeme bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, intihar düşüncesi ya da teşebbüs olmasına sebep oluyor. Ulusal Düzeyde Translara Karşı Ayrımcılık Araştırmasına (National Transgender Discrimination Survey) göre monoseksüel olmayan/bi+seksüel transların intihara teşebbüs oranı (% 42.6), monoseksüellere göre (38.4) daha yüksek.

Biseksüel trans ve gender non-conforming öğrenciler (% 24) yüksek oranda fiziksel zorlamayla onayları dışında cinsel temasa (cinsel şiddete) maruz bırakıldıklarını belirtiyor.

Özellikle bi+seksüel sığınmacılar, cinsel yönelimlerinden ötürü polisler tarafından daha kuşkuyla karşılanıyor, eşcinsel olmaları bekleniyor, sığınma hakları tamamen cinsel yönelimleri sebebiyle ellerinden alınma tehlikesi yaşıyorlar.

Yani bi+seksüeller, heteronormatif patriyarkal dünyadan çektikleri kadar LGBTİ+ topluluğu içinde de çok büyük oranda ayrımcılığa uğruyorlar. Düşünsenize, sesinizi duyurmak için kendinizi güvende hissetmek istediğiniz, baş harfinizle oluşturulmuş mücadele topluluğunuz içinde de görünmezsiniz; hatta orada da cinsel yöneliminiz, cinsiyetçilik ve cinsel şiddetin sistematik ve kurumsallaşmış biçimde hedefi olmuş, ne hissederdiniz? Ne yapardınız?

Ben monoseksizmin bilinmediğini, onunla mücadele etmemiz konusunda ona çok dikkat edilmediğini, LGBTİ+ camiası içinde kendi kurma ihtimalimiz olan iktidarlara bir dönüp bakmadığımızı düşünüyorum. Cinsel yönelimler konusunda kutup olarak öne sürülen ikili monoseksüel yönelimlerin iktidarının nasıl yaratılıp bi+seksüelliğin esamesinin okunmadığının pek anlaşılmadığı fikrindeyim. Monoseksizm o kadar yok sayılıyor ki, bi+seksüellerin LGBTİ+ camiası içinde üretilen fobi ve düşmanlığa karşı sürdürdüğü mücadelede natrans hetero erkeklere taraf olduğu belirtilebiliyor; bu bence biseksüelliğin heteroseksüel ayrıcalığı sürdürdüğü mitinin bir değişik versiyonu ve monoseksizmin ürettiği şiddetin nasıl kanıksandığının bir göstergesi. O yüzden monoseksizme karşı da bir 25 Kasım, dileğimiz ve mücadele motivasyonumuz olmalı.

Ama bunun eksikliği, özellikle biseksüel kadınları* lezbiyenlerin sadece kesişim kümesinde var edebiliyor. Sadece “kadınlarla beraber olma” ortak noktasıyla lezbiyen ve biseksüel kadınların birlikte yaptıkları mücadele, biseksüel kadınların, biseksüel olduğu için yaşadıkları ayrımcılıkları görmeyi reddediyorsa, bunda bir sorun vardır ve bu durum monoseksizmin mücadele edilecek sistem olarak görülmediğine işaret etmektedir. Özellikle biseksüel kadınlar* cinsel yöneliminden ötürü partner/ev içi şiddete büyük oranda maruz kalıyor. Biseksüelin partneri tarafından  “güvenilmez, aldatır” şiarıyla ve partnerin kafasındaki “hangi cinsiyete daha çok çekim duyduğuna dair” belirsizlik biseksüele duygusal, psikolojik, cinsel, fiziksel şiddet olarak geri dönüyor. Biseksüelin partneri, biseksüelin kendisine olan hislerinden emin olmasını istiyor, çünkü kişinin monoseksüel olmaması maalesef ve hadsizce kendisine, ilişkiyle ilgili yeterli güveni vermiyor, aksine onu bir tehdit olarak görüyor. Biseksüelliğe dair korku, nefret ve düşmanlık, biseksüele şiddet olarak geri dönüyor.

Biseksüel kadınların lezbiyen ve heteroseksüel kadınlara göre şiddetli biçimde daha fazla zihinsel ve duygusal rahatsızlıklar yaşadıkları belirtiliyor. Bi+seksüellerin daha yüksek oranda partner şiddetine maruz kaldığı, bi+kadınların % 56’sıyla, bi+ erkeklerin %37.7’si ilişkilerinde çeşitli şekillerde istismara ve şiddete uğradığı ortaya konulurken 2013 yılında yapılan bir araştırma bi+ kadınların % 46’sının tecavüzden hayatta kaldığını gösteriyor. Büyük çoğunluğunun faili erkek olarak rapor edilmişken bi+ kadınların % 75’i hayatları boyunca tecavüz harici diğer cinsel şiddet biçimlerine maruz bırakıldıkları belirtiliyor. Bi+seksüel kadınlar* tamamen cinsel yönelimleri sebebiyle kendi onay ve arzuları dışında, toplum tarafından aşırı cinselleştiriliyorlar, bu da maruz bırakıldıkları cinsel şiddete gerekçe olarak sunuluyor.

Lezbiyenlerin biseksüellere önyargısını araştıran bir çalışma, lezbiyenlerin biseksüel kadınları aslında heteroseksüel olarak gördüklerini, biseksüelliklerini tanımadıklarını, erkeklerle birlikte olan biseksüel kadınlara karşı “düşmanla yatmak” suçlamalarının ön yargılarını artırdıklarını gösteriyor. Bu ön yargı ve nefretin temeli ise belli: monoseksizm ve bi+fobi. Bununla artık gerçekten yüzleşilebilen bir 25 Kasım ve hayata!

Kaynaklar:

Invisible Majority: The Disparities Facing Bisexual Poeple and How to Remedy Them-September 2016

https://www.them.us/story/study-explains-lesbian-bias-against-bisexual-women

https://rewire.news/article/2018/04/25/know-biphobia-harmful-know-whats-behind/

Biseksüellerin İnsan Haklarının Tanıtılması ve Korunması’na ilişkin rapor yayında!: https://kaosgl.org/sayfa.php?id=25651

Yazı dizisindeki diğer içerikler:

Ne işimize yarıyor bu performanslar?

“Japon Arzu öldü” dediler…

İnterseksin patolojikleştirilmesinin tarihi ve bugünü

Trans intiharlarında dışlanma ve nefretin izleri

25 Kasım: Biseksüelim, lezbiyenim şiddete karşı buradayım!

Bir dava dosyasının kısmi analizi ve nafaka tartışmalarına “ihtiyaç” molası

*Bu makale Avrupa Birliği'nin desteklediği LGBTİ'lerin İnsan Hakları için Farkındalık ve Savunuculuk Projesi kapsamında yayımlanmıştır. Bu, yayının içeriğinin AB'nin resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmez.


Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam