05/03/2021 | Yazar: Ali Erol
Şubat ayının homofobik nefret “köşe”leri Hürriyet, Yeni Şafak, Türkiye, Aydınlık, Akşam, Yeni Söz, Millî Gazete, Doğru Haber, Milat, Diriliş Postası ve Akit yazarlarından

LGBTİ+’lerin anayasal tanınma, ayrımcılıklara karşı güvence ve eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince yaftala, hedef göster, kriminalize et, homofobik nefret söylemiyle nihayet LGBTİ+’ları “terör” ile ilişkilendir!
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayan gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz. Şubat ayının cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Hürriyet, Yeni Şafak, Türkiye, Aydınlık, Akşam, Yeni Söz, Millî Gazete, Doğru Haber, Milat, Diriliş Postası ve Akit yazarlarından seçtik.
Hürriyet’ten Selvi, LGBTİ+’lara karşı “nefret” ile “terör” kokteyli harmanlıyor
Atanmış rektöre itirazla başlayan Boğaziçi Üniversitesi öğrenci protestolarına katılan, kamusal alanda görünür olup söz haklarını kullanan LGBTİ+ öğrencilerin hem hükümet temsilcileri hem hükümet yanlısı medya tarafından hedef alınmasının yansımaları gazete “köşe”lerinde devam ediyor.
LGBTİ+ öğrencileri ve kurumlarını da katarak temel haklar kapsamındaki öğrenci protestolarına yönelik ayrımcı dil ve homofobik nefret söylemi ile hedef gösterme yeterli görülmeyince, kriminalizasyon devreye girmiş, gökkuşağı bayrağı suç unsuruymuş gibi kaydedilmişti.
Hedef göstermekle, kriminalize etmekle yetinmeyen, homofobik nefret söylemiyle LGBTİ+’ları ve öğrenci kulübünü “terör” ile ilişkilendiren koroya Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi de dahil oldu.
Hürriyet köşe yazarı, 4 Şubat tarihli, dezenformasyon ve tehdit ile harmanladığı yazısında, “Türkiye’nin en saygın ve en özgürlükçü üniversitelerinden biri olan Boğaziçi, Kâbe resminin ayaklar altına serildiği, LGBT’nin damga vurduğu bir eylem alanına dönüştü” derken ardından ekliyor: “Boğaziçi’den Gezi çıkarmak isteyen olduğu belli ama onların Gezi’nin siyasi sonuçlarına bakmasını öneririm.”
Hürriyet yazarı, 8 Şubat tarihli köşe yazısında, “Twitter, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Boğaziçi eylemleri ve LGBT hakkındaki mesajlarını engelledi” diye yazdı ama twitter’ın engelleme gerekçesi olarak, İçişleri Bakanı’nın attığı bir tweetle LGBTİ+’lara yönelik nefret suçu işlediğinden bahsetmedi.
Hürriyet yazarı, homofobik “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanladığı 10 Şubat tarihli köşe yazısında ise “Boğaziçi Üniversitesi’nin LGBT ile DHKP-C, TKP-ML gibi terör örgütlerinin içine sızdığı eylemlerle, Kâbe resmine hakaretle değil, bilimle anılması gerekiyor” diye yazdı.
Hürriyet yazarı, daha önce de, “Diyanet İşleri Başkanı camide hutbe okurken LGBT’ye mi soracak?” buyurmuş, “mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih etmişti. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinselleri hedef gösterdiği dönemde, hükümet sözcülüğüne soyunmuş, devlet sözlüğündeki tanımıyla “marjinal gruplar” tabirini kullanmıştı.
Hürriyet köşe yazarı, son olarak, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede birbirleriyle yarışan muhafazakâr yayın organları köşelerine dahil olmuş ve “İstanbul Sözleşmesi ele alındığında… Tüm kutsal dinlerce sapkınlık olarak tarif edilen eşcinsellik meşrulaştırılıyor, normalleştiriliyor ve yaygınlaştırılıyor” diye yazmıştı.
