14/09/2023 | Yazar: Ali Erol

Yerel basından LGBTİ+’ları düşmanlaştıran köşeleri İstanbul Özden, Bursa Hayat, Ankara İlksayfa, İstanbul İstiklal, Elâzığ Sonsöz yazarlarından derledik.

“Mikrop”, “iç düşman”, “afet getiren”… yerel basın nefret dilini geliştiriyor! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Berrin Simavlıoğlu, Kaos GL

İstanbul yerel basınından Özden Gazetesi yazarından özlü sözler: “Sayısı üç beşi ancak bulan bir mikrop... üç beş cinsi bozuk...”

Bursa Hayat yazarı, heteroseksüellik doğuştandır diye önce yanıltıyor, bazı evlatlar “homoseksüel” çıkarsa da suçu ebeveyne yıkıp “iş”ine bakıyor...

Ankara yerelinden İlksayfa yazarı, LGBTİ+’lara “iç düşman” diyor, “terör” ve “güvenlik sorunu” diye eklerken “öldürmek”ten bahsediyor...

Nasıl olsa, tamam eski milletvekilisin ama tıp doktorusun be adam diyen çıkmaz diye İstanbul İstiklal yazarından hep aynı nefret nakaratları...

Elâzığ Sonsöz gazetesinin akademisyen yazarının köşe başlığı pek orijinal: “LGBT Terörü!”

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını yerel basından okuyoruz…

Yerel basından 2023 Ağustos ayı LGBTİ+ karşıtı nefret köşeleri İstanbul Özden Gazetesi, Bursa Hayat, Ankara İlksayfa, İstanbul İstiklal ve Elâzığ Sonsöz yazarlarından geldi.

İstanbul yerel basınından Özden Gazetesi yazarından özlü sözler: “Sayısı üç beşi ancak bulan bir mikrop... üç beş cinsi bozuk... 

İstanbul yerel basınında “Özden” isimli bir “gazete” varmış. 1970 yılından beri yayında olan “gazete”nin yazarlarından Esat Edip Karatopraklı, Ağustos ayının ilk haftasında, “Son Söz Türkiye’nindir” isimli “köşe”sinde, “NE LGBT, NE BAROTE” başlıklı bir yazı yazmış...

Abonelerine yönelik yayın yapan Özden Gazetesi köşe yazarı Karatopraklı, “Son söz "nemelâzım demeyen" ciddî tutumlu Türk Milletinindir. NE LGBT, NE BAROTE” çağrısıyla bitirdiği yazısına, “dünyanın en azınlığı, Türkiye'nin en azınlığı bile olmayan, sayısı üç beşi ancak bulan bir mikrop” sözleriyle başlıyor.

“Homoseksüellik”, “transseksüelik” diye sayıyor, yeter mi, “üstüne çocuk cinselliği(?l) ilavesi” ekliyor, sonra gelsin “insan tabiatına müdahale” ve “fıtrata meydan okuma” ithamıyla damgaladığı “üç beş cinsi bozuk” nefret nakaratı...

Özden Gazetesi köşe yazarını, “cinsel özgürlük”ten anladığı, “hayvanların tabiatına, eşyanın tabiatına aykırılık” olunca öyle geleneksel sağın muhafazakâr medyasında tekrarlanmaktan cılkı çıkmış nefret nakaratlarını kopyala-yapıştırıp saydırmak yeter mi; hâliyle o da ikinci aşamaya geçiyor: “Peki, üç beş cinsi bozuğun arkasında kimler duruyor?”

LGBTİ+’ları insan yerine koymamak, düşmanlaştırmak, “mikrop” demek yeter mi, “çocukların cinsel istismarı” çamuruyla sıvamak ve nihayet sıvadığı çamur tutmuyorsa hak hukuk hak getire aşamasına geçmekten İstanbul yerel basınından Özden Gazetesi köşe yazarı geri mi kalsın: “Çocukların cinsel istismarına karşı hukuk öğrenimi almış, sonra avukat mesleğini edinmiş avukatların meslek odaları hangi sâikle LGBT'nin arkasında duruyorlar? Baro temsilcileri, böylesi avukatlar, kimlerin misyonu ile LGBT'cileri meslek odalarında ve sokaklarda savunuyorlar?”

Özden Gazetesi yazarı, LGBTİ+ düşmanlığıyla bendini de haddini de aşıp “köşe”sine sığmıyor: “Temyiz gücüne erişmemiş çocukları iğfal etmek için bir araya gelenlerin davranışlarının savunuculuğunu veya sapıkların savunuculuğunu hangi avukat yapar?”

Hızını alamayan köşe yazarı Karatopraklı, avukatlara ve barolarına hukuk öğretmeye kalkarak devam ediyor: “Ancak sapıklar yapar, avukatlar yapamaz... avukat odaları olan barolar LGBT'ci sapıklara yandaş mı olacaklar? LGBT'ciler, insan ırkına, insan değerlerine, insan fıtratına karşı savaş açmış küresel sermayenin tetikçilerinden iken, barolar da mı böyle bir tetikçiliğe soyunmuşlar?”

Hiç şaşmaz, bildiği yanıldığına yetmez köşelerde saçılan nefret söylemi ile saydırılan nefret nakaratları yetmeyip geriye devam edecekleri sözleri kalmayınca içerde “ha teröristler, ha LGBT savunucuları”na, dışarda “küresel ahlâksızlık” komplosuna bağla, arada geçerken insan hakları savunucularına yönelik imayı da ihmal etme, hemen ardından da “aile yapımız büyük tehditler altındadır” diyerekten devleti göreve çağır: “Hükümetimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisimize görev düşmektedir!”

Bursa Hayat yazarı, heteroseksüellik doğuştandır diye önce yanıltıyor, bazı evlatlar “homoseksüel” çıkarsa da suçu ebeveyne yıkıp “iş”ine bakıyor...

Bursa Hayat yazarı Dr. Hatice Kösecik’i, “akupunktur, psikoterapi ve danışmanlık” derken Bursa yerel basınında köşe yazarı, bir “uzman” olarak, zaten “gen”i de yok dediği eşcinselliği “onarmayı” da aradan çıkarmaya karar vermesinden, “kendisiyle barışık gey” de olsa, ille “dönüştürecem” demesinden hatırlayalım...

Bursa Hayat Gazetesi yazarı Hatice Kösecik, “İnsanlık suçu” başlıklı Ağustos yazısına, “Güzel bir yuvanız harika iki çocuğunuz vardı. Çok şanslıydınız. Çocuklardan erkek olanı okulu, üniversiteyi de bitirdi, şimdi de sıra onun evlilik yolculuğunda yanında olmakta diye düşünürken,” diye başlıyor, sonra da, “uğruna her şeyinizi veririm dediğiniz çocuğunuz gelip de ; “ anne/ baba ben eşcinselim “ diyor size” diye, o anne/babaları “şok” ediyor...

Arada geçerken, “içinizden, hayır hayır, eşcinsellerin anne babası bizim gibi değil onlar farklı mı diyorsunuz? İnanın onlar da sizin bizim gibi insanlar ve çok ama çok değerli aileler” diyerek anne/babaları rahatlatır gibi yapsa da gerisi hep aynı nakaratlarla geliyor: “Peki nedir bu işin aslı? Tıbbi, fizyolojik, çevresel, sosyolojik, ailesel daha bir sürü etken var ortada.”

Bursa Hayat’ın, “akupunktur, psikoterapi ve danışmanlık” uzmanı, biri değilse diğeri ille bir “neden” bulup haklı çıkacak, olmadı, hazır bekleyen suçluluk duygusunu o anne/babalarının üstüne saçacak: “Şunu öncelikle belirtelim ki, homoseksüelliğin temelleri genellikle ERKEN ÇOCUKLUK döneminde atılmaktadır. Ve asıl rolü çoğunlukla AİLELER oynamaktadır. Çünkü her bir birey, cinselliğe karşı tutumunu, daha da önemlisi cinsiyetine özgü cinsel kimliğini ebeveyninden aldığı mesajları yorumlayarak ve özellikle hemcinsi olan ebeveyni ile özdeşleşerek gelişimini tamamlar. Çocuk anne babasının davranışlarını gözlemleyerek, onları bir hafiye gibi takip ederek, onlardan gelen açık ve örtülü mesajları yorumlayarak cinsellik konusunda kendine bir tutum geliştirir.”

Evladı eşcinsel olan ebeveynleri suçlama aşamasına daha var, o yüzden Bursa Hayat’ın “uzman” köşe yazarı, “eşcinsellerin anne babası farklı değil, inanın onlar da sizin bizim gibi insanlar ve çok ama çok değerli aileler” sözünü uyarlayıp, “eşcinsel veya heteroseksüel farklı değil, hepsi de çok değerli evlatlarınız, hepsine aynı şekilde sahip çıkın ve sevin” diyecek değil ya...

