30/05/2021 | Yazar: Yıldız Tar

TTB’nin de üyesi olduğu Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu’nun LGBTİ+ sansürünü TTB Başkanı Fincancı’ya sorduk.

Şebnem Korur Fincancı ile LGBTİ+ sansürü üzerine: Bizlerin bu konuda daha deneyimli olması gerekiyordu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı



Aralık 2020’de, Ticaret Bakanlığı’nın e-ticaret sitelerinde “LGBT ve gökkuşağı temalı ürünlere” +18 uyarısı koyulması şartı getirdiğini okuduk haberlerden. Karar, 11 Kasım 2020’de Bakanlığın Reklam Kurulu tarafından alınmıştı. Bu kararla, "LGBT", "Love is Love" (Aşk aşktır), "Pride" (Onur), “Peace” (Barış), "LGBT Power" (LGBT Gücü), "Equality” (Eşitlik), Bisexual (Biseksüel), Freedom (Özgürlük), Lesbian (Lezbiyen), Gay (Gey) yazan ürünler ve gökkuşağı temalı ürünlerin e-ticaret sitelerindeki reklamlarına durdurma cezası verdi. Ceza getirilen ürünler plaj havlusu, kupa bardak, tişört ve telefon kılıfları.

Bakanlığın Reklam Kurulu’nda Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve Yükseköğretim Kurulu’ndan temsilciler de yer alıyor ve bakanlık ısrarla kararın oybirliğiyle alındığını söylüyordu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, SPoD LGBTİ+ ile görüşerek bu uygulamayı Ticaret Bakanlığı’na sordu. Kaos GL ise 15 Aralık 2020’de bakanlığa yapılan bilgi edinme başvurusu yaptı. Her iki başvuruya gelen yanıtlarda da hem kararın oybirliğiyle alındığı hem de gerekçeli kararda açıkça reklamlarda “LGBT” ifadelerine yer verilmesinin kendisinin +18 ibaresi konulmasını gerektirdiği yazıyordu.

O arada TTB, 30 Mart’ta bir açıklama yaptı. TTB, açıklamasında “tüm cinsel yönelimlere yönelik” ifadesi kullanılarak herhangi bir ayrımcılığa mahal verilmemesi sağlanmaya çalışıldığını, cinsellik ve erotizmin varlığı ve yokluğuna göre “18+” değerlendirmesi yapıldığını, bu konuda da herhangi bir ayrım üzerinden değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını” öne sürdü. TTB açıklamasında, “Alınan karar doğrultusunda bu ürünlerin cinsellik ve erotizm içermeyenlerinin reklam ve tanıtımına ilişkin bir sorun bulunmadığı, bu ürünlerin “18+” olarak tanıtım yapmasının gerekli olmadığı açıktır. Kararın gökkuşağı kullanımının yasaklanması şeklinde değerlendirilmesi üzüntü vericidir ve birliğimiz yaklaşımı ile de bağdaşmamaktadır” dese de hem Kaboğlu’nun soru önergesine verilen yanıtta hem de Kaos GL’nin bilgi edinme başvurusuna verilen yanıtta açıkça “reklamlarda “lgbt” ibarelerine yer verilmesine rağmen herhangi bir uyarıya yer verilmeden satışa sunulduğu” ifadeleri yer alıyordu. Konuya dair Reklam Kurulu üyesi diğer kurumlardan ise kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadı.

Bütün bu yaşananları, kararın nasıl alındığını, oybirliği olup olmadığını TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya sorduk. Fincancı, kararın oybirliğiyle alındığını kabul ederken, “Bu tür hataların yapılmaması, yapıldığında da bir daha olmaması için neler yapabileceğimizi değerlendirmek gerekiyor” dedi ve ekledi:

“Bu kararın tamamı okunduğunda, yaklaşım değerlendirildiğinde önceden planladıkları ortaya çıkıyor. Sonuçta insanların cinsel yönelimlerini, cinsiyet kimliklerini poşete sokma kararı almışlar. Hatta bunları cezalandırma kararı da almışlar. Sonuçta bizim açımızdan bu o dönem çok fark edilmemiş gibi duruyor. Deneyim olmayınca bir de bu konuda… Gerçekten bizlerin de bu konuda daha deneyimli olması gerekiyordu.”

