02/11/2020 | Yazar: Oğulcan Yediveren
“İlişkilerde çıplak gerçeklikler bütünü yoktur. Sen bana böyle yaptın değil de senin böyle yapman bana böyle hissettirdi. Onun öyle yapması seni öyle hissettirmek zorunda değil yani.”
Tekeşlilik dosyasında bugünkü konuğumuz S.K. anlatıyor.
Seni tanıyarak başlayalım istiyorum. Neler yapıyorsun bana onlardan bahset. Bir de kendini hangi kimliklerle tanımlıyorsun?
Ben S.K. Öğrenciyim. Öğrencilik haricinde pek bir şey yapmıyorum. 23 yaşındayım. Hangi kimliklerle tanımlıyorum kendimi? Gender non conforming, gri aseksüel, gey erkek olarak tanımlıyorum. Bunlar ilk bakışta birbirlerine çelişen şeylermiş gibi duruyor ama değiller aslında. Gender nonconforming olurken kendine erkek diyebiliyorsun.
Aşk senin için ne demek?
Aşk mutlak bir tanımını yapabileceğim bir şey değil ama benim için ne demek olduğunu şöyle tarif etmeye çalışayım. Belli bir romantik çekimin sapır saçma bir şekilde beni heyecanlandırması, o romantik çekimin beni heyecanlandırması diyebilirim. O romantik çekim hakkında düşündüğüm zaman bir arzu bir heyecan hissediyorum çünkü sadece ne bileyim âşık olmadığım insanlara da romantik çekim hissettim ya da romantik bir şeyler paylaştım ama herhalde şu an şu kişiye aşığım dediğim zaman o romantik çekimin beni heyecanlandırması ve onun ötesine gitmeyi istemek, bunu çok dürtüsel bir şekilde yapmak.
Aile senin için ne demek?
Aile dediğimiz zaman aklımıza gelen bir aile var. Ben onun bir terör örgütü olduğunu düşünüyorum. Benim kendi ailemle kişisel deneyimim ilk başlarda çok zor ve çok kötüydü ama sonrasında düzelmesine rağmen çevremde gördüğüm kadarıyla kan kusturan bir organizasyon insanlara. Benim için aile dediğim zaman olumlu anlamıyla terör örgütü olmayan bir aile var mıdır? Bence var. O da koşulsuz sevgi ve ilginin olduğu ama bu mutlak ve sonsuz olmak zorunda değil. Böyle yüce bir şeyden bahsetmiyorum. Bildiğimiz aile ise bunun tam tersi. Koşullu sevginin beşiği. Yeni koşullar falan uyduran da bir yer. Onun için kuir ailemi bu koşulsuz kabullenişin bir parçası olarak görüyorum, daha çok lubunyalarla kurduğum ilişkiyi aile olarak görmeyi tercih ediyorum.
Koşulsuz sevgi dedin, bu bana aşkı çağrıştırdı. Sence bir ailenin aile olması için bu koşulsuz sevgi ne kadar gerçek ya da bir ailenin aile olabilmesi için içerisinde böyle bir aşkın mı olması lazım?
Aslında sadece koşulsuz destek ve ilgiden bahsetmiyorum çünkü sevgi çok stabil bir duygu değil bence. Aşk ve sevgi çok dalgalanabilen duygular ama oradaki koşulsuz kelimesi onun dalgalanmasının önüne geçmek için kullandığım bir sıfat çünkü kişiye sevgi duymasan bile koşulsuz bir şekilde ona destek olmak ona şefkat ve bakım vermek. O yüzden koşulsuz sevgiyi zaruri bir bileşeni değil ama önemli bir içeriği olarak görüyorum.
Âşık olduğun veya ailem dediğin kişilerle, yani mesela hayal et görselleştirmeye çalış bunu, nasıl bir yaşamınız var? Mesela aynı evlerde mi yaşıyorsunuz ayrı evlerde mi yaşıyorsunuz? Birbirinizle kurduğunuz sevgi ilişkisi, ekonomik ilişki ne bileyim farklı yönleriyle kurduğunuz ilişki, onu bir hayal et.
