06/11/2020 | Yazar: Oğulcan Yediveren

Romantik bir ilişkilenme hayatta mecbur olduğunuz bir durum ve yapmazsak eksik hissedeceğiz fikri öğretiliyor ve bu çok ağır bir his çünkü bunu sadece heteroseksüel dünyada duymuyorsun.

“Daha kolektif ilişkilenmelerde bulanabileceğim bir dünya isterim” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Tekeşlilik dosyasında bugün ayce_22 konuğumuz…

Önce seni kısaca tanımak isterim. Kendini tanıtır mısın? Neler yaparsın?

Ben ayce_22 olarak tanıtıyorum kendimi çoğunlukla. Öğrenciyim. Aynı zamanda queer aktivizmi yapıyorum. Trans nonbinary agender olarak tanımlayabilirim cinsiyet kimliğimi. Aseksüel ve aromantik spektrumundayım. Hep atipik kimliklerdenim. Bu da zaten birazdan anlatacağım ilişkilenme şekillerimi çok fazla etkileyen bir şey oldu

Aşk senin için ne demek ayce_22?

Ben tek bir yerden göremiyorum. Bir, bize anlatılan varsaydığımız bir aşk tanımı var. Bu vaat edilen bir tanım ama vaat edilenden çok uzak pratik edilen farklı bir anlamı var. Bir de benim için kendi anladığım şekli var. Vaat edilen hali çok derin bir bağ ve inanılmaz yüksek hazların ve keyiflerin yaşandığı insanların kendinden geçtiği aşkın denilen bir form. Pratik edilmiş hallerinde gözlemlediğim ve tecrübe ettiğim hali ortaklaşa bir şey paylaşmaktan ziyade elde etme ve iktidar kurma üzerine bunun bir zorunluluk bir mecburiyet olması. Bir ilişkilenme şeklinden ziyade bir iş gibi bir şeye dönüşmesi, bir anlaşma, bir sözleşme, bir kurala dönüşmesi. Bu yüzden vadettiği şeyden uzak bir anlamı çağrıştırıyor bana. Benim anladığım şekli de şu, duymuşsundur belki lowe diye bir kavram dolaşıyor.

Twitter’da rast geldim, evet.

Bunun ortaya çıkmasının sebebi şu: love*daki romantik sevgiyi, romantik aşk merkezinden çıkarıp sevginin çeşitli olduğunu dillendirebilmek ve bunları tecrübe edebilmek için isimlendirmek. Bence aşk sınırsız anlamlara gelebilecek kişisel / bireysel tecrübelerle tanımlanabilecek bir şey. Ama toplumdaki genel merkezi anlamı itibariyle aşk, bu romantik aşk üzerine tanımlanmış. Bazen ilahi aşka kadar gidiyor. Ama aslında aşk yoğun bir sevgi çeşidi. Bu yüzden benim anladığım şey dediğim gibi yoğun bir sevgi, benim de anladığım şey o. Bugüne dek gelen pratikler ve anlamlandırılış şeklinden dolayı ondan uzaklaşıp o kelimeyi kullanmamayı tercih ediyorum

Aile senin için ne demek?

Derin bağlar yaşadığım insanların hepsini ailem olarak görüyorum. Bu derin bağlar yaşadığım dediğim insanlardan da o ilişkilenmede aile dememdeki beklenti şu: korkmadan bir şeyler paylaşabildiğim, bir çıkar amacı hissetmediğim, beraber o insanlarla ortak bir zevk, konu, yaşayış şekli üzerinden rıza temelli oluşan derin bağlar kurduğum, güvende hissettiğim ilişkilerim. Ben böyle olan herkesi ailem olarak görüyorum.

Peki ilişki senin için ne demek? Yani nasıl ilişkilerin veya ilişkilenmemelerin var ya da oldu?

Şimdi ilişki de yine bir gördüğüm ve bir kendi hayatıma adapte ettiğim anlamı var. Gördüğüm anlamları belirtiyorum çünkü benim adapte ettiğim halleri bunlardan uzaklaştırdığım ve değiştirdiğim varyasyonları olduğu için önemli buluyorum. Bir kere zaten her şeyle sürekli bir ilişki içerisindeyiz. Bir eşyayla, bir anla, bir durumla, bir canlıyla, bir hayvanla, bir bitkiyle, bunların hepsi bir ilişkilenme şekli.  Aynı şekilde markete gittiğin zaman oradaki çalışanla, kasiyerle, ailenle, onunla bununla, sürekli ilişkileniyoruz ama ilişki deyince sadece romantik ilişkiden bahsettiğimizi varsayıyoruz. Bu bize romantik arzuların ve ilişkilerin hiyerarşik ve öncelikli bir durumda olduğunu belirtiyor. Ben bir ilişki anarşistiyim. Bu da aslında kimliğimin bir parçası, onu söylemeyi unuttum. Bu benim için şu demek, ilişkide olduğum insanlarla aramdaki paylaşımın bir sınırı, bir adı yok. Ailem dediğim insanlarla, derin bağların ve güvenin olduğu insanlarla ne paylaşmak istiyorsak karşılıklı rızalarımızı gözeterek paylaşıyoruz ama benim için bir sınırı yok. Bu yüzden romantik, cinsel ya da bunların olmadığı ilişkilerin benim için farklı konumları ya da isimleri yok. Bu yüzden içinde romantizmin, cinselliğin olup olmaması ilişkilerimdeki tanımlayışı değiştiren bir şey değil.

Sen ilişkilendiğin her şeyde kurduğun ilişkiye tekrar tekrar göz atıyorsun ve herhangi birini merkeze koymuyorsun. Peki güncel olarak derin bağlar kurduğun ilişkiler var mı, her perspektiften olabilir?

4-5 yıldır süren ilişkilerim var ve arkadaşlık temelli ilişkiler bunların hepsi. Bir kısmı şu an ev arkadaşım. Birlikte yaşıyoruz ya da birkaçı başka yerde falan. Benim en sağlıklı ilişki kurabileceğimi düşündüğüm format arkadaşlık temelli ilişkiler çünkü bu şekilde bağlanmak, bunun üzerinden iletişim kurmak ve derinleşmek benim daha çok hoşuma giden bir şey, daha platonik ilişkilenmeleri seven bir insanım. Bu yüzden çok sağlam ve süreceğine de emin olduğum, görüşmesek, yollarımız ayrılsa bile süreceğine emin olduğum ilişkilerim var ve yeni ilişkilerim de böyle eklenmeye devam ediyor.

Bu zamana kadar konuştuğumuz şeylerden biraz şöyle bir şey belirdi gözümde, toplum bize belli ilişki formatlarını hayattan mutluluk almanın ve tatmin olmanın tek yolluymuş gibi sunsa da sen bunların dışında da tatmin olduğun ve mutlu olduğun bir hayat sürebiliyorsun aslında.

O kadar mutluyum ki gerçekten. Tekeşli bir ilişki de yaşadım. Romantik ve cinsel ilişkinin hayatımın merkezi olduğu bir ilişki de yaşadım ve aromantik aseksüel bir insan olarak benim için zorlayıcı ve yıpratıcı bir süreçti.

Çok iyi oldu aslında bu konuya girmen. Ben de tam şeyi soracaktım, çokeşliliğe tekeşliliğe nasıl bakıyorsun ve geçmişteki ilişki deneyimlerin nasıldı? Aseksüel ve aromantik olman üzerinden ne gibi zorluklar yaşadın?

