15/10/2020 | Yazar: Ali Erol
Homofobik Nefret Söyleminin Eylül Ayı Sosyal Seyri: “Lezbiyenlik, homoseksüellik biseksüellik gibi konularda nefret söylemlerine biz de karşıyız ancak…”
Medya çalışmaları kapsamında sosyal medya mecrası ile internet medyasını izleyen Kaos GL, internet yayıncılığında dikkat çeken, sosyal medya ortamlarında öne çıkan Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ+) odaklı homofobik ve transfobik nefret söylemi üreten ve yayan haberler ile mesajların takibini yaparak kaydını tutuyor.
Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi ile LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) varoluşlara yönelik ayrımcı yaklaşım, nefret söylemi üreten, yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren ifadeler içeren haber ve yorumları aylık dosyalarla ele alıyor.
Homofobik ve Transfobik Nefret Söyleminin Eylül Ayı İnternet Seyrine sosyal medya ortamlarına yansımış ayrımcı ve nefret ifadeleri ile doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden medya organlarından LGBTİ+’lara yönelik cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret söylemlerini derledik.
“Bu madde olmasa da biz hukuken de ‘eşcinsel dövülsün’ diyemeyiz”
LGBTİ+’ların hak ve eşitlik mücadelesini hedef gösteren, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını meşrulaştıran kurumsal homofobik nefret söylemi, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca, kamu ve siyaset temsilcilerinin de doğrudan katılımıyla İstanbul Sözleşmesi üzerinden bir seyir izlemişti.
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve imzacı devletlere “kadına karşı şiddeti önleme, şiddetten koruma, şiddet eylemlerini kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma” yükümlülüğü getiren “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne yönelik sosyal medyada Eylül boyunca süren karalama kampanyasına “İslamLGBTyiLanetlemiştir”, “LgbtTerörÖrgütü”, “LGBTFaaliyetleriYasaklansın” gibi homofobik nefret heştegleri de eşlik etti.
AKP içindeki tartışmalar ve hükümet temsilcilerinin doğrudan dahil olmalarıyla gelişen cinsiyetçi ve homofobik söylemler ise Türkiye gazetesinin aktardığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatının ardından İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çalışmaların yürütülmesi için kurulan komisyonun sözleşmeyle ilgili atılacak adımları Ekim ayında tamamlanmak üzere masaya yatırması üzerine Eylül ayında durulduğu görüldü.
AKP kurmaylarından oluşan İstanbul Sözleşmesi çalışma komisyonu, “Türkiye’de hukuken eşcinsel evlilik zaten mümkün değil” açıklaması yaparken, Türkiye gazetesi, sözleşmenin ‘Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması’ konusunu düzenleyen ve “tartışmalara sebep olan” dördüncü maddesinde geçen cinsel yönelim ifadesinin yeniden yorumlandığını duyurdu: “Türkiye’de hayatın içinde var olan ancak normal görmediğimiz eşcinsel ilişkilere yönelen bireylerin, ilişki yaşamaları ve evlenmelerini kast etmemekle birlikte, bunların sadece ‘şiddetin’ hedefi olmalarına engel olacağız’ şeklinde düzenlenmesine karar verildi. AK Parti kurmayları “Cinsel yönelimden neyi anladığımızı söyledik. Her kim olursa olsun, şiddetin her türlüsüne karşıyız. Bu madde olmasa da biz hukuken de ‘eşcinsel dövülsün’ diyemeyiz. Herkesin hukuki hakları var. Türkiye’de eşcinsel olmak suç değil. Bu yüzden Avrupa Konseyine yorum beyanında bulunmamız gerekiyor. Biz bu maddeden ne anladığımızı yazdık. Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra Avrupa Konseyine bunu sunacağız” dedi.”
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı hükümete siyasi destek veren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemini Eylül ayında da sürdürdü: “İstanbul Sözleşmesi gibi projeler LGBTİ'yi yaymayı benimsiyor. Bu toplum modeli sağlıklı model değil. Bu doğadan gelen bir şey değil.”