Yeni Şafak’tan Yasin Aktay, LGBTİ+’ların varoluş hakkını tanımıyor, akademik inkâr öneriyor
Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin atanmış rektör protestolarına yönelik hükümet yanlısı medya organları ve kamu temsilcilerince geliştirilen kurumsal homofobik söylemler ve yol açtığı LGBTİ+ karşıtı nefret kampanyalarını görmezden gelerek “Homo Academicus” tartışması yapıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ne yönelik operasyonlarda homofobik nefret söylemi ile hedef gösterme yeterli görülmeyince, kriminalizasyon devreye girerek, gökkuşağı bayrağı suç unsuruymuş gibi işaret edilmiş, LGBTİ+ öğrenci kulübü “terör” ile ilişkilendirilip, nihayet kapatılmıştı. Yeni Şafak yazarı, üniversite için “LGBT” ne diye “şart” olsun ki diyor: “Malum bugünlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar dolayısıyla neredeyse üniversitenin LGBT’yi şart koştuğunu düşünecek seviyeye gelmiş olanlar var. Üniversite özerkliği, bilimsel-akademik özgürlük, hatta düşünce özgürlüğü neredeyse LGBT-İ’yi tanımadan, hatta yaşamadan gerçekleşmeyecek bir şey olarak sunuluyor.”
Kamusal alanda görünür olup anayasal söz haklarını kullanan LGBTİ+ öğrencilerin sadece “söz”ünü değil, Yeni Şafak’ın aynı zamanda akademisyen köşe yazarı, LGBTİ+’ların varoluş hakkına da “akademik inkâr” önerisinde bulunuyor: “Neden birbirinden ayrıştırılmıyor? Akademik özgürlük neden Boğaziçi özelinde LGBT-İ ambalajına sarılıyor? Boğaziçi Üniversitesi’nde akademik hayat nasıl bir format almış ki, Türkiye’nin ortalamasının çok ötesinde, çok farklı bir cinsiyet kültürü ve yaşamı üretecek hale gelmiş durumda?”
AKP’nin genel seçim kampanyası sürecinde dillendirdiği nefret söylemlerinden hatırlanan sosyolog “köşe” yazarı Yasin Aktay, psikolojinin, psikiyatrinin, tıp biliminin ve nihayet Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütünün “hastalık ve sapkınlık” tartışmasını çoktan geride bıraktığını görmezden gelip, “hukuk alanında özel hayatın mahremiyeti çerçevesinde kimin ne yaptığına karışılacak bir toplum öngörmüyor”uz, daha ne istiyorsunuz, demiş ve eşit yurttaşlık talebiyle varoluşunuzu “toplumsallaştırmayın” ayarı çekmişti.
AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, eşcinselliği “pedofili” ile birlikte aktarmakta sakınca görmemiş, LGBTİ+’lerin anayasal tanınma, ayrımcılıklara karşı güvence ve eşit yurttaşlık hakkını, eşcinselliği, “bir sapkınlık biçimi” olarak ifade etmişti.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyoloji’den olan Yeni Şafak “köşe” yazarı, mevcut cinsiyet rejimini ve heteroseksist iktidar ilişkilerine hiç değinmeden eşcinselliği, “lanet” ve “günah” ile anmış, üstüne, “başka insanların haklarına tecavüz eden bir boyuta sahip” olmakla itham etmişti. Bütün inananları heteroseksüel varsaydığından, eşcinsellerin de imanlı olabileceğine bile tahammül edemeyen Yeni Şafak “köşe” yazarı, devlet memuru Diyanet bürokratına yönelik anayasal eleştirileri “İslam’a öfke” olarak çarpıtmakta beis görmemişti.
Yeni Şafak’tan Kılıçarslan: “LGBT pislikleri… güvenlik sorunu… terör örgütlenmesi…”
Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan, “Adamların Judith Butler’ı devreye sokup “Müslümanlarla LGBT düşman değil” propagandası yaptıkları”nı gördükçe ““ulan bee, ulan bee” diyerek masaları yumrukladığı”nı söylüyor. “LGBT üzerinden özgürlük savunuculuğu yapmakla eleştirdiği “Boğaziçili başörtülü kız”a kızıyor.
LGBTİ+’lerin anayasal tanınma, ayrımcılıklara karşı güvence ve eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince yaftala, hedef göster, kriminalize et, homofobik nefret söylemiyle nihayet LGBTİ+’ları “terör” ile ilişkilendir! Homofobik “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayanlar korosuna Yeni Şafak yazarlarından İsmail Kılıçarslan da dahil oldu: “Eşcinsellik meselesi ile LGBT meselesi arasında devasa farklar vardır. LGBT, ciddi ciddi güvenlik sorunu haline gelen bir terör örgütlenmesine dönüşüyor.”
Yeni Şafak köşe yazarı homofobik nefret nakaratları’na devam ediyor: “sapkınlık, hastalık, günah”, “LGBT pislikleri”, “bilcümle harf israfı sosyalist örgütün dümen suyuna girmiş görünen LGBT”
LGBTİ+’lara karşı homofobik “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayan komplo korosuna Yeni Şafak yazarlarından Bülent Orakoğlu, “LGBTİ yozlaşması” nakaratıyla, Tamer Korkmaz ise “birleşik sapıklar” ve “LGBT üyeleri de… bir tür Kurşun Leşkerlerdir” nakaratıyla dahil oldular.
LGBTİ+’ları “namussuz” ve “sapkın” ilan etmeyi analiz sanan, hakareti kendine hak gören Yeni Şafak köşe yazarı Ergün Yıldırım, eşcinselliği Lut kavmiyle anıyor, kendisine “başörtü ve eşcinsellik kavramlarını yan yana koymak bile çok itici” geliyor, gazetesinden köşedaşı İsmail Kılıçarslan gibi “Peki nasıl oluyor da Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtülüler eşcinselleri savunuyor?” diye yakınıyor.
“Boğaziçi Üniversitesi tartışmalarına “Batı’nın post-modern değerleri”, “oğlancılık ve türevleri”, “hakikate kıçından bakmak” nakaratlarıyla katılan Yeni Şafak yazarı Yıldırım, sarf ettiği cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerine getirilen eleştirilerden yakınıyor: “Homofobi diyerek damgalıyorlar. Hemen özgürlük karşıtı, insan haklarını ret eden ve nefret suçu işlediğini düşünme ezikliğine sokuyorlar.” Aynı zamanda sosyoloji profesörü olan köşe yazarı devam ediyor: “Türkiye’de, toplumda belki yüzde 0,99 bile LGBT’liler gibi olmak ve yaşamak isteyen yoktur. Yine LGBT, bir parti kursa ne kadar oy alabilir? Ama bu yokluğa rağmen her gün varlar kamuoyunda. Her tarafta varlar, herkeste varlar, her siyasi çevrede kafalarını uzatıp gösteriyorlar.”
Türkiye Gazetesi: “İçinde terör var, anarşi var, sapkınlık var...”
Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü de olan köşe yazarı Yücel Koç “Boğaziçi” analizi yapıyor: “Her şey Gezi'deki gibi... İçinde terör var, anarşi var, sapkınlık var... Yalan, iftira deseniz zaten gırla... Ve CHP, ne hikmetse hep bu taraftan yana! Neden peki, bunu hiç düşünüyor muyuz?”
Türkiye Gazetesi köşe yazarı, “Ortaya bir de illa LGBT diye bir şey koyuyorlar!” diyor ve ayrımcı dil ile homofobik nefret söylemi nedir sorusunun cevabını veriyor: “Yeryüzünde hiçbir mahlukatın düşmediği en aşağılık durum... Sapıklık nedir deseniz, en başta sayılabilecek iğrençliklerden biri... Erkeği erkekle, kadını kadınla ilişkiye sokmak gibi bir rezaleti topluma zorla normal bir şeymiş gibi kabul ettirmeyi dayatıyorlar. Bunun toplum dilindeki karşılığı belli de, buraya yazmayayım şimdi. Ve düşünsenize, öyle olmayı Türk halkına kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bunun tanımını kavgada söyleyecek olsan cinayete kadar götürecek bir rezilliği toplumumuza yaşatmayı öğütlüyorlar!”
Boğaziçi bahanesiyle homofobik “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayan komplo korosuna dahil olan “köşe”lerden, Türkiye Gazetesi yazarı Batuhan Yaşar’ın nakaratları: “Öğrenci olmayanlar ve Boğaziçi'nde hoca olmayanlar yine başrolde.. LGBT nedense çok ilgili.. Güvenilir kaynaklardan önemli bilgilere ulaştık.. Gezi’den farklı olarak bugünkü eylemdeki tek yenilik ‘LGBT sapkınlığı’ propagandası.. Bugün Boğaziçi ile tavan yapan LGBT propagandası aslında 10-15 yıl sonrasına yatırım yapıyor..”
Türkiye Gazetesi “köşe” yazarı Ahmet Şimşirgil’den manipülasyon, dezenformasyon ve provokasyonlu “Boğaziçi” tasviri: “Boğaziçi Üniversitesi bu millete ait değil mi? Zira talebeleri “Katil Polis” diye bağırıp LGBTİ’li bayraklar ve devrim marşları eşliğinde protestolarını gittikçe sinir uçlarına çevirdiler. Bir kısım gençlerinin elinde LGBT bayrakları, devrim marşları eşliğinde yere serilen Kâbe resimleri…”
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü'nde öğretim üyesi olan Türkiye Gazetesi köşe yazarı Ahmet Şimşirgil, “bogazicilgbtrezaleti” etiketi altında cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemli twitter paylaşımı yapmış, sineğe benzettiği LGBTİ+’yı bitirmek için bataklığa benzettiği İstanbul Sözlşemesi’ni kurutmak gerekir demişti.
Türkiye Gazetesi’nin tarihçi “köşe” yazarı, daha önce de, gönlü taa Trablusgarp'ta kalmış, gerisi bildik geleneksel milliyetçilik hezeyanı olan, milliyetçilikten homofobik ayrımcılık ideolojisine tabii ki şaşmaz, bu ibnelerden vatana millete hayır gelmez demeye getirdiği yorumuyla, “Gençliğimizi Bekleyen Büyük Tehlike: LGBT” paylaşımı yapmıştı.
Homofobik nefret korosundan hep aynı nakarat…
Cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede birbirleriyle yarışan hükümet yanlısı ve muhafazakâr yayın organları “köşe”lerinden Şubat ayı boyunca LGBTİ+ toplumuna karşı nefret nakaratlarını tekrar ettiler.
Homofobik “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayan komplo korosundan Aydınlık gazetesi, LGBTİ+ toplumu ve kurumlarını hedef göstermeye, kriminalize ederek “terör” ile ilişkilendirme, “LGBT örgütlerini… demokratik toplumdan izole” etmekten bahseden Gaffar Yakınca imzalı “köşe” ile devam etti.
Boğaziçi Üniversitesi atanmış rektör protestolarını gene “terör” söylemiyle, Açık Toplum Vakfı, Soros ve Osman Kavala üzerinden Kaos GL’ye gelen bir diğer Aydınlık “köşe”si Kaan Arslan, LGBTİ+ toplumu ve kurumlarını düşmanlaştırıyor, homofobik hedef gösterme ve nefret saldırılarıyla “iç düşman” dezenformasyonunu yeniden üretiyor.
“Terör kokteyli”ne “LGBT”yi de katanlar korosuna Akşam gazetesinden iki “köşe” de katıldı. Hikmet Genç, “terör örgütleri sokakları karıştırmak için fırsat yakalamış, içeriden üç beş LGBT’li falan da toplayıp Boğaziçi Üniversitesi’ni ablukaya almış”; Kurtuluş Tayiz, “Boğaziçi’nde LGBT kulübünde “terör örgütü” dokümanlarının bulunmasının ardından Rektörlüğün…” nakaratıyla koroya dahil oldular.
Yeni Söz gazetesinden, Ahmet Doğan İlbey, “Açık Toplum Vakfı”, “LBGT dernekleri gün geçtikçe semiriyor, şımarıyor ve sapıklıklarını propaganda ediyorlar”, “Lut kavminin sapık dölleri LBGT’lilere özel Fon”, “sapık kuruluşlar”, “Cinsî sapık” nakaratlarıyla başlıyor “köşe” yazısına. “Utanç verici bu sapıklar”ın destekçisi olarak doğrudan “Kaos GL Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği”ni örnek veriyor. Sonra da nefret söylemini hiç sündürmüyor: “Demokrasi ve liberalizmin, dolayısıyla Batılılaşma ihânetinin sonuçlarından biri olan utanç verici bu sapık dernekler”, “İnsanlıktan çıkmış, hayvan-ı natık ve sapık bu yaratıklar zuhur ediş merkezi olan Avrupa’ya tehcir edilmeli”
Yeni Söz gazetesi köşe yazarının “İnsanlığın yüzkarası LBGT’liler Avrupa’ya tehcir edilmeli” başlıklı homofobik nefret bülteni ayrıca “Türkiye Yazarlar Birliği” ve AkasyamHaber isimli sitelerce kopyalandı ve yayıldı.
Millî Gazete’den Siyami Akyel, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarına devam ediyor: “LGBT gibi sapkınlıkları meşrulaştıran”, “cinsel yönelim, cinsel partner ve toplumsal cinsiyet eşitliği” gibi ifadelerle LGBT sapkınlığı”
Millî Gazete’den Şakir Tarım’ın gündemi “Boğaziçi olayları” olsa da LGBTİ+ karşıtı nakaratı değişmedi. Mil-Diyanet-Sen isimli sendikal gongo’nun ayrımcılık suçu işlediği, “LGBTİ dernekleri kapatılsın” homofobik nefret çağrısına “köşe”sinde aracılık eden Millî Gazete yazarı, sanki Türkiye kurucu üyelerinden değilmiş gibi okurunu “Avrupa Konseyi” ile yanıltmakta sakınca görmüyor: “Göreceğiz; milletimizin mi dediği olacak; yoksa Avrupa Konseyi’nin mi? Hükümet 19 yılın en ciddi sınavında!”
Kaos GL Medya İzleme Raporu’na göre LGBTİ+’lara yönelik nefreti görev belleyen gazetelerden başı çeken, LGBTİ+’lara ve LGBTİ+ örgütlerine neredeyse her içeriğinde “sapkın” diyen Doğru Haber yazarlarından Dr. Bekir Tank, manipülasyon, dezenformasyon ve provokasyon ile “Boğaziçi” yorumu yapıyor: “Hükümeti ve Üniversiteleri Kuşatmış Olan LGBTİ’liler Şimdi de İslam’a Yöneldiler! LGBTİ adında sapık ve dahi küresel bir saldırı… LGBTİ sapkınlığı… LGBTİ’lerin kuşatması… LGBTİ’lerin yaşam tarzları, yani eşcinsellikleri, zinaları ve bu fiilleri…”
Milat köşe yazarı İsmail Zelvi, “Boğaziçi” yorumu adı altında pek orijinal cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerini saydırıyor: “Boğaziçi'nin Soros Güdümlü Topları… LGBT, (lezbiyen, gay, biseksüel, trans) Türkçesi ‘top’… ABD topları, Boğaziçi topları, Boğaziçi hocaları ile Boğaziçi topları, Boğaziçi topları, Boğaziçi topları, Soros güdümlü toplar, Boğaziçi topları, Boğaziçi toplarını sahaya süren Biden, S-400 yaptırımlarına rahmet okutacak top yaptırımları, PKK’lıların kullandığı Boğaziçi’nin Soros güdümlü topları…”
Kendini “Gazeteci - TRT Haber moderatörü / Diriliş Postası köşe yazarı” olarak tanıtan Betül Soysal Bozdoğan’dan “Boğaziçi” yorumu: “Kelimeleri yan yana koyduğunuzda her şey net anlaşılıyor; LGBT, PKK, İslami değerlere hakaret.”
“Boğaziçi Üniversitesi’nde sözde rektör atamasına karşı başlatılan eylemlerde en ön sıralarda LGBT dernekleri yer alıyor” diyen Diriliş Postası köşe yazarı Recep Yazgan (1, 2) devam ediyor: “Türkiye’de LGBT’yi yaymak için saha çalışmaları, eylemler ve yürüyüşler yaparak, paneller düzenleyen derneklerle beraber bazı CHP’li belediyeler LGBT’li örgütleri finanse etmeyi görev bilip birbiriyle yarışıyormuş. KAOS GL Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği, eşcinsel örgütler için fon rehberi hazırlayarak ekonomik destek alabilecekleri kurum ve kuruluşların listesini yayınladı.”
Akit yazarlarından homofobik nefret “köşe”leri
Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede iktidarın “yaygın medya organı” halini almış olan Akit’ten köşe yazarı, aynı zamanda Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, bezdirici tekrarlarıyla sündürdükçe sündürdüğü köşe yazılarının “konu”su bu kez “Boğaziçi” olan Şubat ayındaki cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratları değişmedi:
“Hani utanmasalar, destek çıktıkları gayler, lezbiyenler için de “Anadolu’daki her evde, böyle gaylerden, lezbiyenlerden birer tane olur” diyecekler..” (1)
“Yok öyle, sadece sırt dönme ve LGBTİ şemsiyesi ile fotoğraf çektirip, gazetelere yollayarak, ‘öğretim üyeleri de protestoda bulundu’ algısı oluşturmak.. Sokak hareketlerine karışanlarla yandaşız, onları destekliyoruz” anlamına gelen LGBTİ şemsiyesi ile fiili eylemde bulunup, fotoğraf çektirip, gazetelere dağıtmanıza da gerek yok..” (2)
“Bu yobazlardan ne çekiyoruz ya’ diyen gaylerin lezbiyenlerin karşı propagandaları”na rağmen, Şeyma kızımız… Gaylere, lezbiyenlere destek var ama 25 yaşına gelmiş babaların, erken evlilik yaptıkları için atıldıkları cezaevi mağduriyetlerine söz yok..” (3)
“Yetmiyor, Kâbe görselinin dört bir kenarına gay-lezbiyen bayrağı yerleştirip, halkın tepkisine sebep oluyorlar.. ‘Gaylik haktır’ deriz, ama din dersi hak değildir deriz.. İki yeni gay evi açılsa, hemen alkışlarsınız değil mi? Hukuk Fakültesi yerine, bize gay evi açın dersiniz.. Hatta.. Gayler, lezbiyenler pratiklerini geliştirsinler diye, onların hepsine, ayrı ayrı özel mekanlar açılmasını bile isteyebilirsiniz..” (4)
Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu’nun ardından işte, cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret nakaratlarıyla Akit köşelerinden Şubat seçkisi:
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” tuzağıyla İstanbul’u LGBTİ’lerin başkenti yapmaya hazırlanan İmamoğlu, dün Twitter’dan yaptığı açıklamada, aralarında DHKP-C’li teröristler ile eşcinsel sapkınların olduğu Boğaziçili göstericilerin taleplerini kendi resmi hesabından sıraladı.” (Zekeriya Say)
““Lezbiyenlerin, i…lerin, her iki cinse de istek duyanların, transların, travestilerin toplumun dini değerlerine saldırısı iğrençliktir, aptallıktır… Zinayı aşk, namussuzluğu onur tavrı olarak niteleyen LGBTli sapkınlar ve feministlerin savunduğu İstanbul sözleşmesinin Lut kavminin yaşamını bugüne taşımayı hedeflediği ve onları koruduğu bu eylemle gün yüzüne çıkmıştır… Devlet, ahlâk yoksunu bu güruha engel olmakla kalmamalı, bunları belli merkezlerde toplamalı “psikolojik tedavi” süreçleri başlatmalı ve iyi olmadan da toplum içine salmamalıdır.” (Akif Bedir)
“İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerinden bir çoğu: LGBT adı verilen sapık güruha karşı bunları koruma amaçlı maddelerdir… LGBT+ isimli azgınlıkta sınır tanımayan bu Lut kavmi artıklarının iğrenç planlarını önlemek; devletin asli vazifelerinden bir tanesidir.” (Vehbi Kara)
“Orada gençlik değil, Kâbe’yi yere seren dönmeler var! Polisi molotofla yakmak isteyen katiller var. Savcı öldüren alçaklar var! LGBT var, istismar var; “gençler” kullanımlık aparat!” (Hacı Yakışıklı)
“Boğazi Üniversitesi’nde, LGBT maskesi altında gerçekleştirilen illegal gösterilerde PKK, DEAŞ, FETÖ ve daha birçok yasadışı örgüt var… Devlet adına, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu bakın ne diyor; ‘LGBT olayı Avrupa’dan ve ABD’den bize pazarlanmaya çalışılan bir şey… LGBT denilen sapkın anlayışın bir benzeri, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında sergilenmektedir… LGBT gibi sapkın anlayış sporda da var! Boğaziçi Üniversitesi’ne gündem olan, sporun içerisine sızdırılmaya çalışıldığı eşcinsel (LGBT) ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği sapkınlığının spor vasıtasıyla nasıl yaygınlaştırılmaya çalışıldığı…” (1, 2)
“Feministler ve LGBTİ bireyleri hedeflerine son 20 yılda ulaşmışlardır” diyen Akit yazarı Sefa Saygılı, Ağustos 2020’de yazdığı cinsiyetçi ve homofobik nakaratlarını tekrar ediyor: “İçimizdeki feministler ve LGBTİ sevicileri halen İstanbul Sözleşmesi’ni ve uzantı yasası 6284 sayılı yasayı anlamıyor veya anlamak istemiyor. Halen “Kadın hakları” veya “Kadına şiddeti önleyen sözleşme/yasa” olduğunu zannediyorlar. Feminist önderlerin söylemleri, Mor Çatı Derneği’nin sosyal medya hesapları, LGBTİQ+ dernekleri ile KAOS GL internet sitesi ve kullandıkları slogan ve taşıdıkları dövizler/bayraklar dahi siyasi iradeyi ve bazı çevreleri uyandırmıyor.” Millî Gazete, Akit yazarının, "Rüzgâr ekildi, fırtına biçilecek. Feministler ve LGBTİ bireyleri hedeflerine son 20 yılda ulaşmışlardır.” yazısını yaydı.
Akit’ten Dilipak’ın homofobik nefretine dezenformasyon yetmiyor, doğrudan yalan üretiyor ve yayıyor
Haftanın gündemi, karaladıkları “köşe”nin konusu fark etmeksizin ırkçı, cinsiyetçi, homofobik nefret söylemi üretmeye devam eden Akit yazarlarından Abdurrahman Dilipak, komployla karışık köşe yazılarında, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemine bahaneye ne hacet, hep aynı nakaratla araya LGBTİ+’ları da katmaya devam ediyor.
Şubat ayının ilk haftasında, “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır!” başlıklı köşe yazısına Çin, Doğu Türkistan diye başlayan, “PKK ve FETÖ’” sonra İsrail diye devam eden Dilipak, “konu”yu tabii ki gene “LGBT”ye bağlıyor: “Bundan sonra LGBT konusu da hep önümüze çıkacak. Bu konu adım adım bugünlere taşındı.”
Akit yazarı Dilipak, LGBTİ+ yurttaşların anayasal haklarını kullanmak istemelerinden ne anladığını anlatıyor: “Evet insanlar azar oldu, bu iş azar azar oldu! Bu işler olurken, azarlayan olmadı.”
Cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemini komployla harmanlayan, hep aynı nakaratla araya LGBTİ+’ları da katmaya devam eden Dilipak, “Bakın biz buraya nasıl geldik” diyor ve devam ediyor: “Kaos GL Derneği, Sovyetlerin dağılmasından hemen sonra, 1994’ün Eylül ayında, Türkiye’deki LGBTQ+ BİREY’lerini, desteklemek ve özgürlük adına bir araya getirmek için Ankara’da kuruldu..”
Dilipak, komployla karışık kopyala kolaj köşesine devam ediyor: “09.10.2002’de AK PARTİ “eşcinsellerin hak ihlali yaşadıkları ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayırıma maruz kalmayacakları taahhüdü”nde bulundu. AK Parti açısından bu tarih, bir kırılma noktası olarak talihsiz bir gündür.”
“Bela” okumaya devam ettiği İstanbul Sözleşmesi ile köşesini kapayan Dilipak’ın yazısını, Millî Gazete, “İktidara yakın Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, aileyi hedef alan 'İstanbul Sözleşmesi’ nedeniyle AK Parti hükümetini eleştirdi” sunumuyla yaydı. Akittv haricinde Akit yazarının, LGBTİ+’lar ile kadınların hak, eşitlik ve şiddete karşı mücadele sürecini dezenforme eden yazısını, İnternetHaber, Pressturk, TevhidHaber, HikmetAkademisi ve Gazetecilercom siteleri olduğu gibi kopyala yay yer verdiler. Ulusal24 ile Medyaradar siteleri de olduğu gibi alıp yayınlarken, Dilipak’ın, İstanbul Sözleşmesi'ni hedef aldığı eleştirel notu düştüler.
Akit köşe yazarı, “Dün nerede kalmıştık” başlığı altında, manipülasyon, dezenformasyon ve provokasyon hattında, “İstanbul Sözleşmesi etrafında kopan fırtınanın bugün Boğaziçi’nde esen rüzgârın arkasındaki derin gerçeği, ne oluyor, neden oluyor, nasıl oluyor anlamak isteyen genel merkezi, parti grubu, teşkilatı ve AK Parti’ye oy veren seçmenine ithaf ediyorum!” diyerek devam ediyor: “LGBTİ konusunda, iş bugünkü noktaya gelince Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl Onur Haftası’nda da Bakanlar Kurulu toplantısının ardından LGBTİ+’ları hedef alarak şunları söylemişti: “Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek, genç dimağları zehirlemenin peşindeler. İnancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır.” Eee, ben boşuna demiyordum “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler” diye.. O gün Gezi Parkındaki olaylara destek veren sermaye sahipleri, İstanbul Sözleşmesi’nde normalleştirilmeye çalışılan, şimdi “edepsiz, ahlaksız” diye tanımlanan topluluk, “Boğaziçi”nden bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a meydan okuyor.”
İşte, Dilipak’ın cinsiyetçi, transfobik ve homofobik nefret nakaratlarından komployla karışık Şubat seçkisi:
““LGBT+” diye tanımlanan İslam ve diğer dinler, halk nezdinde “fuhuş, fahişelik ve fuhşiyat” olarak tanımlanan bu işler ile ilgili, İngilizce kelimelerin baş harflerinden oluşan bir tanımlama yerine “bu fahişe ve türevleri” ifadesi kullanılarak…” (1)
“Önce “rektörü istemiyoruz” dediler. Sonra LGBT’liler çıktı ortaya… İşin içinde yine PKK var, yine diğer militan grublar, FETÖ ve CHP var… Bir sivil itaatsizlik eylemini de anlarım, ama yakıp yıkmayı, LGBT’yi, İslam’a saygısızlığı anlayamam… LGBT denilen, Türkçe karşılıkları ahlaksız, edepsiz, utanç verici, rezillik kabul edilen işleri yapanlar…” (2)
“Lut kavminin helakine sebeb olan bir fitneyi görmezden gelemez! Cinsiyeti bile GENDER şeklinde LGBTIQ+ olarak tanımlanan, “cinsiyetsiz bir toplum”dan söz edilirken sessiz kalanlar ve bu işi savunanlara insanların cevabı sert olacaktır. “İstanbul sözleşmesi” “bal’a katılan ağu”dur.” (3)
“CEDAW, İstanbul sözleşmesi, yaşam tarzı, spor, ilaç, gıda, kozmetik, tekstil, dizi filmler, aileye karşı sabotajlar, LGBT, toplumsal cinsiyet tartışmaları hepsi bu kirli oyunun parçaları idi. Doğum kontrolü, sezaryen, kürtaj, alkol ve uyuşturucuya tolerans, intihar ve kısırlaştırma operasyonları ve daha birçok tuzakla dolu.” (4)
Akit yazarı, manipülasyon ve dezenformasyonu geçmiş, komployla harmanladığı nefret çöplüğü "köşe"sinde "konu"su fark etmez her seferinde sözü "LGBTİ+"ye bağlaması yetmiyor, bile bile yalan üretiyor ve yayıyor: “Fuhuş lobisi sınır tanımıyor. LGBTIQ+ derken, buna P yani Pedofili de eklendi. Sıra geldi “E”ye, yani Ensest ilişkiye. Bunun Türkçesi “Aile içi, sınırsız çapraz ilişkiler”. Yani LGBTIQPE+ oldu.” (5)
“Erdoğan, “aileye büyük bir operasyon çekiliyor” diyordu geçen gün. Evet, doğru, o zaman soralım, kim bunlar, bunu niçin yapıyorlar, nasıl yapıyorlar ve bunlara kim dur diyecek, ne zaman diyecek! İstanbul sözleşmesi ve CoVID bu işin neresinde? Satanistler, Pedofili ve Ensest beraberlikler yaşayan LGBT’liler…” (6)
““LGBT’ye özgürlük” ve “Boğaziçi dayanışması” onun için CoVID komplosu, Global reset, Neuralink’ten daha çok ilgisini çekiyor birilerinin.” (7)
“LGBTIQ+ derken, bu kelimeler, fuhşiyat olarak tanımlanan işlerle ilgili İngilizce isimlerin baş harflerinden oluşmaktadır…” (8)
“Nasıl “Gökkuşağı”nı, LGBT’ye patentledilerse, “Birey”i de sessizce ve farkında olmadan, bu yeni dünyanın insanımsı mahlûkları haline getirdiler. “Anayasa Mahkemesine BİREYSEL başvuru”dan söz ederken kimse rahatsızlık duymuyor. Tıpkı LGBT’ler gibi. Biliyorsunuz, bu harflerin ifade ettiği İngilizce kelimelerin Türkçesi edep dışı, ahlaksızca, birilerinin ağzına almaya hayâ ettiği bir anlamı var…” (9)
Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları