14/12/2022 | Yazar: Ali Erol
Kasım ayı nefret köşelerinde: Afyon KentHaber, Bursa Hayat, İstanbul İttifak, Malatya Sonsöz, Ankara Hertaraf, Konya’nın Sesi, Erzurum Pusula, Zonguldak İmza, Elazığ YeniUfuk, Kayseri YeniDoğan, OcakMedya ve Konya YeniHaber
İllüstrasyon: Gizem Karagöz / Kaos GL
Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz…
Yerel basından Kasım ayı nefret köşeleri Afyon Kent Haber, Bursa Hayat, İstanbul İttifak, Malatya Sonsöz, Ankara Hertaraf, Konya’nın Sesi, Erzurum Pusula, Zonguldak İmza, Elazığ Yeni Ufuk, Kayseri Yeni Doğan Haber, Ocak Medya, Konya Yeni Haber yazarlarından geldi.
Afyon Kent Haber yazarı, kolayından komplo kurmak hatta kurulmuşun nakaratlarını tekrar etmek varken bilgiyi n’apsın
Afyon yerel basınından Kent Haber köşe yazarı Şaban Öztürk, daha önce, “iffet, haya, adalet”ten anladığının LGBTİ+ yurttaşlara karşı kurumsal ayrımcılık, nefret suçu ve nihayet imhadan ibaret olduğunu açıktan paylaşmıştı.
Afyon Kent Haber köşe yazarı, bu kez de, “Eşcinsel Genetiği”ne el atıyor ve “Bir eş cinsel “Bu benim genetiğim, kaderim. Suçum yok. Allah madem böyle yarattı, ben de bildiğimi okurum!” derse ebedî felakete düşer” buyuruyor.
Sonra, hop, “AIDS”e atlıyor ve seksenlerden kalma “AIDS hastalığının en baştaki sebebi eş cinsel ilişkilerdir” diye bir cümle kurarak heteroseksüel erkek ve kadın okurlarını yanıltmakta sakınca görmüyor. Kolayından komplo kurmak hatta kurulmuşun nakaratlarını tekrar etmek varken bilgiyi n’apsın Afyon yerel basınından köşe yazarı Şaban Öztürk, salla gitsin, nefret köşesi bir kez daha dolsun: “Yeryüzünü toptan köleleştirmeyi amaçlayan küresel güçler insanlığı uyuşturmak için en azgın şehvet türlerini tahrik ediyor. Bu iş, eş cinsel hocalar yetiştirip, eş cinsel tapınakları inşa etme, ensesti patlatma gibi boyutlara varıyor. Fakat o yıkıcı lobi ne kadar güçlü olursa olsun kimse onlara güvenip de pisliğe razı olmasın. Allah kullarının sapıtmasına razı değildir. İnsanlık ya bu kötülükle mücadele edecek ya da yok olacaktır.”
Bursa Hayat’ın akupunkturcu köşe yazarı “kendisiyle barışık gey” de olsa, ille “dönüştürecem” diyor
Bursa Hayat Gazetesi yazarı Hatice Kösecik, “Gay ile eşcinsel arasındaki fark” başlıklı köşe yazısında, “Eşcinsellik geni olmadığını daha önce de belirtmiştik. Kapsamlı çalışmalarda bunu gördük” diyor.
Bursa Hayat yazarı Dr. Hatice Kösecik’e, “eşcinsellik geni” yokmuş da, peki, “heteroseksüellik geni” var mıymış, demenin bir manası olmadığı anlaşılıyor. “Akupunktur, psikoterapi ve danışmanlık” derken Bursa yerel basınından köşe yazarı, bir “uzman” olarak, zaten “gen”i de yok dediği eşcinselliği “onarmayı” da aradan çıkarmaya karar vermiş: “Bizim gibi hekim ve ruh sağlığı çalışanlarının isteyene yaptığımız çalışmalar, terapiler çok değerlidir. Devam eden danışmanlık ve içsel olarak kendini tanıma çalışmasıyla birçok gencimiz eşcinsel isteklerinin ötesinde bir yola girer. Bu arada gerçeklerden de söz etmeliyiz ki bir çok ergen de terapiyi bırakır ve gay kimliğini benimsemeye karar verir. İşte onun kararı denilen zaman o zamandır. Kendisiyle barışıktır ve bu halde yaşamak istemektedir.”
“Eşcinsel sözcüğü cinsel yönelimi anlatır. Gay; toplumsal -siyasal bir kimliktir. Ve özünde bu benim, ben buyum. “ gerçek benliğim” ve ben eşcinselliğimi herhangi bir iç çatışmam olmadan yaşayabilirim" demektir” dese de Bursa Hayat köşe yazarı Kösecik, “Kendisiyle barışıktır ve bu halde yaşamak istemektedir” dediği “gey”i rahat bırakmaz, “dönüştürmeye” kararlıdır: “Dönüşüme giden yol uzun ve dolambaçlıdır. Öyle ki hayalindeki o “ özel adamla” karşılaşınca terapiyi bırakma isteği sürekli olarak ortaya çıkacaktır. Buna rağmen aylar yıllar da hatta bazen yıllar da geçse ümit her zaman var. Anne, baba ya da terapistler ergenlik dönemindeki gence seçenekler sunabilir. Ancak son seçim yine ona kalmaktadır. Suçlama, manipülasyon, zorlama ya da baskı ile onu isteklerinden kurtaramaz. Yalnızca daha fazla yabancılaşmaya yol açar. Süreç zordur, yıpratır ama zahmete değer sonuçlar ortaya çıkacaktır. Gerçekçi olursak istekler ve ayartmalar çoğu zaman çoğu genç için hayat boyu bir yerlerde kendini gösterecektir. Hepimize kolay gelsin… Bu gençler bizim, unutmayalım….”
İstanbul İttifak yazarının “tedavi”, “terapi” dediği, LGBTİ+’ların varoluşlarıyla hayat haklarına karşı ayrımcılık ve nefret çağrısı
İyilik Sağlık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Kuveyt Türk Katılım Bankası Sanat Danışmanı İbrahim Ethem Gören, aynı zamanda, İstanbul yerel basınından İttifak Gazetesi Genel yayın Yönetmeniymiş, üstüne bir de, Kasım ayındaki köşe yazılarıyla, “eşcinsel aktivistlerin ve bir takım medyanın eşcinselliğin doğuştan ve genetik olduğu yönündeki iddialarını bilimsel kanıtlar ve örnek vakalarla çürütmeye” karar vermiş.
İstanbul yerel basınından İttifak köşe yazarı İbrahim Ethem Gören, Bursa Hayat köşe yazarının bıraktığı yerden devam ederken, “son elli yıldır toplumsal yaşamda belirgin hale gelmesinden bu yana politik aktivizmin etkisi altında kalan ve alternatiflerin konuşulmadan bastırıldığı eşcinsellik” dese de, “Ayık Kitap cemiyetimize gönül diliyle “merhaba” dedi!” başlıklı köşe yazısında, “bastırmak” ne, Batı’da konuşulmaktan cılkı çıkmış konuların Türkçe servisini sunarken ayar vermeyi de ihmal etmiyor: “Meydanı boş zannetme! Meydanın, zamanın ve mekânın sahibi var!”
“Ayık Kitap, LGBTQ aktivizminin kendini eşcinsel, biseksüel, transseksüel vb. olarak tanımlayan bireyler adına mutlak bir temsiliyetle konuşarak bilimsel gerçekleri çarpıtıp politik doğruculuk kapsamında bir baskı aracına dönüşmüş olması, ana akım söylemin dışında bütün söylemlerin el birliğiyle susturulması ve değişim için bir ihtimal arayanların önünün kapatılarak resmen bir cinsel yönelim hapishanesine terk edilmesi gibi mülahazalarla, birbirinden değerli, alanında uzman yazarların kitaplarını dilimize kazandırarak cemiyet hayatımıza merhaba dedi!”
Ayık Kitap yöneticileri “şimdilik” kaydıyla yayınladıkları 7 kitabı “bu satırların yazarına” göndermiş, İttifak köşe yazarı İbrahim Ethem Gören de, köşesini bunlarla doldurmuş.
“Papaz psikolog” Nicolosi ile başlayan kitapların “tedavi”, “onarım”, “terapi” dediği LGBTİ+’ların varoluşlarıyla hayat haklarına karşı ayrımcılık ve nefret çağrısının seyrine ilişkin birkaç başlık da biz ekleyelim öyleyse: “‘Exodus’tan ‘Benötesi’ne eşcinsellere yönelik haçlı seferleri”, “‘Gey onarım terapisi’nin mide bulandıran mirası”, “Eşcinsellikle İlgili Yaygın Yanlışlar, Bilimsel Doğrular”, ““Onarım terapisi”: Sağlık örgütleri ne diyor?”, “Psikolog Apaydın: Çocuklara onarım terapisi uygulanması ciddi zararlara yol açıyor”, “CETAD’tan Psikiyatr Cesur: Onarım terapisi meslek etiğine ve insan haklarına aykırı!”