Bir televizyon programında, “Toplumun LGBTİ toplumu haline getirilmesine karşıyım” diye konuşan Doğu Perinçek, ayrımcı yaklaşımını dezenformasyon ve homofobik nefret söylemi ile harmanlıyor: “O toplum; Huzurlu ve mutlu bir toplum değil. Yapılan araştırmalarda LGBTİ içinde intiharlar, sosyal gerginlikler, uyuşturucu kullanımı ve hastalıklar diğer insanlara göre çok çok yüksek. Böyle bir toplum mu olacağız? İstanbul Sözleşmesi gibi projeler LGBTİ’yi yaymayı benimsiyor. LGBTİ denilen kişiler topluma dayatılan konular haline geldi.”
“Ayrımcılığın karşısındayız ancak…”
LGBTİ+’ların varlığını ve kent hakkını inkâr eden ayrımcı muhafazakâr siyasetin temsilcisi AKP’li yerel yönetim temsilcilerinin toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı belediyelerde sürdürdükleri cinsiyetçi, homofobik ve transfobik nefret söylemi kervanına Eylül ayında, Kayseri Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu da katıldı.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Konseyinde asil üye olarak Türkiye’yi temsil etmek üzere Fransa'nın Strazburg kentinde yapılan video konferans toplantısına katılan Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu’nun konuşmasını, İHA, “Avrupa Ülke temsilcilerine tokat gibi cevaplar” ifadesiyle geçerken, HaberTürk de, “tokat gibi cevaplar”ı olduğu gibi verdi.
Melikgazi Belediyesinin “Dr.” Başkanı, “Avrupa Ülke temsilcilerine tokat gibi cevaplar” verirken, cinsel yönelimlerden heteroseksüelliği de, “sapık ve gayri-ahlaki kavramlar” ifadesiyle tanımladığı ve “LPGTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, intersex) olarak kısaltılan eşcinsellik, homoseksüellik ve heteroseksüellik gibi” saydığı gruba dahil ettiği görüldü.
Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Mustafa Palancıoğlu, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Konseyinde yaptığı konuşmada, “LGBT olarak bilinen eşcinsellik, homoseksüellik ve heteroseksüellik gibi yeni yaklaşımların aslında bir hastalık olduğunu” söylerken, gösterdiği kaynak, “hiçbir dinde cinsiyet bozukluğunun yeri olmadığını” söylemek oldu: “Cinsiyet bozukluğu sonucu oluşan bu hastalıklı durumu çeşitli gökkuşağı kavramı ve renkleri ile şirin göstererek, gençleri, çocukları ve toplumu yanlış yönlendirmenin ve aile kavramını yıpratmanın doğru olmadığını sert ifadeler ile vurguladı.”
Belediye Başkanı Dr. Palancıoğlu, “LGBTİ” varoluşları “hastalık” olarak adlandırırken, “özgürlük ve hak iddialarında bulunmanın çok yanlış ve kabul edilemez olduğunu” ekledi. Ayrımcı yaklaşımına, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerini sarf etmeye devam eden Belediye Başkanı, “gayri meşru ilişkilere yol açacak LGBTİ girişimi”, “bu hastalığın tedavisi”, “LBGTİ'li bireyleri özendirici, cezbedici hele demokrasi ile bağdaştırmak” gibi LGBTİ+’ların eşit katılımı ve kent hakkını inkâr eden konuşmasında, “ancak” şartıyla, “Lezbiyenlik, homoseksüellik biseksüellik gibi konularda şiddete, nefret söylemlerine ve ötekileştirmeye biz de karşıyız” ve “Ayrımcılığın karşısındayız” demeyi de ihmal etmedi!
Sosyal medyada LGBTİ+ sosyalleşmesi de homofobik nefretin hedefinde
Sosyal medyada nefret kampanyalarına katılan, yeni sosyal medya düzenlemesinin tartışıldığı yaz aylarında Netflix üzerinden LGBTİ+’ları hedef gösteren kamu ve siyasetten isimlerin ayrımcı ve homofobik söylemleri Eylül ayında da devam etti.
Akit'in “fuhuş eğitimi” diye çevirdiği, Netflix’in üreme sağlığı ve cinsel eğitim dizisini Anadolu Ajansı (AA) güya sosyal medyayı kaynak gösterdiği homofobik nefretiyle “pedofili ve eşcinsellik” etiketiyle servis ederken, AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay da, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, eşcinselliği “pedofili” ile birlikte aktarmakta sakınca görmedi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyoloji’den ve aynı zamanda Yeni Şafak “köşe” yazarı da olan Aktay, LGBTİ+’ların ayrımcılıklara karşı güvence ve eşit yurttaşlık hakkına karşı çıkarken, Diyanet İşleri Başkanı’nın aynı toplumun bir kesimini sırf cinsel yöneliminden dolayı vatandaş olarak görmeyip hedef göstermesine yönelik itirazları “İslama itiraz” gibi sunarak tartışmaları tahrif etmekte de sakınca görmemişti.
Sosyal medya tartışmaları yaşanırken, LGBTİ+’ların sosyal medya ortamlarında sosyalleşmelerini ve nefes almalarını sağlayan ortamlardan arkadaşlık ve tanışma sitelerine mahkeme kararıyla erişim engelleri gelmeye devam ediyor. Hukukçuların sansür olarak değerlendirdiği medya engelleme haberleri de cinsiyetçi ve homofobik nefretin hedefi haline gelebiliyor.
“LGBTİ+ sitelerine erişim engelleri: "Nefes almamız engelleniyor"” haberine twitter’da paylaşılan nefret söylemlerinden bir demet: “Yapanlarin ellerine saglık. Elhamdulillah”, “Sosyalleşmeleri batsın.!”, “İpneler Hollanda’ya.”, “Lgbti sapkınlıktır.”, “Tinder yasaklansın”, “Bu ülkede LGBT yeri yoktur”, “Erişim engeli yetmez, kapatılmalı bunlar”, “Godoşlara iyi olmuş devletin bu ibnelere nefes aldirmamasi gerekiyor”
Daha önce de cinsiyetçi ve transfobik nefret söylemlerine maruz kalmış olan sosyal medya fenomeni Selin Ciğerci, Eylül ayında bu kez de çocuk sahibi olma isteğine yönelik Deniz Akkaya’nın cinsiyetçi ve transfobik nefreti ile karşılaştı.
Oyuncu Hazal Kaya ise eski manken Deniz Akkaya'nın, Selin Ciğerci’nin çocuk sahibi olma istemesine yönelik transfobik tutumuna tepki göstererek, sosyal medya hesabı instagram'dan yaptığı Ciğerci’ye destek mesajını “Trans hakları insan haklarıdır” hashtag'i ile paylaştı. Twitter’da “SelinCiğerci” başlıklı hashtag altında, Eylül ayı boyunca, ayrımcı yaklaşıma karşı Selin Ciğerciye yönelik çok sayıda destek paylaşımı gelirken aynı zamanda cinsiyetçi ve transfobik nefret söylemleri de yeniden üretildi ve yayıldı.
Eylül ayında kutlanan Bi+seksüel Görünürlük Günü, Bi+ şemsiyesi altındaki herkesin görünürlüğünü kutluyor. Biseksüel Görünürlük Günü vesilesiyle twitter’da açılan “BiseksüelGörünürlükGünü” başlıklı hashtag altında dayanışma mesajlarının yanı sıra LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı ifadeler ve biseksüellere yönelik bifobik nefret söylemleri üretildi ve yayıldı.
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşan Eylül “köşe”leri
Eylül ayının cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”leri Akşam, Milat, Yeni Şafak, Star ve Akit yazarlarından: “Muhafazakâr yazarların LGBTİ+ nefreti “köşe”lere sığmıyor!”
Akit’in Eylül ayı nefret söylemi listesi
Kaos GL, medya çalışmaları kapsamında, cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organlarından Akit’in aylık nefret seyrini takip ediyor.
Yeni Akit’in Eylül ayı listesi, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı dil, cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret söylemleri içeren, hedef gösteren “haber” ve “köşe” yazıları ile birlikte doğrudan LGBTİ+ toplumu ve kurumlarına yönelik saldırıların takibi ve kaydından oluşuyor.
Cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, üreten ve yayan Akit’in aylık nefret söylemi Eylül listesi, “LGBTİ+ toplumu ve kurumlarına doğrudan saldırı”, “Akit’in cinsiyetçi ve homofobik nefreti”, “Akit’in homofobik nefret siyaseti”, “Akit’in kültür-sanat ve medya siyaseti: Sansür ve nefrete teşvik!” ve “Akit yazarlarının homofobik nefret “köşe”leri” başlıklarından oluşuyor.
Kaos GL’den aylık nefret söylemi takibi
Kaos GL, sosyal medya ortamları ile internet yayıncılığında cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi ile LGBTİ+ varoluşlara yönelik ayrımcı yaklaşım, homofobik ve transfobik söylem içeren haber ve gelişmeleri takibe alıyor.
Böylece Kaos GL, internet yayıncılığında dikkat çeken, sosyal medya ortamlarında öne çıkan Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ+) odaklı homofobik ve transfobik nefret söylemi üreten ve yayan haberler ile mesajların aylık takibini ve irdelemesel kaydını tutuyor.
Ayrımcı, ırkçı, homofobik, transfobik unsurlar taşıyan ifadelere nefret söylemi denilmektedir. Bir gruba ya da o gruba üyeliği nedeniyle bir kişiye yönelik düşmanlıktan kaynaklanan ve o gruba yönelik düşmanlığı gösteren veya cesaretlendiren ifade biçimleridir. Nefret söylemi, nefret suçuna teşvik ya da eşlik edebileceği için, bu iki kavram birbiriyle bağlantılıdır.
Nefret söylemi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararında, “nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi” olarak tanımlanıyor.
Sosyal Psikolog, Porf. Dr. Melek Göregenli, nefret söyleminin kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında en etkili araçlardan birinin medya olduğuna dikkat çekiyor:
“Medya, dünyada ve ülkemizde nefret suçlarına yol açan ayrımcılığı oluşturan ve besleyen kalıpyargıların, önyargıların kısaca nefret söyleminin kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında en etkili aracılardan biridir. Medyanın nefret suçları kapsamında ele alınabilecek eylemleri haberleştirme, kullanılan dil ve mağdurları ya da olayı sunma şekli, eylemi meşrulaştırmaya ve suçun altında yatan ayrımcılığı gizlemeye yol açabilir; sıklıkla böyle olmaktadır. Örneğin, Türkiye’de bütünüyle nefret suçları kapsamında görülmesi gereken eşcinsellere, travesti ve transseksüellere yönelik saldırılar, genellikle mağdurların yarattığı tahrik sonucunda oluşan eylemler gibi sunulmaktadır. Açık bir saldırı ve çoğunlukla cinayete varan ya da bizim ülkemizde ancak ölümle sonuçlandığında ‘haber’ değeri taşıyabilen suçlar, mağdurların çıkardıkları ‘olaylar’ sonucunda gerçekleşmiş, ‘doğal’ sonuçlar olarak ele alınmaktadır. Genellikle mağdurlar, faillerin ‘hassasiyetlerine’ dokunur ve cezalarını bulurlar; oysa failin hassasiyetinin tek kaynağı ayrımcılık ideolojileridir. Bu yaklaşım, sadece şiddeti meşrulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda kendini ifade etme ve gerçekleştirme hakkının, bir toplumda kimlere ait bir ayrıcalık olduğunu da tarif eder; bu doğrudan herkesin sadece insan olmak bakımından eşit olduğu ön kabulüne dayanan çoğunu bizim de kabul ettiğimiz evrensel hukuk normlarının çiğnenmesi anlamına gelir.”
Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ+) terimleri ile tanımlarını, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ideolojileri ve anlamlarını, insan hakları ve ayrımcılıkla ilgili terimler ve tanımlarını ve daha fazlasını, Kaos GL Derneğince yayınlanmış “LGBTİ Hakkında Sıkça Sorulan Sorular ve Cevapları” kitapçığında bulabilirsiniz.
Kaos GL Derneği’nin dijital ortamda yayımladığı “Homofobik ve Transfobik Nefret Söyleminin İnternet Seyri” başlıklı “2019 Sosyal Medya Raporu” işte burada…
Not: Bu dizide, internet ortamı ile sosyal medyadan yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.
Etiketler: medya