03/12/2021 | Yazar: Yıldız Tar

Hafta boyunca farklı mecralarda yayınlanan yazıları okuduk ve sizler için seçtik. Haftasonunda ne okusam diyenlere ilaç niyetine beş yazı!

Editörün seçimi – 3 Aralık 2021 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Tarihin günah keçileri ve Türkiye’de HİV epidemisinin ahlaki inşası – Kaos GL / Tankut Atuk

Tankut Atuk’un hazırladığı HIV dosyası 1 Aralık’ta başladı. Atuk, her Çarşamba HIV, tarih, aktivizm ve haklar üzerine yazılarıyla Kaos GL’de olacak. İlk yazı yayında:

“Türkiye’de HİV’in değil HİV statüsü temelli ayrımcılıkların ne denli büyük bir sorun olduğunu anlamak için önce HİV’i tarihsel bir bağlam içinde düşünmemiz gerekir. HİV’in olduğu gibi HİVfobinin de bir tarihi var ve Türkiye’de bu tarihi iki kesişim içerisinde düşünmenin çok faydalı olacağına inanıyorum: cinsellik etrafında kurulan muhafazakarlık ve zenofobi. HİV’in ve AİDS’in 1980’ler ve 90’larda medya, doktorlar ve siyasetçiler aracılığıyla kurgulanan toplumsal algıda yeri nataşaların, homoseksüellerin veya turistlerin dışarıdan Türkiye’ye getirdikleri bir tehdit olarak kaldı.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Pozitif Alan: Queer, kirli, tehlikeli – Argonotlar / Alper Turan

Alper Turan’ın Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar yüksek lisans programı kapsamında 2020 tarihinde yazdığı Pozitif Alan: HIV/AIDS Üzerine Küratöryel Bir Proje başlıklı tezinden bir bölüm Argonotlar’da yayında

“Geçtiğimiz 1 Aralık’larda, sosyal medya ve reklamlar yoluyla HIV enfeksiyon oranını düşürmek ve damgalanmayı etkisiz hale getirmek için çalışan Stigma Projesi’nin bir sloganını birçok kişinin paylaştığını gördüm. Sloganları şu şekilde: “Kirli, çaresiz, cezalandırılmış, kurban, hasta, bağımlı, fahişe, ölmekte olan, stereotip veya suçlu değilim. Ben HIV pozitifim.” Bu proje, görünüşe göre, HIV/AIDS’in 1980’lerden beri hâlâ ayakta duran yerleşik metaforlarını, aslında fiilen yeniden üreterek, vurgulayarak ve varsayımlarını genelleştirerek çözmeyi amaçlıyor. Bununla birlikte, bu stratejide beni en çok şaşırtan şey, HIV’i metafordan arındırma motivasyonuyla, sloganın aslında kirli, cezalandırılmış, mağdur, hasta, bağımlı, suçlu, fahişe veya klişe olmayı nasıl değersizleştirdiği ve bu sebeplerle damgalamayı meşrulaştırdığı.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Genel Ahlak Kimin Ahlakıdır? – Velvele / Arca Alpan

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi Arca Alpan insan hakları hukukunda genel ahlakın yerini örneklerle Velvele’ye yazdı:

Ahlak denen kavramın içeriğine çok da girmeden, aslında genel ahlakın kimi kaynak aldığını, kimi genellediğini düşünelim. Çünkü buradaki genellik sandığımızdan daha az şey kapsıyor olabilir. Bazen 1970’lerde Britanya’da 20 sayfası cinsel eğitime ayrılmış bir hayat bilgisi kitabının (Handyside v. United Kingdom, 1976), bazen 1980’lerde İsviçre’de önemli bir sanat etkinliğinde sergilenen müstehcen tablonun (Müller and Others v. Switzerland, 1988), bazen günümüzün Türkiye’sinde 19. yüzyılın klasik bir romancısını basan bir yayıncının (Akdaş v. Turkey, 2010) veya cinsel haz amacıyla üretilen görsel ürünleri analitik olarak ele alan bir dergi sayısının (Kaos GL v. Turkey, 2016) engellemesinde yasal gerekçeler olarak karşımıza çıkar. Kültürel alanı böylesi geniş bir biçimde sınırlama kapasitesi olan bir kavramın, çoğunluğun düşünce ve amaçlarını dahi yansıtmadığı fikrindeyim. Kaldı ki insan hakları hukuku, demokratik toplumun en önemli değerlerinden biri olan çoğulculuğu kurmayı ve azınlıkları korunmayı hedefler.

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Biz Olmadan Bizim İçin Bir Şey Yapamazsınız – SPoD

Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) HIV Çalışmaları Birimi, 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde manifesto yayınladı.

“Sorumluluk alınmadığı için binlerce kişi hayatını kaybetti. LGBTİ+’lar yıllar boyunca süren ayrımcılığa maruz bırakıldı ve hâlâ bırakılıyorlar. Milyonlarca HIV ile yaşayan, dünyanın dört bir yanında tıpkı Murtaza Elgin’de olduğu gibi tecrit ve sosyal dışlanmayla boğuştu. Binlercemiz bu sebeple işinden, evinden, ilişkisinden oldu. Cenazelerimiz bile hak ettiği gibi gömülmedi, bazen yasımızı paylaşan bizden başka kimse olmadı. Ancak şimdi, eskisinden çok daha güçlüyüz. Kırk yıl öncesinden de, yirmi yıl öncesinden de, beş yıl öncesinden de, hatta dünden bile daha güçlüyüz. Devletlere almadıkları sorumlulukları aldırmak, sağlık çalışanlarını bilinçlendirmek, sivil toplumu harekete geçirmek ve özneleri güçlendirmek için daha çok örgütlenmeye, örgütlendiğimiz her yeri değiştirmeye çabalamak için inisiyatif ve sorumluluk almaya hazırız.”

Manifestoya ulaşmak için tıklayın.

Bakışın en hassas yerde bir mıh: Furkan Öztekin ile söyleşi – Kaos GL / İz Öztat

İz Öztat, Ankara Queer Sanat Programı Konuk Evi sanatçılarından Furkan Öztekin ile söyleşti.

“Sergi adını Amerikalı queer şair Tim Dlugos'un partnerine yazdığı Second Anniversary isimli şiirinde geçen bir cümleden alıyor. "Bakışın en hassas yerde bir mıh." Bir otel odasında iki titrek beden arasındaki hazzı ve gerilimi hissettiren bir cümle. Dolayısıyla sergideki işlerde kullandığım malzemelerin fiziksel olarak hissettirdiklerinin bedenle olan ilişkisini önemsiyorum. Sergide yer alan günlük bunu farklı bir mecra üzerinden görünür kılıyor. En hassas yer bedende dokunulmaması gereken mahrem bir yeri de anımsatıyor. Bu yüzden Yakın İttifaklar (2021) serisinde kullandığım parafin, silikon ve şeffaf yapıştırıcı, imgeyle aramıza bulanık bir duvar örüyor. Dokunsak bile ne olduğunu hissedemiyoruz. Sevgili Aylime Aslı Demir'le sergi üzerine konuşurken sıklıkla kullandığımız kelimelerden biri de müphemdi. Açık seçik olmayan, belirsiz. Bu yüzden işler fiziksel olarak daha az kırılgan, daha zırhlı. Soruda günlükten verdiğin alıntı tam olarak bununla ilgili. Bir gün netlikten kurtulduğumuzda gücümüzü de geri kazanabiliriz belki?”

Söyleşiye ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: kültür sanat, yaşam, hiv
İstihdam