25/10/2022 | Yazar: Ali Erol

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz.

Eylül ayı muhafazakâr medya “köşe”leri malum mitingle coştu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eylül 2021’de “Aileni ve Neslini Koru, Sapkınlığa Dur De” sloganıyla başlatılan homofobik nefret kampanyasının kamu temsilcilerinin de doğrudan desteğiyle Eylül 2022’de LGBTİ+ karşıtı bir nefret mitingiyle taçlanması hükümet yanlısı muhafazakâr medya “köşe”lerini coşturdu.

RTÜK, “islamofobi”den başka nefret söylemi tanımasa da, RTÜK’ün paydaşı Uluslararası Medya Enformasyon Derneği, insan hakları hukuku gereği, “nefret söyleminin ifade olarak bir öneme sahip olmadığı, bu söylemin temel hak ve özgürlüklerle çatışma içerisinde olduğu, dolayısıyla ifade özgürlüğü kapsamında yer almaması gerektiği kabul edilmelidir” diyor. Hükümet yanlısı muhafazakâr medya köşeleri ise nasıl olsa LGBTİ+’lara karşı homofobik nefretin bedava olduğunu ve haliyle yanlarına kâr kalacağını bildiklerinden ayrımcı dil ve nefret söylemi saçmaya devam ediyor.

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından köşe yazılarını Eylül ayı boyunca Diriliş Postası, Milat, Doğruhaber, Ortadoğu Gazetesi, Sabah, Türkiye Gazetesi, Akşam, Millî Gazete, Aydınlık, Yeni Akit, Yeni Şafak, Star ve yerel basın yerel basın yazarlarından derledik.

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…

Diriliş Postası yazarları hem “evet ulan, nefretse nefret” narası atıyor hem de pek lütufkâr: “Gidip evinizde eşcinsel olacaksınız”

Cemalettin Hacıosmanoğlu (1, 2, 3) isimli Diriliş Postası köşe yazarı, “Gâvuru sünnete zorlamak” başlıklı yazısında güya muhalefete siyasal eleştirisi adı altında nefret bulamacı karıyor: “Soyer dediğimiz profil; her fırsatta Yunan seviciliği yapan, ‘’Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakalım’’ diyen, arada ‘’İzmir özerk olsun’’ tadında espriler(!) yapan, HDPKK figürleriyle sıkı irtibat kuran, eşcinsel grupları aşkla savunan, mason localarında poz kesen, başarısız, beceriksiz bir belediye başkanı…”

“Onurlu nefret yürüyüşleri” başlığı altında, “LGBT karşıtı yürüyüş”ün ardından yazıyor: “Neymiş; nefret suçu işliyormuşuz, yobazmışız, cahilmişiz, bölücüymüşüz, karanlıkmışız… Hatta eşcinselliğe karşı olmamız “doğaya aykırı”ymış…” Sanki Dilipak’ın nefreti komployla harmanladığı köşelerinden kopyalanmış gibi, “normal-dışı”, “beşeriyete aykırı cinsel eğilimler”, “pedofili”, “hedonizm”, “cinsiyetsizlik”, “nüfus kıyımı”, “gayr-ı tabii unsurlar”, “eşcinsel gruplar”, ““feminizm” soslu terör örgütleri”, “sapkınlık” nakaratlarını ortaya karışık döken Diriliş Postası yazarı Hacıosmanoğlu hem “evet ulan, nefretse nefret” narası atıyor hem de pek lütufkâr: “Homo-sempatik duygularınızı kendi özelinizde yaşayacaksınız. Gidip evinizde eşcinsel olacaksınız, gidip evinizde eşcinsel duyarı kasacaksınız. Veya bu iş için uygun ortamlarla sınırlı kalacaksınız.”

Muhalefet eleştirme bahaneli nefret siyasetinde seviyeye ne hacet! Diriliş Postası yazarı Nihat Asır da, aman pek orijinal “‘Masa’ mı, ‘Maşa’ mı?” başlıklı köşe yazısına, “Bu sıralar “masa” dendiğinde akla direkt 7’ncisi gizlenen “6’lı masa” geliyor” diye başlıyor, “LGBT”yi de katarak devam ediyor: “Tıpkı Osmanlı’ya küfreden, Suriyeliler için faşistçe bir dil kullanan, LGBT’yi açıkça savunan CHP’liler karşısında dut yemiş bülbüle dönen tabir caiz ise gıkını bile çıkaramayan iradesiz eşhasın hiçbir şeyi değiştiremeyeceği gibi…”

İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı da olan Diriliş Postası köşe yazarı Dr. İsrafil Kuralay, “'Dinidar'ların dindarlarla savaşı” başlıklı yazısında “yani sapıklık” diyor: “Bu kadın sanatçı, konserlerinde de LGBT bayrağı açmakla ünlü imiş. Yani sapıklığın bir çeşidine değil bin bir çeşidine bayrak açıyor.”

Söz konusu “LGBT” olduğunda “sansür”ün yetmediği daha baştan doğrudan sürekli yasak isteğiyle ve de İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmeyip feminist ve LGBTİ+’ların o kanunları savunmasından ötürü kadını koruyan kanun olmasın isteğinden hatırlayacağımız Diriliş Postası’nın “şair” köşe yazarı Yunus Emre Altuntaş, Eylül ayındaki malum mitingin ardından “Aileme dokunma!” diyor: “LGBT sapkınlığı… LGBT sapkınlığı… İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun… Küresel LGBT oluşumu… LGBT dayatması… LGBT propagandası… azgınlık ve sapkınlık… LGBT eğilimleri… zehirli propaganda… Tıpkı esrar/eroin/alkol/kumar/fuhuş gibi zehir yayan her türlü oluşum…”

Milat yazarları LGBTİ+’lara “namussuz” diyor, “ibne” “orospu” “şırfıntı” diye saydırıyor

Vakit, Akit derken Milat köşe yazarı ve genel yayın koordinatörü olan Serdar Arseven, “Saraçhane'den Ankara'ya…” başlıklı köşe yazısına, “Bugün 18 Eylül 2022 Pazar. “Eşcinsel Dernek Karşıtı Yürüyüş”, “Büyük Aile Buluşması” için Fatih Camii’nde bir araya gelinecek, “Büyük Aile Yürüyüşü” yapılacak” diye başlıyor, ardından, “Platform Sözcüsü Adem Çevik” ile konuşmasına geçiyor: “Etkinlik, her hafta bir büyükşehirde devam edecekmiş. Haftaya da Ankara’da olacaklarmış…”

“Türkiye Aile Meclisi’nin sosyal medya etkinliklerini epeyce süredir takip ediyormuş Milat yazarı Arseven: “Sözcüleri Adem Çevik, Eşcinsel Dernek’in amaçlarına hizmet eden çevrelerin “insan neslini bitirmeye teşebbüs” suçunu işledikleri (İnsanlığa Karşı Suçlar, TCK-77) görüşünü ifade ettikten sonra şöyle devam ediyor: “Bazı belediyeler, üniversiteler Eşcinsellik Propagandası’na ‘toplumsal cinsiyet’ maskesiyle destek veriyorlar. Bir yıl önce 35 dernek olarak karşı çıkıyorduk bunlara, şimdi 150 sivil toplum kuruluşunu aştık. Bu işin peşini bırakmayan gazetecilerimiz var. Çok sayıda tanınmış isim de sosyal medyadan çağrılarıyla gündeme geldi. Siyasi partilerden çok değerli destekler var.” Ortadaki mesele, “Aile” meselesi. “Aile” toplumun, ülkenin, insanlığın temeli. Beka meselesi. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında fonlanan faaliyetlerin “bekamızı” hedef aldığı ortada.” Milat köşe yazarı, “eşcinselliği teşvik”, “eşcinsellik propagandası” nakaratlarının ardından, “Mesele sadece “eşcinsel dernek” meselesi değil, o görünen kısmı” diye devam ederken, “aile” için gençleri bir an önce evlendirmek lazıma bağlıyor.

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik dezenformasyon korosunun cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratçılarından Akit’in psikiyatr “köşe” yazarı Sefa Saygılı, karşımıza Milat köşelerinde çıkmaya devam ediyor. Ha Akit ha Milat, “Prof. Dr.” köşe yazarı Sefa Saygılı için fark etmiyor; “Büyük Aile Yürüyüşü” başlığı altında gene “LGBT sapkınlığına karşı” Saraçhane konuşmasıyla köşesini bir kez daha dolduruyor: “Milletimiz sapkınlıklara geçit vermeyecek... Biz eşcinsellik karşıtı değiliz. Biz LGBT’nin ideoloji haline getirilişine karşıyız. Biz LGBT dayatmasına, faaliyetlerle yaygınlaştırılmak istenmesine karşıyız. Yürüyüşler ve gösteriler yaparak toplumu rahatsız etmelerine taraftar olamayız.”

Milat’ın ak sakallı köşe yazarı Muhammed Özkılınç, Eylül ayında, “Yavuz hırsız LGBTİQ+” ve “LGBT Fıtrata Operasyon” başlıkları altında saydırırken, LGBTİ+’lara “namussuz” diyor. “Yavuz hırsız”, “namussuzlar”, “LGBTİQ+ köleleri”, “zavallılar”, “ahlaksız” nakaratlarının ardından devam ediyor: “Her biri farklı bir ahlaksızlığın simgesi olan, ama insanlık dilinde “ibne” “orospu” “şırfıntı” gibi ifadelerle yer bulan “sınırsız ahlaksızlık” LGBTİQ+ harfleri ve “gökkuşağı renkleriyle” simgelenerek veriliyor. Böylece henüz tehlikenin farkında olmayan gençleri ve çocukları, bu ahlaksızlıklara özendirmektedirler.” Milat yazarı, “LGBT sapkınlığı” nakaratıyla devam ediyor: “Fıtrata operasyon çekme diyebileceğimiz LGBT sapkınlığı da dünya ahiret zillet, rezalet ve azaba müstehak olma sebebidir. Çünkü tüm çeşitleriyle bu sapkınlıklar, şeytanın tuzağına düşüp yaratana isyan etmektir.”

Köşe fotoğrafından pek genç gösteren Lokman Yıldırım isimli Milat yazarı, “İyiliği işgal girişimleri” başlıklı yazısında, “Eşcinselliği savunan, propagandasını yapan örgütlü kötülüğe karşı İstanbul’da bir miting ve yürüyüş yapıldı biliyorsunuz” diyor: “Hayasızlık sen ne güzel şeymişsin deyip gencecik çocukların fuhuşa meze olmasına göz mü yumacağız. Aile yok mu olsun. LGBT gibi kötülük çetelerinin yapmak istedikleri budur.”

Milat köşe yazarı İsmail Zelvi’yi, “Boğaziçi” yorumu adı altında pek orijinal cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerinden hatırlayalım: “LGBT, (lezbiyen, gay, biseksüel, trans) Türkçesi ‘top’…” Zelvi, “Kimliksizleştirme” başlığı altında devam ediyor: “Bin yıl sürecek başörtüsü düşmanlığını tarihin derin karanlıklarına gömen Türkiye’ye yeni kimliksizleştirme hediyesi, LGBT eliyle toplumun cinsiyetsizleştirilmesi.”

Doğruhaber yazarları “LGBT”ye topyekûn imha, topyekûn kapatma istiyor

HÜDAPAR’ın yayın organı Doğruhaber köşe yazarı Mehmet Şenlik, “Tarihin yüz karası eşcinsellik (LGBT)” başlıklı yazısına, “Tarihte ilk olarak cinsler arası evlilik hükmünü kaldıran kavim, Nuh Kavmidir; eşcinsel ilişkiyi de meşrulaştıran ilk kavim de Lut Kavmidir” diye başlıyor, ardından “fıtrat” ve “helak” ile devam ediyor: “Topyekûn bir imha”, “gayri meşru”, “eşcinsellik (erkeğin erkekle fuhuş yapması)”, “ahlaksızlık ve iffetsizlik”, “mikrop”, “ADIS virüsü”, “eşcinsellik fuhuşu”, “siyonizm”… Doğruhaber yazarı Şenlik, nefretle kardığı nakaratlarının ardından sadete geliyor: “Bütün semavi dinlerin lanetlediği eşcinsellik fuhşunu örgütlü bir şekilde meşrulaştıran, bunu bir insanlık hakkı olarak gören LGBT savunucuları, halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türkiye’de özel geceler düzlemekte, yürüyüşler ve mitingler yapmaktadırlar. Bu gidişata Müslüman toplumumuz daha fazla seyirci kalması mümkün değildir. Başta hükümet olarak… ifsat hareketine bir dur demesi ve tüm faaliyetlerini yasaklaması gerekir.”

Doğruhaber yazarı Özkan Yaman, “Sapıklıkla mücadelede dürüstlük şart” diyor ve devam ediyor: “Cinsi sapıklar… cinsi sapıklar… sapıklık… cinsi sapıklar… toplumsal cinsiyet eşitliği diye bir takım çirkef uygulamalar… İstanbul Sözleşmesi… cinsi sapıklar…”

HÜDAPAR’ın yayın organı Doğruhaber köşe yazarı M. Ziya Gümüş, “Ey Ziya Paşa! Sapkınlara şiir yazdım” başlığı altında “şiir” yazmış: “Ey Ziya Paşa! Sen şiir yazmazsan ben şiir yazacağım. LGBT-İ payandası HEDEPE-İ ve türevleri… Ey Ziya Paşa! Sapıklık ve sapkınlık örgütsel bir hal aldı. LGBT-i örgütü yetmedi, başımıza bir de HDP-İ örgütü çıktı. Ey Ziya Paşa! LGBT hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorusuna “Bu toplum eşcinsel evliliğe henüz hazır değil” diyen İmamoğlu gibi belediye başkanlarımız, LGBT-i aile yapısını bozuyor mu? Sorusuna “Hayır efendim ilgisi yok. Niye aile yapısını bozsun yani” diye cevaplayan Kılıçdaroğlu gibi parti liderlerimiz var. Ne günlere kaldığımızı gel de bize sor.”

Doğruhaber yazarı Aynur Sülün, “LGBT dayatmasına karşı” başlıklı yazısında topyekûn kapatma çağrısı yapıyor: “Bu sapkınlığın propagandasının yapılması, faaliyetleri suç kapsamına alınıncaya kadar, dernekleri ve klüpleri kapatılıncaya kadar her Müslümanın tepki göstermesi ve İktidarı harekete geçirecek organizasyonların yapılması elzemdir. Ve geç kalınmıştır.”

Ortadoğu Gazetesinin eski vali yazarı, “LGBTİ örgütünün tüm faaliyetleri yasaklanmalı ve ceza kapsamına alınmalı” buyuruyor

Eski valilerden, Ortadoğu gazetesi yazarı Gazi Şimşek, “Türk Aile Yapısını Bozan ‘LGBTİ’ Belası” başlıklı köşe yazısında, hükümet yanlısı muhafazakâr medya köşelerinde tekrarlanan “LGBT ideolojisi” nakaratının tam tersine “LGBTİ bir ideoloji olmamakla beraber” diye başlıyor: “Amaçları Türk ailesi yapısını bozmaktır. Türk milletinin aile yapısını bozmadan bu milleti kimsenin yıkamayacaklarını iyi biliyorlar. Milletçe bu tehlikeli oyunun artık farkına varmalıyız. Ailemize ve nesillerimize sahip çıkmalıyız. Eğer bu sapkınlıkları hafife alırsak yakın zamanda bu sapkın akımın figüranları cemiyetimizi tam manasıyla işgal etmiş olacak, aile yapımız ise tamamen dağıtacaktır.”

Ortadoğu gazetesi yazarı eski vali, “sapkınlık” nakaratının ardından, “LGBTİ örgütünün Türkiye'deki faaliyetlerini durdurma, reklam yapmalarına müsaade edilmeme, kamuya açık faaliyetlerini ve sapkınlıklarını yaymak için yaptıkları propagandaları sınırlama getirilip cezai kapsama alınarak suç sayılmanın yolları aranmalıdır” buyuruyor.

“Özel hayatlarında elbette her birey, herkes özgürdür” diyor Ortadoğu yazarı, velakin hemen adından, “lezbiyenliği, biseksüelliği, transseksüelliği, geyliği alenileştirme”ye “Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuki anlamda yasama olarak dur demelidir” diye de ekliyor: “LGBTİ örgütünün kamuya açık alanlarda propaganda yapmasına, gençleri etkileyecek faaliyetlerine müsaade edilmemelidir. Türk toplumunda kökü bu topraklara dayanan hiçbir aile kendi çocuğunun bu sapkın akıma kapılmasını, gey, lezbiyen vesaire gibi sapkın yönelimlere kurban olmasını asla istemez… Ülkemizi çökertmeye yönelik faaliyet yürüten sapkın LGBTİ örgütünün tüm faaliyetlerinin yasaklanması ve ceza kapsamına alınması, aile yapımızı ve nesillerimizi sapkınlık ve ahlaksızlık akımlarından daha iyi koruyabilmek için gerekenler ivedilikle hayata geçirilerek, Devletimiz ve milletimiz ilelebet var olması için geleceğimizin teminatı gözbebeğimiz gençler, bu beladan uzak tutulmalıdır…”

Sabah yazarları “Bülent Ersoy” ile “Zeki Müren” ok ama “LGBT” olmaz diyor

Malum mitingin düzenlendiği Eylül ayında, Sabah yazarı Melih Altınok, “Bütün eşcinseller LGBT’li mi?” diye soruyor, “Bülent Ersoy” ile “Zeki Müren” ok ama “LGBT” olmaz diyor: “LGBT küreselcilerin, eşcinselleri politize etmek için oluşturduğu bir operasyon ağı.”

Sabah yazarı Salih Tuna ise “Hazır mıyız?” başlıklı köşe yazısında, çareyi, “seçimlerden zaferle çıkan "İtalya'nın Kardeşleri" Partisi lideri Giorgia Meloni, neoliberal kültürden neşet eden LGBT'nin aileye neden bu kadar düşmanlık yaptığı sorusuna” verdiği “cevap”ta arıyor: “Tehlike gerçekten de çok büyük! İtalya'nın müstakbel başbakanı Giorgia Meloni, "Biz hazırız" diye meydan okudu, ya biz? Sahi biz hazır mıyız? Sizi bilmem ama ben "hazırlık" babında şimdiye değin bir tek İBB Başkanı İmamoğlu'nun bir sözünü işittim. O da tersinden bir hazırlıktı... "Türkiye henüz eşcinsel evliliğe hazır değil" demişti ya, onu diyorum. Gülmeyin, şaka yapmıyorum, aynen böyle demişti. Şu hale bakar mısınız: Aileyi, inanç değerlerini ve ulusunu/milletini savunan Giorgia Meloni faşist, İmamoğlu demokrat oluyor.”

Türkiye Gazetesi yazarına göre “LGBT'linin insan olarak hakkı vardır ama "LGBT'lik hakkı" diye bir şey” olamaz

Türkiye Gazetesi yazarı Fatih Selek, “Rezilliğe ortaklık!” başlıklı köşe yazısında, “İstanbul'da dün çok önemli bir miting düzenlendi” diyor ve devam ediyor: “Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu öncülüğünde sivil toplum kuruluşları LGBT dayatmasına dur dedi… Ahlâksızlardan "onur" çıkarmaya çalışanlar, dünkü etkinliği sosyal medyada "nefret yürüyüşü" diye lanse etti… Dinimizin ve bütün dinlerin emri belli: Bu tür oluşumlar bir sapkınlıktır!.. Anayasamız da belli: Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbiri alır. LGBT'linin insan olarak hakkı vardır ama "LGBT'lik hakkı" diye bir şey olamaz.”

Türkiye Gazetesi yazarı Selek, “Nefret suçunu iyi biliriz!” başlıklı köşe yazısıyla devam ediyor: “İstanbul'da geçen hafta binlerce kişinin katılımıyla "Aileni koru" mitingi tertip edilirken, Aile Bakanlığı ve KADEM gibi kuruluşların ne tepki vereceğini merak ettim... Maalesef görmezden geldiler!.. Aile Bakanı, sessizliğini dört gün sonra bozdu… Aileyi korumakla görevli aile bakanı, aile mitingine nasıl karşı çıkıyor, anlamak mümkün değil!..”

Akşam yazarlarından biri, din “LGBT”yi parçalayacak derken, diğeri, “kimsenin eşcinsellerin özel hayatlarında ne yaptığıyla ilgilendiği yok” diyor

“Eşcinsellik sapkınlıktır”, “50 liraya ibnelik” gibi homofobik nefret tweetleri ve ““çoluğu çocuğa kasteden eşcinsellik tasallutu”na karşı tedbir önerileri”nden hatırlayacağımız Akşam köşe yazarı Taceddin Kutay, malum mitingin ardından köşe yazısına “Büyük çarpışmaya az kaldı hedef dindir!” başlığı attı: “LGBT dayatmasına karşı düzenlenen ve muarızlarınca nefret yürüyüşü olarak yaftalanan yürüyüş bize tahkim edilmesi gereken savunma tabyalarının nerede olduğunu gösterdi… LGBT dayatması, her durağı sessizce geçse, her muharebeden galip ayrılsa, her yerde bizi ve bizden olanı sindirse dahi, son durak olan İslamiyet ve ananevi kültürümüz kayasına sert biçimde çarpacak; ya o kayayı parçalayacak ve geçecek, yahut o kaya bu çarpışmanın etkisiyle kendisine çarpanı parçalayacak…”

Diriliş Postası’nda yazarken, “Ülkemizde her türlü ifsadın yaygınlaşması için kurulmuş Kaos GL gibi sapkın yapı” ve “neo-emperyal çete”, “hem sapkın hem ikiyüzlüler”, “Onur Yürüyüşü adını verdikleri sapkınlık gösterisi”, “LGBT hakları denilen “çürüme””, “ahlak terörü”, “LGBT+İ denen güruh” diye saydırdıktan sonra “homofobik” eleştirisinden yakınmasından hatırlayacağımız Murat Özer, Akşam köşe yazarı olarak karşımıza çıkıyor. “Tehlikenin farkındayız” diyor ve devam ediyor Akşam yazarı: “İstanbul'da hafta sonu farklı yaşam tarzlarına ve dünya görüşlerine sahip binlerce insan "ailenin korunması ve sapkınlığa dur denilmesi" için bir araya geldi. Çünkü kaygıları ortaktı. Oğullarının ve kızlarının hemcinsleriyle evleneceği, çocukların "analı babalı değil", iki baba ya da iki anneli bir evde büyüyeceği bir gelecekten endişe ediyorlar… Aslında kimsenin eşcinsellerin kendi özel hayatlarında ne yaptığıyla ilgilendiği yok. Hatta bu kişilerle sorunları da yok. Öyle olsaydı Türkiye'de Ferdi Özbeğen ve Zeki Müren gibi sanatçılar bu kadar saygı görmezlerdi. İnsanların aile kurumunu koruma taleplerini eşcinsellerin yaşam hakkına saldırı olarak değerlendirenler, gerçekte küresel çapta çalışan bir lobinin yanıltıcı propagandasını tekrarlıyorlar sadece.”

Millî Gazete yazarlarından “millî” nakaratlar: “beşeri, laik, seküler hukuk”la olacağı budur

Millî Gazete yazarlarından Bahaddin Elçi’yi, “lgbt”yi “sosyal afet” saymasından, “Herkesin Cumhurbaşkanı olun ama İstanbul Sözleşmesi’yle eşcinselliği korumayın!” çağrısından, sonra, niye değişsin, “sosyal afetler, fuhuş, lgbt”den “ateist, terörist, eşcinsel”e nefret söylemi saçmaya devam etmesinden hatırlayalım.

Eylül ayında, Elçi de, malum mitingin ardından yazıyor: “Ailemiz Tehlikede… Aile Bakanı, LGBT karşıtı gösteriyle ilgili olarak, “Temel insan haklarının korunmasından, nefret söylemlerinin yanlışlığından” söz etmiş. Bakan bu sözleriyle görevini yapıyor. Bize “iğrenç” gelen eylemler, yolunda olduğumuz “çağdaşlaşma/Batılılaşma”, AB hukukuna, kriterlerine göre normal/uygun…”

Muhafazakâr medya köşelerinin kopyala-yapıştır paylaşmayı pek sevdiği, içinde, “2007’de İstanbul ‘da 170 yataklı LGBT oteli açıldı”, “2013’te MEŞCİD (Müslüman Eşcinseller Derneği) kuruldu” gibi kaynağı neyse artık söz konusu listeyi bir kez de Millî Gazete yazarı sıralıyor. “LGBT öyle bir sapıklık ki” gelsin “kavmin (Lut) toptan helâkı” derken geleneksel nefret siyaseti nakaratlarıyla günümüz: “LGBT sapkınlığından devlet de STK’lar da, hepimiz gücümüze göre sorumluyuz. “Milli” olmayan, materyalist eğitimle nereye?! LGBT’ler, ateistler, teröristler bizim çocuklarımız; bu “besmelesiz” eğitim ve kazançlarımızın, bu “yabanî” düzenin ürünleri.”

“Tehlike”deki “aile”yi anlatmaya bir “köşe” yeter mi, Millî Gazete yazarı Elçi de, yazınının ikinci bölümüyle devam ediyor: “LGBT sapkınlık yolu açılıyor, yasal korumayla. Sonra şikâyetler, mitingler?! LGBT sapkınlığı sadece ailemizi değil, ülkemizi tehdit ediyor; yerin dibine batıracak bir musibet... Fuhuş ve faiz normalleşerek bekamızı tehdit edecek boyutta. Hem devlet hem de STK’lar LGBT sapkınlığından sorumludur. Rahman; tesettürü, iffeti, takvayı emrediyor; şeytan da açılmayı/çıplaklığı, fuhşu, LGBT’yi emrediyor. Kimin kullarıyız?! Rahman’ın mı, yoksa şeytanın mı? Zina, eşcinsellik suç değil, hak ve özgürlük olarak gösteriliyor yasalarda.”

“Eşcinsel ilişkiler, nikâhsız yaşamlar Müslüman coğrafyalarda da artmakta” çığırtkanlığından hatırlayacağımız Mine Alpay Gün ise “Büyük Aile Buluşması” başlıklı köşe yazısında, “Kişisel tercihlere kimsenin karıştığı yok” diyor, malum mitingin LGBTİ+ karşıtlığına itiraz edenlerden dert yanıyor: “Fakat miting kimi çevrelerce homofobik bulundu. Aileyi korumak için toplananlar nefret söylemiyle suçlandı. Aile kurumunun yıkımına yol açacak eşcinsel yaşamın teşvik edilmemesi, ailenin yaşatılması endişelerini dile getirenler mürtetlikle bile suçlandı.”

Millî Gazete yazarı Mine Alpay Gün, bir gün sonra ise “LGBTİ Propagandasının Sponsorları” başlığıyla devam ederken, “LGBT karşıtlarını homofobi ile suçlayanlar”a karşı, Aydınlık’tan medet umuyor: “Aydınlık gazetesi, 2020’de LGBT propagandasının sponsorlarını deşifre etti: “Türkiye’de LGBTİ alanında faaliyet gösteren Kaos GL’nin hazırladığı fon katalogu ve bu katalogda çocuklara kadar uzatılan LGBTİ propagandasının destekçileri tek tek sıralanıyor… Sponsorlar bugün LGBT’yi, yarın ensest ilişkiyi fonlayacaklardır…”

Millî Gazete köşe yazarı Fatma Tuncer ise “Çocuklarımızı kim eğitiyor?” başlığı altında, “gittikçe yayılan LGBT sapkınlığının son bulması” için, “devletin zirvesinden, aşağı doğru bütün kurum ve kuruluşlara” çağrı yapıyor, “özellikle medya araçlarının yeniden düzenlenmesi ve yerlileştirilmesi gerekir” diyor.

Cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede birbirleriyle yarışan muhafazakâr yayın organlarından Millî Gazete’nin İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik manipülasyon, dezenformasyon ve provokasyonlarından hatırlayacağımız isimlerinden ve de “şeytanın çocukları” diye tariflediği “ırkçı emperyalistler”in “LGBT ile fıtratı bozma” gibi “sinsi planları”nı deşifre etmelere doyamayan Millî Gazete yazarı Siyami Akyel, “Türkiye’nin Büyük Sorunları” başlıklı köşe yazısına bir de “LGBT’nin Meşrulaştırılması” ara başlığı ekliyor: “Irkçı emperyalizminin Allah-u Teâlâ’nın yarattığı arzı fesada uğratma girişiminin sonuncusu LGBT, bütün dünyada Siyonist lobilerce yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde de süreç İstanbul Sözleşmesi’nin…” Akyel, gerisine, köşedaşı Elçi’nin yazısındaki gibi kopyala-yapıştır listeyle devam ediyor.

Kaos GL Derneği’ne “sapkın kuruluş” diyen Millî Gazete’nin köşe yazarlarından, aynı zamanda “Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi” Mücahit Gültekin, “Köpük Gider Su Kalır” başlıklı köşe yazısında, elbette, “LGBT”yi de “köpük”ten sayıyor, gene güya NATO karşıtlığı bahanesiyle LGBTİ+ karşıtlığına devam ediyor: “Kendini ilerici sanan kimi Marksistlerin eline LGBT bayrağı tutuşturulmuş, “eşcinsel imam”ın arkasında namaz kılmaya hazır hale getirilmişlerdi…”

Aydınlık fantezi: “Bu ülkede herkesin sokağa çıkma, eylem yapma hakkı var, bir tek normal insanların hakkı yok!”

Aydınlık genel müdürü Osman Erbil, “Aileler Hareketi çığır açacak” diyor: “Aralarına girip sordum, neden buradasınız? “LGBT dayatmasına sessiz kalmamak için, çocuğum için memleket için…” Bu eylem, LGBT saldırısına karşı ailelerin ayağa kalkışıdır, meydan okumasıdır! Artık ayaklanma başlamıştır! LGBT çürümesine karşı Aileler Hareketi! Vatan Partisi’nin hakkını teslim etmeden olmaz.”

“"Büyük Aile Yürüyüşü" İzlenimleri” başlığı ile devam ediyor Aydınlık yazarı Sezer Özseven: “İstanbul Saraçhane’de emperyalizmin LGBT dayatmasına karşı tarihimizin en kitlesel yürüyüşü yapıldı… LGBT’nin gökkuşağı, farklı renkleri bir araya getirmeyi iddia edip aslında tek tip “marjinal” bir insan tiplemesi yaratırken halkımızın farklı kesimleri, Türk bayrağı altında rengarenk bir çeşitlilik oluşturuyor. İşte Türk milleti gerçeği budur… Saraçhane Meydanı’na gelen sarıklı, cübbeli, sakallı yurttaşlarımız, LGBT yürüyüşlerine giden sözde “modern” görünümlü marjinallerden daha ilericidir…”

“LGBTİ dayatmasına başkaldırı ve Amerikan renklileri” başlığıyla sıra Utku Reyhan’da: “Batı merkezli LGBTİ dayatmalarına karşı ilk kez kitlesel bir eylem… Bu ilk eylem, LGBTİ dayatmasını "cinsel yönelim özgürlüğü" kisvesiyle pazarlayan emperyalist akla esaslı bir karşı duruş… Bu bilim ve insanlık dışı dayatmaya bütün dünyada sesler yükselmeye başladı… Macaristan'da Orban'ın zaferi… HDP önünde nöbet tutan Diyarbakır Aileleri ile Saraçhane Aileleri kardeş…”

Normal insan olma hakkı” başlığıyla Gaffar Yakınca: “İnsanlar Saraçhane’de LGBT ideolojisine karşı aileyi ve değerleri savunmak için… 8 Mart’ta “hepimiz o…yuz” diye bağırmak, “kocanızı öldürün” diye pankart açmak serbest… Eşcinsel yürüyüşünde çırılçıplak soyunup sokak ortasında çiftleşmek serbest… Fahişeliği gurur duyulacak bir şey gibi gösteren şarkılar söylemek serbest… Çocuk pornosuna, en adi sapıklıklara özgürlük istemek serbest… Bu ülkede herkesin sokağa çıkma, eylem yapma hakkı var, bir tek normal insanların hakkı yok!”

“Transeksüel dönüşüm ve nefret suçu” başlığıyla Dr. Atakan Hatipoğlu: “Lgbt nedir? Kamuoyunun bir kısmında bu konuda bir cehalet hüküm sürüyor… Mesele hak-hukuk meselesi değildir, mesele cinsiyet hiyerarşisinin yok edilmesidir. Lgbt hareketine göre, erkek ve kadınlığın normal olduğu iddiası üzerine kurulmuş bir cinsel politika sistemi ve cinsel yönelimler hiyerarşisi vardır. Eşcinsellik politik olarak aşağı itilmiştir. Daha da aşağıya itilmiş başka cinsel yönelimler de vardır: Fuhuş ve pedofili gibi…”

“LGBTİ’nin sevmeyeceği Netflix dizisi” başlığıyla Tunca Arslan: “Dizinin elbette ki Doğu Perinçek’in “Eşcinsellik ve Yabancılaşma” kitabında olduğu üzere, “’Cinsel tercih özgürlüğü’ dedikleri, sistemin en büyük yalanlarından biridir.”

Doğu Perinçek’in “eşcinsellik ve yabancılaşma” nakaratı bir kez daha (1, 2) Aydınlık sayfalarında: “LGBT dayatması, 18 Eylül günü İstanbul’da yapılan Büyük Aile Buluşması'nda bir kez daha gündeme geldi. Eylem, emperyalist saldırganlığa etkili bir yanıt oldu. LGBT savunucuları ise panikledi. Tekrar Türkiye'nin gündemine gelen tartışmaya katkı amacıyla Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in “Eşcinsellik ve Yabancılaşma” kitabından bir özeti okurumuza sunmayı görev biliyoruz…”

Akit köşelerinden homofobik nefret nakaratları

Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organı Yeni Akit’in köşe yazarı, aynı zamanda Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, muhalefet karalama bahaneli homofobik nefret siyasetinden hep aynı nakaratları tekrar ederken gene 6’lı masaya sallıyor: “Eşcinsel destekçisi İyi Partili! Eşcinsel destekçiliği kontenjanından İyi Parti’ye transfer olan Anayasa hukuku profesörü… Eşcinsel destekçisi ya. Erkek iken kadın, kadın iken erkek olma hevesinde oradan oraya dönüp duranların destekçisi ya..”, “Millet ittifakının adayı bir eşcinsel mi olacak? Şöyle diyordu İmamoğlu: Toplumu eşcinsel evliliğe hazırlıyoruz! Hatta bir LGBT derneğinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu fahri üye olarak ilan ettiğini de gördük… 6 parti İstanbul Sözleşmesi geri gelecek diyor. Sadece SP istemiyoruz diyor… Millet ittifakının göstereceği eşcinsel bir aday, Derya Yanık tarafından bile desteklenebilir… Bu durumda 6+1 ittifakın eşcinsel cumhurbaşkanı aday göstermesinde de kendileri açısından çok sorun olmaz…”

Akit yazarı Zekeriya Say, kopyala-yapıştır hep aynı nakaratlarla “Kılıçdaroğlu geldi “irtica” hortladı!” diyor: “Bay Kemal, Kaos GL Derneği’nden Kara’yı kabul ederek, sapkınları Gazi Meclis’te ağırlayan ilk parti lideri oldu… Yıllarca “irtica” söylemiyle Müslümanlara zulmeden “Yunan aşığı” CHP ve avanelerinin, İslamiyet’ten binlerce yıl önce ortaya çıkan Lutiliği meşrulaştırma çabalarını gördükçe, insan asıl mürtecilerin CHP’lerin ta kendisi olduğunu daha iyi fark ediyor.”

Akit yazarı Yaşar Değirmenci, “Lider başkanla, lider Türkiye’ye yürürken sıkıntılarımız”ı sayıyor: “Fıtrattan uzaklaştırılan, cinsiyet değiştirme hayati olayı, LGBT lobisi, bu lobinin Avrupa Birliği fonuyla yayılması da ayrı ve önemli derdimiz, meselemiz.”

“Bu bakanlar kimin?” başlıklı ikinci yazısında Akit yazarı Değirmenci, malum mitingin ardından “nefret söylemi”ne karşı laf etti diye, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’tan dert yanmakla kalmıyor, ötesine geçiyor: “LGBT’lilere sahip çıkarak onlara yapılan protestoları ‘nefret söylemi kabul edilemez’ diyenden aile bakanı olur mu? Ana olmayandan aile bakanı! Kadının kadın, erkeğin erkek, çocuğun çocuk, ailenin aile olarak sürdüğü yaşama tarzı, ‘nefret söylemi’ değil, insanın varoluş hakkıdır... Ak Parti gibi ümmetin, insanlığın ümidi mazlumların umudu olmuş, AK Parti’de bu bakanlar olmamalı…”

Akit yazarı Ahmet Maranki, Eylül ayı ilk yazısında, “İstanbul Sözleşmesi… ömür boyu nafaka, LGBT, pedofili gibi büyük ahlaki çöküntüler” diye saydırırken; ikinci yazısında ise hızını alamayarak, “Şehit kanlarıyla bize vatan bırakılmış bereketli Anadolu toprakları; Yaratıcı’nın lânetlediği eşcinsellik-LGBT, cinsel taciz, pedofilinin tavan yaptığı, cinsiyet değiştireceklerin kuyruk oluşturduğu zelil bir ahvâlde bırakılmıştır!! Sahipsiz gibidir!!!” narası çekiyor.

“Pazar Günü Yapılan Yürüyüşe Dair Notlar” başlığıyla Akit yazarı Ali Osman Aydın: “LGBT dayatmasına karşı yürüyüş… İki erkek ya da iki kadından oluşan, trans çocuklu “ailelerle” dolu bir gelecek hayaline toplumun bir kesiminin tepki göstermesi… Sapkınlar… LGBT çeteleri… Köşelerindeki şezlonga uzanmış sapkın hamiliğine soyunan şerefsizler… LGBT propagandası…”

Ha Akit ha Milat, “Prof. Dr.” köşe yazarı Sefa Saygılı için fark etmiyor; Milat’ın ardından bir “köşe” de Akit’ten: “Halkımız LGBTİQ+ dayatmasına “hayır !” dedi… Fatih Saraçhane Meydanı’nı hıncahınç dolduran on binlerle, LGBTİQ+ dayatmasını ve arkasındaki şer güçleri protesto ettik. Konuşmacılardan biri de bendim ve milletimizin coşkusunu bizzat yaşadım… Halkımız sapkın uygulamalara, İstanbul Sözleşmesi’ne ve türevi 6284 sayılı yasaya, feminist ve LGBTİQ+ bireylerinin cinsel özgürlüğünü sınırsız güvence altına alan, fuhşu suç olmaktan çıkaran ceza yasasına “Hayır!” dedi…”

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’tan, “Şimdi Akit Media grubuna veda vaktidir”, Haber Vakti’nde devam: “Bu “Fahişeler’’ ve onların türevlerine karşı halk ayakta… İstanbul Sözleşmesi’ni ve Lanzarotteyi, CEDAW’ı milletin başına bela edenler, onların yerli ve yabancı destekçileri kına yaksınlar, başardılar. Aile ağır bir yara aldı. Genç nesil inanılmaz bir tehdit altında. LGBT’liler artık zafer işaretleri ile İstiklal Caddesi’nde 8 Mart günü bahanesi ile adeta ‘’istiklallerini’’ ilan etmişlerdi. Dün Fatih’de bu ‘’fahişeler’’ ve onların türevlerine karşı halk isyanlardaydı. Bu isyan devam edecek! 14-29 Ekim tarihleri arasında, diğer kalan 81 ilde protesto gösterileri var…”

Dilipak, Haber Vakti’nde devam ediyor: “Tek başına LGBT ile mücadele edermiş gibi yapıp, hırsızlık ve cinayetleri, adaletsizliği görmezden gelirseniz, bu yaptığınızın bereketi olmaz. Istılahda bütün bunlar Fahşa/Haddi aşma olarak tanımlanır. LGBT kavramını LGBT’liler bu kadar yaygın hale getirmemeli idi. Bu işin adı Fuhşiyat’tır. Fahşa’dır. Zinakar’lıktır! Riba’nın adını Faiz koyarak onun üzerinden tartışarak İlahi Rızaya ulaşamazsınız.”

Yeni Şafak yazarı malum mitingle coşunca LGBTİ+’lara işi aşı bile çok görüyor

“LGBT dayatması”, “eşcinsellik propagandası”, “LGBT ideolojisi” nakaratlarını tekrar eden Yeni Şafak yazarı, “iş dünyasının kapısına dayanan büyük tehlike” söylemiyle hızını alamayarak Anayasa’nın güvenceye aldığı çalışma hakkı ile İş Kanunu’nun ayrımcılıklara karşı güvenceye aldığı eşit davranma ilkesine yani LGBTİ+’ların çalışma hakkına da karşı çıkıyor!

“LGBT ideolojisi” söylemini pek seven, LGBTİ+’ların çalışma hakkına da karşı çıkan Yeni Şafak köşe yazarının Eylül ayı köşeleri burada

Star yazarının gönlünden neler geçiyor neler

“Sapkın LGBT” söylemiyle yetinmeyen Star yazarının dili sınır tanımıyor: “sokaklarda boy göstermek”, “konserlerde paçavralarını sallamak”, “sapkın yaşam biçimlerini utanmadan gözler önünde yaşamak”, “bazı STK'lar”, “CHP ve belediyeler”, “ahlakta değer tanımamayı maharet sayan sekülerler”

Homofobik nefret söylemine “inanç ve ahlak” serbestisi isteyen Star yazarı Mustafa Sabri Beşer, ayrımcı tutum, davranış ve uygulamalara karşı yeterince nefret söylemi saçıp, nefret suçlarına davetiye çıkaramamakla, “muhafazakâr STK’lar”ın sessizliğinden yakınıp “sapkın LGBT”lere karşı Devlet’i doğrudan göreve çağırmakla geçen köşe yazılarının ardından nihayet Eylül ayında İstanbul Saraçhane’de düzenlenen nefret mitingiyle, Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik gibi, coştukça coştu.

Malum miting öncesinden, malum mitingin ardına Eylül ayı “köşe”lerini “LGBT” ile dolduran Star yazarının köşeleri burada

İdam isteyenden “içi ürperene” yerel basından Eylül ayı nefret köşeleri

Yerel basından Eylül ayı nefret köşeleri Karadeniz’den Günebakış, Yeni Konya, Konya Hakimiyet, Aydın Denge, Midyat Habur, Taşova Gazetesi, Kapadokya Muşkara Haber, Kayseri Sun Haber, Ankara Sonsöz, İstanbul DostBeykoz, Demokrat Kocaeli, MuğlaTürk Haber, Sakarya NetGaste, Bursa Haberin Doğrusu, Kırıkkale İl Gazetesi yazarlarından geldi.

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: medya, nefret suçları, aile, din/inanç
İstihdam