13/04/2025 | Yazar: Alican E

LGBTİ+ karşıtları, gözünü Onur Yürüyüşlerine dikmişken; hükümetler, vatandaşların ismine ve cinsiyetine karar vermekle meşgul.

Kaos haftalık gündem: 5-11 Nisan 2025 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Tıklayın-Geçen hafta: Kaos haftalık gündem

“Gözaltındaki kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik cinsel şiddete sessiz kalmayacağız!”

İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, "Saraçhane'de yediğiniz dayak yetmedi mi?", "Benim en son dövdüğüm adam ölümden döndü" hakaretlerine maruz kalarak, bir arkadaşlarının polis tarafından çıplak aramaya zorlandığını duyurdu. Bu vaka, İmamoğlu protestolarında gözaltına alınanlara uygulanan polis şiddetinin kayda geçirildiği tutanaklardan sadece biriydi.

Emniyet Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı'nın “Çıplak arama uygulaması yoktur” diye soruşturmadan geçiştirdiği şiddetin hesabını sormak için, kadınlar ve LGBTİ+’lar hafta boyunca sokaktaydı. İstanbul’da, İzmir’de ve Antalya’da, İmamoğlu protestolarında anayasal hakkını kullandığı için gözaltına alınan kişilerin maruz kaldığı cinsel şiddete, kadınlar ve LGBTİ+’lar sessiz kalmadı.

5 Nisan’da İstanbul Eminönü’ndeki Üsküdar İskelesi önünde bir araya gelen kadın ve LGBTİ+’lar gözaltında cinsel tacizi protesto etti. Polis ablukasında başlayan basın açıklamasına DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu da katılırken, kadın ve LGBTİ+’lar gözaltındaki işkencelerin cezasız bırakılmasına tepki gösterdi: “Soruyoruz: Kadınları, LGBTİ+ları taciz edin, köşede kıstırıp dokunun, tecavüzle tehdit eden küfürler sıralayın, çırılçıplak soyun diye bir emir mi aldınız? Bu emri kimden aldınız?” 

İzmir’de Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir araya gelen kadınlar ve LGBTİ+’lar, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde oturma eylemi yaparak çıplak arama şiddetine ilişkin basın açıklaması okudu: “Bunlar, İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden, trans kadınlara yönelik şiddeti meşrulaştıran, lubunyaların varoluşuna savaş açarak, failleri cezasızlıkla ödüllendiren devletin politikalarının uzantılarıdır.”

Aynı gün, Antalya’da da Attalos Meydanı’nda düzenlenen eylemde “Biz bu şiddeti tanıyoruz!” ifadeleriyle yıllardır süren cinsiyetçi uygulamalara ve cinsel şiddete karşı ses çıkarıldı: “Çıplak arama, hele ki politik eylemler sonrası keyfi biçimde kadınlara uygulanıyorsa, bu apaçık bir hak ihlali ve cinsiyetçi şiddettir.”

Protestolarda gözaltına alınan kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik polis şiddetine ilişkin bir basın açıklaması da Samsun Kadın Dayanışması’ndan geldi. Samsun Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla bir araya gelen kadınlar ve LGBTİ+’lar yaptıkları basın açıklamasında şöyle dedi:

“Biz kadınlar Samsun sokaklarından İstanbul Emniyeti’ne, cezaevlerinde çalışan infaz memurlarına sesleniyoruz: Kadınlara, LGBTİ+’lara cinsiyetçi küfretmek, tecavüz tehdidinde bulunmak, cinsel tacizdir, suçtur. Kadınları, LGBTİ+ları tek başına köşelerde sıkıştırıp memelerine, vücutlarına dokunmak cinsel saldırıdır, suçtur. Sizin göreviniz tam tersine bunu evde, sokakta, işte, herhangi bir yerde yapan, yapmaya kalkan erkeklere engel olmak; onlardan biri olmak değil. Yaşasın Kadın Dayanışmamız.”

Öte yandan, gözaltındaki polis tacizine ve işkenceye tepki göstermek için LGBTİ+ topluluğu Demir Leblebi, Kadıköy’de pankart astı: “Çıplak arama insanlık suçudur! Gözaltında kadın ve LGBTQİ+’lara tacize son!”

