17/11/2022 | Yazar: Ali Erol

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, hak hukuk hak getire LGBTİ+’ları düşmanlaştıran gazete yazılarını yerel basından derledik

Yerel basından Ekim ayı nefret köşeleri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İllüstrasyon: Gizem Karagöz / Kaos GL

Yerel basından Ekim ayı nefret köşeleri Yeni Konya, Konya’nın Sesi, Konya Pusula Haber, Konya Yeni Haber, Konya Bakış, Mardin Life, Kırıkkale İl Gazetesi, Bursa Haberin Doğrusu, Bursa Arena, Eskişehir 2 Eylül, Yeşil Afşin, Ankara İlksayfa Gazetesi, Aydın Ses Gazetesi yazarlarından geldi.

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz…

Yeni Konya yazarı “yeter artık!” çekiyor, hak hukuku “safsata” sayıyor

Konya yerel basınından Yeni Konya’nın “televizyoncu”, “gazeteci” ve “anne” köşe yazarı “küresel oyun”u bozmaya, “LGBT”yi yasaklamaya çağırıyordu Eylül ayında. Ekim ayında ise gene Yeni Konya’dan bir başka köşe yazarı İbrahim Arıcı, “Yeter Artık!” çekiyor.

AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKP Konya Milletvekili eşliğinde LGBTİ+’ların eşit yurttaşlık haklarına karşı “aile” yürüyüşü adı altında Konya’da yapılan nefret organizasyonuna çağırıyor Yeni Konya köşe yazarı Arıcı: “Geleceğimizi sapkın LGBT gruplarına teslim etmeyeceğiz. STK'lar çekindi, siyasiler sustu, alimler görmezden geldi. Biz sustuk çocuklarımız onların konuşmasını, yürüyüşlerini taklit etmeye başladılar. Biz sustuk her platformda kendilerini gösterdiler. Biz sustuk ahlaksızlığı aleni bir şekilde gösterdiler. Biz sustuk özgürlük adı altında her türlü kepazeliği yaptılar. YETER ARTIK. Artık susmak yok. Konya'da "BÜYÜK AİLE YÜRÜYÜŞÜ” gerçekleştirilecek.”

Yeni Konya yazarı, “proje”yi çözmüş, hak hukuka da “safsata” demekte sakınca görmüyor: “İnsanlık adına yapacağımız bu yürüyüş bir yerlere mesaj olacaktır. "efendim biz herkesin yaşam biçimine saygılıyız” safsatası yapanları da Allah'a havale ediyorum. Çünkü bu bir yaşam biçimi değil, cinsel yönlendirme zorbalığıdır. Bu bir cinsiyetsiz toplum oluşturma projesidir.”

“Defalarca yazdım bu köşede” diyen Yeni Konya köşe yazarının Temmuz ayında yazdıklarını hatırlayalım: “Gözümüzü nereye çevirsek varlar. Hiç çekinmeden aleni bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar… Allah aşkına ne oluyoruz?” Bu arada, Yeni Konya yazarının, bir “köşe” de, katılacağını söylediği LGBTİ+ karşıtı Konya yürüyüşünün ardından yazmadığı görülüyor.

Konya’nın Sesi yazarı “toplumsal barışı temin etmeye, birbirimizle kaynaşmaya mecburuz” diyor ama LGBTİ+’ların hakkına gene “helak” kalıyor

Konya’nın Sesi köşe yazarı Turan Aydın, Ekim ayına, “‘LGBTİ’ Sapkınlığı Ve Dernekleri” başlıklı yazısıyla başlıyor, “'LGBTİ’ Meselesi” başlıklı yazısıyla devam ediyor.

Konya’nın Sesi yazarı, Eylül ayında bir köşe yazısına, “Farklılıklarımızla Birlikte Yaşamak” başlığı atıyor, “ayrım yapmadan meşrebi, mezhebi, ideolojisi, dinli, dinsizliği, kimliği ve kişiliği ne olursa olsun hakkedeni…” diyor, “Milli Görüş lideri Prof.Dr.Necmeddin Erbakan”ı yâd edip, “toplumsal barışı temin etmeye, birbirimizle kaynaşmaya mecburuz” diye de ekliyor ama Ekim ayında sıra LGBTİ+’lara gelince, eşcinsellerin hakkına kala kala gene “helak” kalıyor: “Sapkınlık gösteren, sapkınlıklarında ileriye giden bu kavim, helak olmuştur. Allah’u Teâlâ bu tür sapkınlıkları yasaklamaktadır.”

“Yaratılış itibariyle Ferdi olarak, eşcinsel olanlar her Millet ve toplumlarda” olur diyor, Konya’nın Sesi yazarı, “kişisel tercihlere kimsenin karıştığı yok” diye de ekliyor; ardından gelsin “ancak” ayarı: “Örgütlenme/ teşkilatlanma şeklinde topluca/ topyekün çalışma ve faaliyet içerisinde bulunmaları, Millet ve toplumları ifsat etmekle kalmıyor, kötülükleri yaygınlaştırıyorlar. Geçmişten günümüze kadar Ülkemizde hiç olmamıştı. İki binli yıllardan sonra teşkilatlandılar ve faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.”

