02/08/2023 | Yazar: Ali Erol

Temmuz gazetelerinden LGBTİ+ düşmanı nefret “köşe”leri Hürriyet, Yeni Şafak, Star, Akit, Milat, Millî Gazete ve yerel basın yazarlarından geldi.

Temmuz gazetelerinden nefret köşeleri: “Şeytani plan”, "Sosyal terör", “LGBT ile mücadelede” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Berrin Simavlıoğlu, Kaos GL

Türkiye’nin AB perspektifiyle AB değerlerini savunduğunu söyleyen Hürriyet yazarı Selvi’ye, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor hatırlatıyor: “LGBTİ+’lara yönelik baskıyı sonlandırın”

Eşcinselliğe “çözüm” olarak “hormon tedavisi, onarım terapisi ve tövbe üçgeni” hangisi tutarsa önerisiyle gelen Yeni Şafak yazarı, transfobik inkârına bahane “insanlığın sonu” nakaratıyla trans kimliklerin gerçekliğine de gene kendi karar versin istiyor.

Yeni Şafak’tan bir diğer köşe yazarı, AKP’li Hamza Dağ’ın dilinden “LGBT sosyal terörizmi” nakaratını tekrarlıyor, mevcut Anayasa’nın bile güvenceye aldığı hak hukuk hürriyetlere karşı “LGBT ile mücadelede” adı altında yasak savunuculuğunu sürdürüyor.

Cinsiyet kimliğini inkâr, transfobik nefrete bahane “dünyanın sonu” nakaratı Star köşe yazarıyla devam ediyor: “Sözde özgürlük, alçaklık, çirkin ve aşağılık olay, şeytani plan...”

Akit yazarlarından hep aynı “LGBT” nakaratı: Nasıl olsa cinsiyetçi ve homofobik ayrımcı dille nefret söyleminin bedava olduğunu bilmenin rahatlığıyla salla saydır dolsun köşeler.

Milat’ın Kocaeli Üniversitesi’nden “stratejist” köşe yazarı, “terör” kokteyline “LGBT” yetmeyince “fetiş” ve “fantezi”si oranında “çıplaklık terörü” başlığı altında sallayıp saydırıyor.

Saadet Partisinin yayın organı Millî Gazete köşe yazarı, AB adayı olduğunu hatırlayan Hükümet’e, “LGBT”ye karşı “Rusya” önerisinde bulunuyor.

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından Temmuz ayı nefret köşelerini Hürriyet, Yeni Şafak, Star, Akit, Milat, Elazığ Hakimiyet, Aydın Ses Gazetesi, Malatya Haber, MalatyaTime, Çağdaş Kocaeli ve Yozgat Merhaba yazarlarından derledik.

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları ve kurumlarını düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz...

“Türkiye’nin AB perspektifiyle AB değerlerini savunan” Hürriyet yazarı Selvi’ye hatırlatma: “LGBTİ+’lara yönelik baskıyı sonlandırın”

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, “İklim değişiyor: Türkiye, AB perspektifine döndü” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsveç’in NATO üyeliği sürecinde, Türkiye’nin, Avrupa Birliği üyeliğini gündeme getirmesini, “benim açımdan sevindirici oldu” sözleriyle karşılıyor: “Ben Türkiye’nin AB perspektifini kaybetmemesini savunan birisiyim. Türkiye’nin, AB değerlerinden uzaklaşmasının yararına inanmıyorum.”

Hürriyet yazarı, “Türkiye, yönünü Avrupa Birliği’ne çevirdiği zaman, bu özgürlükler açısından Türkiye’yi başka bir iklime taşıyor” diyor ve “Özlediğimiz bir iklim” diye de ekliyor.

Türkiye ile AB arasındaki iklimin değişip “baharın geldiğini savunacak kadar” tecrübesiz olmadığını söyleyen Selvi, gerekli “birtakım düzenlemeler”in de farkında olduğunu belirtiyor: “Türkiye’nin yeniden AB perspektifine kavuşması evin içinde de birtakım düzenlemeler yapmamızı gerektirecek. En azından festivallerde sanatçıların konserlerinin iptal edildiği, seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın hapiste tutulmaya devam edildiği bir Türkiye olmaktan çıkarız.”

