14/02/2022 | Yazar: Ali Erol

LGBTİ+ düşmanlığında ortaklaşan Ocak nefret “köşe”leri YeniŞafak, MillîGazete, YeniAsya, Milat, YeniMeram, AdanaGündemi, AydınSes ve Akit yazarlarından geldi

2022’nin ilk ayından homofobik nefret “köşe”leri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2022’nin ilk ayı Ocak boyunca ayrımcı dil ve nefret söylemiyle LGBTİ+ karşıtı manipülasyon ve dezenformasyonda ortaklaşan “köşe”ler Yeni Şafak, Millî Gazete, Yeni Asya, Milat, Yeni Meram, Adana Gündemi, Aydın Ses ve Akit yazarlarından geldi.

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından köşe yazılarını Yeni Şafak, Millî Gazete, Yeni Asya, Milat, Yeni Meram, Adana Gündemi, Aydın Ses ve Akit yazarlarından derledik.

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’tan çoklu nefret nakaratı: “deist, ateist, eşcinsel sapık”

Yeni Şafak köşe yazarı Yusuf Kaplan, tarikat yurdunda intihar eden Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisinin ardından “İslâm’ın çocuklarının intiharı!” başlıklı yazısında bile “konu”yu homofobik nefret söylemine bağlamayı beceriyor: “…deist, ateist, eşcinsel sapık…”

Yeni Şafak yazarı Kaplan, LGBTİ+ öğrenciler için zorunlu eğitimin zorunlu heteroseksüelliğe dönüştüğü sosyalizasyon politikalarını görmezden gelip güya eğitim sistemini eleştirme adı altında ortaya karışık herkese laf yetiştirecem derken arada en “günahsız” olanı, eşcinsel öğrencileri hedef alıyor: “Deist, ateist olan çocukları suçlamak kolaycılıktır. Suçlu o çocukların sorularına cevap veremeyen, çocuğu Müslüman olarak alıp deist, ateist, eşcinsel sapık yaparak kaldırıp atan sığ, ruhsuz eğitim sistemi, yozlaştırıcı kültür ve sanat dünyası, çocuklarının sadece iyi kariyer yapmasından başka bir şey düşünmeyen ilgisiz ve konformist aileler, millete ateş püsküren hocalar ve cemaatlerdir.”   

Yeni Şafak yazarı, Ocak ayından, “Ülkesini terk etmek isteyen kuşaklar, ne işe yarar?” başlıklı ikinci yazısında gene aynı homofobik nefret nakaratlarını tekrar ediyor: “… Müslüman olarak aldığı çocukları deist, ateist, eşcinsel sapkın kişilere dönüştüren yoz bir eğitim sistemi…”

Yeni Şafak köşe yazarı Yusuf Kaplan’ın, “Müslüman olarak aldığı çocukları deist, ateist, eşcinsel sapkın kişilere dönüştüren yoz bir eğitim sistemi” nakaratıyla sıraladığı çoklu nefret söylemini ise T24 ile Millî Gazete twitter hesaplarından paylaştıkları “Bu ülkede insanlar, ülkeyi terk etmek için can atıyorlar, ne oldu bize böyle!” ifadesiyle olduğu gibi ve de ortaklaşa aktardılar.

Yeni Şafak yazarı, “cinsel sapık… eşcinsel sapkın” gibi nefret nakaratlarını daha önce de, AKP’li Esenler Belediyesi etkinliğinde eğitim sistemini eleştirirken hızını alamayarak “eşcinseller”e yönelik sarf etmişti.
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, “köşe” yazılarını homofobik nefret nakaratlarıyla doldururken, LGBTİ+’ların hayatın her alanında eşit varolma haklarına karşı “felaket” tellallığı yapıyor: “Sapkın eşcinsel ilişki biçimleri… eşcinsel sapkınlık… sapkın eşcinsel şebekeler… Geliyorum diyen felâket… özellikle de muhafazakâr ailelerin eşcinsel sapkın ilişki biçimlerine yakalarını paçalarını kaptıran genç çocukları…”

Yeni Şafak’tan Ersin Çelik hem homofobik sayılmaktan yakınıyor hem de nefret söylemi saçmaktan vazgeçmiyor

Yeni Şafak köşe yazarlarından Ersin Çelik, “LGBT’yi reddedenlere; ‘homofobik’, ‘bifobik’, ‘transfobik’ deniliyor” diyerek, ayrımcı diliyle sarf ettiği nefret söyleminin idrakinde olduğunu, kendini tanıdığını daha önce göstermişti. 

Polonya’nın katolik kurumsal homofobik siyaseti ve yandaş medyasının nefret diliyle dolaşıma giren, devlet başkanı Duda’nın nefreti körüklemek için 2020 başkanlık kampanyasında sarf ettiği, “bayanlar baylar, bize onların [LGBT] insan oldukları söyleniyor, bu yalnızca bir ideoloji” söylemini takip eden Yeni Şafak’tan Ersin Çelik, “Çocuklara “el koymayı” da tartıştıracaklar” başlıklı köşe yazısında, “LGBT ideolojisi… LGBT lobisi” nakaratlarına devam ediyor.

Homofobi’nin “genel olarak cinsiyetçilikle, otoriterlikle, sistemin meşrulaştırılmasıyla yani kısacası özgürlük ve adil bir hayatın önündeki her türlü zihniyete dair engelleyici zihniyet yapılarıyla doğrudan ilişkili” olduğu biliniyor. Homofobik nefret nakaratlarını saydırmaktan vazgeçmeyen Yeni Şafak köşe yazarı Ersin Çelik de, ayrımcı dilinin idrakiyle, “LGBT’yi reddedenlere; ‘homofobik’, ‘bifobik’, ‘transfobik’ deniliyor…” beyanıyla kendini tanıyor.

Yeni Şafak köşe yazarı Ersin Çelik, LGBTİ+’ların hak ve özgürlüklerini tanımayan, eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince yaftalayan, hedef gösteren, kriminalize eden, düşmanlaştıran, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemiyle nihayet “dış güçler” ve “terör” ile ilişkilendiren hükümet yanlısı ve de muhafazakâr medyanın karalama ve nefret kampanyalarıyla işleyen yayınlarını devralıyor ve “trans” çocuklar (1, 2, 3) tartışmasını vesile edip CHP ve HDP’ye yönelik muhalefet karalaması yaparken, “LGBT ideolojisi… (1, 2, 3, 4) LGBT lobisi” nakaratıyla başladığı “köşe”sinde “LGBT” diye diye tam 17 kez tekrar ediyor.

Muhafazakâr medya köşelerinden nefret nakaratları

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarının köşelerinde birbirleri ile yarışan yazarlarının 2022 Ocak ayı nefret nakaratlarını Millî Gazete, Yeni Asya, Milat, Yeni Meram, Adana Gündemi ve Aydın Ses gazetelerinden derledik. 

Millî Gazete köşe yazarı Reşat Nuri Erol, “Biliyor, görüyor ve görmezden geliyorlar…” başlıklı yazısında, Erbakan’ın söylemini, “Batı medeniyeti, Avrupa medeniyeti…” diye saydırıp sürdürürken “konu”yu tabii ki gene “homoseksüellik”e bağlıyor: “AİLE yaşamı bozuktur… Homoseksüellik cinsel tercih olarak görülmektedir… Daha da beteri artık bizde de ‘homoseksüellik cinsel tercih olarak görülmeli’ söylemi alnı secdede olanlar arasında yaygınlaşmaktadır.”

Hükümet yanlısı olamayan ama muhafazakâr nefret medyasından olan Yeni Asya köşe yazarlarından Yasemin Güleçyüz, “Lut Kavminin dönüşü” başlıklı yazısında, Putin’i alkışlıyor, “Batı”, “cinsiyetsizlik akımları”, “cinsel tercih”, “cinsel sapkınlık”, “LGBT propagandası”, “AİDS, Herpes gibi çeşit çeşit cinsel hastalıkları”, “İlâhî ikazlar!” gibi nakaratlarını tellal gibi saydırdıktan sonra homofobik nefret söylemiyle sadete geliyor: “Homoseksüellik tedavi edilebilir bir davranış bozukluğudur. Aksi takdirde bir peygamber kavmini bu konuda ıslaha çalışır mıydı?”

Yeni Asya’dan bir başka köşe yazarı, Rukiye Anar, cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratı sazını köşedaşı Yasemin Güleçyüz’den alıyor, “Lût kavmi cinsî sapkınlık yüzünden helâk olmuştu. Peki ya bu gün?” diye “Kapıdaki çirkin tehlike” başlıklı yazısına başlıyor, sonrası malum: “LGBT denilen kavram… ahlâksızlık… Şeytan… fuhşiyât… Lût kavmi… helâk… sapıklık… Cinsiyet eşitliği… tuzak…”

Milat köşe yazarı İsmail Zelvi’yi, “Boğaziçi'nin Soros Güdümlü Topları… LGBT, (lezbiyen, gay, biseksüel, trans)  Türkçesi ‘top’… ABD topları, Boğaziçi topları, Boğaziçi hocaları ile Boğaziçi topları, Boğaziçi topları, Boğaziçi topları, Soros güdümlü toplar, Boğaziçi topları, Boğaziçi toplarını sahaya süren Biden, S-400 yaptırımlarına rahmet okutacak top yaptırımları, PKK’lıların kullandığı Boğaziçi’nin Soros güdümlü topları…” diye saydırdığı “Boğaziçi” yorumu adı altında pek orijinal cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerinden hatırlıyoruz. “İnsan olanın hakkı” başlıklı köşe yazısında ise İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) 2022 İnsan hakları raporunu okuyor: “Polonya işlediği suçtan değil de LGBT'ye izin vermediği için, yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü üzerinden eleştiriliyor… Türkiye'yi suçladığı konular, Boğaziçi teröristlerine izin vermemek, İstanbul Sözleşmesini iptal etmek... LGBT provakasyonlarının engellenmesi…”

Konya yerel basınından Yeni Meram gazetesi yazarı, aynı zamanda “Akademi Hastaneleri Başhekimi” olan Kudsi Öncü, homofobik nefret söyleminde de uzman olduğunu Aralık ayında göstermiş, bildik nefret nakaratlarını “LGBT… lanet… helak… sapıklık… yaşam biçimi ve tercih gibi söylemler…” diye saydırmış, sonra da “lanet”lemiş, nihayet “hekim” olduğunu hatırlayıp “sosyal bulaşıcı bir hastalıktır” buyurmuştu. “Hekimlik” ile “köşe yazarlığı” arasında saçtığı nefret söylemiyle salınan Kudsi Öncü, “İnsan Hakları” başlıklı yazısında, psikiyatri, psikoloji ve sosyolojinin kat ettiği onyıllara anlaşılan hiç temas etmemiş olmalı ki eşcinselliğin, “bulaşıcı bir hastalık” olduğu nakaratını tekrar ediyor.

Adana Gündemi köşe yazarı Mahmut Eraslan, “Enes bahane dertleri başka...” başlıklı yazısında, meseleyi çözmüş: “Halkın çoğunluğu Müslüman olan bu ülkenin duyarlı ve sorumluluk sahibi insanları bunlara geçit vermedi bundan sonrada bu fitne odaklarına ateistlerine deistlerine LGBT ve terör örgütlerine geçit vermeyecek.”

Aydın Ses Gazetesi köşe yazarı Mesut Mezkit, “Dijital Çağda Çocuklara LGBT tuzağı” başlıklı yazısında, “küresel komplo”yu, “küresel tuzak kurucular”, “şeytani kuruluşlar”, “LGBT’ye eşcinsel çocuk yetiştiren sivil toplum örgütleri”, “sinsi ve tehlikeli faaliyetler” ifadeleriyle deşifre ederken, Aydınlık ile Gerçek Hayat yayınlarından kaynak alıp kolajladığı orijinal fikirlerle köşe yazısını taçlandırıyor: “Dijital kanalların sapık dizileri”, “ABD'nin kültürel emperyalizm araçlarından biri olan sinema endüstrisi”, “LGBTİ içerikli dizi ve filmler”, “'eşcinsellik propagandası" faaliyeti”, “Kültürel Emperyalizmin aldığı sapkınlık boyutu” Aydın Ses Gazetesi köşe ayzarı, nihayet, ey okur şimdi anladın mı diyor ve ekliyor: “Türk milletine altın tepside sunulan Sözleşme’nin ne anlama geldiğini…”

Akit’in Ocak ayı homofobik nefret köşeleri

“Türkiye’nin en büyük sorunu enflasyondaki artış veya döviz kurlarındaki dalgalanma” yani yol açtığı yoksullaşma ve hayat pahalılığı olduğunu sanıyorsanız, Akit yazarlarından Zekeriya Say’a göre yanılıyorsunuz. “Cem Yılmaz bu defa düşündürdü!” başlıklı köşe yazısında, Akit yazarı Say, “ülkemizin geleceğine yönelik en büyük tehdidin, Türk aile ve toplum yapısının ruh kökünü hedef alan eşcinsel sapkınlığın olduğunu” düşünüyormuş. Akit yazarı, muhalefet karalama bahaneli homofobik nefret nakaratlarıyla devam ederken hem Anayasal bir hak hem Dernekler Kanunu’na göre kurulmuş LGBTİ derneklerinin ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin “Milli Güvenlik sorunu” haline geldiğini buyuruyor ve yetinmeyerek kurumsal ayrımcılık ve nefret suçu çağrısında bulunuyor: “Bu saatten sonra “gay”, “lezbiyen” gibi kavramlarla kafa ütülemek yerine doğrudan harekete geçmek gerekiyor. LGBT aktivizminin yasaklanmadığı her gün ülkemizi biraz daha dipsiz bir uçuruma yaklaştırıyor.”

Akit köşe yazarı Yaşar Değirmenci, “Ürpertici intihar olayı ve düşündürdükleri” başlıklı yazısında, köşesine “konuk” ettiği Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın, “…deist, ateist, eşcinsel sapık…” nakaratlarını tekrar ediyor. Akit yazarı Kenan Alpay, “eşcinsel sapkınlık” nefret nakaratını tekrar ederken, bir başka Akit yazarı Prof. Dr. Ahmet Maranki ise “satanist, gay, lezbiyen, anormal” saydırıyor.

Haftanın gündemi, konusu her gün ama her gün “köşe” dolduran Akit yazarlarından Abdurrahman Dilipak için fark etmiyor. Nefret nakaratlarını komployla harmanlarken, hep aynı cinsiyetçi ve homofobik söylemle tekrar ettiği yazılarıyla LGBTİ+ ve kadın karşıtlığına devam ediyor.

Akit köşe yazarı Abdurrahman Dilipak, “Nafaka” gibi net bir konuyu bile çarpıtıp, cinsiyetçi ve homofobik nefretiyle kadın ve LGBTİ+ düşmanlığına bağlamasını bilir: “Günümüzde, mevzuatta “biyolojik cinsiyet” yerine “toplumsal cinsiyet” kullanılıyor. Akışkan, değişken bir cinsiyetten söz ediliyor. O zaman kadın-erkek demenin de bir anlamı kalmıyor. Kim kime nafaka ödeyecek, kimin tanıksız şahidliği esas alınacak o da belli değil. Her şey birbirine karıştı. Cinsiyet dediğin cinsel yönelim, deneyim ve tercihle ilgili bir sorun. Çünkü devletin alnımıza vurduğu “nüfus cüzdanı”nda GENDER yazıyor.”

Dilipak, “Eee n’olacak şimdi!” diyor, hep aynı nakaratlarla kendi cevaplıyor: “Nüfus cüzdanı ve pasaportlarınızda cinsiyet hanesi yerine artık GENDER yazıyor. Yani erkek ya da kadın değilsiniz, o LGBTIQ+ kataloğundan, yönelim, deneyim ve tercihinize göre seçtiğiniz akışkan bir cinsiyeti ifade ediyor. Birileri uluslararası sistemle uyum adına alnımıza bu utanç damgasını da bastılar.”


Etiketler: insan hakları, medya
2024