Fincancı, bundan sonra ne yapacaklarına, LGBTİ+ hekimlere ve hastalara ayrımcılığa ilişkin sorularımızı da yanıtladı. LGBTİ+ hekimlere ayrımcılığa karşı örgütlenme çağrısı yaptı, TTB’nin cinsiyet uyum süreçlerine dair hekimlere yönelik rehber hazırlayacağını müjdeledi, interseks çocuklara zorunlu cerrahi müdahalelere karşı daha çok çalışmak gerektiğini söyledi ve “onarım terapilerinin” etik ihlal olduğunu vurguladı…

“Oybirliği doğru, bu bize bir ders oldu diyelim”

Ticaret Bakanlığı meselesiyle başlayalım. Süreç nasıl ilerledi ve Bakanlığın dediği gibi gerçekten de oy birliğiyle alınan bir karar mıydı bu?

Bakanlığın dediği oybirliği doğru gerçekten. Fakat anladığımız kadarıyla kararın bir bütünlük içerisinde paylaşımı söz konusu değil. Biliyorsunuz bir süredir bu toplantılar Zoom üzerinden yapılıyor. Yüz yüze toplantılar yapılamıyor. Dolayısıyla özellikle temsilcimizin aktardıkları çerçevesinde; dosyaların tamamını görmek, alınan kararları bütünlüklü değerlendirmek konusunda sınırlılıklar olduğunu biliyoruz. Öyle olunca alınmış olan karar da sadece cinsellikle ilgili, erotizm içeren ürünlere +18 konulmasına dair bir düzenleme gibi algılanıyor o toplantıda. Fakat sonra görüyoruz ki sizin de belirttiğiniz gibi gökkuşağı temalı ürünler +18 uyarısı konulması gereken ürünler kapsamında değerlendirilmiş. Tabi biz Türk Tabipleri Birliği olarak bu süreci önemsedik ve süreci açıklamaya çalışan bir haber de yaptık. Çünkü bizler için çok üzücü.

Heteroseksist koşullarda yaşıyoruz. Homofobinin toplumda ne kadar derin olduğunu biliyoruz ve özellikle de sağlık alanında hekimlerin her türden ayrımcılığa karşı tutum alması gerektiğine ilişkin somut tutum belgelerimiz var. Örneğin Dünya Tabipleri Birliği’nin Cenevre Bildirgesi’nin tarihi çok eskiye dayanır. Ama 2006 yılında bir güncelleme yapıldı, cinsiyetle sınırlı olan ayrımcılık ifadesine cinsel yönelim de dahil edildi. Özellikle hekimler arasında da heteroseksist toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı yaklaşımların yaygın olduğu bilindiği için bunu vurgulama ihtiyacı hissedilmiştir alanda. Dolayısıyla Türk Tabipleri Birliği de bu homofobik, transfobik yaklaşımlara karşı her zaman tutum alma çabası içinde olmuştur.

LGBTİ+ insanlarımızın nasıl sorunlar yaşadığını yakından bilen, bu sorunları aşmak için çalışmalar yürüten bir meslek örgütü olarak bu karar meselesi zorlayıcı oldu doğrusu. Temsilcimiz de kararın bu içerikte olduğunun bilinmesi halinde şerh koyacağını belirtmiştir. “Başta zaten sorunlu bir karar, aslında şerh koymayı düşündüm ama bu şerh koyduğumuzda cezalar yağacaktı ve bu cezaları önleyecek bir yol olabilir” diye de paylaşmıştı ayrıca. Tabii baştan şerh konulması gerekiyormuş. Bakanlıkların bu tür yaklaşımlarının çok da dürüst olmadığını, bu konularda nasıl fobik bir yaklaşım içerisinde olduklarını, heteroseksist olduklarını biliyoruz. Bu meselede de bunu bilerek, ona uygun bir tutum almak gerekiyormuş. Bu bize bir ders oldu diyelim.

Toplantı sırasında gerekçeli kararın tamamı sizlerle paylaşılmadan mı imza verildi bu durumda? Yoksa bakanlığın Kaboğlu’nun soru önergesine ve Kaos GL’nin bilgi edinme başvurusuna verdiği gerekçeli kararı bilerek mi imza verildi?

Temsilcimizin bize aktardığı kadarıyla gerekçeli kararın tamamı Zoom toplantısında paylaşılmamış. Konu tartışılıyor, özellikle LGBTİ+ ürünler değil cinsellik ve erotizm içeren ürünlere +18 konulması ifade ediliyor tartışmalarda. Ama sonra görüyoruz ki buna LGBTİ+ ürünler de dahil ediliyorlar herhangi bir cinsellik ya da erotizm içermiyor olmalarına rağmen. Ama tabii biz ayrıntısını bilmiyoruz. Bize aktarılan budur.

“Gerçekten bizlerin de bu konuda deneyimli olması gerekiyordu”

Okuyucularımıza da hatırlatmak iyi olabilir. Sansürlenen ürünler havlu, kupa gibi ürünlerdi. Bir yandan da cezaların yağması ihtimalinden bahsettiniz. Bakanlıkla bir tür pazarlık mı ilerledi? Bakanlığın kafasında böyle bir plan vardı da toplantıda mı paylaştı? Bu sorular bir yandan da Ticaret Bakanlığı’nın bu tutumunu sürdüreceğine dair endişe de yaratıyor.

Anladığım kadarıyla zaten önceden planladıkları bir yol bu. Bu kararın tamamı okunduğunda, yaklaşım değerlendirildiğinde önceden planladıkları ortaya çıkıyor. Sonuçta insanların cinsel yönelimlerini, cinsiyet kimliklerini poşete sokma kararı almışlar. Hatta bunları cezalandırma kararı da almışlar. Sonuçta bizim açımızdan bu o dönem çok fark edilmemiş gibi duruyor. Deneyim olmayınca bir de bu konuda… Gerçekten bizlerin de bu konuda deneyimli olması gerekiyordu. Belki bu alandan, kimlikleriyle orada olan meslektaşlarımızın görev üstlenmesi ve onların satır aralarındaki bizlerin görmekte zorlanacağı bazı ayrıntıları görmesi sağlanabilir. Çünkü gerçekten atlayabiliriz bunları. Doğrudan deneyimi yaşayan, zorlanan, dışlanan, heteroseksist baskının öznesi olan insanların çok daha hızla bunları fark edebileceğini, görebileceğini düşünüyorum ben doğrusunu söylemek gerekirse. Bizlerin de öğrenmesi açısından Türk Tabipleri Birliği’nde bu konuda çalışmalar yapılması, meslektaşlarımızla birlikte çalışmak ve onların bu konularda sorumluluk alması ne kadar iyi olur. Geçtiğimiz günlerde asistan hekim grubunda tartıştılar ve hepimiz de öğrendik bir yandan da. Böyle bir yanı da var. Heteroseksist yaklaşımla bir biçimde kirleniyoruz hep beraber. Biz öyle hissetmesek de, fark etmeden kirleniyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine bakışta da zaman zaman böyle yaklaşımlar olabiliyor. Feministlerden öğreniyoruz.

Ticaret Bakanlığı’nın bu kararının altında TTB’nin yanı sıra TBB ve TEB’in de imzası var. Ama TBB ve TEB’ten henüz kamuoyuna bir açıklama gelmiş değil. TTB de açıklamasında “bu sürecin böyle yorumlanarak uygulanmasından üzüntü duyduğunu” belirtmişti. Ama diğer yandan Bakanlık, yanıtlarında ısrarla bu kararın aceleyle alınmadığını, bir ay boyunca tartışıldığını söyledi. Bu tartışma TTB içine yansıdı mı? Bu bir ayda LGBTİ+ örgütleriyle temas kurma gibi bir fikir geldi mi aklınıza?

Böyle bir bilgi var ama tabii biliyorsunuz bizim bundan haberdar olmamız TTB seçimlerinin olmasının ardından oldu Ekim başında. Onun öncesindeki yönetimin bundan haberdar olması, tartışıp tartışmaması konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Bakanlıklarda Reklam Kurulu gibi birtakım çalışma grupları var. TTB’den temsilciler de yer alıyor bu gruplarda. Tıpta Uzmanlık Kurulu gibi kurallardan bahsediyorum. Bu tür tartışmalar öncesi dosyaların o kurul temsilcisine iletilmesi gerekiyor. Ama genellikle Bakanlık, kurul temsilcisine son dakikada iletiyor. O yüzden kurum temsilcisi bu konuları önceki Merkez Konseyimizle paylaşabildi mi bilmiyorum. Biz seçim sonrası karardan haberdar olduk. O yüzden bilemiyoruz böyle bir temas kuruldu mu bilemiyoruz. Belli ki kurulmamış, bir tartışma ortamı olmamış. O yüzden son dakikada dosyaların iletilmesi sebebiyle böyle bir imkan olmamış olabilir. Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda benzer bir durum yaşandı. Bakanlık burada da dosyaları paylaşmamış ya da son dakikada paylaşmış olabilir. Ama tabii bilemiyoruz.

“Bu tür hataların yapılmaması, yapıldığında da bir daha olmaması için neler yapabileceğimizi değerlendirmek gerekiyor”

Bakanlık aslında hiçbir zaman şaşırtmıyor ama TTB’nin imzasının o kararın altında olduğunu görmek şaşırtıcıydı. Siz nasıl karşıladınız TTB içerisinde? Yaklaşık altı ay geçti kararın üzerinden. Bu süreçte TTB içerisinde bu kararı nasıl tartıştınız?

TTB ötesinde ben öncelikle gerçekten çok ciddi anlamda bir sarsıntı yaşadım. İnsan hakları mücadelesi içinde bir insanım ve adli tıp uzmanıyım. Dolayısıyla LGBTİ+ insanların ne kadar zorluk yaşadıklarını, sağlık ortamında ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını ve sağlık alanında pek çok konuda merdiven altına mecbur kaldıkları için yaşadıkları sorunları da görünür kılma işini yürütüyorum bir yandan. Dolayısıyla tüm bu zorluklara karşı uğraşırken bir anda bir zorluk da biz ortaya koymuşuz duygusu çok sarsıcıydı. Merkez Konseyi’nde de benzer bir tartışma oldu. “Bunu biz nasıl yaparız? Ne yapacağız? Nasıl konuşacağız? Nasıl değerlendireceğiz?” şeklinde tartışmalar oldu.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dair çalışmaları daha zenginleştirmek gerektiği ve aslında bu konudaki bilgi ve deneyimi arttırmaya ihtiyacımız olduğu konuşuldu. Bu tür hataların yapılmaması gerekiyor mutlaka ama yapıldığında da bunun için özür dileme becerisini kullanmak gerekiyor, üzüntü duyduğumuzu paylaşmak gerekiyor ve bundan sonrasında yapılmaması için neler yapabileceğimizi değerlendirmek gerekiyor. O süreçte örneğin özellikle de pandeminin birinci yılı dolayısıyla düzenlediğimiz uluslararası konferansa sizleri de davet ettik. Bunların bizim camiamızda da konuşulabilir ve tartışılabilir olması için ortamları zenginleştirme çabası… Onun dışındaki çalışmalarda da benzer şekilde yeni birtakım adımlar atmak, belki bu konuda bir çalışma grubu ya da kol oluşturmak iyi olabilir. Özellikle de kendini gizlemek zorunda kalan, çok büyük bir zorluk yaşayan, bunun ağırlığını üzerinde taşıyan, ayrımcılığa maruz kalma, tacize, şiddete maruz kalma konusunda sorunlar yaşayan meslektaşlarımızla çalışma yapma konuşuldu ve bu konuda kararlar alındı elbette.

Davet ettiğiniz TTB konferansında sunumum önemli bir kısmını Ticaret Bakanlığa ayırmıştım ve sizle o zaman da konuşabilmiştik ama diğer konulara geçmeden bu konuyla ilgili bundan sonra neler yapmayı planladığınızı sormak isterim. Bakanlık nezdinde girişimleriniz olacak mı? Böyle bir yöntemi de düşündünüz mü? Bu sansürün ardından Boğaziçi’nde, 8 Mart’larda ve nerdeyse her eylemde gökkuşağı bayraklarına polisin saldırması, yasadışı olmamasına rağmen “Yasadışı” denerek saldırıldığı bir sürece doğru evrildik. İster istemez aralarında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. O sebeple bu karara karşı spesifik olarak bir girişim planlıyor musunuz yakın dönemde?

O konuda nasıl bir spesifik girişim yapılabilir? Böyle bir olanak var mıdır? Çünkü ne yazık ki temsilcimizin de altına imza attığı bir karar var. Bu karara karşı TTB olarak dava mı açılabilir örneğin? Ya da bu kararın uygun olmadığına ilişkin bir açıklama yeterli değil. Belki siz bu konuda daha fazla deneyime sahip olduğunuz için yol gösterici bir öneride bulunabilirsiniz.

Belki de avukatlarla konuşup nasıl telafi edileceğine bakmak lazım…

Bu konuda deneyimli avukatlarla konuşmaya ihtiyaç var aslında. TTB’nin Hukuk Bürosu ile de konuşuruz ama özellikle bu konuda çalışan avukatlarla bir toplantı yapabiliriz ve onların önerileriyle böyle bir çalışma yapabiliriz. Çok teşekkür ederim çaresizlik duygumuzu ortadan kaldırdığınız için.

“LGBTİ+ meslektaşlarımızı örgütlemek için de meslek örgütünün önemini anlatabilme becerisi geliştirmeliyiz”

Belki bu söyleşi de bu meselenin hayırlı bir yere evrilmesine olanak sağlar. Biraz genel meselelere geçmek istiyorum. Sizin de bahsettiğiniz üzere geçtiğimiz günler asistan hekim kolunuz bir rapor yayınladı ve LGBTİ+ genç hekimlerin ayrımcılıkla karşılaştığını söyledi. Buna karşı TTB olarak neler yapacaksınız?

TTB’nin mutfağını aslında kollar oluşturur. Çalışmalar kollar aracılığıyla yürütülür. Bu kollar da odalardaki komisyonlardan gelen temsilcilerden oluşur. Dolayısıyla odalarla birlikte adım atmak gerekiyor. Asistan hekim çalıştayı ve çalıştayda asistan hekimlerin almış olduğu karar çok kıymetli. Bu konuda çalışma yapılması çok önemli. Şimdi odalarda komisyon oluşturmak gerekiyor. Bildiğim kadarıyla Ankara Tabip Odası’nda daha önce çalışmalar yapılmış. Ama ilerleyememiş. Şöyle bir sorunumuz var: Böylesine heteroseksizmle karşı karşıya kalan insanlar meslek örgütüne de çekinik yaklaşıyor, meslek örgütünde de ayrımcılığa maruz kalabileceği kaygısı taşıyor. O nedenle az önce hukuki boyutta konuştuğumuz gibi örgütlenme alanında da LGBTİ+ örgütlenmeleri ile birlikte çalışıp, oradan doğru komisyonları oluşturmak kıymetli olabilir. Mutlaka bir çalışma olması gerekiyor, mutlaka arkadaşlarımızın deneyimlerini paylaşabileceği ortamlar hazırlamamız gerekiyor. Ama kaygılarını gidererek bu çalışmaları yapacağız. Bu kaygıları gidermede de LGBTİ+ örgütleriyle işbirliği önemli bir noktada duruyor. Bu söyleşi de araçlardan biri olabilir meslektaşlarımıza bir çağrı yapma açısından. Şöyle bir yanı da var tabii, Türkiye’de örgüt deyince suç anlaşılıyor ve örgütlenmek de sanki bir suç işleniyormuş duygusu yarattığı için insanlar örgüt dediğimizde arkalarına bakmadan kaçmayı tercih edebiliyor. Belki LGBTİ+ insanların uğramış oldukları ayrımcılık nedeniyle örgütlenme ihtiyacı daha belirgindir ve kaygıları daha düşüktür ama yine de bu toplumda bundan da etkileniyorlar. Meslek örgütünün ne kadar önemli olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Onda da eksik kaldığımızı düşünüyorum ben. LGBTİ+ meslektaşlarımızı örgütlemek için de meslek örgütünün önemini anlatabilme becerisi geliştirmeliyiz. Bütün bu süreçleri bizler başarabiliriz diye düşünüyorum ben. Çünkü örgütlenmeye hepimizden çok ihtiyaçları var. Yaşadıkları sorunları nasıl ve nerede tartışacaklar? Mesleğe özgü sorunlar yaşadıklarını biliyoruz ama buna bir de heteroseksizme bağlı ayrımcılıklar ekleniyor. Bu dönemde ara genel kurulumuz var. Ara genel kurulumuzda da ana temamızı örgütlü emek oluşturuyor. Örgütlü emeği de ayrımcılıklardan arındırarak gerçekleştirebilmeliyiz.

Kaos GL’nin özel sektör ve kamu araştırmalarında da LGBTİ+ işçi ve emekçilerin sendika ve meslek örgütlerine güveninin çok düşük olduğu her yıl ortaya çıkıyor. Bu tabloyu değiştirmek için TTB’nin irade göstermesi diğer meslek örgütlerine de örnek olabilir. Buradan LGBTİ+’ların sağlık hakkına erişimde yaşadıklarıyla devam etmek istiyorum. Bizim çeşitli kereler röportajlar yaptığımız homofobik hekim davası var mesela. Hastasının bilgilerini homofobik ifadelerle sosyal medyada paylaşan hekime para cezası verdi İstanbul Tabip Odası. TTB de onayladı. Ama mağdur olan kişinin de vurguladığı üzere meslek gereği edinilen bilgilerin paylaşılması geçici süre ile meslekten men iken para cezası verilmiş oldu. Bunun gibi durumlarda nasıl süreçler yürütüyorsunuz? Mağdurlar nasıl başvurabilir size?

Böyle başvurular olduğunda nasıl süreç yürüttüğümüzden başlayayım. Öncelikle bir iddia ve başvuru oluyor tabip odalarına. Tabip odaları bununla ilgili bir araştırma başlatıyor. Araştırmada tabip odaları özellikle hakkında iddiada bulunulan hekime soruyor: Böyle bir iddia var hakkınızda, bu konuda ne diyorsunuz? Eğer eldeki veriler yeterliyse araştırma soruşturmaya dönüşüyor ve soruşturma sonucunda fezleke hazırlanıyor. Bu fezleke yönetimlerde değerlendirilip dosya onur kurullarına aktarılıyor. Onur kurullarında bazen başvurucuyla sözlü olarak da görüşülerek hakkında iddiada bulunulan hekimin savunması alınıyor. Sonunda da disiplin yönetmeliğinin ilgili maddesine göre ceza veriliyor.

Ne yazık ki 1980 yönetmeliği meslek odalarına ilişkin sınırlamalar getirmişti. Yasada da değişiklik yapıldı ve bu değişiklikle beraber kamu çalışanı hekimler için hem üye olma zorunluluğu kaldırılmış ve meslekten alıkoyma sınırlandırılmış, tümüyle meslekten çıkarma kaldırılmış, tekrarlayan suçlarda ise oda dışına çıkarma cezası verilebilir hale getirilmişti. Yıllara yayılan bir cezalandırma pratiğine dönüştürüldü ve dolayısıyla ne yazık ki çok işlevsiz.

Ayrıca birtakım kriterler var. Hangi suçtan hangi cezayı vereceğine dair disiplin yönetmeliği var. Hangi kriterlerle yaptıklarını bilme olanağımız yok. Onur kurulunun kendi yargılama süreçleri var elbette. Ama ciddi anlamda bir yetersizlik olduğu aşikar. Burada özellikle homofobik yaklaşım üzerinden ayrımcılık ve etik ilkelere aykırılık üzerinden de soruşturma açılabilir. O zaman meslekten alıkoymadır cezası. Bunun için de bütün boyutları birlikte değerlendirmeye ihtiyacımız var. Başvuruların iddiaları ve başvuru şekilleri sonrasındaki süreçleri de belirleyebiliyor. Bu anlamda avukatların bu mekanizmaların nasıl işlediği konusunda bu süreçleri başlatmasında yarar olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazen başvuru sınırlılıkları nedeniyle eksiklikler de ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla belki Kaos GL gibi örgütlerle birlikte bu süreçlerin nasıl işletilebileceği, yaptırımların neler olduğunu birlikte tartışabileceğimiz ortamlar yaratmak gerekiyor. Biliyoruz ki sahada çok ciddi ayrımcılıklar yaşanabiliyor ve soruşturma süreçleri eksiklikler nedeniyle doğru işlemeyebiliyor.

Ama ben iki dönem onur kurulu, yanlış hatırlamıyorsam bir dönem de yüksek onur kurulu üyeliği yapmış birisi olarak bu süreçlerin kendisinin cezadan çok daha eğitici olduğunu da biliyorum. Ceza bir yana, onur kuruluna ifade vermeye gelmesi, yüksek onur kuruluna ifade vermeye gelmesi, burada sorulan sorular da öğretici nitelikleri taşır. O zamana kadar hiç düşünmedikleri yanlışları düşünüp, öğrenme olanağı da taşır. O dönemlerde biz mutlaka sözlü ifade vermeye çağırmayı tercih etmişizdir. Biliyorum şimdi görev yapan meslektaşlarım da benzer bir yaklaşım sergiliyorlar. Çünkü karşılıklı etkileşim onlara yaptıkları hataları gösterebilme olanağı da sağlıyor. Aslında tıp fakültesinde ayrımcılığa karşı yaklaşımın ortaya konması, heteroseksizm üzerine dersler olması çok uygun olurdu. Ama ne yazık ki, tıp fakültelerinin tamamında standart bir eğitim modeli geliştirebilmek mümkün olmadığı gibi üniversitelerin hali ortada. Keşke TTB ve bulunduğu illerdeki odalar; bu üniversitelerdeki eğitimlere katkı sunabilecek olanaklara sahip olsa… Meslek örgütü için eğitimler yaparken bir yandan da bizim çalışma alanlarımızı, neden bunları önemsediğimizi de öğrencilerle paylaşabilse… Ama bir gün başarabileceğiz diye umuyorum bunları.

TTB, hekimler için cinsiyet geçiş süreci rehberi hazırlayacak

Özellikle cinsiyet uyum süreçlerinde birçok trans hekimlerin kötü uygulamalarından dolayı geri dönülemez hasarlarla karşılaşıyor. Sizin de bahsettiğiniz üzere ‘merdiven altı’ yerlere gitmek zorunda kalabiliyorlar. Buna karşı sizin bir planınız var mı?

Geçiş süreçlerine ilişkin özellikle ilgili uzmanlık alanlarıyla birlikte bir çalışma başlayacak. Sorunları ve ciddi sağlık hakkı ihlallerini ele alan bir dizi çalışma yapacağız. Bir koordinasyon da oluşturuldu. Cinsiyet geçiş sürecindeki ameliyatlarla ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor. Merdiven altına itilmenin önüne geçecek bir çalışma başlatıyoruz. Bir yandan uzun soluklu süreçler ve pek çok basamaktan bahsediyoruz. Belli yaş gruplarında belli adımların atılması gerekiyor. Burada özellikle ilgili uzmanlık dernekleriyle çalışmak çok önemli. Örneğin endokrin alanında endokrincilerle çalışıp bu bilgiyi onların kendi dernek üyeleriyle paylaşması sağlanmadığında hekimlerin belli ilacı yazmama gibi tutumları olabiliyor. Ya da kadın hastalıkları ve doğum polikliniğinde hizmet vermeme gibi bir yaklaşım sergileyebiliyorlar. Bir bildirge yayınlamanın ötesinde; uzmanlık alanlarındaki pratik uygulamalarla birlikte hekimler dönük bir rehber hazırlığı da olacak bu çalışma. Sanıyorum ki önemli katkısı olacaktır bu alana. Hekimler bu rehberden yararlanacaktır ve ayrımcı yaklaşımı aşmalarını da sağlayacaktır. Bunun hayatın bir gerçeği olduğunu, mesleki uygulamalarımızın bir parçası olduğunu bilimsel temeliyle de ortaya koyacak bir çalışma olacaktır.

Bu röportaj vesilesiyle bu müjdeyi de paylaşmış olduk. Bir diğer konu intersekslere çocuk yaşta zorunlu ameliyatlar. Bu konuda TTB’nin bir duruşu, pozisyonu var mı? Bu konu gündeminizde mi?

Bununla ilgili çeşitli dönemlerde çeşitli açıklamalar yapıldı ama yeterli değil. Ve çok yaygın bir uygulama bir yandan da. Özellikle çocuk cerrahisi alanındaki uzmanlık derneğiyle birlikte bunu çalışmaya ihtiyaç var. Cinsiyet kimliğinden haberdar olmayan bir çocuğun gelişim sürecinde bunun farkına varabileceği konusunda uzmanlık dernekleriyle birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu yetemediğimiz bir konu ve eksikliğimiz olmuş.

“Onarım terapisi etik ihlalidir, yaptırım uygulamak için elimizden geleni yapıyoruz”

Son olarak, “onarım terapisi” meselesini sormak istiyorum. Psikiyatristlerin ve psikologların reklamlar dahi verdiği ve yaygınlaşan bir mesele. Dünyada birçok yerde yasaklanırken, Türkiye’de artışına şahit oluyoruz. Bu konuda sizin bir çalışmanız olacak mı?

Birlikte çalıştığım Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği ve Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin zaman zaman açıklamaları oldu. TTB’nin de özellikle Psikiyatri Derneği ile yakın çalışmaları var. Psikiyatri Derneği, TTB ile birlikte bunların etik ihlal olduğunu, tıbbi uygulama hatası olarak değerlendireceğini vurguluyor. Soruşturma açılabileceğini hatırlatıyor. Bizim başından beri durduğumuz yer ve ifadelerimiz açık. Özellikle de vurguluyoruz. Ne yazık ki tıp ve cinsel yönelimleri, cinsiyet kimlikleri için kötüye kullandığı dönemler de geçirmiş. Hastalık olarak değerlendirme uzun yıllardır bütün rehberlerden çıkartıldı. Psikiyatri Derneği eğitimler yapıyor, biz de böyle bir uygulama karşısında gerekli yaptırımlar için elimizden geleni yapıyoruz.


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam