07/10/2021 | Yazar: Ali Erol
Hükümet yanlısı veya muhalif fark etmiyor, muhafazakâr medya yazarları LGBTİ+ karşıtlığında ortaklaşmaya Eylül boyunca devam ettiler.
LGBTİ+ karşıtı ayrımcı dil ve nefret söyleminde Eylül boyunca ortaklaşan “köşe”leri, Milat, Diriliş Postası, Millî Gazete, Yeni Asya ve Akit yazarlarından seçtik.
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…
Milat’ın genel yayın koordinatörüne göre kadınların ve eşcinsellerin eşitlik mücadelesi kıyamet alâmeti
LGBTİ+’ların hak ve özgürlüklerini tanımayan, eşit yurttaşlık hakkını inkâr yetmeyince yaftalayan, hedef gösteren, kriminalize eden, düşmanlaştıran, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemiyle nihayet “terör” ile ilişkilendiren hükümet yanlısı ve de muhafazakâr medyanın karalama ve nefret kampanyalarıyla işleyen tarzını yaz boyunca devralan Milat isimli gazetenin genel yayın koordinatörü ve köşe yazarı olan Serdar Arseven, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan "Küresel Beka" Uyarısı!..” başlıklı yazısında, “Erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla birlikte olması”nı, “Kıyamet Alâmetleri” arasında saydı.
Heteroseksist ayrımcı ideolojik yaklaşımına kaynak olarak “İslâm Ansiklopedisi”ni gösteren Milat köşe yazarı Serdar Arseven, kadınların ve eşcinsellerin eşitlik mücadelelerini de aklı sıra “küresel kapitalizm”e bağladı: “Küresel kapitalizmin bir başka aparatı olan feminizme itibar edenler, beylerin hanımların emrine girmesinin iyi bir şey olduğunu savunurlar. Dahası, insanların cinsiyet bakımından “kadın ve erkek olarak ikiye ayrılmasına” bile karşı çıkarlar. Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim vesaire.. Bu durumda, erkeklerin erkeklerle kadınların da kadınlarla birlikte olması tabiidir, hatta olması gerekendir bunlara göre!..”
Diriliş Postası yazarı, devleti, eşcinselliği “kesip atmaya” çağırıyor
Diriliş Postası’ndan Murat Çetin isimli köşe yazarı, “Eşcinsellik tercih değil, hastalıktır” buyuruyor, “Elif Coşkun” isimli okuru da “mesaj”ı alıyor: “Müslüman Türk milletinin baş belası olan LGBTnin artık bir tedavisi var. Saygı duyulası bir olasılıklı hastalık değildir, Bunu normalleştiren insanların sonunu getirmektir. Eşcinsellik insan doğasına ve hayatın olağan akışından aykırı psikolojik sorundur.”
Diriliş Postası yazarı, “eşcinsellik denilen sapkınlık”, “toplumsal çöküş”, “aile yapısına darbe vuran sapkınlık” ifadeleriyle nefretini baştan saçtıktan sonra, “çocuk ve genç psikiyatrisiyle ilgili bir merkezin açılışına davet edilmesi”ne geçiyor:
“Merkezi işleten dostlarla, hastaların genel durumunu konuşma fırsatı da buldum. Anlatılanları duyunca, sıkıldım, ürperdim ve resmen titredim. Çünkü müracaat edenlerin çoğunluğunu, eşcinsellik illetine müptela olmuş çocuk ve gençlerin oluşturduğunu öğrendim. Bu hasta çocukların ebeveynleri yıkılmış durumdaydı. Bütün birikimlerini, canlarından çok sevdikleri evlatlarını kurtarmak için sarf ediyorlardı. Anneler-babalar kan ağlıyor, bu merkezlerin çocuklarını kurtarma ümidiyle teselli buluyorlardı. Hastalar ise 18 yaşını doldurmak için gün sayıyor, anne-babalarını terk edecekleri günü bekliyorlardı. Çünkü onlara, LGBT denilen sapık grubun üye ve destekçileri, yaşadıklarının gayet doğal bir şey olduğunu, özgür bir şekilde yaşamaları gerektiğini empoze ediyorlardı.”
“Gençlerden biri, eşcinselliği tasvip etmediğini, bununla birlikte eşcinsel kişilere de yaşam hakkı tanınmasının lazım geldiğini söylüyordu. Dolayısıyla eşcinselliğin, hormonal bazı rahatsızlıklardan oluşan, bir duygu bozukluğu olduğuna vurgu yapıyordu. Düşünsenize konuşmaya hayâ ettiğimiz toplumsal bu handikabın, bilinçsiz müdafileri ortaya çıkmış ve gayet normal bir olayı anlatır gibi ahkâm kesiyordu. Vay halimize...”
Diriliş Postası köşe yazarı kendinden pek emin, arada “Hangi hayvan kendi cinsindeki bir hayvanla ilişkiye giriyor?” diye soruyor sonra “livata ve eşcinsellik”ten “lût”a atlıyor derken geri dönüyor ve devleti, eşcinselliği “kesip atmaya” çağırıyor:
“Eğer toplum hayatını bir insana benzetirsek, fıtrata ve yaratılışa muhalif olan eşcinsellik, insan vücudunda kangren olmuş bir el gibidir. Malumdur ki; el kesilmezse kol gider. İşte insan neslinin devamını tehdit eden bu pis eli kesecek merci, devlettir. Devletin ise bu vazifeyi yerine getirmesi, acilen elzemdir! Zira bu girdap, değil Âlem-i İslam’ı; belki âlem-i insaniyeti dahi tehdit ediyor. Çünkü bu fecaat karşısında toplumların temel yapı taşı hükmünde olan aile hayatı yok oluyor.”
Millî Gazete yazarı, “ahlâk ve maneviyat nesli”ni LGBTİ+ derneklerine karşı nefret suçu kampanyasına katılmaya çağırıyor
Millî Gazete köşe yazarı Şakir (1, 2) Tarım, “Önce ahlâk ve maneviyat nesli” başlıklı yazısında, “Manevi boşluk yaşayan gençler”in, “deizm ve ateizm gibi sapkın akımlar”ın “pençesinde” olduğunu söylüyor.
Saadet Partisinin yayın organı Millî Gazete’nin “İmzamızı Atıyoruz” manşetiyle sahiplendiği (1, 2) homofobik nefret kampanyasını köşesinde anan Millî Gazete yazarı, “AB sevdasına kapılmış bir güruh LGBTİ isimli sapkın dernekleri meşruiyet kazandırıyor; yaygınlaşmasını sağlıyor” diye devam ediyor. Ardından, Erbakan ve Millî Görüş’e bağlarken saadete geliyor ve anayasal haklar kapsamında kurulmuş LGBTİ+ derneklerine karşı ayrımcılık ve nefret suçu işleyen söz konusu kampanyaya katılma çağrısı yapıyor: “AGD gibi dernekler toplum yapımız ile bağdaşmadığı gerekçesi ile bu tür derneklerin kapatılması için imza topluyor. MİL-DİYANET-SEN de aynı mücadelenin içinde. Nice LGBTİ taşeronları cirit atıyor. Bunlara daha ne kadar seyirci kalacağız?”
Hükümet yanlısı olmayan Yeni Asya, “hükümetimiz” diyor, “LGBT’ye karşı tedbir almalı” diyor
Hükümet yanlısı olamayan ama muhafazakâr nefret medyasından olan Yeni Asya’nın, aynı zamanda “Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü” olarak Berlin’den yazan köşe yazarı Şükrü Bulut, “LGBT ile AB ve demokrasiye saldırı…” başlıklı yazısında, “LGBT meselesini sıklıkla medar-ı bahs etmesine itiraz eden okuyucuları”na açıklama yapıyor: “LGBT meselesini sıklıkla medar-ı bahs etmemize itiraz eden okuyucularımızın varlığından haberdarız. Gel gör ki; insaniyet karşıtı olan global cereyanlar, son saldırılarında LGBT’yi kendilerine bir silâh veya siper telâkki ettiklerinden, bilmecburiye bu konuya giriyoruz.”
Hükümet yanlısı olmayan ama anayasal haklar kapsamında kurulmuş LGBTİ+ derneklerinin faaliyetlerine karşı kurumsal ayrımcılık ve nefret suçları için hükümeti kışkırtmaktan medet uman Yeni Asya Berlin’den köşe yazarı, “hükümetimiz” diyor, “LGBT’ye karşı tedbir almalı” diye de devam ediyor:
“AKP hükümetinin LGBT’cilerin şerrinden dehşetlice korktuklarını hissediyoruz. İnşaallah, yanıldığımızı beyan ve icraatlarıyla isbat ederler. Diyanetimizin birkaç ay önce hafifçe tenkit ettiği bu ahlâksızlığa karşı, siyasî cenahın sus-pus olması her kesin dikkatini çekiyor. Reye tahvil edebileceği en küçük meseleyi dahi halkın önünde bangır bangır konuşanların, bu meselede karşı tedbirler dâhil olmak üzere hiçbir etkinlikte bulunmamaları, LGBT’nin arkasına saklanan gücün AKP üzerindeki etkisini göstermiyor mu? Kanaatimizce; hükümetimizin LGBT’ye karşı tedbir almaması, ahmakların bile gülüp geçtiği AB için seslendirdiği Hıristiyan Kulübü iddiası ve Asya’nın demokratikleşmemesi için Atatürkçüler ve masonlarla birlikte ön Asya’da insaniyet düşmanları lehine adeta defans kurması; hem insaniyet, hem İslâmiyet ve hem de doğru demokrasiler cihetiyle hüzün vericidir…”
Akit’in Eylül ayı homofobik nefret köşeleri
Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organı Akit’in Eylül ayı köşelerinden, aynı zamanda Yazı İşleri Müdürü de olan Ali Karahasanoğlu, siyaset söyleminde hep aynı ayrımcı nefret nakaratlarıyla devam ediyor.
“Diyarbakırlı anneyi azarla, voleybol takımına torun tombalak ile git!” başlıklı köşe yazısında, Akit köşe yazarı Ali Karahasanoğlu’nun, “Türk Voleybol takımında, eşcinselliğini ilan eden bir bayan voleybolcunun bulunması da, tartışmaları körüklüyor” dediği de, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik muhalefet eleştirme bahaneli cinsiyetçi ve homofobik nefret söyleminden ibaret: “Kadın voleybol takımının maçı için, Belgrad’a gitmiş.. sırf içlerinden birisi eşcinsel olduğu için.. Düne kadar da, eşcinsellerin ölümüne savunduğu İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktığın gibi.. Şimdi de. O eşcinsel voleybolcuya sahip çıktığını göstermek için.. “Eşcinsel biri” var ise, hemen orada oluverir, bu milliyetçi geçinen, ülkücü olduğunu söyleyen arkadaşlar..”
“Çaktırma kanka, inanan insanları paçavraya çevireceğiz” başlıklı köşe yazısında nefret siyasetine devam ediyor Akit köşe yazarı Karahasanoğlu: “Gayi, lezbiyeni, homoseksüeli.. Hepsi bir araya gelip.. Ama siz, adayınızı bir paçavradan seçerseniz. Hem gayi, hem lezbiyeni, hem homoseksüeli, hem dindarı, hem milliyetçiyi, hem ateisti, hem sosyalisti, hem komünisti memnun edecek bir adayı belirlerseniz. Olsa olsa o; paçavra bir aday olur..”
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, ““Kurtlu bulgur”un alternatifi, direkt “pislik” ise!” başlıklı yazısıyla, bu kez Karar gazetesi köşe yazarlarını hedef alıyor ama nefret siyasetine kattığı gene “eşcinsellik” oluyor: “Gazetelerinde CHP’ye tek kelime eleştiri getirmeden.. CHP’li belediyelerdeki ahlaksızlıklara.. CHP’li milletvekillerinin; eşcinsellikten tutun, önüne gelen kadınla yatağa girmelerine varıncaya kadar.. Birkaç somut örneğini verdiğim, eşcinsel hayat tarzından, önüne gelenle yatağa giren ahlaksız anlayışın temsilcilerinin eline düşme uyarısını, Taşgetiren algılayamamış.”
“Aferin sana; din karşıtı kim var ise, seni alkışlıyor!” başlığı altında, Eylül ayının son köşe yazısında, Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, nefret siyasetin temel harcı olan cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemine devam ediyor: “İstanbul Sözleşmesi’ne imza atarken ne kadar vahim bir hata içinde ise, sonrasında hatasını görüp o sözleşmeden döndüğünde de o kadar tebriği hakeden Cumhurbaşkanı’na salya sümük saldırıp, “İstanbul Sözleşmesi’ni geri getireceğiz” diyen çakma milliyetçilere “Oturun oturduğunuz yerde. Allah’ın yasakladığı eşcinselliği bu ülkede meşrulaştıramazsınız” dediği için mi?”
Haftanın gündemi, karaladıkları “köşe”nin konusu Akit yazarları için fark etmez; homofobik nefret nakaratları için vesileye ne hacet, Zekeriya Say gene (1, 2) saydırıyor: “1 Mayıs eylemlerinde işçilerin sorunlarına yönelik gözlemler yapmak yerine, “eşcinsel sapkınların açtığı” gökkuşağı renkli paçavraları ve “Çürük değil, eşcinseliz, askere gitmeyeceğiz” sloganlarını haberleştiren…” (1) “Mesela, daha önce eşcinsel sapkınları makamında ağırlayan ve belediyenin kolonlarını LGBTİ paçavrasının renklerine boyayan CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer…” (2)
Akit’in spor köşe yazarı Ahmet Gülümseyen, “Kadın futbolunun Süper Lig’e terfisinin sırrı!..”nı ifşa ederken, sporcunun sadece erkek olanını tercih ettiğini belli ediyor. “Doğuştan itibaren, kadın ‘fıtratıyla’ ters olabilecek spor branşları”ndan bahsedip, “Kadın futbolu tıpkı diğer spor branşları gibi masumane görülmektedir” diye sayarken kadın sporculara “branş” bırakmıyor: “Bir şey olmaz denildiğinde ne mi oluyor? Sporcu, işleyen süreçle birlikte düne kadar lezbiyen, eşcinsel, toplumsal cinsiyet eşitliği, taciz, hormon değişikliği gibi kelimelerin bu denli olduğunu bilmezken (kültürümüzle uyuşmadığı için), sürecin sistemli şekilde işletilmesiyle birlikte, yaşananları sıradanmış gibi görmeye başlıyor. Sürece bir başka örnek ise, bilgisayarınızın arama motorlarına ‘kadın sporcu ve magazin’ veya ‘kadın sporcular ve kıyafet’ yazmanız yeterli olacaktır. Daha başka, adı eşcinselliğe çıkan voleybolcunun görüntülerinin, şehrin işlek noktalarındaki reklam panolarında yer almaya başlaması, bir başka muamma. Tüm bunları söylerken, İslam ahlakının özü olan hayâ hakkında…”
Haftanın gündemi, konusu her gün ama her gün “köşe” dolduran Akit yazarlarından Abdurrahman Dilipak için de fark etmiyor. Nefret nakaratlarını komployla harmanlarken, hep aynı cinsiyetçi ve homofobik söylemle LGBTİ+’ları da kattığı yazılarına Eylül ayında devam etti.
“İstanbul Sözleşmesi, LGBT, Lanzarotte gibi farklı konuların arkasında ortak bir güç ve plan mı var soruları toplumda yeni bir gündemin oluşmasına sebep oldu. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
“Sosyal medya, LGBT, İsrail yanında CoVID ile ilgili yayınları engelledi, sansürleri, birçok dosyayı sildiler.”
“LGBT, Toplumsal Cinsiyet konuları, ailenin dağılması, cinsel davranışlardaki değişikliklerin sebeb olduğu sağlık sorunları ve çocukların gelişimindeki değişiklikler… Toplumsal cinsiyet anlayışı ile, aile birliği tehdit altında, LGBT Bireyleri, ve Lanzarotte sözleşmesi…”
“Ahlakı, aileyi, nefsi ifsad ediyorsunuz. Fıtrata savaş açtınız. Satanist’siniz, Pedefoli’siniz, LGBT’siniz. Ahlaki kirlenme sizin için sorun değil…”
Akit köşe yazarı Abdurrahman Dilipak’ın, “LGBT Bireyleri, ve Lanzarotte sözleşmesi…” diye saydığı, “İnsanlar giderek BİREY’selleştiriliyor. Bunun anlamı, insanlar din, ahlak, gelenekten bağımsız hale getiriliyor” diye devam ettiği köşe yazısını Millî Gazete’nin de pek sevdiği, Dilipak’ın twitter paylaşımından anlaşılıyor: “Abdurrahman Dilipak tehlikeye dikkat çekti, uyardı: İşimiz zor”
Etiketler: medya