13/04/2023 | Yazar: Ali Erol

Mart ayı gazetelerinden homofobik nefret “köşe”lerini Hürriyet, Yeni Şafak, Star, Yeni Birlik, Sabah, Akit yazarlarından derledik

Hükümet medyasının 2023 Mart köşelerinden homofobik nefret siyaseti Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Berrin Simavlıoğlu, Kaos GL

“LGBT” meselesinin hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih eden Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, homofobik nefret siyasetini üç yıldır aynı nakaratlarla sürdürüyor...

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, LGBTİ+’ların da eşit haklarını savunuyor diye İskoçya Başbakanını Müslümandan saymıyor...

Yeni Şafak İnternet Müdürü de olan Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik, gazetesinin, “LGBT akımı, LGBT lobisi, LGBT dayatması, LGBT faşizmi, Sapkın LGBT’liler” nakaratlarıyla alkışladığı “Büyük Aile Buluşması” isimli nefret mitinginin ardından hakkındaki suç duyurusuna şaşırdığını söylüyor...

Star yazarlarından homofobik nefret siyaseti: “Ne idüğü belirsiz insanlar... Eşcinsel evlilikleri ne cami cemaati ne de cem evi cemaati kabul etmez...”

Toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı Yeni Birlik kadın yazarı “proje”yi çözüyor, “cehalet”i görüyor: “Belki ben eşitlenmekten hoşlanmıyorum”

Sabah yazarının muhalefet karalamalı siyasi mizahı “hehe hehe LGBT fahri üyesi” seviyesinde seyrediyor...

Akit’in Mart köşelerinden hep aynı nakarat: “LGBTİ renkleri... Eşcinsel destekçisi...”

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından nefret köşelerini Mart ayı boyunca Hürriyet, Yeni Şafak, Star, Yeni Birlik, Sabah, Yeni Akit ve yerel basın yazarlarından derledik.

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz...

Hürriyet yazarı Selvi’nin homofobik nefret siyasetinin sistematik sürekliliği

“Mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih eden; “marjinal gruplar” tabirinin devlet sözlüğündeki tanımını bilmezden gelen; İstanbul Sözleşmesi’ni “tüm kutsal dinler” gözlüğüyle okuyan; LGBTİ+’lara karşı “nefret” ile “terör” kokteyli harmanlayan; hak hukuk hürriyet hak getire homofobik nefret siyasetini sürdüren; “başı açığıyla başörtülüsüyle bu ülkenin birinci sınıf, onurlu ve eşit vatandaşlarıyız” derken, “LGBT” hariç diye de ekleyen; “sapkın LGBT” nefret nakaratını pek seven; “LGBT sapkınlığı” ifadesiyle homofobik nefret söylemine devam eden; “muhalefet anayasaya destek vermezse Erdoğan onlara meydanı dar eder; LGBT’den girer, başörtüsü düşmanlığından çıkar” diyerekten espri de yapan Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi, Mart ayında ise “İttifaklarda son durum ne?” başlığı altında gene aynı nakaratları tekrar ediyor: “İster PKK’lı ol ister LGBT’yi destekle, hiç sorun değil. Kılıçdaroğlu’nu destekliyorsan sen bir demokrasi kahramanısın. Yok eğer Kılıçdaroğlu’na destek vermiyorsan, hainsin, sarayın adamısın. Yakında CHP’nin altı okunun yanına 7’nci ok olarak Kılıçdaroğlu’nu eklerlerse şaşırmam.”

Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan, eşit hakları savunuyor diye İskoçya Başbakanını Müslümandan saymıyor

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, “İslâm’sız İslâm: Çağdaş hurafeler çöplüğü” başlığı altında, “Eşcinsel evliliklerin, benim heteroseksüel evliliğimden daha aşağı veya daha az değerli olmadığına inanıyorum... Kutsal metinlerde olanı değiştiremem. Size söyleyebileceğim yaklaşım, inancın yasanın temeli olmasına izin vermeyeceğim..." diyen Birleşik Krallık’a bağlı İskoçya’nın yeni başbakanı Hamza Yusuf’un Müslümanlığını beğenmiyor: “Güya bir Müslüman.”

“Başbakan yapılan adam başbakanlık konutunda namaz kıldırıyor bir grup insana. İmamlık yapıyor! Ama ne cemaat öyle! Erkek kadın karışık! Bu adam, eşcinsel şebekeleri tarafından çok seviliyor. Çünkü bu Müslüman kılıklı adam, eşcinselliği günah olarak görmüyor ve eşcinsel evlilikleri savunuyor! Tipik İngiliz operasyonu bu: İslâm’sız İslâm projesinin en ürpertici ürünlerinden biri bu.”

İstanbul Zaim Üniversitesi’nden Yeni Şafak yazarı Kaplan’ı, “Rusya, Polonya, Çin, Sırbistan devlet yönetimlerinin” politikalarını “eşcinselliğe çözüm” önerisi olarak sunmasından; “İstanbul Sözleşmesi’nde şiddetle, nefretle karşı çıktığı yer”den; “deist, ateist, eşcinsel sapık” diye saydırdığı çoklu nefret nakaratlarından; “sapkın eşcinsel ilişkiye dayalı bir toplum icat edilmeye çalışılıyor!” paylaşımlarından hatırlayalım.

Yeni Şafak’tan Ersin Çelik, LGBTİ+’ları hedef alan nefret mitinginin ardından hakkındaki suç duyurusuna şaşırmış

Yeni Şafak İnternet Müdürü de olan Yeni Şafak köşe yazarı Ersin Çelik, “Eve gelen tebligat: ‘LGBT dayatması’ adliyeye taşındı!” başlıklı yazısında, gazetesinin, “LGBT akımı… LGBT lobisi… LGBT dayatması… LGBT faşizmi… Sapkın LGBT’liler…” nakaratlarıyla alkışladığı, “LGBT Faaliyetlerinin durdurulması ve yasaklanması” hedefiyle LGBTİ+’ların var olma ve hayat hakkını hedef alan “Büyük Aile Buluşması” isimli nefret mitinginin ardından hakkındaki suç duyurusuna şaşırdığını yazdı.

“İş dünyasının kapısına dayanan büyük tehlike” söylemiyle hızını alamayarak Anayasa’nın güvenceye aldığı çalışma hakkı ile İş Kanunu’nun ayrımcılıklara karşı güvenceye aldığı eşit davranma ilkesine yani LGBTİ+’ların çalışma hakkına da karşı çıkan Yeni Şafak köşe yazarı, “Hakkımdaki suç duyurusu beni biraz şaşırttı” dedikten sonra devam ediyor: “Ne çağrı videolarında ne konuşmamda ne de yazılarımda herhangi bir gruba ve ya cinsel yönelime en ufak bir hakaret ifadesi geçmemesine rağmen, İzmir’deki avukat hakkımda çeşitli suçlamalar sıralamış.”

Yeni Şafak yazarı, gene “LGBT dayatması” nakaratıyla devam ediyor: “LGBT dayatması adliye kapısına dayandırılmak isteniyor! Basit bir suçlama ya da ifade gibi gelebilir ancak ben böyle düşünmüyorum. Çünkü görülüyor ki toplumdaki LGBT dayatması adliye kapılarına da dayandırılmak isteniyor. Eğer bu suç duyurusundan sonra bana dava açılırsa LGBT örgütleri için “zafer” olacak... Bir kez daha ifade edeyim: Hiçbir cinsten, canlıdan, cinsel yönelimden asla nefret etmiyorum. Ailenin ve neslin devamını savunmam suç sayılamaz. Ancak elle tutulur hiçbir yanı olmayan bir suç duyurusunun, nasıl bir baskıya dönüşebileceğini de biliyorum. Toplumda, iş dünyasında, sosyal medyada ve çeşitli platformlardaki LGBT baskısına dair bu köşede birçok yazı kaleme aldım. Aile kurumunu ve geleceğin anne-babaları olan çocuklarımızı bekleyen tehlikeye dikkat çekmeye çalıştım.”

Star yazarlarının nefret siyaseti: “Ne idüğü belirsiz insanlar... Eşcinsel evlilikleri ne cami cemaati ne de cem evi cemaati kabul etmez”

LGBTİ+’ların tarihte günah-suç-hastalık cenderesinin en ağır tezgâhlarından geçtiği gerçeğini ilk kez duyuyormuş numarası çeken; “devlet ve millet düşmanları”na karşı “aile”yi korumak adına deizmden girip drag şovdan çıkan; “sapkın LGBT” söylemiyle yetinmeyen diliyle “sokaklarda boy göstermek”, “konserlerde paçavralarını sallamak”, “sapkın yaşam biçimlerini utanmadan gözler önünde yaşamak” gibi sözleriyle nasıl olsa LGBTİ+’lara karşı homofobik nefret söylemi saçmanın bedava olduğunu bilen Star yazarı, hak hukuk takmadan doldurduğu köşe yazılarını nihayet “ne idüğü belirsiz insanlar” sıfatıyla taçlandırdı.  

Star yazarlarından Mustafa Sabri Beşer’in, “ahlaksız insanlar” dediği, “Yeni çocuk tacizcimiz!” başlıklı köşe yazısında “çocuk tacizcileri” diye bahsettiği insanlar meğer 8 Mart İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü’nde Cihangir otopark binasının tepesinden gökkuşağı bayrağı açanlarmış: “Kadınlar Günü bahane edilerek toplanan ne idüğü belirsiz insanlar, önce LGBT bayraklarıyla ahlaksızlıklarını sergilediler sonra da bu varlıklar devlet bütünlüğüne saldırı mahiyetinde sloganlar attılar! Bunlar bu milletin cefakâr kadınları olabilir mi?! Bununla yetindeler mi? Hayır! Taşkınlıklarını o kadar ileriye taşıdılar ki "Çocuk Sanat Atölyesi" binasının çatısına çıkıp hedeflerinin çocuklarımız (!) olduğunu gösterircesine atölye binasını taciz ettiler.”

Star’ın bir başka yazarı, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nden akademisyen de olan Mehmet Yalçın Yılmaz, “Yeşil Sol ne istiyor?” başlığı altında, HÜDAPAR’a sunduğu “demokratik zemin”i HDP’den esirgeyerek Yeşil Sol Parti’nin derdine düşüyor: “Yeşil Sol Parti, programında eşcinsel evliliklerin yasallaşması, vatandaşlığın aile üzerinden değil birey üzerinden tanımlanması gibi konulara özellikle vurgu yapıyor.”

HDP sanki 2015 ve 2018 seçimlerinde LGBTİ’lerin insan haklarını, “LGBTİ+’ların Eşit, Özgür ve Onurlu Yaşam Hakkı” başlığı altında kayda geçirmemiş, “Toplumsal, kültürel ve siyasal alanda LGBTİ+’lara karşı başta nefret cinayetleri olmak üzere, her türlü eşitsizliğin ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak adımları atıp, eşit, özgür ve onurlu bir yaşam sürdürebilecekleri koşulları oluşturacağız. Cinsiyet kimliğine saygı kültürünü geliştireceğiz” savunusunu sürdürmüyormuş gibi, Star’ın akademisyen köşe yazarı, Yeşil Sol Parti’nin programından hareketle “HDP'nin Kürt siyasi hareketini getirdiği nokta işte bu” diyebiliyor: “Sahada nasıl bir karşılık bulacak merak ediyoruz ancak masada aylarca mutabakat metni hazırlayan Davutoğlu-Babacan-Karamollaoğlu üçlüsü bir yana mutfaktan mütevazı mesajlar veren Kılıçdaroğlu iyice okusun Yeşil Sol Parti'yi... Eşcinsel evlilikleri ne cami cemaati ne de cem evi cemaati kabul etmez. Kaldı ki ülkemizin ekalliyetleri de bu meselelerde hassastır ve aile kurumunu savunmaktadır.”

Toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı Yeni Birlik kadın yazarı “proje”yi çözüyor, “cehalet”i görüyor

Yeni Birlik yazarı Ümit G. Ceylan, “Kavramlar Sinsice İçimize Sokuluyor” diyor, “Uluslararası metinlerden tercüme edilerek birebir alınan bazı kavramlara çok dikkat etmek gerekiyor” diye de uyarıyor: “Sinsice ve masumane bir şekilde aramıza giren bu kavramlara bu nedir diye sorulmaz mı? İstanbul sözleşmesine de o yüzden karşıydım.”

“Duygu Asena’dan beri önce feminizm sonra da şimdi de cinsel tercihler üzerinden yapılan kavram kargaşasının altındaki nedenine bakmadan alkışladık” diye devam eden Yeni Birlik yazarı Ceylan, “cehalet”e dikkat çekiyor: “Bu bir proje bunu gören gördü ama bizlerin bu konularda daha fazla hassasiyet göstermesi lazım. “Toplumsal Cinsiyet eşitliği”, “Cinsel yönelim”, “Cinsel kimlik” ve benzeri kavramlar üzerinden bir özgürlük rüzgârı estiriliyor. Daha ergenlik çağının başında 18 yaşından küçük olan çocukta nasıl bir cinsel yönelim olabilir? Ergenlik yaşlarında herkesin yaşadığı kimlik bunalımını cinsellik, cinsiyet üzerinden buluşturan bu projeye dâhil olmayalım. Cinsiyetleri de ne ile eşitledik? Oysa adalettir esas olan. Belki ben eşitlenmekten hoşlanmıyorum. Ben erkeğin yapacağı işin neden yapmak zorunda bırakılayım ki? Kısacası kavramların arkasında yatan amaçları bilmeden kullanılmamalı. Bilip de kullanılıyorsa o da ayrı bir cehalettir.”

Sabah yazarının muhalefet karalamalı siyasi mizahı “hehe hehe LGBT fahri üyesi” seviyesinde seyrediyor

Sabah yazarı Salih Tuna, “İkisi de el yükseltsin” başlıklı köşe yazısında siyasi yorum yapıyor: “Kılıçdaroğlu'nun küreselci emperyalistlerin, PKK'nın, Pensilvanya'nın, LGBT'nin ve bilumum yeminli din ve dindar düşmanlarının adayı olduğunu örtebilmek için Karamollaoğlu ve Davutoğlu'nun nelerini verdiklerini/ vereceklerini hiç düşündünüz mü?”

Sabah yazarı Tuna, köşe yazılarıyla yetinmemiş, siyasette mizah seviyesini de twitter hesabından yaptığı iki paylaşımla göstermiş. Muhalefet karalama bahaneli cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarını hükümet yanlısı medyanın doğrudan “haber” adı altında servis ettiği süreçte AHaber ile İHA'nın ürettiği yalan haber olan “Kılıçdaroğlu'na LGBT fahri üyeliği” muhabbetini pek seven hükümet yanlısı gazete köşe yazarları kahvehane okey masalarındaki siyasi sohbetlerde dönen laflardan hallice olmayan cinsiyetçi ve homofobik söylemlerine Salih Tuna da katılmış: 1, 2

Sabah yazarlarından Hilal Kaplan, “Yeniden Refah Yeniden Düşünmeli” başlığı altında Fatih Erbakan’ı ikna etmeye çalışıyor: “Saadet ile LGBT'lilerin aynı adayı desteklediği, "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" maskesiyle Meclis kürsüsüne çıkan ile "İstanbul Sözleşmesi aileyi öldürür" diyen liderlerin ittifak ettiği...”

Seçim sürecinin nefret siyasetinden Sabah yazarlarından Mehmet Barlas eksik mi kalsın: “Anlaştıkları maddeler arasında özerklikten tutun Anayasa'nın değişmez hükümleri ve LGBT dayatması var. Tek itiraf edemedikleri konu, Türkiye'yi küresel efendilerine hangi yöntemle teslim edecekleri.”

Mehmet Barlas’ı, 18 Eylül’de İstanbul’da düzenlenen ve gazetesinin aracı olduğu LGBTİ+ düşmanı nefret mitinginin ertesi günü yayınlanan “LGBT Eylemleri Meşrulaştırılıyor” yazısıyla hatırlayalım: “Konu küreselcilere gelmişken güncel bir konuya değinmek istiyorum. Bilindiği gibi küresel güç odaklarının projeleri inanılmaz boyutlara ulaştı. Bunu pandemi süresince gördük. İnsanlar evlere kapandı, ekonomiler durdu. Evlerinde oturup TV izlemekten başka bir aktivitesi olmayan aileleri yozlaştıracak yayınlar yapılması hepimizin malumu. Dizilerle başlayan, sinema filmlerine uzanan LGBT dayatması çizgi filmlere kadar uzandı. Dünyanın çeşitli yerlerinde, bence hiç meşru olmayan LGBT eylemleri organize edildi. Bu tip tercihlerin örgütü derneği eylemi olmaz. Ancak dün Saraçhane'de bir de LGBT karşıtı eylem vardı. Bu ilk bakışta kulağa hoş gelse de aslında hiç meşru olmayan LGBT eylemlerini meşrulaştırmış oldu. Karşı eylem her zaman başka eylemleri meşrulaştırır. Eğer bir protesto olacaksa bu, LGBT dayatması yapan ve ekonomiyi yöneten küreselcilere karşı olmalı. Çünkü bütün bu yoz değerleri pompalayanlar onlar. LGBT dayatmasına tepki verirken insanların yaşam tarzları asla hedef alınmamalıdır. Her türlü dayatmaya karşı olmalıyız. Kimden ve nereden gelirse gelsin…”

Akit’in Mart köşelerinden hep aynı nakarat

İzmir Büyükşehir Belediye binasının taşıyıcı kolonlarının duvar renklerinde “gökkuşağı” gören Akit (1, 2, 3) yazarlarından Ali Karahasanoğlu’ndan, “Tunç Soyer itiraf etti: Bir şey değişecek, her şey değişecek!” başlığı altında muhalefet karalamalı gene aynı bıktırıcı nakaratlar: “Valiliğin binasını, LGBTİ renkleri ile boyayamazlardı.. Belediye binası ile yetinmek zorundaydılar.. 200 bin TL masraf yapıp LGBTİ renkleri ile boyadığınız belediye binanızı, bir yıl sonra ‘depreme dayanıklı değil’ gerekçesi ile yıkmak zorunda kaldınız.. Ne düşünüyorsunuz?” Şimdi de sıra İyi Parti karalama nakaratında: “eşcinsel destekçisi Bahadır Erdem”

Akit’in eski yazarı Abdurrahman Dilipak için “Deprem, 8 Mart, Hollanda, Müjde Ar, Referandum” falan haftanın gündemi, köşenin konusunun fark etmediğini daha önce kayda geçirmiştik. Akit’ten ayrılıp HaberVakti isimli sitede yazan Dilipak, “Dünden bugüne 8 Mart...” başlıklı yazısında Putin’i alkışlıyor: “İstanbul Sözleşmesi özelindeki tartışmaların ülkemizi getirdiği nokta malum. LGBT Ya da bu “fuhşiyat çetesi ve türevleri” konusu ülke genelinde ciddi bir sorun haline geldi. Bu tartışmalar sonunda AK Parti il teşkilatlarının hakkımda açtıkları davayı da biliyorsunuz. Bu vesile ile fıtratı bozmaya ve Aileyi yok etmeye yönelik, LGBT ve TransHumanizm lobisine pozitif ayırımcılık uygulama çabasındaki çevreleri kınıyorum. Bu konuya özel olarak LGBT’yi kıyanayan ve Aileye açık destek veren Putin’i alkışlıyorum.”

Yerel basından Mart ayı nefret köşeleri

Yerel basından 2023 Mart ayı nefret köşeleri Erzurum YeniGün, İstanbul SuperHaber, Konya YeniGün, Yeni Konya, Yeşil Giresun, Maraş Gündem ve Eskişehir 2Eylül yazarlarından geldi. İşte yerel başlıklar...

Erzurum YeniGün: “Teröristler, LGBT’ciler, ateistler, milliyet düşmanları, maneviyat karşıtları, say say bitmiyor!”

İstanbul SuperHaber yazarından “kokteyl” nakaratlar

AKP’li kadın siyasetçilere “aileden yoksun aile bakanı”, manevi sabıkalı” diyen Konya YeniGün erkek yazarı “LGBT”ye ne demez

Yeni Konya yazarı, “Ey Milliyetçiler! Ey mütedeyyin Müslümanlar!”ı homofobik nefret siyasetine çağırıyor

Yeşil Giresun: “Aile yapımızı hedef alan LGBT”

Maraş Gündem’den deprem izlenimi: “LGBT gayri resmî çalışmalarını sürdürmüş, faiz tefeciliğinden kurtulamadık”

Eskişehir 2Eylül: “Uydurma cinsiyetlerle kadını adeta silen LGBT hareketi”

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları
İstihdam