03/11/2021 | Yazar: Ali Erol

Ekim ayından LGBTİ+’lar için gökkuşağı “köşe”leri Karar, Politikyol, Yurt ve Duvar yazarlarından geldi

LGBTİ+’lar için Ekim 2021 gökkuşağı “köşe”leri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Gökkuşağının hakkını veren, LGBTİ+’lara (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) selamı esirgemeyen, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı yapmayan, en azından homofobik ve transfobik nefret söylemlerinden medet ummayan Ekim ayı pozitif “köşe”leri Karar, Politikyol, Yurt ve Duvar yazarlarından derledik.

Karar, Şenol Kaluç: “Kanarya Sevenler Derneği ile LGBT dernekleri arasında devlet bir fark gözetemez”

Karar gazetesi köşe yazarı Şenol Kaluç, “Hem yasal hem de helal olmalı vakıf harcama kalemleri” başlıklı yazısında, “Kamu kurumlarınca yani vatandaşın vergisinden gelen kaynaklarla vakıfların desteklenmesi -bu destek illa olacaksa her vakıf için ulaşılabilir ve makul oranları geçmemelidir-“ diye yazdı.

Karar köşe yazarı, “kamu parası” söz konusu olduğunda, devletin, “LGBT dernekleri” (1, 2, 3) ayrımı gözetemeyeceğini de ekledi:

“İlla kamu parası olacak ise bunun kanunen hemen her vakıf için alınabilir olması şarttır. Uç örnek olacak ama Kanarya Sevenler Derneği ile LGBT dernekleri arasında devlet bir fark gözetemez. Bu örnekten yola çıkarak kimse gözlerini büyütmesin; ben burada hem ahlaki hem hukuki hem de dinen caiz bir durumu izaha çalışıyorum. İslam ülkelerinin ve Müslüman alimlerin son birkaç yüzyıldır içinde bulunduğu çıkmaz işte tam da bu tür noktalarda çağın ihtiyaçlarına cevap verememesidir. Ve maalesef cevap vermeye çalışanlar da hemen cemaatten dışlanmaktadır. Bir çıkış yolu var mı? Gerçekten bilemiyorum çünkü tüm değerleri çok hızlıca tüketmekte ve yozlaştırmakta maalesef üstümüze yok!.. Allah hepimizi ıslah etsin…”

Politikyol, Kemal Büyükyüksel: “Peki LGBT+’lar?”

Politikyol yazarı Kemal Büyükyüksel, “Türkiye gerçekten demokrasiye hazır mı?” başlıklı köşe yazısında, “Sadece bugünün “daha iyi”sini istemekle yetinemeyiz. Daha çok demokrasiyi değil, “tam demokrasi”yi hedeflememiz gerekiyor.” diye yazdı.

Politikyol yazarı, “20 yıllık AKP iktidarının ardından ülkedeki demokratik standartlar oldukça geriledi, kurumlar zayıfladı, yolsuzluk ve nepotizmin seviyesi muazzam boyutlara vardı, vatandaşların anayasal haklarını kullanmakta ciddi derecede zorlandığı bir baskı ortamı oluştu, ekonomi çöktü, yoksulluk ve eşitsizlikler arttı.” diye devam ederken, “Peki LGBT+’lar?” diye de sordu:

“Her Haziran gerçekleşen LGBT+ Pride (Onur) yürüyüşleri sulh içinde ve özgürce düzenlenebilecek mi? Tam da böyle anlarda bir demokratik rejimin imtihanını başarılı biçimde geçip geçmediği belli olacaktır. Yoksa güvenli alanlarda kalarak “demokrasi” oyunu oynamak gayet kolay.”

“Mesele sadece etnisite ya da mezhep ile sınırlı değil. Mesela kadınlar hangi toplumsal baskılar altında kalmaya devam edecekler? İstedikleri hayatı yaşama, kendi kaderini tayin edebilme gücüne sahip olabilecekler mi? Yoksa farklı toplumsal grupların baskıları altında hayatlarını sürdürmek zorunda mı kalacaklar? Mesela kritik bir soru. Etrafından gelen baskıdan dolayı bir kadın başörtüsünü çıkarmaktan ya da başörtüsü takmaktan çekineceği bir atmosferde mi yaşayacak? Yoksa bu baskı iklimini zayıflatmayı başarabilecek miyiz? Biraz önce bahsedilen ayrımcılık soruları burada da sorulabilir. Kâğıtta eşitlik kolaydır. Gayrı resmi olarak kurumlarda yapılabilecek ayrımcılıklara ne kadar maruz kalacak kadınlar? Burada bahsettiğim kotalar bile değil. O başka bir tartışma. Ama bir kadın sadece kadın olduğu için kurumlardan dışlandığı pratiklerle karşılaşacak mı? Peki LGBT+’lar? Bir demokrasinin gerçek imtihanı geleneksel olarak en dışlanmış kimlikleri ne kadar içerebildiğiyle alakalıdır. LGBT+’lar kamuda veya diğer kurumlarda her vatandaş kadar yer bulabilecek mi? Resmi ya da gayrı resmi bir ayrımcılığa uğrayacaklar mı? Siyasette temsil edilebilecekler mi? Medyada seslerini duyurabilecekler mi? Cinsel yönelim veya kimliklerini özgürce yaşayabilecekler mi? Kısacası, kamusal alanda kendileri olabilecekler mi?” 