Kendi hayatımdan örnek verebilirim. Ben tırnak içerisinde bir parodi aileye sahibim. Onları ailem olarak görüyorum ama bir yandan da aile rolleri ile ve cis-allo-het aile kurumunun bizi dışlaması ile dalga geçmek için kurduğumuz bir aile. Birbirimize kızım annem falan diye hitap ediyoruz ve bazen gerçekten kız anne ilişkisine dönüyor. Torunlarım var, ananem var. Bir kısmı tabi parodi ama bir kısmı da aile olarak hissettiğim insanlar. Mesela şu an iki kızımla ve sevgilimle aynı evde yaşıyorum. Aslında ben sevgilimi de yani seni de kendi ailemin bir parçası olarak görüyorum ama onda koşullu olan bir kısım da var. Yani sevgililikte bir koşul var bence.
Şimdi ilişki senin için ne demek diye soracaktım ben de. Belki kaldığın yerden devam edebilirsin neden böyle düşündüğünü anlatmaya. Hem ona da cevap olur.
Koşullu olmasından mı bahsedeyim? Bu kısmı nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama seninle olan ilişki evriminde şöyle bir şey yaşadım, seninle koşulsuz bir ilgi ve sevgi ilişkisi varken, sevgililik deyince sanırım ortaya kurumsallık gibi bir şey giriyor. Bir sözleşme de imzalamış oluyorsun. İşte birbirimize şöyle yapmayacağız böyle yapmayacağız falan. Koşul getiriyor sanırım o ilişkiye. Bu bakımdan koşulsuz dedim. Yoksa sevgililik haricinde seninle karşılıklı olarak böyle bir koşul olduğunu düşünmüyorum. Bu koşul sevgililiğin getirdiği bir şey bence. Onu tam anlamıyorum, çözemedim de açıkçası. Mesela sevgililikle arkadaşlık arasındaki ilişki bilmiyorum tam olarak ne ama bir fark var kesinlikle. Sen ne düşünürsün bilmiyorum.
Ben şöyle düşünüyorum. İki insan olarak kurduğumuz o koşulsuz ilişki yarın bir gün sevgili olmayı bıraksak da devam edecek bir şey benim için. Herhalde senin beni ayrı gördüğün yer de tam olarak böyle bir şey ama onun adına ilişki deyince dediğin gibi bazı sınırlar çizmek gerekiyor çünkü bence kolaylıkla bireyselliğimizi yitirebildiğimiz ilişkiler sevgililikler. Bir yandan da bir işlevi var aslında hayatlarımız için. O işlevleri sağlıklı bir şekilde görmeye devam etmesi için de o kurallar oluyor ama sevgililik ortadan kalktığı noktada o koşulsuz sevgi yine de kalır bence.
Evet ben de bunu söylemeye çalışmıştım. Ailenin parçası olarak görmemdeki sebep işte. Ben mesela görüşmediğim eski sevgililerime bile böyle koşulsuz bir ilgi ve sevgi duyuyorum. İçten gelen, onu tanımanın ve onunla böyle bir ilişki kurmuş olmanın sonucu olarak ama şu an bir tanesiyle konuşmuyoruz. Neden çünkü bir koşul vardı. Koşullar uyuşmadı ve dolayısıyla o ilişki çözüldü ve geriye sadece koşulsuz bir bağ kaldı gibi. Şu an bu şekilde kavramsallaştırabiliyorum sanırım.
Senin bir ilişkiden beklentin nedir? Nasıl bir ilişki istersin? Ne olursa o ilişki içerisinde olmak istersin ne olmazsa istemezsin?
İlişkiden beklediğim şey o kişiyle birlikteyken hissettiğim güvenlik hissi aslında. Asayiş ya da dış etkenlere karşı güvenlik değil de kendim olabilmek için, bir şeyler paylaşabilmek için, seks yapabilmek için vs. güvenli bir alan. Başıma bir felaket geldiğinde arayabileceğim bir insan. Az önce işlevsellikten bahsettin, böyle bir şey de var. Bir noktada hayatının akışını kolaylaştıran bir şey oluyor çünkü, dayanışma kanalı da oluşuyor. Bunlar benim için ilişkide olmazsa olmaz şeyler. Ha bir de açık bir diyalog, güven ortamı, bu olmazsa ilişkide olmam. Başkası için el alemin adamı için stres yaşıyorsam o ilişkide olmam. Stres dolu bir şey olmaması gerekiyor. Bunları beklerim işte.
Gri aseksüel olduğunu söyledin. Günümüzde cinsellik sevgililik ilişkilerinin çok belirleyici unsurlarından biri olarak kodlanıyor. İlişkinin içerisinde kendim olmak dedin. İçinde yaşadığımız dünya ve senin bu beklentin, gri aseksüel olman üzerinden de değerlendirdiğinde bir çelişki yaratıyor mu ya da nasıl etkiliyor senin hayatını? Bir ilişki içerisinde gri aseksüel olarak var olabilmek de kendin olabilmenin bir parçası ama sevgililiklerde cinsel ilişkinin çok belirleyici ve temel bir unsur olarak kurgulandığı bir dünyada yaşıyoruz. İlişkilerinde bunun nasıl bir etkisi oluyor peki?
Ben bundan çok çektim açıkçası. Hayatımın böyle bir 3 4 yılını da bundan dolayı kötü hissederek geçirdim diyebilirim çünkü ben partnerlerimle romantik bir bağ kurup bunun üzerinden ilişkiye başlıyor olsam bile buna zaruri olarak cinsel çekim eşlik etmiyor olabiliyor. Kişiler bu cinsel çekim hissetmeme durumunu çok kişisel algılayıp çatışma alanı yarattılar. Onlardan kaynaklı böyle bir şey olduğunu ya da benim bir problemim olduğunu vs. varsaydılar çünkü dediğin gibi seks ve cinsel çekim sevgililiğin vazgeçilmez bir parçası olarak görülüyor. Böyle olması isteniyor ve böyle olması için zorlanıyor. Ben de kendimi zorladım. Olmuyor yani insanın içinden gelmiyorsa. Bir yandan da şöyle çelişik bir tarafı var. Dışarıdan bakılınca çok hiperseksüel bir insanım. Öyle de. Bu ikisi aslında içkin olarak çelişen şeyler değiller. Adamlarla flört etmeyi seviyorum, açık seçik giyinmeyi seviyorum. Bunlardan keyif alıyorum. Şu anki ilişkimde bir aseksüellik deneyimlemiyorum çünkü sana karşı cinsel bağ hissediyorum. Bu da zaten gökten zembille inmedi. Bilmiyorum fark ettin mi ama bizim seks yapma sıklığımız giderek arttı ve benim sana karşı cinsel çekim hissedebiliyorum demem epey bir süre aldı benim adıma. Yani 7 ay falan gibi bir süre aldı. Belki daha bile fazladır. Romantik çekim de buna eşlik ediyordu mesela. Romantik çekim üzerinden insanlarla ilişki kurup insanlara harala gürele cinsel çekim de duyalım diye bakılıyor ama bu benim için böyle gelişen bir şey değil hakikaten. Şunu da söyleyelim aseksüellik seks yapmamak değildir.
Çokeşliliğe tekeşliliğe nasıl bakıyorsun?
Aslında şöyle ben kimseyle sevgili olmaya başlamamışken hatta seks yapmaya başlamamışken 15 16 yaşında çokeşli bir ilişkinin hayalini kuruyordum çünkü ben tumblr çocuğuyum. Tumblr'da büyüdüm. Orada büyüdüm ve orada bu konular çok konuşulurdu. Tumblr da biraz daha alışılmışa meydan okuyalım ve alternatif olalım kafası var. Ben ve metalci geyler böyle şeyleri yüceltirdik. O yüzden çokeşlilik benim hayalimdi ama sonra gerçek dünya benim için böyle başlamadı. Tekeşli bir ilişkim vardı. Bu arada kaportayı çizdirdiğimden beri yani 18 yaşımdan beri her zaman bir sevgilim vardı. Hep uzun ilişkilerin içerisindeydim.
Hiç kıskançlık hissettin mi ya da kıskanıldın mı? Varsa bunun üzerinden yaşanmış bir örnek anlatabilir misin?
Yakın gelecekte yaşadığım bir şeydi. Partnerim yani sen. Anlatabilir miyim bunu? Bir gün evden birisi ile buluşmak için gitti. Standart yaşanan bir şey. Son anda haber verdi böyle bir şey olacağını. Ay insanlar ama okurlar bu kısımları.
Okusunlar.
İstemiyorum bu kısım silinsin. Neyse anlatayım. İşte böyle bir son anda bir haber veriş yaşandı. Allah Allah falan oldum. Ondan sonra bir noktada şey başladı zaten. Yeteri kadar bilgilendirilmediğimi hissettim. Sonrasında bu kötü düşünce sarmalı kıskançlık dediğimiz duyguya vardı. Reddedilme korkusu, bırakılma korkusu falan filan. Sonraki gün de eve ben metrobüsle dönecektim. Ona yazdım. Dedim ki metrobüsle döneceğim buluşalım beraber gidelim falan. O da dedi çalışmam lazım vaktim yok. Bu benim kafamın tasını attırdı. Elalemin adamıyla göt gezdirmeye vakit var ama benle metrobüste buluşup eve dönmeye vakti yok. Ondan önceki gün -duyuyorsun değil mi- sabah sekize kadar yoktu.
Ben patlama noktasının orası olduğunu bilmiyordum.
Evet patlama noktası oydu. Orada tepemin tası attı ve böyle kötü bir duygulanmaya girdim. Allahtan sonra dedi ki metrobüse geleceğim. Buluştuk. Buluşur buluşmaz böyle bir şey olduğunu söyledim. Hah! Başka söylemek istediğim şey. Halka sesleneceğim şimdi. İnanılmaz önemli bir kısım. Kıskançlık da ilişkide yaşanıyor. Bu ilişkinin bir parçası aslında. Zaruri bir parçası değil. Bazı ilişkilerde yok. Kıskançlığı da unutmamız gerekiyor. Ben öyle düşünüyorum. En azından kendim bunun üzerine çalışıyorum. Bunu unutmaya çalışıyorum çünkü bu bana öğretilmiş bir şey ama kıskançlık yaşanıyor olabilir. Bunu partnerinize bildirdiğiniz zaman hangi formda olursa olsun, terk edilme korkusu mu, geride bırakılma korkusu mu, kendi içinde yetersizlik hissi mi, bunun paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer ki partneriniz sizi onaylamıyorsa yani sizi iyi hissettirmek için bir şey yapmak yerine “of ne kıskanıyorsun be” diyorsa, beni kısıtlıyorsun gibi triplere giriyorsa o kişiyi terk edin. İki saniye bile düşünmenize gerek yok. Ama şöyle kıskançlıklar var, buna şöyle tepki verilebilir. Daha demin anlattığım daha normatif olan kıskançlıklar. Arkadaşınızla dışarı çıkıyorsunuz ve bir anda kıskançlık krizine giren bir adam var. Kulübe gidiyorsun, sevgilin evde çıldırmış. Bunu çıldırmış ve agresif bir şekilde söylüyor. Dışarı çıkmayacaksın gibi tepkiler veriyor. Bunlara beni kısıtlıyorsun falan diyebiliriz. Ben şuna inanıyorum kendi içimde, ilişkilerde çıplak gerçeklikler bütünü yoktur. Sen bana böyle yaptın değil de senin böyle yapman bana böyle hissettirdi. Onun öyle yapması seni öyle hissettirmek zorunda değil yani. Mutlu da edebilir aynı davranış. Sevgilinin birkaç gün boyunca başka birisiyle olması seni mutlu da edebilir. Evde yalnız kaldım oh dedirtebilir. Perspektif meselesi birazcık bu. O yüzden tek bir gerçek yok. O yüzden ben sevgilimi suçlayamazdım, son anda haber verdin, benimle metrobüse gelmedin diye. Bunlarla suçlayamazdım. Manyak mısın nesin ne geleceğim seninle diyebilir yani. Ben şunu savunuyorum bu noktada, kendi hislerini bir hakikat olarak değil de bir his olarak paylaştığında karşı taraftan bu görmezden geliniyorsa bence ilişkide sıkıntı çıkar.
Etrafındaki insanlar biliyor mu çokeşli bir ilişkin olduğunu? Ailen, arkadaşların veya takıldığın diğer partnerin olabilir.
Yakın çevremdeki arkadaşlarım biliyorlar. Benim gizleme gibi bir derdim yok. Yazın google'a ismimi görün. Her şey ortada. Partnerlerime söylemiyorum. Şöyle söylemiyorum, bilerek gizlemek gibi bir derdim yok ama garip o kadar fazla tepki aldığım neredeyse insanların evden atacakları falan tuttu. Hani böyle sanki evlilik masasına oturuyoruz gibi, kendimi becertmeye gitmişim ne alakası var senin benim sevgilimle. Bu gibi durumlardan ötürü aslında partnerlerim çoğuna söylemiyorum. Söylemem gerektiği zaman da aşırı bir stres hissettiğim oluyor.
Peki onları bundan haberdar etmemenin etik olduğunu düşünüyor musun?
Ahlaken bir rahatsızlık çekmiyorum çünkü ben onlara böyle bir söz vermiyorum. Her zaman sex date için buluşacaksam sex date için buluşacağım, bilmem ne için buluşacaksam bilmem ne için buluşacağım diye söylüyorum. Güvende hissedene kadar söylemiyorum çünkü gerçekten çok olumsuz tepkiler aldım. Bunu bir korunma yöntemi olarak gördüğüm için de etik olarak kusurlu bulmuyorum.
Peki senin bana sormak istediğin bir soru var mı?
Var. Tam olarak senin için ilişki ne demek onu Oğulcan şöyle derdi diye aklımda bir şey olmadığını fark ettim. Merak ediyorum sen bir ilişkiden ne beklersin?
İlişkiden ne beklerim? Bence biriyle sevgili olmak demek ikinizin hayatını birlikte örgütlüyor olmanız demek. Bu kaçınılmaz bir yakınlık getiriyor. Bu yakınlığı her anlamıyla düşün. Hangi okulda okuyacağından tut, hangi bölümde okuyacağından tut, hangi evde yaşayacağından tut, hangi işte çalışacağına aslında hayatındaki çok temel kararları ve nasıl bir hayat yaşayacağını o iki kişinin birlikte örgütlemesi demek benim için. Niye bunu birlikte örgütlemeye ihtiyaç duyuyoruz çünkü insan denen varlık sosyal bir varlık. Bir şekilde sosyal destek mekanizmaları kurmamız gerekiyor ve bunun için ailemiz oluyor, sevgililerimiz oluyor, arkadaşlıklarımız oluyor. İlişki ise bu destek mekanizmalarından biri ama bu daha stabil bir destek mekanizması aslında. Aynı zamanda sadece destek aldığın değil senin de destek olduğun bir ilişki. Hayatı birlikte örgütlemekten kastım bu aslında. Karşılıklı birbirimize destek olduğumuz hem maddi hem manevi anlamda. Benim için ilişki böyle bir şey.
Başka bir soru daha geldi aklıma seni dinlerken. İki katmanlı bir soru olacak. Bu soru tekeşli olup da çokeşli ilişkileri anlamayan insanların sorduğu sorulardan. Çokeşliliği merak edenler için de bir cevap olur belki. Farklı insanlarla ilişkileniyoruz ikimiz de. Sen bu farklı ilişkilerinin sevgililik ilişkine bir etkisi olabileceğine inanıyor musun? Kötü etkileri olması ihtimaline karşı nasıl önlemlerin var?
Ben çok üçüncü oldum başkalarının ilişkilerine. O yüzden sevgililik ilişkilerinin diğer ilişkiler karşısında kendisini öncelikli belirleyip üçüncü kişi üzerinde ürettiği şiddeti biliyorum. Bir yandan da kendi çokeşli ilişkilerim içerisinde kıskandım kıskanıldım, bunun üzerinden bir şeyler yaşadım ve orayı da biliyorum, deneyimledim. Bir başkasıyla kurduğum ilişkiyle seninle kurduğum ilişki arasında bir kıymet hiyerarşisi kurmuyorum çünkü ikisinin içinde de ben varım. Net bir kural önden koymayı pek sevmiyorum bu konuda çünkü bence farklı bağlamlarda farklı ihtiyaçlarımız oluyor ve farklı sınırlara ihtiyaç duyabiliyoruz. Zaten birbirimizle çok fazla konuşarak bu sınırların ne olabileceğine dair iç görü kazanmış oluyoruz birbirimize dair. Etrafımda ilişkilendiğim insanları gözetmeye çalışıyorum. O an yaptığım bir davranış nasıl hissettirebilir diye kendime soruyorum. Atıyorum ben sana bilmem kimle buluşacağım diyerek evden çıkıyorum. Bu bizim ilişkimizin rutini ama öyle bir an gelir ki bunun seni rahatsız edeceğini düşünürüm. O zaman yapmamayı tercih ederim. Sanırım bu noktada benim için önemli olan şey orada evde kalmayı tercih etmemde benim irademin olması. Tamamen o ilişkiyi devam ettirmek ya da seni mutlu etmek için değil. O irademi ve bireyselliğimi korumak, etrafımdaki insanları kötü hissettirmemek için yapmış olsam bile.