“Siyonizm”, “Avrupa Birliği (AB) oluşumu”, sonra gene “Siyonizm” derken “proje” ve hâliyle “aile”yi bölen “sapkınlıklar” derken: “LEZBİYEN, GEY, BİSEKSÜEL, TRANS VEYA İNTERSEKS “LGBTİ” DERNEK’ler faaliyetlerde bulunmaktadır.”

Konya’nın Sesi köşe yazarının derdi, ““LGBTİ” oluşumunun dernek kurma ve örgütlenme” hakkını kullanmaları, sonra da, “bu sapkın dernekler”in yaptığı “mitingler, yürüyüşler ve benzeri eylemler”le bitmiyor: Ülkemizde Aile ve Kadın Dernekleri de kurulmuş ve faaliyet göstermektedirler. Bu derneklerin de çoğunluğu Aile ve kadına değer verdiklerinden değil? Aile ve kadını ayrıştırarak, yalnızlaştırarak, ferdileştirerek emellerini gerçekleştirmek için Çalışmaktalar.”

“Konya’da bu tür dernekler belki kurulmuş değil, ileri ki yıllarda kurulmayacağı ne malum, kurulmasının garantisi var mı? Bize ne olacak demeyelim. Seksen il/vilayet var, bu İller Ülkemizin uzuvları gibidir. Bir uzuv(vücut organlarından bir parça) hasta olursa, bütün beden hisseder. Prensibi ile İl/Vilayet olarak bizde hissederiz. Ebeveynler olarak, Kimimizin yakınları, akrabaları, kiminin Çocukları, torunları diğer İllere Askerlik yapmak için, Memuriyet görevi veya Ticaret yapmak üzere gidenler olabileceği gibi Üniversitelere Eğitim/tahsil yapmak amacıyla gidenlerin aldanıp, kandırılıp Allah muhafaza buyursun sapkınlığa bulaşmayacaklarının veya bu derneklerde görevli olmayacaklarının garantisi VAR MI?”

Konya’nın Sesi köşe yazarı, “sapkınlık ve “LGBTİ” sapkın dernek konulu” yazısından ardından feshedilen İstanbul Sözleşmesi ile devam ediyor: “İstanbul sözleşmesi kaldırılmış olmasına rağmen kanunlar yürürlükte ve işletilmektedir. Malum sözleşme ve paralelinde çıkarılan kanunlar Kadına şiddeti önleme değil “LGBTİ” NİN MEŞRULAŞTIRILMASIDIR. AYRICA, Evli olan Kadın ve Erkeğin ayrıştırılması, boşanmanın çoğaltılması, boşanan çiftlerin ayrı ayrı yaşamasını, dolayısıyla Aile birliğinin bozulmasını sağlamış, bu bozulma artarak devam etmektedir.”

İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmeyen Konya’nın Sesi köşe yazarı, “Hükümetler/iktidarlar” diyor, “ahlakı ve nesli korumak için” diyor, “Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği (AB) sözleşmelerini iptal etmeliler” diyor. Ardından, ““LGBTİ”NİN kavram olarak açılımı, “LEZBİYEN, GEY, BİSEKSÜEL, TRANS VEYA İNTERSEKS” olup bu sapkın derneklerin amaçları” diyor ve mikrofonu, Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu başkanı Kürşat Mican’a bırakıyor…

Konya Pusula Haber yazarı, Sait Faik’in edebiyatını savunmak için LGBTİ+ların hak hukukunu satıyor

Konya yerelinden Pusula Haber yazarı Yusuf Alpaslan Özdemir, “Öteki Sait Faik” başlığı altında, “Sait Faik Abasıyanık’ın pek bilinmeyen hususiyetlerini eleştirmen Fethi Naci rehberliğinde” yazdığını söylediği köşe yazısının sonunda, “Öte yandan şu hakikatin de altını çizmeden geçmemeliyim; Bu durum; Sait Faik’in edebi kalibrede önemli ve nitelikli bir yazar sayılması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmaz” demek için, baştan Kaos GL’yi satıyor.

“Kamuya mal olmuş bir edebiyatçının zihnindeki olumsuzlukların yazdıklarına yansıması ve bunları bir maharetmiş gibi göstermeye çalışarak okura empoze etmeye kalkmasının farkına varılması mühimdir. Bu haseple günümüzde etki alanlarını artırmaya yönelik gayretlerini küresel güçler desteğinde sürdüren LBGT, KAOS GL vd. gibi oluşumların karşısında durmak her bireyin, ailenin ve dahi toplumun vazifesidir. Fıtrata aykırı alışkanlıkların ve sapkınlıkların özgürlük, kişisel dokunulmazlıklar ve haklar olarak gösterilmesi, özendirilmesi aile ve toplum adına ciddiyetle düşünmeyi hak eder.”

Konya yerelinden köşe yazarının “edebiyatçının zihnindeki olumsuzluk” dediği de “eşcinsellik” oluyor.

Konya Yeni Haber’in siyasetbilimci yazarı “milli ve fıtrat güçleri”ni “küresel aile terörü şebekesi”ne karşı birleşmeye çağırıyor

Konya yerelinden Yeni Haber yazarı, Önder Kutlu, Ekim ayında, “Aile kim(ler)den oluşur?” başlıklı köşe yazısıyla başlıyor, “Aile yürüdü, mesaj ulaştırıldı” başlıklı yazısıyla devam ediyor.

Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde “Profesör” ve de Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı olduğunu belirten Kutlu, “aile kadın ve erkekten oluşur” hükmüyle düzenlenecek bir Anayasa ile “şu anda erkekle erkeğin, kadınla kadının evlenmesini engellemeyen maddenin” düzenleneceğini söylüyor: “Sapkınların pek çok ülkede yaptığı aynı cinslerin evlenmesi ve edinme veya farklı yollarla çocuk sahibi olmaları önlenmiş olacaktır… Yarın ülkemize de geleceğinden kuşku bulunmayan bu talebin kökünden çözülmesi elzem bir durumdur.” Ardından, Konya’da yapılan nefret mitingine çağırıyor ve katılımın “yüzbinleri bulacağını düşündüğümüz” diye de ekliyor.

Konya’daki yürüyüşün ardından kaleme aldığı köşe yazısına, Siyasal Bilgiler Profesörü, “Küresel aile terörü şebekesinin tüm dünyada uygulamakta olduğu cinsiyet dayatmasına karşı Türkiye ayakta” sözleriyle başlıyor: “Konya yürüdü. Mesajını net bir biçimde verdi. Dijital platformlar maalesef küresel çetenin emrinde. En küçük bir karşıt paylaşımı bile engellerken, kendi dayatmalarını ahlaksızca ve fütursuzca yapıyorlar. En iyisi kendi platformumuza sahip olmak. Bunun da zorlukları var. Çünkü internetin fişi yine onların elinde. İstediklerinde çekiyor, istediklerinde takıyorlar.”

“Küresel çete” nakaratıyla devam eden akademisyen ve STK platformu başkanı köşe yazarı, “milli ve fıtrata inanan güçler mutlaka birleşmelidir” diyor: “Miting konuşmamda da ifade ettiğim gibi, Konya Sivil Toplum Kuruluşları olarak 2023 yılını Aile yılı olarak ilan ettik. Konunun çok boyutlu yönünü asla ihmal etmeyeceğiz. Hukuki, sosyolojik, psikolojik, tıbbi, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi yönlerine cevap bulmamız gerekiyor.”

Konya’dan sendikacı köşe yazarı: Milli güvenlik siyaset belgesi “LGBT”yi birincil tehdit saymalı

Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen Konya Üniversite Şube Başkanı Şenol Metin’in, “LGBT, Küresel Monarşinin Kirli Ajandasıdır…” başlıklı köşe yazısı, Ekim ayında aynı günde, Konya yerel basınından Yerel Haber, Konya Bakış ve Ankara yerelinden Yenikapı Haber sitelerinde yayınlandı.

Memur-Sen’den köşe yazarı, yazısına, “LGBT, küresel monarşinin kirli ajandasıdır” diye attığı tweet nedeni ile hesabının askıya alındığını söyleyerek başlıyor. “LGBT ve aile üzerine yazılar yazıyor, cümleler kuruyoruz” diyen köşe yazarı, “LGBT’ye yönelik iki boyutlu tehdit tanımlamamız var” diye de ekliyor.

Sürekli “küresel monarşi” dediği bir nakaratı tekrar eden sendikacı köşe yazarı, siyaset dünyasındaki “kaset komplolarının kayıtlarını tutan veri üreticisi LGBT’li yapılar olduğu”nu söylüyor: “Bu kayıtlar ile bürokrasi, siyasetçi, iş adamları esir alınmaktadır. ‘LGBT, küresel monarşinin kirli arşividir.’ derken bunu kastediyorduk.”

“Küresel monarşi” nakaratının ardından devam sendikacı köşe yazarı, “LGBT’li yapılar” tabiriyle LGBTİ+ yurttaşların eşit hak mücadelesini bir “tehdit” olarak tarif ediyor: “Bütün semavi dinler, kadim inanç sistemleri, ulus devletler LGBT ile mücadeleyi strateji belgelerine yazmalıdır. Türkiye en batıdaki islam ülkesi olarak bu mücadeleye öncülük etmeli milli güvenlik siyaset belgesine LGBT’li yapılar birincil tehdit olarak kayıtlamalıdır.”

Konya yerelinden sendikacı köşe yazarı, “LGBT tehdidi”nin ikinci aşamasına geçiyor ve “LGBT aileyi imha edecek” diyor, “LGBT insan ırkının sonunu getirecek” diye devam ediyor.

