04/05/2023 | Yazar: Ali Erol
Sendikal-gongo Memur-Sen, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı söyleme ev sahipliği yaptı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, LGBTİ+’ları hedef alan ayrımcı söylemini sendikal-gongo Memur-Sen’in 1 Mayıs’ta düzenlediği genel kurulunda tekrar etti.
Yeni dönem için de Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan, Ankara’da, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Memur-Sen Konfederasyonu 7. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada gene LGBTİ+’ları hedef aldı.
Cumhurbaşkanı, 1 Mayıs’ta, Memur-Sen Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “insanları fikrine, meşrebine, mezhebine, kökenine göre ayırmanın İslam inancında siyasi gelenekte yeri olmadığı” sözleriyle önce Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklendi: “Bay bay Kemal diyor ki ben Aleviyim. Yahu senin Aleviliğinden bize ne? Biz böyle bir şeyden dolayı seni eleştirdik mi? Hayırlı olsun. Ne kadar güzel.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gün önce AKP’nin Ankara mitinginde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olarak açılmasını eleştirmiş, “Sana kim dedi, Alevi misin, değil misin? Bizim Alevi'ye de saygımız var, her türe saygımız var. Bunu söylemene ne gerek var? Sen, Aleviliğini yaşa ama anlatmaya gerek yok” ifadelerini kullanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur-Sen Genel Kurulu konuşmasına, “Cumhur İttifakı LGBT’ci değildir” diyerek konuşmasını bir kez daha “LGBT”ye bağladı: “Ya toplumun temel direği olan aile kurumuna sahip çıkanları ya da aile düşmanı sapkın akımların desteğini alanları tercih edeceğiz. Cumhur İttifakı LGBT'ci değildir. Şu anda adı millet olan zillet ittifakında LGBT aleyhine bir söz duydunuz mu? Yok. Çünkü LGBT'yi açık ve net ne yapıyorlar? Başta ana muhalefet olmak üzere savunuyorlar. İP savunuyor. Ya bizim kutsalımız nedir? Ailedir. Aile kurumunu bu denli bir kenara koyan anlayış 14 Mayıs'ta benim milletim gereken dersi verecektir. Ben buna inanıyorum. 14 Mayıs seçimleri işte bu kadar önemli, bu kadar hayati, istikbalimiz açısından bu derece mühim bir seçimdir. Daha kendi aralarında anlaşamayanların, ülkenin sorunlarını çözmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. Daha önce meydanlarda verdikleri hiçbir sözü tutmayanların, bol keseden dağıttıkları vaatlerin de üzerine beton dökeceğini çok iyi biliyoruz.” (1, 2)
Sendikal-gongo Memur-Sen’in LGBTİ+ düşmanlığının seyri
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde, LGBTİ+ işçi ve emekçilere yönelik ayrımcı söyleme ev sahipliği yapan sendikal-gongo Memur-Sen’in “sendikal mücadele”sine LGBTİ+ düşmanlığı da dahil.
Memur-Sen, en son, AKP ve ortaklarının ayrımcı anayasa değişikliği teklifinin görüşüldüğü TBMM Anayasa Komisyonu toplantısında, AKP ve MHP’li siyasetçilerle birlikte kamu kurum temsilcilerinin ardından LGBTİ+ düşmanı gongo’larla birlikte Anayasa Komisyonu’nda sıraya girdi: “Sapkın ideolojiler, özgürlük ve eşitlik güzellemeleri...”
LGBTİ+ düşmanı nefret mitinglerinin yerellerde örgütleyicilerinden kamu sendikası Memur-Sen, “fıtrata uygun yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalıdır” söylemini, Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın aracılığıyla, TBMM Anayasa Komisyonu’na taşıdı: “Birtakım sapkın ideolojilerin, özgürlük ve eşitlik güzellemeleriyle üretilen ve yayılan cinsiyetsizleştirme politikaları nedeniyle insanlığın büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğunu görmekteyiz. Kadın-erkek gerçekliğini yok sayan bu cinsiyetsizleştirme politikaları, alenen insana ve aile kurumuna saldırı niteliği taşımaktadır. Kadını annelikten, erkeği babalıktan soyutlayan bu anlayışın tek amacı vardır, o da aile birliğini yıkmaktır. Birçok yabancı menşei fonların desteklediği, gençlerimizi ve geleceğimizi karartmaya dönük bu yaklaşımların toplumumuzca normal karşılanmaması için, devletimizle birlikte hepimizin üzerine düşen görevler var.”
“Gaziantep Büyük Aile Yürüyüşü” adı altında “Gaziantep Gönüllü Kuruluşları” adına düzenlenen LGBTİ+ karşıtı nefret mitinginin başını kamu sendikası Memur Sendikaları Konfederasyonu Memur-Sen ve bağlı Eğitim Bir-Sen Gaziantep Şubesi çekti. LGBTİ+ karşıtı yürüyüşün basın açıklamasını Gaziantep Gönüllü Kuruluşları adına Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök okudu ve “fıtrata uygun yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalıdır” çağrısı yaptı.
LGBTİ+ karşıtı nefret mitinglerinin çağrıcısı ve yerellerde doğrudan düzenleyicisi de olan Memur-Sen’in anayasa tanımaz LGBTİ+ düşmanlığı Elazığ, Urfa, Konya, Ankara, Trabzon, İzmir, Mardin, Van, Diyarbakır ve Kayseri şehirleriyle seyretti.
İş Kanunu’na “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” eklenmeli
Türkiye’de LGBTİ+’ların tanınma, eşitlik ve vatandaşlık hakları mücadelesinin psikoloji/psikiyatri alanından sosyoloji/siyasetbilimi alanına geçiş süreci yarım yüzyılı geride bırakmışken, hükümet temsilcileri, LGBTİ+'lara, (1, 2, 3) kamusalda görünmeyin, hak hukuk ve hürriyetlerinizi talep etmeyin hele bir de anayasal eşit vatandaşlık diye siyasete bulaşmayın demeye devam ediyorlar.
Peki, Türkiyeli LGBTİ+'ların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile homofobik/transfobik nefrete karşı anayasal tanınma ve eşitlik mücadelesinde açık seçik, net talepleri nelerdir...
Anayasa’nın 10. Maddesi, İş Kanunu'nun 5. Maddesi, Türk Ceza Kanunu'nun 122. Maddesi, T.C. Anayasası’nın hak ve özgürlükler maddesi, Eşitliği sağlayan ve Ayrımcılığı engelleyen bu maddelerin özneleri “herkes” ve “kimse” olarak geçer ama söz konusu “herkes” Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliğini kapsamaz…
LGBTİ+’lar sırf cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerinden dolayı hayatın her alanında dışlanıyorlar, baskı görüyorlar, eşit katılımları engelleniyor, yasal güvenceden yoksun bırakılıyorlar, yaşam hakkı ihlalleri nefret cinayetlerine kadar varıyor…
Haliyle tüm bu süreç mevcut yasalar karşısında maruz kaldıkları ayrımcılıkları tetikliyor, suç değil ama LGBTİ+’lar ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor, çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığı devam ediyor, LGBTİ+’ların yaşam hakları korunmuyor; failler cezasız kalıyor, “genel ahlak” ile LGBTİ+’ların cezalandırılması devam ediyor, transfobik suçlular “haksız tahrik” bahanesiyle kollanıyor, TSK hâlâ eşcinselliği “hastalık” olarak görüyor…
LGBTİ+’ların hak ve özgürlük talepleri “toplum hazır değil” siyasi yalanı ile inkâr edilirken süreci hatırlayalım: LGBTİ+ hakları Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için önüne konan kısa ve orta vadeli hedefleri gösteren Katılım Ortaklığı Belgesi ile başlıyor. Başbakan Bülent Ecevit’in 2001’de kabul ettiği programı AKP Hükümeti devralıyor. Türkiye’nin ilk ödevi çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığını ortadan kaldırmak! “İşgücü ve sosyal konular” başlığı altında “cinsel yönelim” temelli ayrımcılığın 2004’e kadar kaldırılması bekleniyor. Türkiye en azından çalışma hayatında cinsel yönelim temelli ayrımcılığı yasaklayan bu kriteri gündemine bile almıyor. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) AB müktesebatına uygun değiştirilmesi süreci başlıyor. Adalet Alt Komisyonu, “ayrımcılık” ana maddesine “cinsel yönelim” eklenmesinde ortaklaşıyor. TBMM öncesi aşamada AKP Hükümeti Cemil Çiçek ile itiraz edip çıkarttırıyor. Başbakan Erdoğan, 2014’te, “Demokratikleşme Paketi” ve TCK’da “nefret” saikli değişikliği açıklıyor. TCK’nın ayrımcılığı düzenleyen 122. Maddesi “Nefret ve Ayrımcılık” adını alıyor; Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği’ne gene yer verilmiyor. TCK’nın ardından “yeni anayasa” tartışmaları başlıyor; “kanun önünde” herkes “eşit” olsa da cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimliklerinden ötürü ayrımcılıklara maruz kalan LGBTİ+’lar eşitliğe dahil edilmiyor…
LGBTİ+’ların insan hakkı ihlallerine daha fazla maruz kalmamaları için yerine getirilmesi gerekli adımlar çok açık: T.C. Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. Maddesi’ndeki ayırım gözetilmeyecek zeminler arasına “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli. Aynı şekilde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını yasaklayan ifade Anayasa’ya açıkça kaydedilmeli. TCK’nın “Nefret ve Ayrımcılık” başlıklı 122. Maddesi’nde ayırım gözetilmeyecek zeminler arasına “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli. Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu, “Eşitlik İlkesi ve Ayrımcılık Yasağı”na “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ifadeleri eklenmeli. İnsan Hakları Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu görev ve yükümlülük alanlarına giren her türlü insan hakkı, demokrasi ve hukuk ihlallerini cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli yaklaşımı gözeterek ele alınmalı. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı’nın ayırımcılık yasağını düzenleyen bölümünde "cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği" ifadeleri eklenmeli. Nefret Suçları ile ilgili mevzuat çalışmasında LGBTİ+’lara yönelik nefret suçlarına karşı gerekli cezai önlemler alınmalı; “ağır tahrik” indirimlerinin nefret suçları sonrası uygulanamayacağına dair düzenleme yasada yapılmalı…
T.C. Anayasası, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Kabahatler Kanunu gibi kanunlar ile çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanan yönetmeliklere dâhil olan “genel ahlak”, “kamu ahlakı”, “müstehcenlik”, “iffetsizlik” ve “yüz kızartıcı suçlar” gibi muğlâk ifadeler mevzuattan çıkarılmalı ya da LGBTİ+’ların aleyhine yorumlanamayacak şekilde yeniden düzenlenmeli. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne EK 12. Protokol’ü T.C. Hükümeti onaylamalı. Türkiye, kurucu olduğu Avrupa Konseyi'nin, 2010 yılında yayınladığı Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Ayrımcılığıyla Mücadele bakanlar Kurulu Tavsiye Kararına tam uyum için gereken tüm yasal ve politik adımları derhal yerine getirmeli. LGBTİ+’ların maruz kaldıkları nefret suçları, ayrımcılık, polis şiddeti gibi hak ihlalleri sonrası soruşturma ve kovuşturma evresinde mağdurların mağduriyetlerini artıran kolluk kuvvetlerinin ve adli birimlerin ayırımcı ve/veya önyargılı tutumlarını bertaraf edecek önlemler alınmalı. TSK’nın Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nde eşcinsellik ya da transseksüelliğin “ileri derecede psikoseksüel bozukluk” olarak nitelendirilmesinin ve askerlikten muaf tutulma sürecinde eşcinsel, biseksüel ya da trans vatandaşların maruz kaldıkları onur ve haysiyet kırıcı uygulamalar bertaraf edilmeli. Eşcinselliği “gayri tabii mukarenet” şeklinde damgalayarak cezalandıran, cezalandırmakla kalmayıp söz konusu suçlama ile eşcinsel subayları çalışma hayatında cinsel yönelim ayrımcılığına maruz bırakarak işten atılmasını düzenleyen Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu değişmeli ve eşcinsellik suç olmaktan çıkartılmalı.
Hükümet çalışma hayatında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığını düzenlemeli. İş duyurularında, işe alımda, iş ilişkisinin devamında ve işe son verme süreçlerinde LGBTİ+ çalışanlara yönelik ayrımcılığı yasaklayan düzenlemeler yapılmalı. İş Kanunu’nda “cinsiyet” eşitliğinin ardından “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” de kayda geçirilerek LGBTİ+ çalışanlar güvence altına alınmalı. Eğitim, istihdam ve sağlık kamu ve özel kurum ve kuruluşları ile hizmetlere erişim alanlarında LGBTİ+’ların yaşadıkları hak ihlallerini bertaraf edecek toplumsal ve kurumsal eğitim programları devletin pozitif yükümlülüğü olarak uygulanmalı ve takip edilmeli…
Cinsel Yönelim ve Toplumsal Cinsiyet Hakkında BM Deklarasyonu, BM Genel Kurulu, 18 Aralık 2008- Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği her ne olursa olsun insan haklarının her insan varlığına yönelik eşit şekilde uygulanmasını gerektiren herkese eşit davranılması ilkesini yeniden onayladığını hatırlayalım ve ekleyelim: LGBTİ+ hakları temel insan haklarıdır!
Kaos GL Derneği’nin, LGBTİ+ çalışanların Türkiye’de özel sektör ve kamu istihdamındaki durumunu anlamak ve emek gücüne tam, eşit ve özgür katılımlarının sağlanma çabalarına katkı sunmak amacıyla yürüttüğü istihdamda ayrımcılık araştırmalarına göz atmak ve ankete katılmak isterseniz: 1, 2
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, çalışma hayatı, siyaset