Bir adet tekeşli ilişkim oldu ve zaten bir kere yaşadım. Sonra dedim bir daha böyle bir şey yaşayamam. Yaşayamıyorum çünkü. Orda gözlemlediğim olayın bence tekeşli olmaktan ziyade romantik ve cinsel merkezli oluşunda bir sıkıntı var. Bu iki arzu birbiriyle kesişen ya da ayrı yaşayabildiğimiz arzular. İlişkilerdeki sorunun temeli, benim gözlemlediğim, deneyimlediğim kadarıyla ortak bir keyfi paylaşmaktan ziyade elde etmek ve iktidar kurmak üzerine olması, tamamen rızasız şekillerde. Rızasız bir şekilde karşındakinin hayatına, karakterine, kişiliğine, duygu durumuna ve yapabildiği şeylere müdahale etmek ve bunları şekillendirmeye çalışmak çok işgalci bir tavır. Ben o arkadaşlık ve platonik temelli olan ilişkilerimde hiçbir yapamadığım, beceriksiz olduğum konuda kısıtlamaya veya yargıya maruz kalmadım. Tabii ilişkilendiğim insanlarla da alakası var ama ilişkilenme çeşidiyle de çok alakası olduğunu düşünüyorum. Tekeşli bir partnerlikte karşındaki insanı bir fetiş ürün haline getiriyorsun. Onunla bir paylaşım yapmaktan ziyade daha fetiş, daha nesneleştirme ve metalaşma üzerinden ilerliyor. Bu yüzden zaten o arzulanış derecen artıyor, daha değerli bir yere koyuyorsun sözde. Daha değerli bir konuma koymak çok mekanik bir yerden geliyor aslında, daha değerli olduğu için değil, o şekilde kısıtladığın ve sınırlandırdığın için. Tekeşliliğin genel olarak yaygınlaşmasını ve sürdürebilirliğini besleyen bir şey de bu.

Yetersiz hissettirmiyorum ben kurduğum arkadaşlık ilişkilerimde dedin ya, tek eşli ilişkindeki partnerin aseksüel olman üzerinden ya da aromantik olman üzerinden mi yetersiz hissettirdi sana?

Benim partnerim de alloseksüel** aromantikti. Yani iki aromantik bir romantik ilişkideydik. Tabii mümkün böyle şeyler. Sadece biraz daha geleneksel olmayan şekillerde ilerledi. Karışık oluyor. Hoşlanmadığım çok fazla şey yaptım. Rıza gözetilmiyor derken kastım bu. Romantik ve cinsel bir ilişki olması illa geleneksel ve romantik ilişkilenme şeklinde deneyimleyeceğiniz anlamına gelmiyor ama işte o varsayımları ve romantik beklentileri karşılayamadığın noktada gerçekten odun olmakla çok fazla kez yaftalandım. Partnerim de aromantik anlamasını bekliyordum ama ilişkiden ziyade kişiyle yaşadığın sıkıntılara da geliyor. Aseksüel oluşumla alakalı ben çok ciddi afobiye maruz kaldığımı düşünüyorum bu ilişkimde çünkü partnerim cinselliği hayatında çok ön planda tutan hayatının merkezinde tutan bir insandı ve benle tek eşli bir ilişkide olduğumuz sürede benim bunu sağlamamı bekledi. Buna maruz kaldım ve alternatif yokmuş gibi hissettim. “Cinsellik yaşayamazsak bu ilişki sürmez” duygusunu hissettirdi bana. İlişki bu temellerde kurulmamalı. Dediğim gibi ilişkilerde rıza gözetilmemesi bu çoğunlukla. Bu sadece kuir ilişkilerde değil hetero ilişkilerde de gözlemlenen bir şey. Karşındaki insan o çekimi hissetmiyor ama bunu yapmaya mecbur hissediyor.

Hiç aldattın mı veya aldatıldın mı?

Ya bunlar çok bence belirsiz kavramlar. Tanımlanabilecek şeyler değil ne aldatmadır ne değildir. İlişkinin anlaşmasına göre ister tekeşli ilişki olsun ister çokeşli. Ben çok fazla kavrayamıyorum.

Çok büyük bir sınır ihlali ya da bunun karşılıklı bir çatışmaya döndüğü bir olay oldu mu?

Bunun tehdidiyle, tehdidi değil de yani, benim tarafımdan böyle bir şey olmadı. Aldatılma olmaması için partnerimin açık ilişki teklifi oldu ama ben o şekilde bir ilişki sürdüremeyeceğimi söyledim çünkü ben onu arzulamıyordum, öyle bir ilişkilenmeyi. Konuyu "sen yapamıyorsun ben yapacağım ve böyle olmak zorunda böyle olmazsa ben giderim”e getirerek bunu üzerimde bir şiddete dönüştürdü. Aseksüel aromantik bir insan olarak romantik ve cinsel arzuyu tek bir insanda yaşıyor olmanın böyle bir sıkıntısı olabiliyor. Karşındaki insan beni hayatında tek bir alanda arzu nesnesi olarak gördüğü için bu konu üzerinden istediği şekilde şiddet uygulayabileceğinin farkında olup bunu kullanıyor. Bu şekilde yani açık ilişki talebi üzerinden. Bence aldatmadır bu çünkü ben onay vermiyorum aslında. Hevesli ve istekli bir evet demiyorum, mecburiyetten evet diyorum. O yüzden ben bunun aldatmaya girdiğini düşünüyorum

Ortada bir çokeşlilik talebi var ama benim kulağımı şu tırmalıyor. O kişi tekeşli ilişkiye de tamam diyen biri aslında. Çokeşlilik talebinin şiddete dönüşmesinin tekeşli ilişkiye ya da ilişkiye olan bakışıyla ilişkisi olduğunu düşündüm çünkü aslında senden belli görevleri bekliyor olması zaten o ilişkiye bakış açısını gösteriyor. O karşılanmadığı noktada çokeşliliğe geçmeyi talep ediyor.

Hem o şekilde hem de şu şekilde, bana şöyle demişti, ben senin hayatın değişsin istemiyorum, ben benim hayatım değişsin istiyorum. Yani sen başka kimseyle görüşme ama ben başka insanlarla görüşeyim.

Gerçekten inanmıyorum bu kadar eşitsiz bir ilişkilenmeye bu kadar hazır olmasına.

Yani ben inanıyorum. Yaşandı bitti. O onu istiyordu. O ne istiyorsa o olmalıydı. Çok ben merkezci bir ilişkiydi. Paylaşım yapmıyordu. Paylaşım üzerine değildi ilişkimiz. Karşılıklı çıkar gibi bir şeydi. Benim için o şekilde değildi. Ben o şekilde olmaması için uğraşıyordum ama karşındaki insan onu bu şekilde gördüğü sürece ben neyi ne kadar değiştirebilirim zaten. Böyle yani o ilişkide maruz kaldığım afobinin haddi hesabı yok. Kimliğim üzerinden bana şiddet uyguluyor. Sen kimseyle görüşemiyorsun ama ben görüşebilirim. Sen zaten kimseyle görüşmek istemiyorsun, o yüzden benim içim rahat ben seni kıskanmayacağım ama ben başkalarıyla görüşüp seni kıskandırabilirim.

Peki, hiç kıskandın mı kıskanıldın mı?

Tabii ki, içselleştirdiğimiz durumlar. Bununla büyüyorsun ister istemez. Ben de o şekilde büyüdüm. Bir anda kesilmesi çok kolay değil kıskançlık hislerinin. Bir sürü şeyi kıskanıyoruz. Avrupa’da yaşayan insanları da kıskanıyorum, Avrupa vatandaşlığı olan insanları da kıskanıyorum ya da işte ne bileyim partneri de kıskanıyor olabilirdim. Bu yakın ilişki kurduğum insanları da zaman zaman kıskanıyorum yani ama bunu söyleyebiliyorum. Diyelim ki kötü hissettim, çok da yoğun kıskançlıklar değil bu arada benim böyle istemediğim rahatsız edici davranışlara sürükleyen kıskançlıklardan ziyade, diyorum ki sen onunla sinemaya gittin ben bunu biraz kıskandım benle de git. Yani tek istediğim beraber bir şey yapmak. Bu kişiyle bunu paylaşabiliyorum. O kişi de benimle bunu paylaşabiliyor. Bu yüzden kıskançlığın olması anormal bir şey değil doğal bir şey. Sadece bunu nasıl yönettiğimiz önemli ve değerli bir şey bence.

O duyguyu hissettiğinde kendine ne diyorsun, o duyguyu daha sağlıklı dışa vurmak için?

Midem bulanıyor kıskançlıktan. Tiksiniyorum, bunu hissetmek istemiyorum. Bu yüzden çok fazla hissetmeme üzerine de pratik ediyorum açıkçası. Hissedince de kızmıyorum ne yapayım, ben seçmedim sonuçta böyle şeyleri hissediyor olmayı. Bir anda pat diye vazgeçebileceğim bir şey değil. Çok da uzun kalmıyor açıkçası. Gamsız ve vurdumduymaz bir insanım aslında çoğunlukla. Geçmesini bekliyorum sonra geçiyor sonra iyi hissettiğim bir anda diyorum ki sen şöyle bir şey yaptın ben de kıskandım. Bunu da çok kısıtlayıcı bir yerden söylemiyorum. Sadece benimle böyle bir şey paylaşmasını istiyorsa bu arzumu kıskançlıkla belirtiyorum. Kısıtlayıcı bir kıskançlık yaşamıyorum.

