19/01/2022 | Yazar: Ali Erol

İlim Yayma Vakfı’nın Sabahattin Zaim Üniversitesi araştırmasında gençliğin “LGBT”ye yaklaşımı “çok yüksek oranda olumlu” çıktı.

“Gençlerin neredeyse yarısı eşcinselliği doğal bir durum olarak değerlendiriyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İlim Yayma Vakfı’nın üniversitesi İstanbul Sabahattin (İZÜ) Zaim’in “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasına göre “gençlik” grubunun “LGBT”ye “çok yüksek oranda olumlu” yaklaştığı ortaya çıktı.

Başkanlığını Bilal Erdoğan’ın yaptığı İlim Yayma Vakfı’nın kurumlarından İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İstanbul Aile Vakfı ortaklığıyla yaptığı “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

İZÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ergün Yıldırım ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sağlık Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümünden Doç. Dr. Recep Yıldız tarafından geçen yıl haziran ve temmuz aylarında yapıldığı açıklanan araştırmanın sonuçları kamuoyuyla 6 Ocak’ta paylaşıldı.   

Üniversitenin Halkalı Kampüsünde yapılan toplantıyla ilan edilen sonuçları paylaşan Ergün Yıldırım, “LGBT denilince aklınıza ne gelir” sorusuna aldıkları cevabı, “Gençlik grubunda çok yüksek oranda olumlu yaklaşan bir tutumla karşılaştık. Yüzde 35 civarında olumlu bir tutum” ifadesiyle aktardı.

İlim Yayma Vakfı’nın üniversitesinin ulaştığı gençliğin “LGBT”ye olumlu yaklaştığı “yüzde 35 civarı” oran, “LGBT’lerin eşit haklara sahip olması gerektiğini” düşünenlerle ilgili daha önce Kadir Has’ın 2016’da ulaştığı yüzde 33,4 ile 2020’de ulaştığı yüze 36 oranlarıyla KONDA’nın ulaştığı “farklı cinsel eğilimlere anlayış ve saygı”da artan oranları doğrulamış oldu.

Eski Yeni Şafak köşe yazarı da olan Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Ergün Yıldırım, “Türkiye'nin genel toplumsal yapısı hakkında bizi bilgilendiren önemli bir araştırma oldu” derken, araştırmasının “gençlik” grubunun “LGBT”ye “çok yüksek oranda olumlu” yaklaşmasına dayanamadı ve “Gençlik konuyu daha çok soyut bir düzeyde algılıyor ve bir özgürlük meselesi olarak görüyor” diye yakınmaktan kendini alamadı.

Araştırmayla ortaya çıkan gençliğin “LGBT”ye “çok yüksek oranda olumlu” tutumunu “tuvalet”le sulandırma çabası

Anadolu Ajansı’ndan Kenan Irtak imzalı ““Türkiye’de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçları açıklandı” başlıklı haberi üniversite sitesine dört gün sonra koyan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi adına konuşan Ergün Yıldırım, “LGBT denilince aklınıza ne geliyor” sorusunu yönelttikleri gençlikten cevabı “Yüzde 35 civarında olumlu bir tutum”la almalarını, sanki Yeni Şafak’a “köşe yazısı” yazıyormuş gibi “Gençlik konuyu daha çok soyut bir düzeyde algılıyor ve bir özgürlük meselesi olarak görüyor” diye “yorum”lamakla yetinmiyor hemen ardından gençliğin “LGBT”ye olumlu tutumunu “tuvalet”le gölgelemeye çalışıyor: “'Toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde kızların ve erkeklerin aynı tuvaleti kullanmasına ne dersiniz?' diye sorduğumuzda ise yüzde 77 civarında 'hayır' çıktı. Dolayısıyla soyut düzeyde ve bir özgürlük meselesi olarak olumlu bakılırken, gündelik hayata dönüştüğü zaman böyle bir bakış açısıyla karşılaşmıyoruz.”