Memur-Sen Konya Üniversite Şube Başkanı Şenol Metin, “sonuç olarak” diyor, “LGBT”nin “var olmasına izin verilemez” buyuruyor: “LGBT’nin kamufle kavramı cinsiyet yönelimlerini Kuran sapıklık olarak nitelemektedir. Allah’ın lanetini icbar eden bir cürüm olduğu ayetlerle sabittir. Toplumsal hayatta var olmasına izin verilemez. LGBT Stratejilerine yasal koruma sağlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ile güzel bir başlangıç yaptık. Süreç kararlılıkla devam ettirilmelidir. Aile hukukumuz insani, islami perspektif ile yeniden düzenlenmelidir.”

“Klasik demokrasinin yerine ikame edilmeye çalışılan yeni medya demokrasisi bu demek ki” diyerek, sosyal medya hesabının “attığı tweet” nedeniyle askıya alınmasından yakınan sendikacı köşe yazarı, toplumun bir kesiminin, “toplumsal hayatta var olmasına izin verilemez” söylemiyle “attığı tweet”in neye çağırdığını görmezden gelmeyi tercih ediyor demek ki!

Memur-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası Konya Üniversite Şube Başkanı Şenol Metin, “LGBT, küresel monarşinin kirli ajandasıdır” yazısıyla twetter’dan devam ediyor: “LGBT, üretken olmayan yeni aile ile insan ırkını imha eden süreci yönetmektedir.”, “İnsan ırkının imhasında LGBT’nin rolü nedir?”, “LGBT faşizmine karşı medeniyetimizin ana rahmi Konya'nın insiyatif almaması mümkün değildi ve aldı.”

Mardin Life yazarı “Batıdan ithal kanunlar iptal edilsin” demek için bıktırıcı nakaratlarla sündürüyor da sündürüyor

Yeniden Refah Partisi Mardin İl Başkanı Yardımcısı Osman Yıldız, aynı zamanda Mardin Life köşe yazarıymış.

Yeniden Refah Partili siyasetçi ve Mardin Life yazarı, “Eşcinselliğin 'LGBT Cinsiyetsiz Toplum' Tarihçesi ve Destekçileri” başlıklı köşe yazısına, Lut kavimden “sapkınlık” hikayeleriyle başlıyor ve “ensest, zina, tecavüz, fuhuş” diye sayarak devam ediyor. Peki, tüm bunlardan “LGBT”nin günahı ne demeye kalmadan, köşe yazarı, “Hz. Lut kavminden sonra eşcinsel sapkınlıkta en uç noktaya gidenler Antik Yunanlılardı”ya bağlıyor.

“Livata”, “Spartalı askerler” derken, Mardin Life köşe yazarı, yirminci yüzyıla atlıyor: “İşte bu iğrenç sapkınlık, 19. Yüzyılda, şair, modacı ve stilistlerden oluşan marjinaller topluluğu sayesinde yeniden hortlatıldı. Amerika’da, 28 Haziran 1969’da Stonewall Inn adındaki sapkınlara ait bir bara yapılan polis baskınını ise sapkınları iyice zıvanadan çıkardı.”

“Kendi tarihimize dönecek olursak” diyor Mardin Life’ın yerel siyasetçi köşe yazarı, “sapkın homolar” ve ““onursuz”luk yürüyüşleri” ile dönüyor: “Bu skandal girişime izin vermeyen İstanbul Valiliği, yürüyüş öncesi eşcinsel sapkınların evlerini basarak, caddede dolaşan homoları gözaltına alarak ilk ahlaksız girişimi gerektiği gibi önledi. O olaydan sonra yer altına inen homolar, 2002 yılına gelindiğinde Ankara’da düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına 7 renkli paçavraları ve pembe üçgenleri ile katılarak, DSP iktidarında “eşcinseller var” broşürleri dağıtma cesareti buldu.”

Yeniden Refah Partili köşe yazarı, Saadet Partisi dahil kendilerinden başka diğer tüm siyasi partilere muhalefet adına “sapkınlar”, “homolar” ve “eşcinsel sapkınlar” söylemiyle tek tek saydırıp siyasi tarihte salınmayı sürdürüyor: “CHP homoların sığınağı, Meclis ise ‘yolgeçen hanı’ gibi oluyordu.” Ardından, Akit köşelerinin kopyala-yapıştır hep aynı “CHP, TBMM, Kaos GL Derneği” nakaratını bir kez de Mardin Life yazarı kopyalayıp yapıştırıyor.

“CHP’li Tunç Soyer’in İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının taşıyıcı kolonlarını “Gökkuşağı” renklerine boyaması”, “CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun İBB personeline zorunlu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersi dayatması” derken Mardin Life köşe yazarı, “büyük oyun”u görüyor: ““Yunan aşığı” CHP ve avaneleri”, “Lutiliği meşrulaştırma çabaları”, “LGBT gibi sapkın oluşumlar”, “Batıdan ithal kanunlar (6284 sayılı Kanun) batı taklidi uygulamalar”, gene “İstanbul Sözleşmesi”, gene “6284 sayılı kanun”

Kırıkkale İl Gazetesi müftü yazarı: “Modern dünyanın kirli projesi LGBT ve Cinsiyetsizleştirme illeti…”

Kırıkkale’den İl Gazetesi köşe yazarı Ahmet Polat, Eylül ayında, “LGBT” konulu iki köşe yazısı yazmış, aynı zamanda Bahçesaray İlçe Müftüsü olan köşe yazarı, “iş yoğunluğu”ndan yazılarını aksattığını söylemişti. Müftü köşe yazarı, “LGBT” deyip, hemen ardından “-sözde- eşcinsel hakları mücadelesinde kullanılan çatı kelimedir” diye eklemiş, “rivayet”ten eşcinsellere kestiği ceza için de “idam, yakma, sürgün ve tazir” gibi yöntemleri anmıştı.

Kırıkkale yerel basınından İl Gazetesi’nin müftü köşe yazarı Polat, Ekim ayında, “LGBT ve Cinsiyetsizleştirme” başlığı altında iki (1, 2) yazıyla devam etti.

Müftü köşe yazarı, “fıtratımıza kasteden hastalık” dediği “LGBT”nin tarihsel seyrinden satır başlarını “son iki asırdaki gelişmeleri dünya ve Türkiye ölçeğinde”n madde madde örnekliyor.

“Eşcinselliğin tarihi kırılma anları özellikle son elli yıla tekabül etmektedir. Zira “Dünya devrimi” diye tabir edilen 1968 olayları, ortak mefkûreye sahip kitlelerin teşkilatlanmasına yol açmıştır. Bunun neticesinde eşcinsellerin STK’lar vasıtasıyla mevcut hükümetlerden bir takım taleplerde bulunduğu ve bunların da tedricen kabul edildiği anlaşılmaktadır” ara notuyla “Türkiye ve LGBT” ara başlığına geçiyor: “Kronolojiye bakıldığında eşcinselliğin, Türkiye’de, bu hastalığın yeni yeni neşvü nema bulduğunu söylenebilir. Ancak şu kadar var ki, bu menfur hadisenin daha önceki dönemlerde cereyan etmediğini kimse iddia edemez. Ne var ki, bu adi fiilin “Şuyuu vukuundan beter” tabirinden hareketle dillendirilmediği ve örtüldüğü kanaatindeyiz.”

İl Gazetesi’nin müftü köşe yazarı, “LGBT ve Cinsiyetsizleştirme” dizisinde “LGBT’ye Yol Açan Sebepler”i sıralıyor: “İşçi sınıfının, bir araya gelerek işverenlere karşı birleşmesi kapitalist düzende arzulanmamaktadır. Dolayısıyla alt tabakadaki zümrelerin kendi içlerinde farklı cephelerde ayrışması kapitalistlerin sistemlerinin çalışmasına zemin hazırlamaktadır…”

Ve nihayet, “Modern dünyanın kirli projesi LGBT ve Cinsiyetsizleştirme illeti”ne karşı “tedbirler”le bitiriyor: “Gençlerin, dengini bulduğu ilk fırsatta evlendirilmesi… Yavrularımızın, millî ve manevî değerlerle yetiştirilmesi… Cinsiyet bakımından hormon bozukluğu yaşayanların tedavi edilmesi.”

Bursa yerelinden köşe yazarlarına göre “LGBT”ler Dünya neslini kurutacak

Bursa yerelinden Haberin Doğrusu köşe yazarı Aydın Kılıç, “İnsanlık Büyük Bir Saldırı Altında” başlıklı yazısına, “Batı”, “cinsel sapıklık”, “LGBT sapıklığı”, “özgürlük ve benzeri kılıflar” ile başlıyor, “Yahudiler, Siyonist Yahudiler… Özellikle Siyonistler… LGBT sapkınlığı…” ile devam ediyor: “Yani bu sapkınlık, Siyonizm’in oyunu olduğu ayan beyan ortada. Çünkü; bu sapkınlık, Siyonizm’in nüfus meselesiyle yakından ilgili.”

Haberin Doğrusu köşe yazarı Kılıç, “Batı, LGBT’lileri Niçin Fonluyor” başlıklı Eylül ayından yazısına da, gene “Yahudiler” ile başlamış “Batı” ile devam etmişti: “Batı dünyasında, eşcinsellik ya da bilinen genel adıyla LGBT sapkınlığı, özgürlük olarak görülerek meşrulaştırmaya çalışmaları, nasıl bir din ve ahlak anlayışına sahip olduklarını da ortaya koymaktadır. Oysa; gelecekte Batı toplumu, bu sapkınlığın yıkımını acı bir şekilde görecekler. Şimdiden bu sapkınlığın çirkinliğini, içten içe Batılı ailelerin yaşadığını görüyoruz. Söz gelimi, Batılı ülkelerinin çoğunda doğum oranının ne kadar düşük olduğunu, yaşlı nüfusunun %60’a kadar çıkması ortaya koymaktadır. İngiltere’de doğan çocukların abartısız %70’i gayri meşru dünyaya geliyor. Gayri meşru doğan çocuklar, sokaktaki kutulardan toplanarak koruma altına alınıyor. Aile sıcaklığından mahrum olarak yuvalarda büyütülüyor…”

Bursa yerelinden Bursa Arena yazarı Hasan Karabulut, “Son LGBT Özgür Yaşam Savunucusu..” başlıklı köşe yazısında, “Söyleyin bana,” diyor, “LGBT özgürlük savunucusu büyük bir hızla kendisini bekleyen bir nesil tükenişine doğru  ilerlemiyor mu?” diye soruyor: “Tercih ettiği yaşam, neslinin tükenmesine neden olmuyor mu?”