Peki aseksüel ve aromantik olmanı çevrendeki insanlara söylüyor musun açıklıyor musun yani bu ailen olabilir partnerlerin olabilir arkadaşların olabilir?

Ben zaten 4-5 yıldır kimliğimi açık yaşıyorum. Yakın arkadaş çevremde de şöyle oldu zaten ben bu kimliklerimi fark ettikten sonra deneyimlerimi arkadaşlarıma anlatmaya başladım ve böyle bir süre içinde onlar da bu spektrumda kimlik beyanı vermeye başladılar. Minik böyle kendi çevremde aromantik aseksüel spektrumundaki insanlarla şeyimiz oldu topluluğumuz oldu gibi bir şey oldu.

Anladım. Son bir soru daha soracağım. Nasıl ilişkilerin olduğu bir toplum tahayyülün var? Şu anki deneyimlerinle bu tahayyül birbiriyle örtüşüyor mu?

Açıkçası örtüştüğünü düşünüyorum. Sadece ilişkilenme yaşayabileceğim seçeneklerimin daha fazla olduğu bir toplum hayal ediyorum çünkü ben bu şu anki sevdiğim sağlam bulduğum ilişkileri çok zor buldum ve elde ettim, üzerine çalışabildik, geliştirebildik ve uzun bir süre de yeni bir insanla bu tarz bir ilişkilenme yaşayamayacağımı düşünüyordum ama işte başka aromantik aseksüellerle tanıştıkça böyle bir imkânın hala olduğunu fark ettim. Bu yüzden insanların buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum çünkü ben de aynı şeyi yaşadım. Romantik bir ilişkilenme hayatta mecbur olduğunuz bir durum ve yapmazsak eksik hissedeceğiz fikri öğretiliyor ve bu çok ağır bir his çünkü bunu sadece heteroseksüel dünyada duymuyorsun. Bunu kuir, lgbti+ içerisinde de çok fazla duyuyorsun. Aşk aşktır, love wins, love is love. Bunlar merkezi, ana akım aktivizm ve hareketlerin içinde bulunan şeyler. Bu da ister istemez bunu arzulamayan bir insan olarak eksik ve tercih edilemeyecek biri gibi hissetmene sebep oluyor. Benim arzuladığım toplumda bu ilişkilenme ve arzulanmalar arasında hiyerarşiler yok. Tabii ki romantik partnerimiz olabilir, paylaşmak isteyebiliriz, aynı şekilde cinsel arzularımız partnerler olabilir ama bunları bu isimlerle adlandırmak ve ilişkilenmek ve öncelik vermek zorunda olmamalıyız. Yani herkesin hayatını kendi rızasıyla karşısındaki diğer insanların rızasıyla birleştirerek ortak zevklerde paylaşımlarda bulunabileceğimiz bir ilişkilenme, daha kolektif ilişkilenmelerde bulanabileceğim bir dünya isterim.

Çok teşekkür ederim. Benim için doyurucu bir sohbet oldu. Kendine iyi bak.

Görüşürüz sen de kendine iyi bak.

Dosyadaki diğer yazılar

Tekeşliliğin biyolojik açıklamalarının insan yaşamı ve düşüncesine etkisi- I

Tekeşliliğin biyolojik açıklamalarının insan yaşamı ve düşüncesine etkisi - II

“Aşk benim için tutkuyla sarıldığım her şey demek”

“Romantik ilişki hayatın merkezindedir algısı var”

Zorunlu tekeşliliğin kısa bir tarihi – I

Zorunlu tekeşliliğin kısa bir tarihi – II

“Ahlakçılık, çok eşliliği konuşmayı zor kılıyor”

“İlişkiden beklentim kendim olabilmek, bir şeyler paylaşabilmek için güvenli alan”

Zorunlu tekeşliliğin anatomisi- I

Zorunlu tekeşliliğin anatomisi- II


Etiketler: yaşam, aile, cinsellik
İstihdam