20/03/2023 | Yazar: Yıldız Tar

Nefret mitinglerini örgütleyenler, LGBTİ+’lara savaş açanlar şimdi de 6284’ü istiyor. Sarı öküzü verenler ise hâlâ durumun farkında değil belli ki. Bunların neden başlarına geldiğine şaşırmakla meşguller.

Özlem Zengin, Derya Yanık ve sarı öküz meseli Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: 9 Aralık 2022, AKP'nin ayrımcı Anayasa teklifi Meclis'te

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, partilerinin seçim hesaplarında 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u kurban etme ihtimaline karşı çıktılar.

Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR’ın seçim desteği karşılığında istedikleri kurban, 6284 olunca her iki isim de önce sert çıktı, sonra parti içinden ve tabanından yükselen ataerkil hezeyanlara yenik düşerek sessizliğe gömüldü.

Sosyal linçe uğradıklarını söylüyorlar. Doğrudur. İstanbul Sözleşmesi tartışmalarından beri AKP’de siyaset yapan kadınlara karşı içeriden örgütlenen ciddi bir ataerkil saldırı var.

Ancak, ortada mağdur-fail denklemini aşan güç ilişkileri de var.

Sarı öküz masalını bilmeyen yoktur. Aslanlar, birlik içindeki öküzlerle baş edemeyince barış için sarı öküzü isterler sürüden. Sürü de, kurban verir. Aslanların istekleri burada bitmez ama. Kuyrukluyu da isterler, bozu da. Böyle böyle sürüde kala kala bir elin parmağını geçmeyecek öküz kalır. Ne zaman bu hale geldiklerini düşündüklerinde, “Sarı Öküz’ü vermeyecektir” derler ama iş işten geçmiştir.

Özlem Zengin ve Derya Yanık’ınki de o mesel.

Hatırlayalım, İstanbul Sözleşmesi sürecinde hem AKP içindeki kadınlar hem de bazı kadın hakları savunucuları, sözleşmenin LGBTİ+’larla ilgisi olmadığını söyleyerek sözleşmeyi korumaya çalışmışlardı. Ama olmadı. Aslanlar kurnazdır çünkü.

Sözleşme yandı, bitti, kül oldu. Derya Yanık, uluslararası arenada 6284 duruyor diye kendisini ve partisini savunmaya girişti. Kimse yemedi bunu ama olsun. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin gerekçesinin kadına şiddetle etkin mücadele etmek olduğunu dahi ileri sürdü. Ah şu ibneler olmasa ne de güzel mücadele edecektik kadına şiddetle değil mi? Hep bu “sapkın” LGBTİ+’ların oyunu yüzünden oluyordu bunlar. Sözleşme’den çıkınca rahatlayacaktık bir de. Ne de olsa, İstanbul Sözleşmesi’nde kuş kadar yer alan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, yerli ve milli 6284 sayılı yasamızda yoktu.

Ama öyle olmadı. Olması mümkün de değildi zaten. Sarı öküzü kurban ettikten sonra, onla yetinmeyeceğini bilmesi gerekirdi deneyimli siyasetçilerin. Ama o sırada deneyimli kadın siyasetçiler, erkek aklına yaranmak ve biat ederek elinde kalanı korumak için LGBTİ+’lara küfretme yarışına girmişti bile. Örnek için bakınız: KADEM.

Derya Yanık, uluslararası arenada böyle derken Türkiye’de Onur Yürüyüşleri yasaklanıyordu. Dört bir yanda, tam da 6284 sayılı kanuna göz dikenlerce örgütlenen nefret mitingleri, LGBTİ+ derneklerinin kapatılmasını ve eşcinselliğin suç ilan edilmesini talep ederken onlara başka bir yerden destek veriyordu. Yalanlara sarılıp, “LGBTİ+ propagandası” diyor, tam da o mitinglerdeki talepleri desteklediğini ilan ediyordu adeta.

Yetti mi? Yetmedi.

Yanık, bunlarla uğraşırken Özlem Zengin’in başka bir gündemi vardı. O da Anayasa değişikliği. En önde yer aldı Zengin. Partili kadınlarla birlikte hummalı bir işe giriştiler. Anayasa’da sözde “eşcinsel evliliğin önüne geçmeyi” özde ise LGBTİ+ varoluşunu “sapkın” ilan etmeyi öneren değişiklik için AKP’li kadınlar olarak birlikte fotoğraf verdiler.

Teklifi Meclis’e Zengin sundu.

Çok güçlü duruyordu Zengin o konuşmasında. Meydan okuyordu. Sanki ortada aileye bir tehdit varmış gibi davranıyor, bunun önüne AKP’li kadınlar olarak geçeceklerinin mesajını veriyordu.

Ancak kendi uydurdukları yalan büyüdü, büyüdü ve bu sefer, 6284 aileleri yıkıyor hezeyanıyla Özlem Zengin ve Derya Yanık’ın başını yemeye başladı.

Aynı sarı öküz meselindeki gibi değil mi?

Patriyarkal stratejileri anlamak ve onunla mücadele etmek için herkese feminizm lazım. Ama hiç feminist dahi olmadan öngörmek mümkün ataerkinin yetinmeyi bilmeyen, kurban üstüne kurban isteyen bir düzen olduğunu.

Nefret mitinglerini örgütleyenler, LGBTİ+’lara savaş açanlar şimdi de 6284’ü istiyor. Bunu da alırlarsa, yeni hedeflerine doğru emin adımlarla ilerleyecekler.

Sarı öküzü verenler ise hâlâ daha durumun farkında değil belli ki. Neden ve nasıl bunların başlarıına geldiğine şaşırmakla meşguller.

LGBTİ+’ları yok etmek isteyen, kadınların biat etmesini bekler. Ve siz bir grubun “namussuz”, “ahlaksız”, “sapkın” ilan edilmesine çanak tutarsanız; o ahlak cenderesi gelir, sizin de boynunuza dolanır. Mesele bundan ibaret. Ve biatın sonu yoktur. Biat ede ede bir bakmışsınız eldeki her şey gitmiş.

Özlem Zengin ve Derya Yanık’ın nelerle karşılaştığını tahmin edebiliyorum. Geçmiş olsun diyorum. Eril şiddetin nasıl bayağılaşabileceğine de, nasıl varlığını tehdit edebileceğine birinci elden tanığım.

Sağolsunlar, Zengin ve Yanık o şiddeti LGBTİ+’lara salma konusunda çok maharetlilerdi. Onların siyasetleri, şehir şehir nefret mitinglerine yol açtı. Ve ne siyasi temsile ne de herhangi bir eşitlik kırıntısına bile sahip olmayan, kelimenin tam anlamıyla gariban LGBTİ+’lar üzerinde gücünü deneyenler şimdi onlara doğru meyletti. Neyseki hem Zengin hem de Yanık şanslı. Hükümet partisinin başkanvekili ve bakanı onlar. Kötü şeyler yaşıyorlar ve görünen o ki yaşamaya devam edecekler. Ama umarım kaybedecekleri en büyük şey siyasi kariyerleri olacak. Hani LGBTİ+’ların hiç sahip olmadığı ve olma ihtimalinin de olmadığı kariyerler…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları, aile, siyaset
İstihdam