Köşe yazarı Kösecik’in “uzman”lığı, heteroseksüellik doğuştandır diye önce anne/babayı yanıltmak, bazı evlatlar “homoseksüel” çıkarsa da suçu aynı anne/babaya yıkıp “iş”ine bakmak: “Dünyaya gelen her çocuk, heteroseksüel... Homoseksüellik ise ancak heteroseksüel dürtülerin ifade edilmesini engelleyen yaygın korkuların veya travmaların varlığı halinde ortaya çıkar...”

Ankara yerelinden İlksayfa yazarı, LGBTİ+’lara “iç düşman” diyor, “terör” ve “güvenlik sorunu” diye eklerken “öldürmek”ten bahsediyor...

Ankara yerelinden İlksayfa gazetesi yazarı İsmet Taş, “Okuduklarınıza inanamayacaksınız” başlıklı köşe yazısına, “bir takım sapıklık ve sapkınlıklar” diye başlıyor ve “LGBT terörü” (12) nakaratıyla devam ediyor: “LGBT-İ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN taktiği bütün ülkelerde aynı. Dışarıda ne oluyorsa anında bizim ülkemize de sıçradığı bir gerçek.”

LGBTİ+’ların var olma ve hayat hakkını hedef alan “aile” mitinlerinin “LGBTdayatması” dezenformasyonuna aracı olan hükümet medyasını “dayatma” kesmeyince doğrudan üretip yaydıkları homofobik nefret söylemini “LGBT terörü” nakaratına bağlamışlardı.

LGBTİ+’lerin anayasal tanınma, ayrımcılıklara karşı güvence ve eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince yaftala, hedef göster, kriminalize et, homofobik nefret söylemiyle nihayet LGBTİ+’ları “terör” ile ilişkilendir derken, İlksayfa yazarı Taş da, arada ABD Kongresine bağlanıp yurda dönüyor ve “nefret” ile “terör” kokteylini karmaya devam ediyor: “PKK terörü ne ise onun kat kat fazlası LGBT-İ terörünü düşünün.”

“LGBT lobileri”, “cinsel kimlik bunalımı”, “hastalık” ve “tedavi yolları” nakaratlarını sıralayan Ankara yerel basınından İlksayfa köşe yazarı nihayet “iç düşman”a (12) bağlıyor: “LGBT bir güvenlik sorunu haline gelmiştir... Cephede düşmanı görür ya ölürsün ya öldürürsün ülkeni korursun. Ama bu lgbt sapkınlığı ailemizin içinde, çocuklarımızın baş düşmanı...”

İlksayfa yazarı Taş, “daha önce lgbt ile ilgili defalarca yazdık-çizdik-uyardık” diyor; hatırlayalım: “LGBT ile mücadele, ekonomik, siyasi, askeri mücadeleden çok daha önemli... asla ve kata, gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüel ve benzeri anlayışa sahip, kişi, kurum ve kuruluşlara kesinlikle taviz verilmemeli, en ağır cezalar getirilmelidir. Bunlar hiçbir şekilde insan hak ve özgürlükleri bağlamında değil, çocuklarımızı, gençlerimizi, insanımızı zehirleyen, özetle ailemizi yok eden unsurlar olarak görülmeli.”

Nasıl olsa, tamam eski milletvekilisin ama tıp doktorusun be adam diyen çıkmaz diye İstanbul İstiklal yazarından hep aynı nefret nakaratları...

Nasıl olsa, tamam eski milletvekilisin ama aynı zamanda tıp doktorusun be adam diyen çıkmaz diyerek kendinden geçip hızını alamadığı yazılarından hatırlayacağımız, İstanbul yerel basınından, İstiklal köşe yazarı, Dr. Seyfi Şahin, gene “Ahlaken Bozulmak’tan bahsediyor: “Lut kavminin felaketi LGBT üzerinedir. Biz homoseksüelliğe Luti diyoruz. Bunun çoğulu Livatadır. Eğer toplumda livata yayılırsa, Depremleri, yanardağ felaketlerini, sıcakları,  yangınları, selleri; Her türlü tabii afetleri beklemek gerekir...”

“Cumhuriyet devrinde de bizde Batı hukukunun mutlak hakimiyeti, Dünyanın en ahlaklı milleti Türk milletini de raydan çıkardı. Sosyal medyanın ve eğitimin Batı hukukuna göre işlemesi, Çocukların dahi tablet bağımlılığı, LGBT nin serbestliği ve yaygınlaşması için girişimler, Türk milletini de ifsat etti. Hani Efendimiz(sav) buyurmuş ya; “Kıyamet hacı ile hocadan kopacak” diye… Biz o günleri yaşıyoruz. İlahiyattan, İslam ve Peygamberimizin(sav) düşmanları yetişti. Zina ve zinaya giden yollar aldı başını gidiyor. Faizin bulaşmadığı yollar ve kişiler kalmadı. Livata  (ibnelik)yaygın hale geldi. Allah geçinden versin, Artık kıyameti beklemeliyiz, herhalde…”

Elâzığ Sonsöz’ün akademisyen yazarının köşe başlığı pek orijinal: “LGBT Terörü!”

Elâzığ Sonsöz gazetesi köşe yazarı Prof. Dr. Mehmet Çavaş, Fırat Üniversitesi Öğretim üyesi, Kanal Fırat“Konuşmak Lazım” programının yapımcı ve sunucusu olarak tanıtıyor kendini. Seçimlerden kaldığı anlaşılan “Yeniden Refah Meclise” kapak fotoğraflı sosyal medya hesabına göre de YRP’li olduğu aşikâr.

Prof. Dr. Mehmet Çavaş’ın Elazığ yerel basınından Sonsöz gazetesindeki köşe yazısının başlığı pek orijinal: “LGBT Terörü!”.

Hucurât Suresi 13. Ayetiyle başladığı köşe yazısına, “küresel elitler” ile devam ediyor: “Bu ayeti kerimede de belirtildiği gibi insanın yaradılış fıtratı ve neslinin devamı, kadın ve erkeğin sahip olduğu fizyolojik ve biyolojik özelliklerinin korunmasına bağlıdır. Ne yazık ki küresel elitlerin sınır tanımaz hırs ve hevesleri doğrultusunda oluşturulan dünya düzeninde, dünya nüfusunu azaltmak ve insan neslini yok etmek için projeler üretilmeye devam edilmektedir. Bu kapsamda daha önce nüfus planlaması adı altında yapılan çalışmalar ile alınamayan sonuçlar bugün farklı şekillerde alınmaya çalışılmaktadır.”

“Bioemperyalizm ve Gıda Terörü!” başlıklı bir köşe yazısı da mevcut olan yazar, devam ederken arada “kısırlık”tan bahsediyor, ardından yazısının başlığına geri dönüyor: “sapkın LGBT terör örgütü”.

Prof. Dr. köşe yazarı, “cinsiyet özelliği”, “cinsel kimlik”, “cinsel yönelim” doğuştan gelir diye saydırıp kırk yıllık toplumsal cinsiyete kapıyı baştan kapatınca aslında gerisini tahmin etmek için de hiç öyle “Prof. Dr.” olmaya gerek kalmıyor: “Hal böyle iken bugün gelinen noktada Küresel sermayenin desteği ile her geçen gün biraz daha büyüyen sapkın LGBT yaklaşımı büyük bir tehlike arz etmekte ve insanlığın doğal dengesini bozarak geri dönüşü olmayan bir yola sokmaya çalışmaktadır. İnsan hakları ve özgürlükler kapsamında kişisel tercih olarak basitleştirilmeye çalışılan ve toplumu zehirleyen bu sapkın yaklaşımın karanlık misyonunu kurgulayan bir üst aklın olduğu da unutulmamalıdır.”

Prof. Dr. köşe yazarı duyduğu bütün nefret nakaratlarını saymaya karar vermiş: “Sapkın ideoloji”, “sapkın LGBT terör örgütünün dernekleri”, “fon”, gene “sapkın LGBT terör örgütü”, “propaganda”, “özendirme”, “cinsiyet değiştirme”, tekrar “sapkın LGBT terör örgütü”, “sapkın LGBT bayraktarlığı”, “LGBT’nin gerçek ve kirli yüzü” ve bir kez daha “terör örgütü”.

Yeniden Refah Partisi “siyaset” adı altında nasıl olsa bedava diye nefret söylemi saçabilir ama ben akademisyenim demiyor, duracağı yeri de bilmiyor Elâzığ Sonsöz gazetesinin Fırat Üniversitesi’nden öğretim görevlisi yazarı: “Toplumun temelini oluşturan çocukların, gençlerin ve ailenin korunması için sapkın LGBT terör örgütüne karşı mücadele edilerek bütün dernekleri kapatılmalıdır. Bununla birlikte gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve bu sapkın düşüncenin her türlü faaliyeti yasaklanmalıdır.” 

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor. 


Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları
2024