8 Nisan’da üniversite öğrencilerinin Kadıköy’de kurduğu Gençlik Dayanışma Sahnesi’nde, gözaltı süreçlerindeki polis şiddetine dikkat çekildi: “Çıplak arama işkencesine, cinsel şiddete karşı susmadık, susmayacağız. İşkence insanlık suçudur diyerek erkek devlet şiddetine karşı bir araya geldik.”

Türkiye Psikiyatri Derneği de “Gözaltında çıplak arama uygulamalarına ve cinsel şiddete karşı sessiz kalmayacağız!” başlıklı açıklamayla, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik cinsel saldırılara ilişkin tutanakların varlığına rağmen etkin soruşturma taleplerinin yanıtsız kaldığını hatırlattı: “Oysa beyanlar göstermektedir ki, ülkemizde gözaltı ve tutuklama süreçlerinde uygunsuz çıplak arama ve kötü muamele ‘rutin uygulama’ haline gelmektedir.”

Dünyanın her yerinde Onur Yürüyüşleri ve katılımcıları tehdit altında

Bu hafta Hindistan, Gürcistan ve ABD’den gelen haberler, nefret siyasetinin gözünü, LGBTİ+’ların var oluşlarını kutlama hakkına dahi diktiğini gösteriyor.

Nefret dalgasının ilk adımı Hindistan’dan. 27 Nisan’da, Amritsar kentinde yapılması planlanan Onur Yürüyüşü, LGBTİ+ düşmanı dini grupların katılımcıların güvenliğine yönelik tehditleri nedeniyle yürüyüşü organize edenler tarafından iptal edildi: “Üzgünüz. Daha önce olduğumuzdan daha fazla baskı altında hissediyoruz. Ama tekrar ayağa kalkacağız.”

2024 yılında, cinsiyet uyum sürecine ilişkin kısıtlar, eşcinsellerin çocuk evlat edinmesini engelleme, eğitim kurumları ve kitle iletişim araçlarında LGBTİ+ temalı içeriklerin yasaklanması gibi LGBTİ+’ların var oluşunu cezalandıran bir kanunu yürürlüğe sokan Gürcistan’da, sıra Onur Yürüyüşlerine geldi.

İçeriği henüz netleşmeyen kanun tasarısına göre, Onur Yürüyüşleri ve “renkli öğelerin” yasaklanması öngörülüyor. Söz konusu tasarı hakkında konuşan Gürcistan Parlamentosu Başkanı Şalva Papuaşvili, tasarının Gürcistan vatandaşları tarafından imzalanan bir girişim olduğunu öne sürdü ve kabul edilmesinin insan hakları komitesine bağlı olduğunu söyledi: “LGBT yürüyüşlerinin ve ilgili renkli öğelerin yasaklanmasına yönelik bir yasa teklifi var ve bu teklif insan hakları komitesine iletilecek"

LGBTİ+’ların kamusal alandaki görünürlüğüne yönelik tehditler sürerken, gerçekleştirilmesi planlanan Onur Yürüyüşlerinin güvenliğine ilişkin kaygılar da artıyor. Geçtiğimiz ay uluslararası LGBTİ+ örgütü AHRC, bu yıl ABD’de düzenlenmesi planan WorldPride organizasyonuna yönelik boykot çağrısında bulunmuştu. Sivil toplum örgütü, “faşist rejimin” kontrolündeki yer olarak tanımladığı Washington’da gerçekleştirilecek etkinliğin, özellikle yurt dışından gelecek LGBTİ+’lar için açık tehditler barındırdığını hatırlatmıştı: “LGBTİ+’lar için ABD, giriş ve sınırlarla ilgili sorunlar açısından seyahat etmek için güvenli bir ülke değildir. WorldPride etkinliği ABD'den çekmeyi değerlendirmelidir!”

Boykot çağrısından bir ay sonra, WorldPride organizatörlerinin etkinliği geri çekmek yerine, akıllarına başka bir fikrin geldiği ortaya çıktı: Yurt dışından katılmayı planlayan translara, “Siz gelmeyin!” önerisinde bulunmak. Bu yıl WorldPride'ı düzenleyecek Capital Pride Alliance'ın yöneticisi Ryan Bos, özellikle translar için ABD dışından Washington’a gelmenin tehlikeli olabileceği konusunda, bölge temsilcilerini uyaran bir mesaj yayınlamayı değerlendirdiklerini açıkladı. Bos, seyahat tavsiyesi diye bahsettiği bu mesajı, Trump’ın trans karşıtı politikalarına karşı önlem olarak gerekçelendirdi.

Bir yandan yasak haberleri gelirken, Onur Yürüyüşlerine sahip çıkmaya yönelik irade de gücünü koruyor. Macaristan’da son 30 yıldır düzenlenen Onur Yürüyüşleri, 18 Mart 2025’te yapılan parlamento oylamasıyla yasaklanmıştı. Budapeşte Onur Komitesi, yasaklara rağmen süreci nasıl organize edeceklerini bianet’e anlattı.

Haziran ayındaki Onur Yürüyüşünü, her ne olursa olsun düzenleyeceklerini belirten Komite, şunları söyledi: “Orijinal planlarımıza devam ediyoruz ve 28 Haziran'da bir yürüyüş düzenleyeceğiz. Stonewall İsyanı’nın yıldönümü olması da güzel bir sembol. Macar Helsinki Komitesi’nden ve TASZ'dan (Macar Sivil Özgürlükler Birliği) hukuki yardım alıyoruz, polis yürüyüş veya protesto yapmamıza izin vermezse davamızı mahkemeye taşımaya hazırız!”

Trump yönetiminin cinsiyet ile derdi bitmiyor

Kaos Haftalık Gündem, başladığı günden bu yana, başkanlığının ikinci dönemini trans karşıtlığı üzerine kuran Donald Trump’ın ABD’sinden haber atlamadan hazırlanıyor. Bu hafta da değişen bir şey yok: Translar tehdit altında!

Geçtiğimiz hafta, trans bir öğrenci tuvalet yasağını protesto etmek için ellerini yıkamaya girdiği tuvaletten gözaltı alınarak çıkartılmış, 60 gün hapis cezası riski ile karşı karşıya kalmıştı. Aynı eyalette, Florida’da, bu hafta da bir öğretmen, öğrencinin seçtiği ismi kullandığı için işinden oldu!

Öğrenciye atanmış adıyla değil, seçtiği isimle hitap eden lise öğretmeni Melissa Calhoun'un sözleşmesi, isim kullanımına ailenin izni olmadığı gerekçesiyle yenilenmedi. Calhoun’ın, bir öğrencinin tercih ettiği ismi kullandığı için kovulan ilk öğretmen olduğu düşünülüyor. Advocate’in aktardığına göre veli izni olmadığı sürece, öğrencileri atanmış ismini kullanmak zorunda bırakan eyalet yasası, uzun süredir eleştiri altında.

Bu hafta, ABD’de yaşanan bir diğer gelişme ise Beyaz Saray’a gelen mektupların “cinsiyetine” ilişkin. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Washington Post’a verdiği demeçte, e-posta imzalarında cinsiyetsiz zamir (they/them) kullanan gazetecilere resmi yanıt verilmeyeceğini duyurdu ve bu yaklaşımın Trump yönetiminin resmi politikası olduğunu söyledi: “Biyografilerine tercih ettikleri zamirlerini ekleyen herhangi bir gazeteci, açıkça biyolojik gerçeklikle veya hakikatle ilgilenmiyor demektir. Bu nedenle dürüst bir haber yazabileceğine de güvenilemez."

Öte yandan Donald Trump, bu hafta da nefret söylemi mesaisini atlamadan geçirdi. ABD Başkanı, Ulusal Çocuk İstismarını Önleme Ayı ile ilgili yaptığı açıklamada trans haklarını destekleyenleri, çocuk istismarcıları ile kıyaslayacak kadar ileri gitti: “Bugün ülkemizin karşı karşıya olduğu en yaygın çocuk istismarı biçimlerinden biri, toplumsal cinsiyet ideolojisin şeytani tehdididir.”

ABD, bir yandan hükümet karşıtı “Ellerini Üstünden Çek!” (“Hands Off!”) protestolarıyla çalkalanıyor. 5 Nisan’da, başta Chicago olmak üzere ABD’de genelinde geniş katılımla gerçekleşen eylemlerin katılımcılarının, Trump’ın elini üstünden çekmesini istediği başlıklar arasında şunlar yer alıyor: Binlerce kamu çalışanın işten çıkarılması, sağlık programlarına yönelik federal fonların kesilmesi, milyarderlerin ülke yönetimini ele geçirmesi, göçmenlerin ve transların varlığına yönelik saldırılar.

Avrupa’da, LGBTİ+ hakları bağlamında gerileme devam ediyor

ABD’de trans karşıtı hak ayrımcı uygulamalar katlanarak artarken, Avrupa’da ise eşcinsellerin kazanımları hedefte.

Evlilik eşitliğini yasallaştıran, onarım terapisi gibi işkence yöntemlerini ve interseksler için “cinsiyet normalleştirme” adında yapılan rıza dışı ameliyatları yasaklayan Yunanistan’dan bu kez iyi bir haber gelmedi: Yunanistan’da eşcinsel erkeklerin kan bağışı yapmasını yasaklayan yasa geri döndü! Üst düzey idari mahkeme Danıştay, ülkenin Sağlık Bakanlığı'nın eşcinsel erkeklerin kan bağışı yasağını kaldıran 2022 tarihli kararını bozdu. Yunanistan'ın 1980'lerde HIV/AIDS krizinin zirve yaptığı dönemde koyduğu yasak, yeniden yürürlükte.

Slovakya ise LGBTİ+’ların haklarını sınırlandırmaya yönelik anayasa değişikliği hazırlığında. Evlat edinmeyi, yalnızca heteroseksüel evli çiftlerle sınırlandıracak ve tüm vatandaşları, yalnızca erkek ya da kadın olarak tanımlayacak anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi için ilk adım, çarşamba günü parlamentoda atıldı. Slovakya’da tüm vatandaşlara evlilik hakkı tanınmasa da koşulları sağlayan herkes, cinsel yönelimine bakılmaksızın evlat edinebiliyordu. Diğer tarafta, non-binary (ikili cinsiyet rejiminin içinde olmayan) kişilerin kimliği, halihazırda kanunlarla tanınmasa da; anayasa değişikliği, bu eksikliği yazılı hale getirecek ve değiştirilmesini zorlaştıracak.

LGBTİ+’ları suç örgütü üyesi olarak tanımlayan Rusya’da, Putin rejimi hayatın her alanını baskılamaya devam ediyor. Polis 10 Aralık’ta, St. Petersburg'daki köklü bir bağımsız kitapçıda, LGBT temalı düzinelerce kitaba el koydu. Kitapların, “LGBT ideolojisinin izlerini” taşıdığı için toplandığı belirtildi.

Avrupa’dan haberler, İngiltere’deki LGBTİ+ çalışanların iş yeri koşullarını ortaya koyan bir araştırma ile son buluyor: Rapora göre LGBTİ+’lar, iş yerinde kimliklerini gizlemelerine neden olacak baskıyı hissetmeye devam ediyor ve bazı çalışanlar, ayrımcılığa maruz kalmamak ya da ciddiye alınmak için görünüşlerini, seslerini ya da davranışlarını değiştirmek zorunda kalıyor. Pride in Leadership isimli sivil toplum örgütünün, bin LGBTİ+ çalışan ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 85’i kimlikleri nedeniyle kariyer engelleriyle karşılaştığını söylüyor.

Tıklayın- Kaos GL’nin İstihdamda LGBTİ+’ların Durumu 2024 Araştırması’nın sonuçları yayında!

Bir Onur Yürüyüşü davası daha beraatle sonuçlandı

10. Antalya Onur Haftası’nda basın açıklamasına katıldığı için gözaltına alınan ve haklarında dava açılan 4 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Mahkeme, tüm sanıkların beraatına karar verdi. 14 Temmuz 2024’te yapılması planlanan Antalya Onur Yürüyüşü, Valilik yasağı ve polis saldırısıyla engellenmişti. Yürüyüş günü bir araya gelen ve basın açıklaması yapmak isteyenlere saldıran polis, üçü avukat dört kişiyi gözaltına almıştı.

Bu hafta, Eskişehir Onur Yürüyüşü davasının ikinci duruşması da görüldü. Savcı, mütalaayı yineleyerek sanıkların “2911 sayılı kanuna muhalefet” ve “polise direnmek” suçlarından cezalandırılmasını istedi. Bunun üzerine söz alan Avukat Fatma Girgin, mahkemenin dosyayı 18 Şubat’ta bilirkişi incelemesine göndermesine rağmen aynı gün savcıya da gönderdiğini vurguladı. Girgin, deliller tam toplanmadan savcının mütalaa vermesinin usule aykırı olduğunu vurguladı. Avukatların esas hakkındaki görüşe karşı savunma yapmak için süre istemesi üzerine duruşma 30 Nisan’a ertelendi.

İktidarın sendikaları, kendini LGBTİ+ karşıtı kampanyaya adadı

Hükümetin “Aile Yılı” isimli LGBTİ+ karşıtı kampanyasının duyurulmasıyla, sarı sendikalar nefrette ortaklaşmaya hazır olduklarını ilan etmeye başlamıştı. İlk olarak Mil-Diyanet Sen, LGBTİ+ derneklerinin kapatılması için imza kampanyası başlattığını açıkladı. Ardından Memur-Sen de, ailenin korunması bahanesiyle toplumda LGBTİ+ karşıtı nefreti körüklemeyi amaçlayan anayasa değişikliği kampanyasını duyurdu.

Mart ayında Memur-Sen’in imza kampanyasına desteğini açıklayan Eğitim Bir-Sen, alanda da LGBTİ+ karşıtı siyaseti örgütlemeye devam ediyor. “Anayasa Değişsin, Aile Korunsun” başlıklı nefret kampanyasına dair konuşan Eğitim-Bir-Sen Adana Şube Başkanı Mustafa Sarıgeçili, LGBTİ+’ları “sapkın küresel lobiler”, “anormallik”, “aileyi ifsad” ve “cinsiyetsizleştirme” ifadeleriyle hedef aldı: “Sapkın küresel lobilerin fonladığı birtakım kesimler biyolojik cinsiyeti reddederek cinsiyetsizliği dayatmakta, eşcinselliği teşvik ederek eşcinsel evlilik dedikleri sapkınlığı normalleştirmekte, ahlaki bir yapı olan aileyi ifsat etmeye çalışmaktalar.”

Yıldız Tar’dan Apaçık Radyo’ya mektup: Silivri’den Merhaba Canım

Apaçık Radyo’da yayınlanan ve Yıldız Tar’ın hazırlayıp sunduğu Merhaba Canım programı, Yıldız’ın HDK soruşturması kapsamında tutuklu olması sebebiyle, bir süredir kolektif biçimde yürütülüyor. Merhaba Canım’ın son bölümün konukları, Kaos GL Derneği’nden Defne Güzel ve GALADER’den Nedime Erdoğan oldu. LGBTİ+’ları hedef alan kanun teklif taslağının konuşulduğu programda, mahpus gazeteci KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız’ın Apaçık Radyo’ya gönderdiği mektup da okundu:

“Radyo üzerindeki baskının yoğunlaştığı dönemde sevgili Ömer Madra ile Ankara’da sohbet ederken karasal yayının neden önemli olduğu sorusuna verdiğimiz yanıtları düşünürken buldum kendimi. Cezaevlerindeki dinleyicilerin karasal yayın iptaliyle radyoya, kâinatın tüm seslerine erişemeyeceği konuşurken kendimin de onlardan biri olacağını hesaba katmamışım.”


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, yaşam, nefret suçları, çalışma hayatı, sosyal hizmet, din/inanç, siyaset, dünyadan, anayasa, özel haber, yıldız tar için gazetecilik için, kaoshaftalıkgündem
İstihdam