Yurt, Aybars Akoğlu: “Tüm toplumların ilacı farklılıklara hoşgörüdür”

Yurt gazetesi yazarı Dr. Aybars Akoğlu, “Eşcinsellik Tarihi” başlıklı köşe yazısında, “pandemi sonrasında eşcinsel eğilim ya da kimlikleri sebebiyle toplumsal zorluklarla karşılaşan ya da yakınları tarafından zorlanarak getirilen kişilerin sayısında belirgin bir artış söz konusu” diye yazdı.

“Yirmi yılı aşkın süredir hemen her gün psikiyatri polikliniğinde hekim olarak görev yapıyorum. Pandemi öncesinde kumar problemi olan hastaların başvurusunda gözle görülür bir artış varken pandemi sonrasında madde ve uyuşturucu sorunu olan kişilerle birlikte eşcinsel eğilim ya da kimlikleri sebebiyle toplumsal zorluklarla karşılaşan ya da yakınları tarafından zorlanarak getirilen kişilerin sayısında belirgin bir artış söz konusu. Cinsel sorunları anlama ve çözümler üretmede iyi bir rehber olduğuna inandığım CETAD ‘ın (Cinsel Eğitim Terapi Araştırma Derneği) toplumu bilgilendirme amaçlı yayınlarını kaynak olarak kullanarak bu haftaki yazımı, bu konuyla ilgili merakı olanlar için yazdım. En son söyleyeceğimi en baştan söyleme ihtiyacı duyuyorum. Farklılıklara gösterilen hoşgörü, empati duygusunun artması toplumsal mutluluğu arttıracağı kanaatindeyim. Maalesef çok mutsuz bir toplumda yaşıyoruz. Bu mutsuzluğun kaynağı da genelde ötekiler oluyor.”

“Tüm toplumların ilacı farklılıklara hoşgörüdür… Birbirimizi sevmek, empati yapabilmek, anlayış göstermek yaşadığımız yeri herkese cennet kılabilir.” diye ekleyen Yurt gazetesi köşe yazarı, CETAD’ın (Cinsel Eğitim Terapi Araştırma Derneği) yayınladığı bilgilendirme dosyalarından “Eşcinsellik” başlıklı sayısından, Psikolog Mahmut Şefik Nil’in hazırladığı “Tarihten Günümüze Eşcinsellik: Tek Tanrılı Dinler ve Eşcinsellik” makalesini alıntıladı.  

Duvar, Suat Başar Çağlan: “Futbolcuyum ve eşcinselim, ne var bunda?”

Duvar yazarı Suat Başar Çağlan, “Josh Cavallo ve futbolda ayrımcılık sorunu” başlığı altında, Avustralya’nın en üst liginde mücadele eden Adelaide United takımının 21 yaşındaki oyuncusu Joshua John Cavallo’nun, kulübün resmi Twitter hesabından yayınlanan videoyla eşcinsel olduğunu açıklamasından hareketle yazdı: “Futbol oynayan bir genç, kendisi olmaktan ve bunu ifade etmekten gurur duyduğunu söylüyor; hepsi o kadar.”

“Ayrımcılıkla ilgili sorunların temeli... Birisinin eşcinsel, siyahi veya Yahudi olması sizi ilgilendirmeyebilir, hatta ilgilendirmemeli. Fakat bunu söyleyebilmek için, o güne kadar ayrımcı söylemi beslememiş veya yeniden üretmemiş olmak, ya da bu sorunların ortadan kalktığı bir toplumda yaşamak gerekiyor. Josh Cavallo gibi bir haber görünce, “O eşcinselse ben de değilim, ne var bunda?” diye kestirme bir karşılık vermek cazip görünüyor. Ama birinin çıkıp cinsel kimliğini açıklaması, tam da o kişinin hayatı boyunca kendi kendine “ne var bunda?” diyememesinden kaynaklanıyor. Başka bir deyişle, 21 yaşındaki bir genç kendi kendine, “Futbolcuyum ve eşcinselim, ne var bunda?” diyebilseydi, biz de bu açıklamaları duymayacaktık ve “canımız sıkılmayacaktı”. Ama diyemiyor, çünkü o yaşa kadar görüp yaşadığı çok şey var.”

“Homofobi, yani eşcinsellere veya eşcinselliğe dönük nefret, önyargı, korku veya ayrımcılık, hayatın her alanında yaygın olarak rastladığımız bir tutum. Eşcinsellik her zaman nişan alabileceğiniz, hatta nişan almadan bile tutturabileceğiniz kolay bir hedef. (Taylan Antalyalı’nın üzerindeki Pride tişörtü yüzünden oyuncuyu aforoz etmeye kalkışan ve resmi düzeyde görünür tepkiyle karşılaşmayan, hatta görünmez destekle karşılaştığından emin olduğumuz kişileri hatırlayın.) Homofobinin aşağı yukarı ne olduğunu hepimiz biliyor, ama bildiğimizi ve bu davranışı sergilediğimizi kabul etmemekte ısrar ediyoruz.”

***

LGBTİ+’lara selamı esirgemeyen, en azından homofobik nefret söyleminden medet ummayan “köşe”leri okumaya devam edeceğiz: “Hep kahır, hep kahır, hep kahır, hep kahır” nereye kadar…


Etiketler: medya
İstihdam