Ayrımcılık yaratan tüm kanunların ortadan kalkması ve ayrımcı uygulamaların son bulması için mücadele eden LGBTİ+ hareketi, Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin açık bir şekilde eklenerek başta yaşam, eğitim, sağlık, barınma, ifade, istihdam hakları olmak üzere LGBTİ+’ların tüm haklarının güvence altına alınmasını talep ederken, İlim Yayma Vakf’nın üniversitesinin sosyoloğu kendi yaptığı araştırmanın sonucunu gölgelemek için cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıklara karşı LGBTİ+’ların hak (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9) taleplerini “tuvalet”e indirgemeyi “bilimsel analiz” olarak sunuyor.

Sabahattin Zaim Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ergün Yıldırım, “İZÜ'nün toplumun geçirdiği değişim ve dönüşümü anlamak için bu çerçevede” yaptığı çalışmayı sunarken sanki Yeni Şafak’ta “köşe” yazıyormuş gibi “LGBT ideolojisi”, “eşcinsellik ideolojisi” gibi nefret nakaratlarını sıralarken, arada araştırmanın sonuçları hatırına “İnsanlar çok soyut, genel manada bana dokunmuyorsa, benimle bir teması yoksa insan hakkıdır, özgürlüktür diye bir şey demiyor” demek zorunda kalıyor, derken konuşmasına gene “gündelik hayatın pratiği”nden anladığı “tuvalet” takıntısıyla devam ediyor: “'Kadın ve erkek aynı tuvaleti kullanmalı mıdır?' sorusuna, sol kesim bile yüzde 9.6 gibi çok düşük bir oranda olumlu yanıt veriyor. Kemalistlerde de oran düşük aslında. LGBT veya eş cinsellik ideolojisinin algılanmasını iki şekilde yorumlamamız gerektiğini gördük. İnsanlar çok soyut, genel manada bana dokunmuyorsa, benimle bir teması yoksa insan hakkıdır, özgürlüktür diye bir şey demiyor. Ama gündelik hayatın pratiğine dönüştüğü zaman toplumsal cinsiyet eşitliği konusu, eş cinsellik konusu, sol da, Kemalistler de, demokratlar da çok ciddi anlamda Türk toplumunda bir konsensüs olduğunu gördük.” 

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçlarına dair Anadolu Ajansı’nın bülteninde servis edilen ama üniversitenin kendi internet sitesine almadığı devamında ise Ergün yıldırım, “Seçmenlerin LGBT konusuna bakışının oy verdikleri partiyle örtüştüğünü, partilerin ideoloji ve programlarının kitleleri etkilediğini” söylüyor ve “HDP ve CHP seçmeninin konuya daha olumlu baktığını” ekliyor: “HDP'nin olması da düşündürücü geldi bana. Çünkü HDP'nin oy aldığı kesimler Güneydoğu Anadolu'da belli bir etnik kesimi oluşturan orta-alt kesim. Aslında dinle ilişkileri de geleneksel manada daha fazla olan bir sosyolojiye sahip. Bu da tabanın sosyolojik olarak çok hızlı değiştiği gibi bir şeye götürüyor bizi.”

Hükümet yanlısı muhafazakâr medya araştırma sonuçlarını görmedi

Anadolu Ajansı’nın ““Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçları açıklandı” başlığıyla servis ettiği bülteni Konhaber, Pusulahaber, YeniSöz, Haberlercom, Haber3, YeniHaber, trnews24 ve mynet gibi internet siteleri olduğu gibi yayınlarken, Anadolu Ajansı’nın kendi haberine kendi sitesinde yer vermediği görüldü.

Tüm arama taramalarımıza rağmen hükümet yanlısı ve muhafazakâr medya organlarının internet sitelerinde denk gelmediğimiz ““Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçları” haberini, muhafazakâr medyadan “Haksöz Haber” isimli site, Independent Türkçe’den aldığı “26 ilde 18 yaş ve üzeri 2 bin 200 kişi ile görüşüldü… Yüzde 72,3'ü eşcinselliği toplum için zararlı görüyor” başlıklı haberi, “Anketlere göre LGBT sapkınlık olarak görülüyor!” başlığıyla verdi: “Sebahattin Zaim Üniversitesi'nin Türkiye geneli 2 bin 200 kişiyle yaptığı görüşmeye göre LGBT bir sapkınlık ve geleceği ifsad eden bir durum olarak görülüyor.”

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin “LGBT” araştırmasının sonuçlarını homofobik nefret söylemiyle duyuran Haksöz Haber, gençlerin “çok yüksek oranda olumlu” tutumunu ise “Buna rağmen "Bir hastalık değil bir tercihtir ve saygı duymak gerekiyor" diyenlerin oranı yüzde 17,6'da kalırken bu oranda 25 yaş altı gençlerin oylarının belirleyiciliği olduğu ortaya çıktı. 18-24 yaş aralığındaki gençlerin neredeyse yarısı eşcinselliği "doğal bir durum" olarak değerlendiriyor” ifadesiyle paylaşmak durumunda kalırken hemen ardından kendisinden beklenir geleneksel ayrımcı dil ve nefret nakaratıyla ekledi: “Bu noktada sapkınlığı savunan ve desteklenmesi gereken bir durum olarak gören kesimlerin başında Kemalistler ve Sol tandanslı görüşlere sahip olanlar geldi.” 

Independent Türkçe’nin haberini T24 olduğu gibi alırken, Ocak Medya isimli internet sitesi, Deniz Elin Deniz’in yazısını “Skandal LGBT araştırması! Halife Abdülmecid’in serbest kıldığını, “Halife Erdoğan” yasaklayacak mı?” başlığıyla paylaştı. OcakMedya yazarı, “İktidar, daha önce kendi imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nden sırf LGBT’ye şiddeti de engellemeyi amaç edindiği için muhafazakar kesimin baskısıyla çekilmişken aynı muhafazakar kesime mensup akademisyenlerin bu sefer de son derece sakıncalı sorularla LGBT’yi araştırmaları ilginç bulundu” yorumu yaptı.

Star gazetesi köşe yazarı Ersoy Dede, araştırmayı, “Bütün ideolojiler LGBT konusunda tek bir başlıkta birleşti” başlığıyla ele alırken, “18-24 yaş arası gençliğin yarıya yakını bunu normal bir durum olarak” değerlendirmesinin altını çiziyor ve devam ediyor: ““LGBTİ+ dendiğinde aklınıza ne geliyor?" Bu soruya, 'Cinsel tercih, cinsel yönelim ve cinsel kimliklerin özgürlüğü için mücadele etmek' yanıtını veren gençlerin oranı çok yüksek. Onu 'Baskı yaptığı gerekçesiyle dinî ve kültürel değerlere karşı mücadele etmek' seçeneği izliyor.”

Köşe yazarı Ersoy Dede, Star gazetesinin matbu olarak çıktığı dönemden bir yazısında, “Demiyorum ki köşelerinde saklansınlar ve ömürleri boyunca kimliklerini açıklamasınlar.. Ama sürekli olarak da cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıklarından şikayetle sokaklara dökülmeseler ve toplumun sinir uçlarına dokunmasalar…” buyurmuş, ifade, örgütlenme ve gösteri haklarını tanımadığı LGBTİ+’lara, “Eğer bir hak talebi ise konu, yeri sokaklar değil meclis olmalı.. Lobinizi kurun savaşınızı mecliste verin.. Kıçınızı başınızı açarak yaptığınız yürüyüşler, attığınız kışkırtıcı sloganlar, yapıcı ve sonuç alıcı olmaktan hayli uzak..” sözleriyle geleneksel siyasete katılma önerisinde bulunmuştu.

İlim Yayma Vakfı’nın üniversitesi İstanbul Sabahattin Zaim’in “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasının sonuçlarına en geniş yer veren internet medyası Independent Türkçe ise Ergün Yıldırım’ın yakınarak açıkladığı gençliğin “LGBT”ye “çok yüksek oranda olumlu” yaklaştığını gösteren oran yerine, manşetine, “26 ilde 18 yaş ve üzeri 2 bin 200 kişi ile görüşüldü… Yüzde 72,3'ü eşcinselliği toplum için zararlı görüyor” başlığını taşıdı.

Independent Türkçe, İZÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ergün Yıldırım ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sağlık Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümünden Doç. Dr. Recep Yıldız’ın raporundan “değerler erozyonu”, “inanç ve gelenekle çatışma”, “insanlığın kadim inanç ve müktesebatı reddetme” gibi ifadeleri alırken, “araştırmada, eşcinsellik, cinsel yönelim, LGBTİ+ gibi ifadeler irdeleniyor. Bu kavramların birbirine yakın olduğu belirtiliyor. Çalışmanın giriş bölümünde, bu kavramın hepsinde de cinsel tutumların "normal" olanın dışında yer alan biçimlerine vurgu bulunduğu ifade ediliyor” şeklinde heteronormatif ve heteroseksist yaklaşımlara işaret eden ifadeleri kaydediyor.

Al sana bilimsel araştırma soruları: “Eşcinsellik hastalıktır, türün devamına tehdittir, sapkınlıktır ve nihayet devlet tarafından yasaklanmalıdır”

Sosyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ergün Yıldırım ve Sosyal Hizmet Bölümünden Doç. Dr. Recep Yıldız, “bir hastalıktır, tedavisi için yardımcı olunması gerekir”, “eşcinsellik insan türünün devamını tehdit etmektedir”, “bir sapkınlıktır, devlet tarafından yasaklanmalıdır” gibi LGBTİ+ yurttaşlara yönelik sarf ettikleri kurumsal ayrımcılık çağrısıyla nefret suçu ifadelerini “bilimsel iddia” kılıfıyla katılımcılara manipüle ederek yönelttikleri halde bekledikleri cevabı alamayınca, katılımcıların kayıtsız kaldığı seçeneklerde kendi yaptıkları araştırmanın sonucunu tahrif ederek raporlamakta “bilimsel” beis görmüyorlar: “Araştırmaya katılan kişilerin yaklaşık yarısı LGBT ile ilgili akla ilk gelen düşüncesinde hiçbir gerekçe sunmuyor. Çok sayıda tercihli cevaba rağmen "hiçbiri" diyerek tercih etmeleri büyük bir oranda katılımcıların LGBT ile ilgili olumsuz bir düşünceye sahip oldukları anlaşılıyor.” 

İlim Yayma Cemiyeti’nin vakıf üniversitesinin “eşcinsellik doğal mıdır” tartışmasında da beklediği orana ulaşamadığı anlaşılıyor: “Dini yaşantı açısından cinsiyet algısında inanmayanlar, yüzde 74,6 oranıyla eşcinselliğin insan doğasında olduğu yönünde görüş bildiriyor. Burada "eşcinsellik doğal bir durumdur" demeyenlerin oranı ise yüzde 17,5.

İnanıyorum ama dini görevlerimi yerine getirmiyorum şeklinde kendisini tanımlayan katılımcıların yüzde 39'u "insan doğasında var" derken yüzde 51,4'ü aksini savunuyor. 

İnanıyorum ama dini görevlerimi kısmen yerine getirebiliyorum diyenlerden ise yüzde 59,5 "insan doğasında yok" derken yüzde 28 ise "doğal bir durum" görüşünde. "İnanıyorum ve dini görevlerimi yerine getiriyorum" şeklinde kendilerini tanımlayan katılımcıların sadece yüzde 16,1 durumu normal karşılarken yüzde 78'i ise tersini savunuyor.”

“LGBT” araştırma sonuçlarının kamuoyuna ilan edildiği toplantıda konuşan İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, söz konusu çalışmayı her ne kadar “İZÜ'nün toplumun geçirdiği değişim ve dönüşümü anlamak için” gerçekleştirdiğini söylese de, Ergün Yıldırım ve Recep Yıldız, araştırmacı ve bilim insanları olduklarını unutup, önce, “Özellikle İslam düşünce geleneği müktesebatına sahip Türk toplumunda, doğrudan inanç ve ahlak çok belirleyici bir rol oynamaktadır” buyuruyorlar, sonra da, “son yıllarda LGBTİ+ adıyla somutlaşan gruplar” ifadesiyle Diyanet’in (1, 2, 3) diline geçerek, “Cinsiyet, ilk defa bu kadar yoğun bir biçimde geleneği ve mirası dışlayan, inanç ve gelenekle çatışan bir şekilde yorumlanmaktadır. Sosyolojik determinizm bakışıyla hareket eden yaklaşımlar ileri sürülerek, insanlığın bütün kadim inanç ve müktesebatı reddedilmektedir” ifadeleriyle, gönüllerinden geçenin toplumun LGBTİ+’ları reddetmesi olduğunu açıktan belli etmekte beis görmeyerek saadete geliyorlar: “Salt inanma kadar inanmanın pratiklerini ortaya koyanlar arasında da önemli bir farklılaşma ortaya çıkmaktadır. İnanç ve inancın yaşantıya dönüşerek var oluşu durumunda, eşcinsellik ve onun örgütsel arayışı olan LGBTİ+'ya karşı ve mesafeli bir tutum gelişmektedir. İnanma salt soyut bir düşünce olarak kaldığında ise eşcinselliğe karşı daha esnek, belirsiz ve normal algılayan bir bilinç gözlemlenmektedir.”

Eski Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım’ın nefret “köşe”lerinden bir demet

Toplumsal cinsiyet eşitliğini “ideoloji” (1, 2, 3) olarak yaftalayan Sabahattin Zaim Üniversitesi sosyoloğu Ergün Yıldırım, “eski” gazetesi Yeni Şafak “köşe” yazılarını yayınlamaya son vermeden önce yazdığı bir yazısında, “Dünyaya libidodan bakma sapkınlığı: Cinsiyet eşitliği ideolojisi” başlığı altında, “Cinsiyet eşitliği bulunmuş son yalan” diye yazmıştı.

Yeni Şafak “eski” köşe yazarı Yıldırım, “LGBT” araştırmasını yaptığı dönemde kaleme aldığı anlaşılan “Eşcinsellik değerlerin yıkılmasıyla doğan patolojidir” başlıklı yazısında ise “Gey ve lezbiyenlerle ilgili araştırmalar ürkütücü veriler sunuyor. 1990 yılından itibaren her genç kadınlar arasında en az bir kadınla lezbiyen ilişkisi 3 misline çıkmış. Erkeklerde de geylik aynı orana sahip” diye yazarken, aktardığı verilerden, “Bu veriler “eşcinsellik doğuştandır” tezini tamamen yıkıyor” sonucuna varmış ve nihayet “sosyal medya”ya bağlamıştı.

İlim Yayma Vakfı’nın üniversitesi İstanbul Sabahattin Zaim’e geçmeden önce Yeni Şafak’ta yazdığı “köşe”lerde kadınların ve LGBTİ+’ların eşit yurttaşlık taleplerine itiraz eden, LGBTİ+’ları “namussuz” ve “sapkın” ilan etmeyi analiz sanan, hakareti kendine hak gören, “LGBT”nin “patoloji” olduğu nefret nakaratını tekrar ederken eşcinselliği “sapkın cinsel davranış” olarak sunan sosyolog Ergün Yıldırım’ın “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasına varan “köşe” yazılarını hatırlayalım:

“Yeni Şafak, Ergün Yıldırım: CHP belediyelerinden önce LGBT, şimdi de cem evleri hamlesi”, “Yeni Şafak, Ergün Yıldırım, “Oğlancı-lezbiyen” nakaratını ağzına almadan “köşe”sini dolduramıyor!”, “Yeni Şafak, Ergün Yıldırım: İktidar, güç ve kibirle sen sapıttıysan, LGBTİ+’ların günahı ne!”, “Yeni Şafak “köşe” yazarı Ergün Yıldırım, Yeni Şafak’tan Yasin Aktay’ın “eşcinsel despotizm” dediğine “kıç despotizmi” diyerek seviyeyi Akit’e bağlıyor”, “Yeni Şafak’tan Ergün Yıldırım’ın cinsiyetçi ve homofobik nefretine çektiği akademik cila “kıç despotizmi” ile “avradizm”den ibaret!”, “Yeni Şafak’ın sosyolog “köşe” yazarı, LGBTİ+’ları “namussuz” ve “sapkın” ilan etmeyi analiz sanıyor, hakareti kendine hak görüyor!”, “İstanbul Sözleşmesi ruhunun toplumsal cinsiyet eşitliği, gey ve lezbiyen içeriğini pazarlıyor. “Oğlancı” ve lezbiyenlerin söylemini kamuoyu araştırmalarıyla meşru gösteriyor”, “Yeni Şafak yazarı Yıldırım: Perdeyi biraz araladığımızda pedofili, zoofili, oğlancılık, lezbiyenlik ile karşılaşıyoruz”, “Yeni Şafak yazarı “oğlancılık ve lezbiyenlik” nakaratına bağlamadan köşesini kapayamıyor!”, “Yeni Şafak, Ergün Yıldırım: Eşcinselleri yaşarken mezara gömen bir dünya anlayışı…”, “Yeni Şafak, Ergün Yıldırım’dan feministler ve LGBTİ+’lara hep aynı nakarat”, “Yeni Şafak yazarı Yıldırım, sarf ettiği cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemlerine getirilen eleştirilerden yakınıyor: “Homofobi diyerek damgalıyorlar. Hemen özgürlük karşıtı, insan haklarını ret eden ve nefret suçu işlediğini düşünme ezikliğine sokuyorlar””, “Eşcinsellik hiçbir zaman Türkiye’nin toplumsal dinamiklerinden kaynaklanan somut sorunlarla ilişkili olmadı. Tamamen yapay, dışarıdan dayatılan, kibirli bir dille sunulan bir durumdan ibaret”, “Yeni Şafak’ın sosyolog köşe yazarı, öyle insan hakları, eşitlik ve özgürlük sloganlarıyla bağırıp çağırmayın buyuruyor”, “Toplumsal cinsiyet eşitliği, eşcinselliği perdeleyen bir ideolojidir. Eşcinsel örgüt bu toplumun bağışıklık sistemini çökertmek istiyor. Milli mücadele dönemindeki işgalciler kadar tehdit edici bir hareketle karşı karşıyayız”, “Yeni Şafak “eski” köşe yazarı Yıldırım, homofobik nefret söylemini siyasetten saymıyor

Yeni Şafak köşe yazarlarının, cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemiyle İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürütülen kampanyaya katıldıkları dönemde, Ergün Yıldırım da, “İstanbul Sözleşmesi’nin “batı ideolojisi” olduğunu” yazmış, sonradan kapattığı anlaşılan twitter hesabından köşe yazısını, “Kimse bu barbarlığın arkasına saklanarak eşcinselliği ve lgbt yi bize dayatmasın” paylaşımı yapmıştı.

İstanbul Sözleşmesi’ni savunanları, “Beyaz Türk burjuvazisi, beyaz Türk elitleri ve kimi muhalif muhafazakarlar” ifadeleriyle kodlayan “eski” Yeni Şafak köşe yazarı Ergün Yıldırım Temmuz 2020’de, artık şablon nakarata dönen homofobik nefretini tekrar etmişti: “İstanbul Sözleşmesi ruhunun toplumsal cinsiyet eşitliği, gey ve lezbiyen içeriğini pazarlıyor. “Oğlancı” ve lezbiyenlerin söylemini kamuoyu araştırmalarıyla meşru gösteriyor.”

Halkın “İstanbul Sözleşmesi eşittir kadına şiddete karşı olmak biçiminde cevap vermeye güdülendiğini” söyleyen “köşe yazarı”, cinsiyetçi ve homofobik nefretinden pek emin itiraz etmişti: “Yani eşcinselliği, lezbiyenliği ve oğlancılığı kimse iyidir diye cevaplamaz. Mesela “oğlunuzun ‘oğlancı’ olmasını ister misiniz” diye soru sorulsa kimse evet demez bu toplumda.”

Peki, şu “tuvalet” takıntısı da nedir?

Son olarak, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıklara karşı LGBTİ+’ların hak taleplerini “tuvalet”e indirgemeyi “bilimsel analiz” olarak sunan, “Türkiye'de Cinsiyet Algısı” araştırmasıyla ortaya çıkan gençliğin “LGBT”ye “çok yüksek oranda olumlu” tutumunu “tuvalet”le sulandıran Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın “tuvalet” takıntısı da ne ola ki diye merak edenler şu linklere bakabilir: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14


Etiketler: insan hakları, medya
İstihdam