“Özgürce yaşamayı yeğlediğini düşünen, LGBT özgürlük savunucusuyla bir röportaj yapıyor olsam hangi  soruları sorarım diye düşündüm şöyle bir an” diyor Bursa Arena köşe yazarı ve ardından kendi sorup kendi cevapladığı fantezisini paylaşıyor:

“Anne ve babası da kendisi gibi bir cinsel eğilime sahip olsaydılar, LGBT özgürlük savunucusu dünyaya  teşrif edemeyip, gökkuşağı renklerine aşık olamayacak, gerçekte hiçbir anlamı olmayan mor renk  tılsımından bihaber olacaktı… Geçmiş dönemlerde yaşamış hayvanlar ve insanlar cinsel tercihlerini hemcinslerinden yana kullansaydı  günümüz dünyasında nesillerin devam etme ihtimali olabilir miydi? Ki LGBT’li özgür yaşam savunucuları gibi cinsel tercihi olarak hemcinsini seçen bir tane bile hayvan  duymadım. Etoloji uzmanlarından da böyle bir olayı nakledene rastlamadım. Şimdi sorumuzu soralım bakalım. Özgür yaşam savunucusu olduğunu iddia eden LGBT’linin, tercih ettiği, biyolojik olarak da üremede  meşru olmayan çeşitli sapkınlıklardan ibaret cinsel eğilimi ile kendi neslinin son örneği değil midir? Aklımızla, neslimizle oynamak istiyorlar. Sakın böyle bir tuzağa düşmeyin derim.”

Eskişehir 2 Eylül yazarı “pembe kapitalizm”e karşı “kız çocuklara pembe, erkeklere mavi giydirilmesi”ni öneriyor

Eskişehir yerel basınından 2 Eylül yazarı Can Hacıoğlu, “Pembe kapitalizm Eskişehirliyi de etkiliyor” başlıklı köşe yazısında, “İşçi hakları ile ilgili veya zam talebi ile yapılan bir sendika eylemine LGBT eklentisi yapılıyor. İşçi hakkı eylemi bir anda LGBT eylemine dönüyor” diye dert yanıyor.

“LGBT renklerini anlatan bayraklar” diyor, “Kapitalizmin veya yozlaşmanın emareleri, bayrakları çeşitli hak alma eylemlerinde, açıklamalarında bile karşımıza çıkabiliyor” diye devam ediyor.

Eskişehirli gazeteci köşe yazarı, derken, “Geçtiğimiz günlerde Eskişehirli bir anne ile konu üzerine sohbet” ediyor, ardından, “Mangalar diğer adıyla çizgi romanlar gençler içerisinde giderek yayılıyor” yakınmasına geçiyor: “Sapkınlık, çocukların zihinlerinde normalleştiriliyor. Çoğu şiddet, erotizm içerikli mangaların en çok okunanları arasında eşcinsel içerikler de yer alıyor… Çizgi romanlarda LGBT ilişkiler normalleştiriliyor. Bu ilişkiler hiçbir sınırlama olmaksızın resmediliyor.”

“Japon çizgi romanı olan mangalar”dan, “Kore popunda da şarkıcıların cinsiyeti seçilemiyor”a geçen Eskişehirli gazeteci köşe yazarı, nihayet, yazı başlığındaki “pembe kapitalizm”e geliyor: “Buna pembe kapitalizm deniyor. Bir erkek, normalde erkeklere yönelik ürünleri tüketecekken siz onu kadın olarak da hissedebileceğine inandırırsanız bu sefer tüketeceği ürün sayısı artıyor. Çocuklar kadın erkek ayrımına 4-5 yaşlarında varmaya başlıyor. Anaokulunda, ortaokulda ya da lisede her yaşa uygun cinsel eğitim verilebilir. Kız çocuklara pembe, erkeklere mavi giydirilmesi cinsiyetlerinin şekillendirilmesi için çok önemlidir. Erkeklerin vurdulu kırdılı oyunlar oynaması çok doğaldır, cinsiyetlerinin gereğidir. Bunun tersi yapılıyor ve çocuklar cinsiyetlerinden uzaklaşıyor. Yani, Cüneyt Arkın yada karate filmlerinin olumlu etkisi var. Özellikle bizim kuşağın rahmetli Cüneyt Arkın'ın ‘Kara Murat’ türünden filmleri ile büyüdüğümüzü söylemeye gerek var mı?”

Yeşil Afşin’in dekan yazarı LGBTİ+’lara hak tanımıyor, helak hastalık sapkınlık diye saydırıyor

Kahramanmaraş yerel basınından Yeşil Afşin yazarı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, vereceği “cevap” baştan belli değilmiş gibi, köşe yazısına, “Eş Cinsellik Bir “Hak” Mıdır?” başlığını atıyor. Çelik, kendi soruyor kendi cevaplıyor: “Eşcinsellik asla bir hak değildir.”

Yeşil Afşin köşe yazarı, aynı zamanda, Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. Hüseyin Çelik, “son günlerin yoğun gündemlerden birisinin de LGBT denilen eş cinsellik ve onun lehinde ve aleyhinde söylenen şeyler” diye başlıyor ve kensi söyleyeceklerine geçiyor: “Kimileri eşcinselliğin bir hak olduğunu ve onlara karşı saygı duyulması gerektiğini savunurken toplumun büyük kesiminin dahil olduğu diğerleri ise bunun büyük bir sapkınlık olduğunu ve ondan şiddetle uzak durulması gerektiğini söylemektedirler.”

Yeşil Afşin’in, Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı köşe yazarı, cinselliği, neslin devamından ibaret aktarırken, cinselliğin yolu evliliktir diyor, “evlilik dışı yollarla bu duygunun tatmin edilmeye çalışılması ise haddi aşmaktır” buyuruyor.

Eşcinselliği “zina” olarak gören dekan köşe yazarının devamında söyleyeceği gecikmiyor: “Zina etmek bir hak olmadığı gibi zinanın daha ileri boyutu olan 'eşcinsellik' asla bir hak değildir. Hatta bir toplumu helake götürebilecek en büyük günahlardan birisidir. Kur’an-ı Kerim’e göre Lut (as)’ın kavminin helak olmasına sebep olan en önemli şey, o toplumda ortaya çıkan 'eşcinsellik'dir. Eş cinsellik bir hak olmadığı gibi fıtrattan saparak Allah’ın belirlemiş olduğu sınırları çiğnemektir. İnsanlar arasında teşekkül eden bu durum ise bir hastalık ve sapkınlıktır.”

“Boy boy reklamları yapılan LGBT’yi sadece cinsel bir sapma olarak görmenin” doğru olmayacağını söyleyen dekan köşe yazarı Hüseyin Çelik de “oyun”u görüyor: “Müslüman toplumlar ve bilhassa da aile yapısı üzerinde oynanan oyunun bir parçası olarak görmek daha isabetlidir. Bir toplumu yok etmek nesli bozmak ile mümkündür.”

Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı olan, Yeşil Afşin yazarı Hüseyin Çelik’in köşe yazısını, İLKHA, “Prof. Dr. Çelik: Eşcinsellik asla bir hak değildir” başlığı ile servis ederken, Adıyaman İlk Haber ve Güneydoğu Güncel de yer verdi.  

Ankara İlksayfa yazarı “LGBT ile mücadele, ekonomik, siyasi, askeri mücadeleden çok daha önemli” diyor

Ankara yerelinden İlksayfa gazetesi yazarı İsmet Taş, “Aileyi yaşat ki, devlet yaşasın!” başlıklı, Ekim ayından ilk köşe yazısında, “Judeo Grek menşeli Batı kültür ve medeniyetinin etkisi ile insanımız evliliğe eskilerde olduğu gibi kutsal bir yuva olarak görmemekte” diyor ve saymaya başlıyor: “çocukların eğitimine kadar inen lezbiyen ve gey anlayışlar”, “sapık inanç ve ideolojiler”, “deizm ve ateizm”, “gayrimeşru yollar”, “LGBT’lilere insan hak ve özgürlükleri adına, kanunla korunmaya çalışılmış, dernekler kurulmuş”, “Batının sapık ilişkileri”, “Batı Medeniyeti”

“Yetti mi hayır yetmedi” diyor, İlksayfa Gazetesi yazarı, coştukça coşuyor, kendinden geçiyor: “Diğer taraftan, asla ve kata, gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüel ve benzeri anlayışa sahip, kişi, kurum ve kuruluşlara kesinlikle taviz verilmemeli, en ağır cezalar getirilmelidir. Bunlar hiçbir şekilde insan hak ve özgürlükleri bağlamında değil, çocuklarımızı, gençlerimizi, insanımızı zehirleyen, özetle ailemizi yok eden unsurlar olarak görülmeli.”

İlksayfa yazarı Taş, “son derece önemli bir konuyu aklımızın bir köşesinde sürekli bulunduralım” buyuruyor ve “Ahlaksızlık Normalleştirilemez!” başlığıyla devam ediyor: “Allah gönderdiği bütün sahih dinler de, kadın ve erkeğin meşru ilişkileri dışında ki bütün ilişkileri (Gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüel, ensest vs.) sapkınlık olarak ifade etmiş ve lanetlemiştir.”

“Küresel güçler”, “sapkınlıklar” nakaratıyla devam ediyor İlksayfa yazar: “Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel (Kısaca LGBT) gibi ahlaksızlıkta sınır tanımayan sapkınlıkları, toplumun her kademesine sokmaya çalışan lobiler, şimdi de bu ahlaksızlıklarını çocuklarımıza kadar indirgeyecek kadar alçaklaştılar. Sosyal medya üzerinden çocuk pornoların yayımlanması,çocuk çizgi filmlerinde LGBT nin işlenmesi, ensest ilişkilerin özendirilmesi, normalmiş gibi gösterilmesi, toplumun ve aile yapımızın yok edilmesinin hedeflendiğini çok açık bir şekilde görülmektedir.”

“Ana Muhalefet Partisi Lideri” de İlksayfa köşe yazarının muhalefetinden nasibini alıyor: “Bu cesareti nereden veya kimlerden aldıkları belli olmayan bu siyasiler bir adım daha ileri giderek, eşcinseller konusunda yasal düzenlemeler yapılacağını, "LGBT" nin Türk Aile yapısını bozmadığını açık açık söylemeye başladılar.”

“Küresel güçler”, “LGBT lobileri”, “Türk aile yapısını yok etmek için aralıksız kampanyalar”, “LGBT taraftarları, mensupları ve bu sapıklıklar”, “LGBT dernekleri… sapıklık… sapkınlık…” ve gene “LGBT lobileri” derken, meydanlara çağırıyor İlksayfa yazarı Taş: “Sapkınlıklara, ahlaksızlığı normalleştirenlere geçit vermeyeceğiz” diyor, İlksayfa köşe yazarı ve “Sivil Toplum Örgütleri olarak meydanlardayız, meydanlarda olmaya da devam edeceğiz” diye de ekliyor.

Aydın Ses Gazetesi yazarı da öğrenmiş numarayı, LGBTİ+’lara söylediklerim “fikir hürriyeti” olsun ama “nefret söylemi” demek “fişleme” sayılsın istiyor

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile üye olmak için resmen aday olduğu Avrupa Birliği’ni (AB) “dış güç” gibi gösteren kopyala-yapıştır medya köşeleri kervanına Aydın yerel basınından Ses Gazetesi yazarı Mesut Mezkit, ““lgbt” dayatması fikir hürriyetine kadar indi!” başlıklı köşe yazısıyla katılıyor: “AB’nin fonladığı, aile kurumunu yerle bir etmek isteyen bozuk zihniyetli dernek ve vakıflar, dayatmada sınır tanımıyor.” Aydın Ses yazarının devam cümlesi gene muhafazakâr medyanın nefret köşelerinden kopyala-yapıştır gelsin: “Bu ve benzeri dernek ve vakıflar, lgbt faşizmine karşı fikirleri ile mücadele eden yazarları da her ay düzenli olarak Batı’ya ispiyonlamakla meşguller.”

Aydın Ses Gazetesi köşe yazarı, daha önce de, “küresel komplo”, “küresel tuzak kurucular”, “şeytani kuruluşlar”, “LGBT’ye eşcinsel çocuk yetiştiren sivil toplum örgütleri”, “sinsi ve tehlikeli faaliyetler” nakaratlarıyla ve hükümet medyasından kopyalayıp kolajladığı orijinal fikirlerle taçlandırdığı köşe yazılarından hatırlayalım. Ardından, gene, “pislik akan pankartlar”, “ahlaksızlık salyaları”, “fahişe bir zihniyet” ifadeleriyle kendinden geçerken “müslüman’nı mücahede’ye” çağırdığını: “LGBT zihniyeti ile mücadele her Müslüman’ın temel amacı olmalıdır.”

Aydın Ses Gazetesi köşe yazarı bir ara da, “Homofobi cinsiyet ayrımcılığıdır doğru ama evlilik karşıtlığı olan heterofobi de cinsiyet ayrımcılığıdır bunu da görmemek sinik felsefedir, hesap içinde olmaktır” şeklinde bir ifade sarf ederken “heterofobi” dediği bir şeyi cümle içinde tariflemeye çalışmıştı.

Şimdi de, Aydın Ses Gazetesi yazarının “fikir hürriyeti” diye saydırdığı söylemlerini sıralayalım: “Sapkın dernekler”, “Batı’nın kapı kulları”, ““lgbt” despotizminin sapkın ideolojisi”, “ahtapot gibi her tarafı sarmış”, “hedef gençler ve çocuklar”, ““lgbt” faşizmi”, gene “lgbt faşizmi”, ““lgbt” zihniyeti”, “tahakküm aparatı”

“Fikir hürriyeti” kapsamında saçıp saydıran Aydın Ses Gazetesi yazarı, “özetle” diyor ve ekliyor: “Biz kimsenin şahsi tercihine karışmayız. Sevabı da günahı da kendisine aittir.” Ha, bir de, “Şimdi anladınız mı İstanbul Sözleşmesi neden feshedildi?” diye soruyor, Aydın Ses Gazetesi köşe yazarı.

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları
İstihdam