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ise İsveç'in NATO üyeliği ile Türkiye'nin AB'ye katılımı arasında kurulmaya çalışılan bağı doğru bulmadığını söylerken, “Katılım sürecine dönmek istiyorlarsa ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar” diye de devam ediyor.

Avrupa Parlamentosu Üyeleri, AB adayı Türkiye’ye, “demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve AB yasalarına, ilkelerine ve yükümlülüklerine uyması” gerektiğini hatırlatırken, AP Türkiye Raportörü Amor, Hürriyet yazarı Selvi’nin “birtakım düzenlemeler”ine ek yapıyor: “LGBT aktivistlerine yönelik baskıyı sonlandırın”.

“Katılım sürecine yeniden dönmek istiyorlarsa ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar” diye konuşan Amor, Hürriyet yazarı Selvi’nin anmadıklarını hatırlatıyor: “Yıllardır söylüyorum, jeopolitik duruşunuz AB katılım süreciyle ilgili bir konu değildir. Türkiye ile birçok alanda iş yapabiliriz. Fakat üyelik ilke ve değerlerle ilgili bir konudur. Katılım sürecine yeniden dönmek istiyorlarsa ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar. Kavala'yı, Demirtaş'ı ve HDP'li belediye başkanlarını serbest bırakın, HDP belediye başkanlarına görevlerini iade edin, LGBT aktivistlerine yönelik baskıyı sonlandırın, medya özgürlüğüne karışmayın, medyaya ve sosyal medyaya ceza kesmeyi durdurun. Hepsini biliyorlar, çünkü dünyadaki tüm insan hakları kuruluşları bunları yıllardır söylüyor.”

“LGBT” meselesinin hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih eden Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, homofobik nefret siyasetini üç yıldır aynı nakaratlarla sürdürürken, en son, eşcinsel yönelimin ve cinselliğin sapıklık veya suç olmadığını hatırlamış, “kişinin cinsel tercihi kendisini ilgilendirir” deme gereği duymuştu. Hürriyet yazarı, AKP’nin Anayasa değişikliği girişimiyle ilgili gene en son yaptığı “espri”nin ardından “LGBT sapkınlığı” nakaratına geri dönmüştü: “Ekim ayında Meclis yeni yasama yılına başlayınca ilk gündem maddelerinden biri başörtüsüne anayasal güvence ve LGBT sapkınlığı karşısında aileyle ilgili düzenleme olacak.”

Madem özgürlükler açısından “özlediği iklim” AB değerleri öyleyse Hürriyet yazarı Selvi’nin, “Türkiye, yönünü Avrupa Birliği’ne çevirdiği zaman”, köşe yazılarında LGBTİ+ yurttaşlara yönelik sistematik olarak saçtığı homofobik nefret söylemlerini sürdüremeyeceğini de bildiğini umalım...

Yeni Şafak yazarını homofobik nefret kesmedi transfobik inkârla devam ediyor

LGBTİ+ nefretinde sınır tanımayınca her seferinde çarpıtma ve karalama eşiğini aşmadan rahat edemeyen Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, LGBTİ+’ların Onur Ayı Haziran’da, “Onurunuz yok ki haftanız olsun” başlığı altında “onursuz”, “hasta”, “rahatsız”, “günahkâr” diye saydırmış, inkâr siyasetinin varacağı “çözüm” olarak da “hormon tedavisi, onarım terapisi ve tövbe üçgeni” önermişti.

Yeni Şafak yazarı, Temmuz ayında ise “Trans düşünce yahut insanlığın sonuna doğru” başlığıyla devam ederken, transfobik inkârına bahane olarak bula bula “insanlığın geleceği”, “insanlık için tehlike”, “insanlığın sonu” nakaratlarını buluyor: “Cinsiyetin, cinselliğin, cinsel tercihlerin, ırkın, bedenin, uzvun, hatta insanın “geçiş”i söz konusu burada. Sadece kadınken erkeğe, erkekken kadına geçiş değil burada söz konusu olan. İnsandan köpeğe, zenciden beyaza, engelsizden engelliye, efendiye, köleye, aklınıza ne gelirse bir “geçiş”ten söz ediyorum.”

Dünya Sağlık Örgütü veya Psikiyatri ile Psikoloji’nin cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleriyle ilgili ne söylediğinin Yeni Şafak yazarına fark etmediğini kayda geçirmiştik. Homofobiden transfobiye geçen Yeni Şafak yazarına, eşcinsel insanların kendilerinin ne dediğinin önemi olmadığı gibi trans kimliklerin gerçekliğine de gene kendi karar versin isterken, alan bilgisini de aşikâr etmiş oluyor: “Kadınken erkek olduğunuzda “verili kimlik” olarak “erkek” olmuş olmuyorsunuz. Gelseniz gelseniz “erkek simülasyonu” haline geliyorsunuz ve fakat bu önemsiz. Zira ortada kendinizi ona hizalayacağınız bir hakikat olmayınca ne haline geldiğinizin de bir önemi kalmıyor. Bir kedi yavrusuyla kurduğunuz sahiplenme ilişkisinde kendinize “anne” dediğinizde o kediyi sizin doğurduğunuz sanısını ve/veya sanrısını satın almanız o yüzden gayetle mümkün bir şey haline geliyor trans düşüncede. Bir çocuğu evlatlık edinen iki erkekten birinin kendisini “anne” olarak hissetmesi onu anne yapmıyor. Yapsa yapsa “hastalıklı bir zihne sahip bir birey” yapıyor.”

LGBTİ+’ların Anayasal eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince düşmanlaştıran, homofobik nefret söylemiyle nihayet “dış güçler” ve “terör”le ilişkilendiren nefret siyasetinin “LGBT terörü” söylemine, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “LGBT sosyal terörizmdir” sözleriyle dahil olmuştu. Yeni Şafak’tan bir diğer köşe yazarı (1, 2) Ersin Çelik, “Netflix’in politik tavrına boyun eğecek miyiz?” başlıklı yazısında, RTÜK’ün dijital platformlara “LGBTİ+ yaptırımlarını” alkışlarken, AKP’li Hamza Dağ’ın dilinden “LGBT sosyal terörizmi” nakaratını tekrar ediyor, “Keşke Rusya kadar olabilsek. Çok geç kaldık çok” sözleriyle mevcut Anayasa’nın bile güvenceye aldığı hak hukuk hürriyetlere karşı “LGBT ile mücadelede” adı altında yasak savunuculuğuna devam ediyor.

Transfobik inkâr Star yazarıyla devam ediyor: “Çirkin ve aşağılık olay, şeytani plan...”

Cinsiyet kimliğini inkâr, transfobik nefrete bahane “dünyanın sonu” nakaratı bu kez de Star köşe yazarı Mustafa Sabri Beşer’le devam ediyor: “Bir dünya güzeli de NATO üyesi Hollanda'dan!”

Homofobik nefret söylemi saçmanın bedava olduğunu bilen; LGBTİ+’lara “iç düşman” muamelesi çeken Star köşe yazarı Mustafa Sabri Beşer, seçimlerin ardından, “ümüğünü sıkarız” sözüyle heyecanlanıp “LGBT”lerin ümüğünün sıkılmasını arzuladığını yazmıştı.

Trans bir kadının güzellik yarışmasını kazanmasını, “insanlık düşmanlarının, ahlak düşmanlarının, aile düşmanlarının, maneviyat düşmanlarının bir zaferi” olarak gördüğünü söyleyen Star yazarı, ardından bildik nefret nakaratlarını sayıyor: “Alçaklık”, “LGBT ve benzeri sapkın topluluklar”, “sapık ilişkiler”, “sapkın davranışlar”, “LGBT lobileri”, “adeta bir LGBT ülkesi”, “her türlü rezillik ve sözde özgürlük”, “rezalet”, “şeytani plan”

Hollanda'da yapılan güzellik yarışmasında bir trans kadının Hollanda güzeli seçilmesini “çirkin ve aşağılık olay” olarak tanımlayan Star yazarı Beşer, “bir kültür organizasyonu tarafından 2007 yılında Hollanda'ya davet edildiğimde” diyor ve devam ediyor: “bizatihi şahit olmuştum bu sapkınlıkların etkinliklerine. Dedik ya, Hollanda adeta bir LGBT ülkesine dönüştü.”

Akit yazarlarından hep aynı “LGBT” nakaratı: Nasıl olsa ayrımcı dille homofobik nefret söylemi bedava

Marifeti “LGBT ve feministler gibi şer ve şehvet odakları” nakaratı olan Akit yazarı İlhan Oral, “Artık Ak Parti silkinmelidir” başlıklı Temmuz ayı köşe yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın seçim süreci konuşmalarında, “Ak Parti’ye, cumhur ittifakına LGBT girebilir mi?” diye sormasını, dinleyenlerin “hayır” cevabını hatırlatıyor ama “yetmez” diyor, AKP’li kadın siyasetçilere de “hayır” çekilsin istiyor: “Tayyib Erdoğan, “Ak Parti’ye ve cumhur ittifakına LGBT giremez” diyerek meydan okuyacak, bir nevi taahhütte bulunacak, diğer tarafta Özlem Zengin kapıyı aralayacak ve Ak Parti milletvekili Rümeysa Kadak bombayı patlatacak.”

Nisan ayında yazmaya başlayan, sosyal medya hesabını da Nisan ayı başında açan “Selma Savcı” isimli Yeni Akit’in kadın yazarı, “Ebrar Karakurt, utanıyorum senden! Bir de ayakta mı alkışlayacağız seni...” başlığı altında, nasıl olsa cinsiyetçi ve homofobik ayrımcı dille nefret söyleminin bedava olduğunu bilmenin rahatlığıyla saydırıyor: “Ebrar Karakurt’u nasıl bilirsiniz? Ben açıkçası ahlak yoksunu ve sapkın yaşam tarzıyla bu arkadaşı tanıyorum… kız arkadaşlarıyla gayri ahlaki pozlar, sapkın, sapkın yaşam tarzı, yaşadığı rezil hayat, rezil sporcu müsveddesi, LGBT ve çanak tutan sapkın davranışlar, sapkın örgüt, sapkınlık...”

Akit’in spor köşe yazarı Ahmet Gülümseyen, en son, “cinsiyet sapkınlığı”, “eşcinsel sapkınlıkları” diye yasakçı Katar’ı alkışlıyordu; “spor” yazarı diye cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratları değişecek mi, “Voleybol üzerinden LGBT desteği, İslam karşıtlığı!..” başlığıyla devam ediyor: “ay-yıldızlı forma altında LGBT gibi sapkın anlayışın temsilcileri (sosyal medya hesapları, saç rengi, dövmelerinden bunu anlamak mümkün)... Spor aracılığıyla toplumda oluşturulmaya çalışılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altındaki ‘cinsiyetsizlik’ sapkınlığı... A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın sapkın oyuncusu...”

İbne sevici CHP'den bir destek daha! Şişli Belediyesi eşcinsel azgınları konuşturduğu bir video yayımladı”, “O dernekler terör örgütü kapsamına alınmalı” gibi (1, 2, 3) “haber”lerinden hatırladığımız, sanki yaptığı nefret haberlerinde yeterince cinsiyetçi ve homofobik söylem saçmıyormuş gibi “köşe” yazarlığına da başlayan Akit’ten Taha Emre Özdemir, “Eşcinsel voleybolcu Ebrar, travesti doktor Toprak...Memleketimize ne yapmaya çalışıyorlar?” başlıklı yazısına, “Akit'i linç etmek için” sıraya girildiğinden, “Ebrar Karakurt'un sapkın yaşamının konu edildiği haber üzerinden Akit Medya Grubu, “kadın düşmanı”, olmakla suçlanırken, “bayrak düşmanlığıyla” bile itham edildi”ğinden yakınırken gene bildiğini okuyor ve “Ebrar Karakurt'un sapkın yaşamı” nakaratlarıyla başlıyor. A Milli Kadın Voleybol Takımının Dünya Şampiyonluğu getirmesinden olsa gerek, geçerken araya, “Ebrar Karakurt'un eşcinselliği bir hastalıktır. Kimsenin de kimseyi hastalığından dolayı yargılamaya hakkı yoktur” gibi bildiği önyargısına yetmez bir parça atsa da homofobik nefret ayarlarına çabuk dönüyor: “Ecdadımızın imanla kazanıp bizlere miras bıraktığı bu topraklarda hasta ruhlu bireylerin yüce Kur'an'da kesin bir dille lanetlendiği yaşam tarzını normalleştiremeyeceksiniz.”

Akit’in eski muhabiri yeni köşe yazarı, “hasta ruhlu, ibne, lezbiyen, travesti, LGBT’li sapkın, LGBT lobisi, eşcinsel voleybolcu, travesti doktor” saydırıp ayrımcılık ve nefret suçu bedava devam ederken mevcut Anayasa’nın bile güvenceye aldığı hak hukuk hürriyet tanımazlıkta mevzuat ve de realiteyle mantık bağını iyice koparıyor: “Yargıdan skandal kararlar! LGBT'li sapkın doktor görevini sürdürecek... İzmir’deki sözde Onur Yürüyüşü’ne ilişkin valiliğin yasak kararı da mahkeme tarafından bozuldu. Anlaşılan o ki, Küresel LGBT lobisi mahkeme salonlarımıza kadar nüfuz etti... Seçimler öncesinde ahlaki erozyona karşı mücadele sözü veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atacağı adımları da bir an önce görmek istiyoruz.”

“LGBT gibi sapkın”, “küresel LGBT lobisi”, “kadın kadına sapkın ilişkiler”, “sapkın-lezbiyen”, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altındaki ‘cinsiyetsizlik’ sapkınlığı”, “eşcinsel sapkın ilişki” ise Akit yazarı Yaşar Değirmenci’nin, “Voleybolcu kızlar iyi de ayrı okul isteyenler kötü mü?” başlığı altında sıraladığı cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratları oldu.

Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu, “Eşcinsellik bir yana, pedofiliye de başladılar!” başlıklı yazısında, “Eşcinsellik propagandasını öyle boyutlara getirdiler ki.. Eşcinsellik, adeta olağanlaştırıldı, nerede ise bir “tercih, bir hak” gibi gösterilme aşamasına geldi..” diyor; “Şimdi sıra pedofiliye gelmiş.. Pedofilinin/ küçük yaşta çocuklara tecavüzün meşrulaştırılmasına gelmiş... Pedofiliyi de.. Eşcinselliği de meşrulaştıran filmlerin, anlatımların tümü engellenmelidir..” satırlarıyla nefret siyasetine ve karalamaya devam ediyor.

Milat’ın Kocaeli Üniversitesi’nden “stratejist” köşe yazarından “terör” kokteyli

Kendisini “stratejist” ve Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Milat Gazetesi Yazarı olarak tanıtan Galip İlhaner, “Çıplaklık terörü” başlıklı Temmuz ayı yazısında “terör” terimin cılkını çıkarmayı “strateji” bellemiş: “Çıplaklık, vücudunu ahlaksızca sergilemek-satmak toplumsal ahlakın korunması için mücadele edilmesi gereken bir terör faaliyetidir, ahlaksızlık terörüdür.”