İttifak köşe yazarı İbrahim Ethem Gören, Türkiyeli LGBTİ+’ların eşit yurttaşlık mücadelesine karşı çare olsun diye Türkçeye çevrilmiş, “Tanrım ve Kurtarıcım İsa Mesih’e şükürler olsun” diyerek “iyileşmiş” eski eşcinsellerin hristiyan hikayelerini anlatan kitaplarla köşesini doldurmaya devam ediyor Kasım ayında; 1, 2.
Malatya Sonsöz yazarı, kopyala-yapıştır nakaratları sıralamak, bedava “LGBT” dövmek varken ne diye yorsun kendini
Malatya Sonsöz Gazetesi köşe yazarı Zeynep Önel, “Neden Koruyamıyoruz” başlığı altında, “Aileyi Koruma Kanunu” diye dert yanarken, yakındığı sorunun kaynağına ilişkin ettiği laf “Nihayet insanız. Beşeriz şaşarız”dan ibaret kalıyor.
Malatya Sonsöz yazarı, nasıl olsa kolay hedef “LGBT” varken ne diye yorsun kendini; “Bugünlerde dile getirilen en büyük konu: Aileyi Koruma Kanunu. Evet… Yoruluyorum bazen anlatmaya. Hatta insan düşünmekten dahi yoruluyor. Ne olacak hâlimiz diye? Neslimiz nereye gidiyor diye?” kopyala-yapıştır nakaratları sıralayıp, dinlenmek için de “LGBT” dövmek varken: “Aile yuvasının küçümsetildiği, flört ve "beraber yaşama" adı verilen Batı kaynaklı uygulamaların yaygınlaştırılmaya çalışıldığı, zina ve eşcinselliğin bir hak gibi gösterilmeye gayret edildiği bir propaganda, Müslüman toplumu özünden koparıp yıkmaya hazırlayan bir senaryodan başka bir şey değildir.”
“Geçtiğimiz günlerde gazetemizin manşetinde günümüzün en büyük tehlikesi olan LGBT’yi ele almıştık” diyor Malatya Sonsöz yazarı, gerisi gelsin: “Bunları biz haykırdıkça neslimizi korumayı amaçladıkça onlar yüz bulamayacak. Belki de o yaygarayı kopartacak kadar cesaretleri dahi olmayacak.”
“Aileyi korumak” için “çare”yi bulmuş Malatya Sonsöz köşe yazarı; “manşet” dediği de, müftüye mikrofon tutmak: “Büyüyen tehlikenin adı: LGBT! İnsan fıtratına aykırı olan eşcinsellik sapkınlığı çeşitli platformlar aracılığıyla topluma dayatılmaya çalışılıyor. Gençliği ve nesli bozmak için başlatılan LGBT akımına karşı uyarıda bulunan Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, bu yapılanmanın uyuşturucu ve terör gibi toplumun yapısını çökertmek amacıyla kurulduğunu aktardı. Bu çirkin yapılanmaya karşı ailelere büyük görev düştüğünü vurgulayan Müftü Işıldar, çözümün İslam’da olduğunu söyledi.”
Malatya Sonsöz’ün mikrofon tuttuğu Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, “Ben ismini bile söylemek istemiyorum” diye küfrettiğinin adını ağzına almıyor ama imanlı veya imansız halkın bir kesimine de sırf cinsel yönelimi kendisinden farklı diye “sapkın” söylemi saçmakta da sakınca görmüyor.
Malatya yerel basınından SonSöz gazetesinin bir başka köşe yazarı da, daha önce, “Ahlaksız LGBT’lilerin yürüyüşlerine alıştı bu millet. Maalesef onları toplu olarak ülkeden atma veya yok etmek gibi bir imkan yok” diye yakınıyordu.
Hertaraf’ın “Mazlumder Şube Başkanı” yazarı, “cinsel sapkınlık, evlilik dışı ilişkiler, eşcinsellik” diye saydırarak “aile”yi koruyor
Ankara yerel basınından internet gazetesi Haber Hertaraf köşe yazarı Ahmet Taş, “Aileyi Koru, Geleceği Koru” derken hem cinsiyetçi hem de hâliyle homofobik, “kadınların topluma girmeleri, iş hayatına atılıp ekonomik özgürlük sahibi olmaları ile aile bağları zayıflamaya” başlamıştır diyor ve devam ediyor: “Buna sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, sosyal medya yoluyla cinsel sapkınlık, evlilik dışı ilişkiler, eşcinsellik, eşcinsel ilişkilerin yaygınlaşması da eklenince aile olma, ailenin kahrını çekme anlayışında sıkıntılar oluşmaya başlamıştır.”