Madilik atayım mı? Bireysellik dedin, evet ben bunu ilişki içerisinde gözlemliyorum ama bence senin bireyselliğin bazen çok kibirli bir bireysellik olabiliyor. Zarar verici ve yıkıcı olabiliyor çünkü çok fazla taviz vermemeye çalışıyorsun. Başına buyruk olabiliyorsun. Şöyle düşünüyorum ben de bu noktada eğer ki birine güvendiysem ben onunla sevgili olduysam hayatıma dair çok fazla şey paylaşmaya başladıysam o kişiye dair otomatik olarak sorumluluklarım oluyor. Bazen benim bunlar için bazı şeylerden feragat etmem gerekiyor. Bu benim özgür irademin dışında da olabiliyor. Bunun ısrarlı olarak reddedilmesinde narsistik mi diyeyim artık kibirli buyurgan bir tutum oluyor. Karşı taraf da bunu kötü algılayabiliyor.
Örnek verir misin daha iyi anlamam için?
Odada sigara içilmesi gibi ya da hastayım diyorum “ama ben plan yapmıştım” demendeki gibi. Bunu feda edemiyorsak sevgili olmak için pek bir anlam görmüyorum.
Odada bana sigara içme dedin ve ilk başta beceremedim odada içmemeyi. Sonrasında kabul ettim. Kabul ettiğimde kendimden bir şey feragat etmişim gibi hissetmiyorum. Kendi ilişkimi inşa etmişim gibi hissettiriyor. Olumsuz bir şey olarak tanımlamıyorum onu.
Zaten ben de feragat etme eylemine içkin bir olumsuzluk varmış gibi bahsetmeni eleştirmeye çalışıyorum. Bunun kötü bir şey olmadığını hatta iyi bir şey olabileceğini.
Bence değil. Bu çilecilik gibi geliyor bana.
İşte çilecilik değil oradaki şey. Feragat ettiğinde mutlak mutluluğa da ulaşabilirsin. Bir kişinin keyfi bozulacak diğeri mutlu olacak gibi bir kurgun varsa eğer bu da...
Birinin mutlu olup diğerinin keyfinin bozulmasına feragat etmek deniyor bence mesela.
Tamam o zaman şöyle bir şey söyleyeyim. Karşılıklı kişisel sınırlara saygı duyulması diyeceğim, karşı tarafı gözetmek diyeceğim, bunu düşünüp onu da bir element olarak ele alma karar verme işleminde salt iradeyle değil de x kişisi de ne hisseder acaba diye düşünmekten bahsediyorum. Bunun da ikincil değil de birincil olması, iradenle birlikte birincil karar verme elementi olması gerektiğini söylüyorum. Öznelerden biri ikinci kişinin özneliğini değil de sadece kendi özneliğini ortaya koyduğunda ortaya kibirli bir şey çıktığını ve ilişkilenmenin bozulduğunu söylüyorum.
Günün sonunda biz bu meseleyi seninle çözdük değil mi? Pratikte akıyor mu bu? Akıyor. Ben onu öyle kavramsallaştırmışım sen onu öyle kavramsallaştırmışsın, nasıl kavramsallaştırırsan kavramsallaştır, şu an bununla ilgilenmiyorum. Teşekkür ederim vakit ayırdığın için. Baya keyif aldım sohbetten.
Benim sorularım bitmemişti ama tamam peki bitsin.
Neyse sen içinde kalanları twitter'ına yazarsın.
Evet yazarım, biraz sonra yazacağım.
Dosyadaki diğer yazılar
Tekeşliliğin biyolojik açıklamalarının insan yaşamı ve düşüncesine etkisi- I
Tekeşliliğin biyolojik açıklamalarının insan yaşamı ve düşüncesine etkisi - II
“Aşk benim için tutkuyla sarıldığım her şey demek”
“Romantik ilişki hayatın merkezindedir algısı var”
Zorunlu tekeşliliğin kısa bir tarihi – I
Zorunlu tekeşliliğin kısa bir tarihi – II
“Ahlakçılık, çok eşliliği konuşmayı zor kılıyor”
Etiketler: yaşam, aile, cinsellik