12 Eylül öncesinde devletin resmî ideolojisi herkese her ifadeye “anarşi” yaftasını yapıştırırdı, 12 Eylül askeri darbesinin ardından “anarşi” nakaratı terk edilirken, '80'lerle birlikte sadece Türkiye’de değil küresel ölçekte siyasi iktidarlar “terör” nakaratını dolaşıma sokmuşlardı. Günümüzde ise nihayet ille yandaş olması gerekmeyen yerli ve millî nefret medyası da “sapkın” söylemi kesmeyince “köşe yazısı” ve de “habercilik” adı altında içlerindeki hak hukuk hürriyet tanımaz LGBTİ+ düşmanlığını “LGBT terörü” seviyesine kadar vardırdılar. Milat’ın “stratejist” köşe yazarı da herhâlde “fetiş” ve “fantezi”si oranında “çıplaklık terörü” başlığı altında sallayıp saydırıyor: “Metrolar, toplu taşıma araçları, parklar, caddeler, yatak odasına çevrilmek üzere. Ahlaksızlıklarını bir pandemi virüsü gibi yaymaya çalışıyorlar. Ahlaksızlık, çıplaklık virüsü kanser virüsü gibi yayılıyor.”

Milat’ın, Kocaeli Üniversitesi’nden köşe yazarı hızını alamıyor: “Devlet ailelerle korunur. Aile devletin küçültülmüş halidir. Devlet ailenin genişletilmiş, büyümüş halidir. Çocuklarımızı uyuşturucu maddelerden, LGBT sapkınlığından, çıplaklık teröründen, bütün terör (PKK, FETÖ, ZİNA, ÇTÖ, LGBT, DEAŞ, DHKP-C, …) örgütlerinden korumalıyız. Resmen bir çıplaklık terörü ile karşı karşıyayız.”

Millî Gazete yazarı, AB adayı olduğunu hatırlayan Hükümet’e, “LGBT”ye karşı Rusya’yı öneriyor

““Sosyal afetler, fuhuş, lgbt”den “ateist, terörist, eşcinsel”e nefret söylemi saçmaya devam” ile “Herkesin Cumhurbaşkanı olun ama İstanbul Sözleşmesi’yle eşcinselliği korumayın!” kayıtlarından hatırlayacağımız Millî Gazete yazarı Bahaddin Elçi, niye değişsin...

“Ailemizi Nasıl Koruyabiliriz?” başlıklı köşe yazılarının ilkinde, cevabı baştan hazır: “Rabbimiz; ailenin/neslin/iffetin korunması için hangi hükümleri koymuşsa onları hayata geçirerek/uygulayarak ailemizi koruyabiliriz. Yoksa AB hatırına zina, LGBT vb. günahları/haramları birer hak ve özgürlük sayarak, ailemizi koruyamayız; bilakis ailemizi kendi ellerimizle yıkarız.”

Millî Gazete yazarı Elçi, ikinci yazısına, “sapkınlık”, “sapkın ideoloji” nakaratlarıyla başlıyor. “Şeytan”dan “Siyonizm”e geçerken araya parça gene “LGBT”yi atıyor: “Şeytanın hedeflerinden birisi de neslin ifsadıdır. Bunun için nikâhsız ilişkiler/zinaya, fuhşa/her türlü ahlaksızlığa, LGBT’ye, cinsiyetsizliğe, eşcinselliğe çağırır, insanın yaratılışını/fıtratını değiştirmeyi/genleriyle oynanmasını emreder.” Devamında “LGBT”yi “fuhuş” olarak kodlamayı tekrar ediyor.

Saadet Partisinin yayın organı Millî Gazete köşe yazarı Bahaddin Elçi, “Devlet aileyi AB uyumu/ıslah adına ifsad ederse, devlete karşı aile nasıl korunabilecek?” diye soruyor ve hükümete “cevap” olarak Rusya’yı örnek gösteriyor: “Geçmişte “komünist” dediğimiz Rusya bile “aileyi koruma” adına önemli tedbirler alıyor. LGBT ameliyatları, yasaklı. Bizdeyse, cinsiyet değiştirme operasyonlarının pahalı bedellerini SGK ödemektedir?! “Kahrolsun komünistler”?! Bizde LGBT dernekleri, otelleri, gösterileri hak?!”

Yerel basından Temmuz ayı nefret köşeleri

Twitter’da “takipçi” sayısı ile “takip edilen” sayısı aynı olan Elazığ Hakimiyet yazarı Hanifi Yavaş, paylaşımında, “LBGT.” diyor, “Sapkın ideolojinin genel adı.” diyor, “Eşcinsellik,hormonal bir hastalıkmı yoksa sapkın bir tercihmi?” diye soruyor, soru eklerinin ayrı yazılacağını bilmiyor ama köşe yazısına “Eşcinsellik Hastalık değil Sapkınlıktır” başlığı atmasını biliyor: “...eşcinselliğin bilimsel hiç bir temelide yoktur... bu sapkın ideoloji, bireyi,aileyi ve toplumu yok edip başka bir boyuta dönüştürüp yok etmeye çalışmaktadır. Terörden daha tehlikeli olan bu sapkınlığa karşı, başta devletimiz olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar ile bireyler hep birlikte mücadele etmelidir.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile üye olmak için resmen aday olduğu Avrupa Birliği’ni (AB) “dış güç” gibi gösteren kopyala-yapıştır medya köşeleri kervanından Aydın Ses Gazetesi yazarı Mesut Mezkit, “LGBT’nin arkasındaki güç”ün bu kez de, “Vahşi Kapitalizm” olduğuna karar kılmış. “Gayrimenkul Değerleme Uzmanı” olan Aydın Ses Gazetesi köşe yazarı Dr. Mezkit’i, “Aydın Ses Gazetesi yazarı da öğrenmiş numarayı, LGBTİ+’lara söylediklerim “fikir hürriyeti” olsun ama “nefret söylemi” demek “fişleme” sayılsın istiyor” ile hatırlayalım ve kopyala-yapıştır kolajından birkaç nakaratına bakalım: “LGBT lobisi, Müslüman Türk aile yapısını bozmak, lgbt’ci, Büyük Aile Platformu...”

Malatya Haber yazarı Murat Karakoç, “Malatya'da LGBT Öğretim Görevlisi Skandalı!” başlıklı yazısına, “Daha önce bir takım şer odaklarının ve tetikçilerin saldırısına maruz kalan Malatya Turgut Özal Üniversitesi yeni bir skandala imza atmak üzere” diye başlıyor ardından “LGBT bir genci torpille üniversiteye öğretim görevlisi yapmak istiyorlar” diye devam ediyor. Malatya Haber yazarının “skandal” dediği, ara başlıktan öğrendiğimize göre meğer “LGBT öğretim görevlisinin ders verecek” olmasıymış derken, bilmeyenler için “LGBT” tarifi yapan Karakoç’tan bildik ve bıktırıcı nakaratlar geliyor: “Eşcinsellik diye bilinen Türk Aile yapısını tehdit eden bu sapkın akımın son yıllarda ne düzeye ulaştığını ana akım medya ve çeşitli metropol şehirlerde yaptıkları eylemler ve yürüyüşler ile tanıklık etmişsinizdir.”

Malatya’yı, “İnönü Üniversitesi’nde LGBTİ paneline Rektörlük yasağı!” haberiyle hatırlayıp, Karakoç’un, “Son Kez Rektör Prof. Dr. Recep Bentli’yi uyarıyorum” dediği, Malatya Turgut Özel Üniversitesi’ne geçelim: “Kimin için, kimlerden talimat aldığınızı biliyorum. Bu LGBT şahıs şayet olurda üniversitenizde öğretim görevlisi olursa sadece ben değil yüzlerce medya’nın eleştiri oklarını üzerinize çekersiniz. Çok büyük skandal gelişmelere yol açarsınız.”

Malatya Haber yazarının, çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı suçuna çağırdığı Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli ise “LGBT Öğretim Görevlisi” konusuyla ilgili “açıklama” yapmış: “Böyle bir konudan haberinin olmadığını şahsın cinsiyet eğilimi konusunda kendilerini uyardığımız için teşekkür edip şunları ekledi. “Önemli bir konu biz kurumumuz ve memleketimizden sorumlu bir yönetici olarak bu işi araştırmak için ilgili arkadaşlarımıza talimat verdik. Takdir edersiniz ki son imza benim elimde. Ben onay vermeden sınavdan geçse bile iş başı yapamaz. Bende bu konuyu bekletmeye aldım. Böyle bir şeye asla taviz vermem” dedi.”

Malatya yerel basınından bir diğer adres, MalatyaTime Haber isimli site yazarı Sümeyye Alagöz, “‘Trans’ Bireyler mi, ‘Trans’ Toplum mu?” başlıklı köşe yazısında, Osmanlı’yı yıkıma götürenin “hoşgörü” olduğunu söylüyor, sonra da transfobik “görü”sünü paylaşarak cinsiyetçi çapını ortaya koyuyor: “Herkesin eşit olduğu bir düzen adil bir düzen olmuyorsa, koşulsuz herkese duyulan hoşgörü ve saygıda bizi doğru bir kapıya çıkarmıyor maalesef.”

“Malumunuz tüm dünyanın popüler gündemlerinden olan ‘trans bireylere saygı ve hoşgörü’ konusu aslında anlatıldığı gibi bir kesime duyulması gereken saygıdan ziyade farklı amaçları olan çok tehlikeli bir boyuta gelmiş ve maalesef toplumun en savunmasız kesimi olan çocukları hedef almaya başlamıştır. Daha önceleri yetişkin her birey kendi cinsiyet tercihini belirleyebilir düşüncesi zamanla toplumlar nezdinde kabul görmeye başlayınca veya bu duruma gösterilen tepkinin dozu düşmeye başlayınca bu düşünceyi yaymak isteyenler bu sefer ikinci planlarını devreye koydu.”

Çağdaş Kocaeli gazetesi yazarı Nurettin Kolaylı, “Kocaeli’nin “Aranan Adamı”?” başlığı altında, önce, AKP’li Fikri Işık’a uzun uzun güzelleme çekiyor, hal böyleyken köşe yazısının başlığındaki “aranan adam”ı ne diye tırnak içine alıyor, yetmezmiş gibi bir sde sonuna ne diye soru işareti ekliyor anlaşılmadan, “Çıplaklık ve LGBT..” ara başlığıyla devam ediyor. Çağdaş Kocaeli yazarı, Milat’ın Kocaeli Üniversitesi’nden “stratejist” köşe yazarının “çıplaklık terörü” yazısından mı görmüş yoksa nerden ne diye icap ettiyse, “Son yıllarda çıplaklığın “moda” olarak ülkemizi sarmaladığını görüyoruz” diye başlıyor, ben de sallar, memleketin riya ahlakının bildik nakaratlarıyla ben de saydırırım diyor: ““Türk ahlak yapısını” bozmak için”, “ahlakî yıkım projesi”, “LGBT, moda, çıplaklık, cinsellik”, “LGBT üzerinden Türk ailesini ortadan kaldırmak”, “adına “Onur yürüyüşü” dedikleri onursuz yaşam biçimi”, “alkol”, “sapkınlık”

Yozgat Merhaba gazetesi yazarı Prof. Dr. Hasan Okuyucu, aynı zamanda, Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesinde Akademisyen imiş. “Yaşadığımız Günler” başlıklı bir ekranlık köşe yazısının iki katı büyüklüğünde pek neşeli bir fotoğrafıyla açılıyor akademisyen köşe yazarının yazısı: “Eşcinsellik yaradan tarafından yasaklanan hatta lanetlenen bir yaşam tarzıdır. Tarih boyunca zaman zaman artış göstermiştir. Lut kavminin yok olmasının sebebi olarak, insan neslini tehlikeye atacak boyutta erkek-erkeğe cinsel ilişkinin ve diğer zulümlerin yaygınlaşması olarak haber verilir Kuranı kerimde.” Akademisyen köşe yazarı pek bilimsel tespit ve tasvirlerle devam ederken devletini tedbire davet ediyor: “Dünya genelinde yaygınlaşan ancak dinimizde haram olan daha önceki zamanlarda toplumları felakete sürükleyen eşcinsellik ile ilgili olarak devletin adım atması ve halkını koruması beklenir.”

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.



Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları
İstihdam