“Yeni yetişen gençler”den dert yanan Haber Hertaraf yazarı Ahmet Taş, aynı zamanda, “Kayseri Gönüllü Kuruluşlar ve Mazlumder Şube Başkanı” olarak, Ekim ayında, AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’a ilettiği, “Nüfus artışındaki hızlı düşüş, evliliklerin azalıp nikahsız birlikteliklerin artması başta kadın erkek ilişkilerindeki ahlaki çöküntü, LGBT, cinsiyet eşitliği ve eşcinsellik akımının gündeme alınıp çözüm yollarının aranacağı sivil toplum ve ilgili bakanlıkların katılacağı çalıştayların yapılması” önerilerini anıyor.
Mazlumder Kayseri Şube Başkanı da olan Haber Hertaraf köşe yazarı Ahmet Taş, son olarak, Kayseri’de düzenledikleri, “Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları” imzalı, “Aileni Koru! İnsanı Koru! Neslini Koru! Vatanı Koru! İnsanlığı Koru!” pankartlı altında, “LGBT İnsan Hakkı İhlalidir!”, “Aileni ve neslini koru, sapkınlığa Dur De!”, “LGBTliler Birer Ajandır ve Vatana İhanetten Yargılanmalıdır!” gibi nefret dövizleri taşıdıkları LGBTİ+ düşmanı nefret mitingine davetle, ha, bir de, “selam ve dua” ile köşesini kapıyor.
Konya’nın Sesi yazarı, “LGBT sapkınlığından, Devlet de, STK’lar da, hepimiz gücümüze göre sorumluyuz” diye çağırıyor
Konya’nın Sesi köşe yazarı Turan Aydın, Ekim ayında, “toplumsal barışı temin etmeye, birbirimizle kaynaşmaya mecburuz” deyip, LGBTİ+’ların hakkını “helak” görüyordu; kasım ayında gene “‘LGBTİ’ nin meşrulaştırılması” başlığıyla devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmeyen Konya’nın Sesi köşe yazarı, “Hükümetler/iktidarlar” diyor, “ahlakı ve nesli korumak için” diyor, “Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği (AB) sözleşmelerini iptal etmeliler” diyordu Ekim ayında. Kasım ayında gene İstanbul Sözleşmesi ile başlıyor ve devam ediyor: “Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir çağ açıp bir çağın kapatılması tarihte yerini almışken, Ceddimiz Osmanlı ile övünürken, Avrupa birliği(AB)üyesi olabilme ve ödevin yapılabilmesi adına, Avrupa aşığı/sevicisi Mecliste olan partiler kısa sürede hep birlikte “İSTANBUL” SÖZLEŞMESİNİ oylamışlardır.”
“İslam Konferansı Örgütüne üye 51 Ülkeden 23 ülkede eşcinsellik yasak” bilgisiyle devam ediyor Konya’nın Sesi yazarı: “İdam, hapis, kırbaçla cezalandırılıyor.”
Toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı çıkan Anadolu Gençlik Derneği’ni alkışlayan Konya’nın Sesi köşe yazarı, “sapıkları lanetliyor” ardından ““LGBT” sapkınlığından, Devlet de, STK’lar da, hepimiz gücümüze göre sorumluyuz. “Milli” olmayan, materyalist eğitimle nereye?!” diye buyurup köşesini kapıyor.
Erzurum Pusula yazarı, “insan neslini tehdit eden LGBT tehdidi”ne dikkat çekmelere doyamıyor
Erzurum yerelinden Pusula Gazetesi köşe yazarı Kenan Biliz, “Nesep’in korunması ve sapkınlık üzerine” başlıklı yazısına, “nesep”in sözlüklerdeki tanımlarına bakarak başlarken, gerisinin nasıl geleceğini tahmin etmek zor olmuyor: “Soyun karışmaması ve ailenin devamı açısından zorunlu bir şarttır. Küresel mahfillerden desteklenen sapkın ve gayri ahlaki ilişkiler, nesebi belirsiz çocuklar ahlaki olduğu kadar inancımız açısından da büyük bir sorun oluşturmaktadır. Nesebi belli olmayan insanların, bu belirsizlikten kaynaklanan en hafif şekliyle kendi ailesinden biriyle evlenme riski vardır.”
“Doğunun Tek Bölge Gazetesi”nin köşe yazarı, sonra birden, “Medeniyet aileden başlar. Batı ne medenidir ne medeniyet sahibidir!”e geçiyor, ardından, kopyala-yapıştır kolaj satırları serpe serpe köşesini dolduruyor: “Evlilik dışı çocuk gibi büyük bir tehlike ise eşcinsel evliliktir. Macaristan, Rusya eşcinselliği sapkınlık ve insan soyuna ihanet olarak görmekte ve eşcinselliği yasaklamış iki ülke durumunda.”
“Türkiye’de de eşcinselliğin Türk Aile Yapısı’na zarar vermesinin önlenmesi” çalışması, “ahlaksız yollar”, “Lut kavmi”, “eşcinsel evlilik” derken, “Tehlikenin farkında olmalıyız!” diyerek bir köşenin daha sonuna geliyor Pusula Gazetesi köşe yazarı Kenan Biliz.
Kendini “Doğunun Tek Bölge Gazetesi” olarak tanıtan Erzurum yerelinden Pusula köşe yazarı Biliz, ta 2020 yaz ortası gene “tehlikenin farkında mısınız” çekmişti: “Türkiye'de gerçek anlamda milli güvenlik sonunu oluşturabilecek, insan neslini tehdit eden LGBT tehdidi ciddiyetini koruyor.”
Zonguldak İmza yazarı, “LGBT”yi “illegal” sanıyor; İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmiyor, yakınıyor da yakınıyor
Zonguldak yerel basınından İmza gazetesi yazarı Osman Sav, “Tehlikenin farkında mısınız?” uyarısı çekiyor: “Türkiye saldırı halinde! Hatta ve hatta savaşta!”
Zonguldak yerelinde yılların gazeteciliği sürecinde Türkiye’de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin zaten “illegal” olmadığını bilme gereği duymayan İmza yazarı, “LGBT ile sapıklık adeta legalleştirilmeye çalışılıyor…” gibi bir kopyala-yapıştır yallah salla gitsin ifadeyi sorumsuzca “köşe yazısı” diye yazmakta sakınca görmüyor.
İmza yazarı, önce, kopyala-yapıştır cılkı çıkmış bir kalıpla ““Aile içi şiddet ve kadınlara yönelik şiddete karşı” sloganıyla başlatılıp İstanbul sözleşmesinin 4. Maddesine yerleştirilen madde de sinsiliği ortaya çıkarmıştı” diyor, sonra, bir gazeteci olarak o Sözleşme’yi imzalayan Türkiye’nin bir anayasası olduğunu unutuyor: “Kadına ve aile içi şiddete yönelik dinimizin emirlerini anlayıp yapsak yetecekken sinsice kabul ettirilmeye çalışılan maddelerle aile ve kadına en büyük kötülük yapılmaya çalışıldı…”
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi yetmiyor Zonguldak yerel basınından köşe yazarına, yakınıyor da yakınıyor: “Tehlike elbette geçmedi… Resmileşmese ve yasal dayanağa kavuşmasa da LGBT adı altında 3. cinsiyete yol verme çalışmaları devam ederken televizyonlardaki kadın programlarında ve dizilerdeki içerikler aldatmaları normalleştirme gayreti olarak karşımıza çıkıyor…”
İstanbul Sözleşmesi’nin “şifre”sini çözmeyen mi kaldı, Elazığ Yeni Ufuk yazarı Yücel Can’ın neyi eksik
Elazığ yerel basınından Yeni Ufuk gazetesi yazarı Yücel Can, “Savaş Mı Dediniz...” diyor, sonra, TDK’ya göre “savaş”ın tanımı falan filan derken asıl “konu”ya geliyor: “Demokrasi, insan hakları, özgürlük, bireysellik gibi sihirli kelemiler yok mu işte insana cazip gelen kandırılmalar, aldatılmalar, satışlar, rantlar… farklı libaslardaki kandırmacaların pusulası.”
İstanbul Sözleşmesi’nin “şifre”sini çözmeyen mi kaldı memleket medyasının köşelerinde, Elazığ yerel basınından Yeni Ufuk yazarı Yücel Can’ın neyi eksik: “Aslında gizli ve planlı bir savaş yürütülerek önce İstanbul Sözleşmesi ile kadın haklarından gem vuruluyor, sonra da cinsiyetsizlik, lezbiyenlik, geylik, biseksüellik ve transseksüellik gibi sapkınlıkların yayılmasının zeminini oluşturulmaya iç yıkım ile nesil çökertilmeye, aile bitirilmeye, bir noktada kendilerinde olmayan nüfus kontrol altına alınmaya LGBT meşrulaştırılmaya; yani toplum bitirilmeye, nesil tahrip edilmeye, aile parçalatılmaya, devletler yok edilmeye çalışılıyor.”
Kayseri Yeni Doğan yazarlarından biri “LGBT”ye “Lut Gavmine Benzeyen Tiplemeler” diyormuş, bir diğerinin ise “yazarken bile” midesi bulanıyormuş
Kayseri yerel basınından Yeni Doğan Haber köşe yazarı Aziz Akbal, aynı zamanda şair ve yazarmış; “En Büyük Devlet Aile” başlıklı yazısına, Kayseri’de Kasım ayında düzenlenen LGBTİ+ karşıtı nefret mitingine katıldığını söyleyerek başlıyor ve devam ediyor:
“Geçen hafta Kayseri'de sivil toplum kuruluşları tarafından gerçekleştirilen Büyük Aile buluşmasına katılmıştım. Kartal şehitliğinde Kur'an'ı Kerim ve dualarla başlayan etkinlik yürüyüşle devam etmişti. Katılımcılar yürüyüş esnasında ellerinde Ailene sahip çık, LGBT'ye hayır,eş cinselliğe hayır, Yuvalar yıkılmasın, Cinsiyetsizliğe hayır yazan dövizler taşımıştı. LGBT ben buna (Lut Gavmine Benzeyen Tipler) diyorum.Meydana varınca gönüllü kültür kuruluşları adına başkanAhmet TAŞ katılımcılara teşekkür ettikten sonra Melikgazi belediye başkanı Dr.Mustafa Palancıoğlu ailenin önemi hakkında kısaca görüşlerini beyan etti.Son olarak (KİMDER) Kayseri imam hatip mezunları derneği başkanı Hacı Ali Çakıcı tarafından yapılan basın açıklamasıyla etkinlik sona ermişti.”
Yeni Doğan Haber köşe yazarı, “koruma altına alınması zorunlu olan/olması istenilenlerden beş zaruretten biride gündemimizi oluşturan ailedir” diyor ve “Çünkü aile” diye devam ediyor: “bir erkek ve bir kadından oluşur. Bunların birleşmesiyle çocuklar meydana gelir.”
Günümüzde ise işte “aile yapıları hızla deforme olmaya başladı” sonra “Özellikle Avrupa Birliği uyum yasaları için imzalanan İstanbul sözleşmesi de bu olumsuzluklara ivme kazandırdı” falan ama “Gençlere bakarsanız onlar halinden memnun.”
Ha, bir de, “İşin diğer bir boyutu” ise “müslüman aile yapısını bozmak için karşıt gurupların yabancılar tarafından fonlandırılıyor olması.”
Peki, “Kimdir bu karşıt guruplar”, Kayseri Yeni Doğan haber köşe yazarı, tek tek cevaplıyor: “LGBT(Lezbiyen,Gey,Biseksüel,Travesti). İsteyenler tek tek sözlük anlamına bakabilir. Tekrar ediyorum ben bu kısaltılmış isimlere Lut Gavmine Benzeyen Tiplemeler diyorum. Bunları kim finanse ediyor?Tabi ki dış güçler.Neden? Türk'ün Örf ve anneannesini bozmak için. Sebep? Çağdaşlık adı altında Avrupa normlarını Türk İslam aile yapısında da uygulamak istemeleri. Bilinmelidir ki erkek bozulursa aile, kadın bozulursa millet bozulur.Bu nedenle sağlam toplumların ayakta kalması temiz nesillerin yetişmesine bağlıdır.Bunun yolu da aileden geçer.”
Kayseri Yeni Doğan Haber’den bir diğer köşe yazarı, “ilahiyatçı- yazar, TV yorumcusu, jeoloji Mühendisi” Veysel Ekinci, “LGBT Açılımına Baktınız Mı?” diye soruyor.
“Kaos üretip yıkım gerçekleştirmek”, “İstanbul sözleşmesi denen tuzak” derken, Yeni Doğan Haber yazarı Ekinci, tam “iğrenç kısaltmalar”ın anlamlarını sıralarken, “Yeter be!” çekiyor: “Devamını yazmaya tahammül etmek zor, insanın midesi bulanıyor bu iğrençliğe ve bu iğrençliği savunanlara! Elbette ki doğuştan bazı yanlış sapmalar olabiliyor, bu bir hastalıktır ve tedavisi mümkündür. Çoğunluğu bilinçli şekilde tedavi olmayı istemezler. Çünkü sınırsız özgürlük, ayrıcalıklı hayat, kolay kazanma imkanı var. Hayvanlarda bile olmayan sınırsız , en iğrenç özgürlüğe sahiptirler.”
Kendini “ilahiyatçı- yazar, TV yorumcusu, jeoloji Mühendisi” olarak tanıtan köşe yazarı, köşe yazısının sonunda nefret fantezilerini sıralıyor: “Benim bedenim, benim özgürlüğüm diyemezsin, aşağılık çukurlarda debelenemezsin! Etrafına pislik sıçratır, havayı kirletip pis kokular saçarsınız... Evlenemeyen bir genç, güzel bulduğu kadına; dayanamadım diye saldırma özgürlüğüne mi sahip olacak? Hiç uzatmayalım. Bu bir sapkınlık, iğrençlik, çukurluk; bu durumu hak görüp savunan, yaygınlaştırmaya çalışanlar da o kadar onursuz, haysiyetsiz, şeref yoksunu; bu durumu bile bile sessiz kalıp onlara oy verenler de bu rezalete ortaktırlar.”
Demediği laf, etmediği küfür kalmış gibi, “ilahiyatçı- yazar, TV yorumcusu, jeoloji Mühendisi” köşe yazarı, saydırmaya devam ediyor: “Yazarken bile parmaklarınızın gitmediği bu iğrenç belayı ülkemizden, toplumumuzdan, çevremizden, akrabalarımızdan, ailelerimizden uzak tutması için yüce Mevla'ya yalvarıp dualar ediyoruz.”
Ocak Medya yazarı, din adına eşcinsellere her yolu müstahak görsün ama insan haklarına aykırı görülmesin istiyor
Trans kadın gazeteci yazar Deniz Elin Deniz’e önce yazarlık teklifi eden, beş ay sonra kendisine haber vermeden siteden yazılarını silen Ocak Medya, Kasım ayında, ilahiyatçı yazar Mehmet Gündoğdu’nun “LGBT” başlıklı iki köşe yazısını yayınladı.
İlahiyatçı köşe yazarı, “yazı dizisinde LGBT’ ye, İslam dini açısından bir değerlendirme yapmak istiyor”muş; “çok geniş ve çetrefilli bir konu olan LGBT’yi anlaşılır bir şekilde özet olarak vermek” isteyen Gündoğdu, bunun için de yazısının ilk bölümünü, Ekev Akademi Dergisi isimli bir yayının, “İslam Hukuku ve İnsan Hakları Bağlamında Eşcinsellik Sorunu” başlıklı makaleden derlemiş.
Ocak Medya’nın ilahiyatçı köşe yazarı, “LGBT” dizisinin ikinci bölümüne “fıtrat”la başlıyor: “Bu ameliyatlar, fıtrata müdahale olarak kabul edilmemektedir. Aksine İslamiyet’te kadın veya erkek kimliği şeklinde her kişinin tek cinsiyete sahip olması temel kabul edildiğinden, bu ameliyatlar kişinin asıl fıtratına dönüş olarak görülmektedir.”
“Hünsâ” neyse de, gerisi malum: “İslam hukuku kişinin farklı kimlik taleplerini bedensel açıdan ele almakta ve kişinin bedensel olarak erkek olup da, duygu/yönelim bakımından kadın gibi hissetmesi şeklinde tanımlayabileceğimiz ara formu kabul etmemektedir. Bu duygusal sapmanın tedavi edilmesi gerektiğini savunur.”
İlahiyatçı köşe yazarı, “sapma” deyip inkâr edecek, ille “tedavi” edecek ya, yazısının birinci bölümünde tek tek kopyala-yapıştır doğru sıraladığı terimlerin tanımını unutup, “ara form” falan araya parça atıyor ki “yorum”unu gerekçelendirebilsin.
Ardından, Yeni Şafak’ın “uzman, cesur ve de bilimsel” isimlerinden iki şıracıyı şahit gösteriyor Ocak Medya’nın ilahiyatçı köşe yazarı, yani: “Gerektiğinde bilimsel bir yetkiyi kullanarak, gerektiğinde dini hassasiyetleri öne sürerek, gerektiğinde ideolojik kökenlere gönderme yapan zihniyet, sebep olduğu cinayet/ler nedeniyle hiçbir vicdani sorumluluk hissetmediği gibi nefret ve ayrımcılık saçmakta hiçbir sakınca görmemektedir.”
Gelsin gerisi, gene malum, “günah ve suç”, “duygusal/ruhsal bir rahatsızlık”, “duygu sapması”, “Lut kavmi”, “livata”, “sihâk”, “fâhişe” artık ne lazımsa sayıp sıralarsan hâliyle ardından “Bu nedenle bir kişilik hakkı olarak eşcinsellik kabul edilemez” dersin.
Ocak Medya’nın köşe yazarı da öyle yapıyor ve devam ederken, eşcinselliği engellemek için yetkilileri göreve çağırıyor, Anayasa’dan değil “Nisa 15 ve Nisa 16”dan sorumlusunuz buyuruyor, olmadı “toplumdan tecrit” öneriyor:
“Eşcinselliğin hukukileşmesinin, uzun vadede toplum güvenliğini yok edici bir yönü bulunmaktadır. Tedbir, insan haklarını karşıtlık olarak değerlendirilemez. İslam hukuku açısından eşcinsel ilişkinin, toplumun ahlaki duruşunu etkilediğinden, sadece günah değil ayrıca suç olduğu hususunda bir ihtilaf yoktur. Sadece ihtilaf, eşcinselliğe verilecek cezai müeyyide hususundadır. Çünkü fakihler genelde Kur’an’da, eşcinsel ilişki ile ilgili açıkça bir ceza yer almadığı görüşündedirler. Fakat eşcinselliği de tanımı içine alan “fahişe” olarak tanımlanan davranışlara yönelik cezai müeyyide yer almaktadır. Bu nedenle Nisa 15. ve Nisa 16. ayetlerindeki bu tanımlamaya verilen cezai müeyyideden hareketle, eşcinselliğin, toplumun genel ahlakını değiştirici şekilde normal bir ahlaki tavır haline dönüşmesini engellemek için yetkililer gereken önlemleri almakla sorumlu olduğu söylenilebilir. Bu önlemler, öncelikle bu davranışlar hoş karşılanmayarak toplumsal denetimden geçmesi ve o kişi bu davranışını değiştirmezse davranışın toplumun ahlaki değerlerini yok edici bir etki yapmaması için toplumdan uzaklaştırılarak davranışlarını değiştirmek için bir süre tanınması ve isterse gereken tedavi sürecinden geçirilmesidir.”
Konya’dan sendikacı köşe yazarı geçen ay “küresel monarşi” dediğine bu ay “global monarşi” diyor, gerisi gene “LGBT”
Konya yerel basınından Yerel Haber köşe yazarı, Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen Konya Üniversite Şube Başkanı Şenol Metin, “Apolitik sendikamsı yapıların politik hedefleri” başlıklı yazısında, geçen ay “küresel monarşi” dediğine bu kez “global monarşi” diyor, “15 Temmuz”dan “tam 11 ay sonra” diyerek “15 Haziran”a hâliyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü”ne geçiyor, yetmiyor, “kod”ları çözecem derken “konu”yu gene “LGBT”ye bağlıyor: “Küresel sistemin yeni kontrol sistemleri kurma arayışı devam etmektedir. Adalet Yürüyüşü örneğinde politik aktörlerin başarılı olamayacağı anlaşılınca apolitik aktörlerin devrede olduğu yeni stratejiler devreye kondu. Bu apolitik stratejilerinin ilki LGBT Aktivizmi…”
Memur-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası Konya Üniversite Şube Başkanı köşe yazarı, “masum maskeleme”, “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği gibi anlaşılması zor kavramlaştırma”, “Tercihe Bağlı Cinsiyet, Akışkan Cinsiyet, Queer Aile gibi kavramlar” diye saya saya “LGBT”ye saydırırken, “karşı duruş sergileyenler ayrımcılık, nefret suçu kapsamında itibarsızlaştırma operasyonlarına maruz bırakılmaktadır” diye de yakınmayı ihmal etmiyor.
En büyük sendikal gongonun üniversite şube başkanı sendikacı köşe yazarı, yazısının başlığına dönüyor ve “LGBT aktivizminin etki düzeyi yüksek ancak kitleselleşme kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle kitleselleşme için meslek odaları ve sendikalar üzerinden apolitik strateji desteklenmektedir” sözlerinin ardından, “merdivenaltı sendikalar” ifadesini sarf ediyor. Söz konusu “merdiven altı sendikalar” ifadesini, ilk kez (1, 2, 3) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in üye sayısı az olan sendikalara yönelik kullanmış, üzerine alınan sendikal gongo Mil Diyanet-Sen Genel Başkanı “üzdü”ğünü paylaşmıştı: “STK’ların ‘Merdiven Altı ve Merdiven Üstü’ şeklinde iki kategoriye ayrılması sendika üyelerini üzmüştür. Bu ifadelerle, aileyi ve gençliği ifsat eden LGBT derneklerine reva görülmeyen ‘Merdiven Altı’ ifadesinin ülkemize ve çalışanlarına en güzel hizmetleri sunmaya çalışan sendikalara reva görüldüğü gibi bir izlenim oluşuyor. Bu da üyelerimizi üzüyor. Birçok sendika adeta merdiven altında gayri resmi, illegal iş yapanlar ile bir tutulmuş oldu. Bu düşünceye göre eşcinsel LGBT dernekleri maalesef ‘Merdiven Üstü’ kategorisinde yer almıştır.”
Konya yerel basınından Yeni Haber köşe yazarı Şenol Metin’in, Türkiye’nin en büyük sendikal gongosu olan Memur-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası Konya Üniversite Şube Başkanı olarak, “merdivenaltı sendikalar” kastıyla “Hekimsen”den ne istediğini geçelim ve asıl “derdi”ne bakalım: “LGBT ile ilişkili yapılar terör örgütü olarak değerlendirilmelidir 1, 2, 3, 4”
Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.
Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları