16/12/2022 | Yazar: Ali Erol

LGBTİ+ karşıtlığıyla “köşe”lerinden taşan gazete yazılarını Hürriyet, Diriliş Postası, Milat, Star, Aydınlık, Millî Gazete, Yeni Şafak, Akit ve yerel basından derledik

Kasım'da gazete “köşe”lerinden homofobik nefret siyasetinin seyri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf:  Meltem Ulusoy / csgorselarsiv.org

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz… 

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından nefret köşelerini Kasım ayı boyunca Hürriyet, Diriliş Postası, Milat, Star, Aydınlık, Millî Gazete, Yeni Şafak, Yeni Akit ve yerel basın yazarlarından derledik.

Hürriyet yazarı Selvi, “sapkın LGBT” nefret nakaratını pek sevdi

Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi, “başörtüsü ve Anayasa değişikliği” konusunda yazarken, “LGBT sapıklığı” söylemiyle muhafazakâr iktidarın mainstream’ı Akit’in diline bağlamıştı.

Kasım ayına, “Akşener masayı mı dağıtacak, yeni masa mı kuracak” başlığıyla başlayan Selvi, “Aileye LGBT Rötuşu” ara başlığıyla gene aynı nefer nakaratını saçmayı sürdürüyor: “Anayasa değişikliği 24’üncü ve 41’inci Madde’den oluşuyor. Ama özellikle başörtüsüyle ilgili bölümde önemli düzenlemeler yer alıyor. Bir sapkınlık olan LGBT nedeniyle aile tanımı değişiyor. 41’inci Madde’de yer alan, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ibaresi yerine, “Aile kadın ve erkekten oluşur. Eşitliğe dayanır” deniliyor.”

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin homofobik nefret siyasetinin seyrini hatırlayalım: ““Marjinal gruplar” tabirinin devlet sözlüğündeki tanımını Hürriyet’ten Selvi bilmiyor mu!”, “Hürriyet, “mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih ediyor…”, “Hürriyet’ten Selvi, LGBTİ+’lara karşı “nefret” ile “terör” kokteyli harmanlıyor”, “Hak hukuk hürriyet hak getire; Hürriyet yazarından homofobik nefret siyaseti”

Diriliş Postası yazarı, “Aile Kanunu nasıl olmalıdır?” diye soruyor, “LGBT’yi koruyan yasa derhâl kaldırılma” diye cevap veriyor

“Livata, eşcinsellik… Gay ve lezbiyen mi diyorlar? Lûtîlik” diye başlayan, arada, “LGBT dernek çalışma ve medya propogandaları yasaklanmalı” çağrısı yapan, nasıl olsa bedava diye geleneksel cinsiyetçi ve homofobik ayrımcı diliyle tasvip etmediği her şey gibi eşcinselliğe de demediğini bırakmayan Diriliş Postası köşe yazarı Muzaffer Dereli, “Aile Kanunu nasıl olmalıdır?” başlığıyla devam ediyor: “LGBT felaketinin ve onu koruyan yasanın derhâl kaldırılması gerekir. Düzenleme yapılacaksa bizim dini ve kültürel değerlerimize uygun yapılmalıdır.”

“Aile yuvasının küçümsetildiği, flört ve "beraber yaşama" adı verilen Batı kaynaklı uygulamaların yaygınlaştırılmaya çalışıldığı, zina ve eşcinselliğin bir hak gibi gösterilmeye gayret edildiği bir propaganda, Müslüman toplumu özünden koparıp yıkmaya hazırlayan bir senaryodan başka bir şey değildir. Yangının bacadan aşağıya çoktan indiği günümüzde, aile müessesemize sahip çıkmalıyız.”

Diriliş Postası köşe yazarı Dereli, “Aile Kanunu nasıl olmalıdır” diye başlıktan sorduğu soruyu, en son, ““Kadın hakları” diyerek kandırılan dünyamızda...” diye cevaplamaya devam ediyordu...

Milat’ın ak sakallı yazarı homofobik nefret ile ırkçılığı harmanlayıp öyle saçıyor

LGBTİ+’nın açılımını, “ibne” “orospu” “şırfıntı” diye okuyan Milat köşe yazarı Muhammed Özkılınç, Kasım ayında, “LGBT Siyonizm'in manivelası” ve “LGBT Sapmadır” başlıklarıyla devam ediyor.

“Yahudiler... binlerce yıllık sapık bir inançları vardır... Onlarca yıldır devam etmekte olan nüfus kıyımının en tehlikelisi ve en masrafsızı LGBTİQ+ tuzağıdır. Diğer yolların hepsi, hem riskli, hem masraflıdır. Ama nesiller bu tuzağa çekildiklerinde, bir kuşak sonra yok olmaları demektir. Bu konu köşe yazılarına sığmayacak kadar geniş ve derin bir konudur vesselâm…”

“Şimdi, özel olarak yaratılmış olan, ve her açıdan tüm canlılardan daha üstün olan insanın, yaratana kullukta da en önde ve en üstte olması gerekmez mi? Allah'ın (cc) emirlerine uymakta diğer varlıklardan çok daha dikkatli ve hassas olması gerekmez mi? Tabi ki evet… Ancak gel gör ki, insan LGBTİQ+ sapıklığına yöneldiği an, tüm değerini ayaklar altına almış ve hayvanlardan daha aşağı dereceye düşmüş olur. Bu sapıklıklar “ibahiye” yani sınırsız ahlaksızlık olduğu gibi günah ve isyanda sınır tanımamaktır. Yaratılış gayesi olan kulluğu terk etmektir. Neslini devam ettirme programını da sonlandırmaktır. Ve derken şu ayete muhatap olmaktır. “Yemin olsun ki, cin ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır; ama gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır; ama hakkı görmezler. Kulakları vardır; ama hakkı duymazlar. İşte bunlar, hayvanlar gibidir; doğrusu daha sapık ve aşağılıktırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.””

Star yazarı, LGBTİ+’ların tarihte günah-suç-hastalık cenderesinin en ağır tezgâhlarından geçtiği gerçeğini ilk kez duyuyormuş numarası çekiyor

Homofobik nefret söylemine “inanç ve ahlak” serbestisi isteyen Star yazarı Mustafa Sabri Beşer, “muhafazakâr STK’lar”ın sessizliğinden yakınıp “sapkın LGBT”lere karşı Devlet’i doğrudan göreve çağırmakla geçen köşe yazılarının ardından nihayet Eylül ayında İstanbul Saraçhane’de düzenlenen nefret mitingiyle coştukça coşmuş; en son Ekim ayında ise Putin’i selamlarken, “LGBT ve benzeri şer odakları”na karşı Anayasa değişikliğini “eksik” bulduğunu beyan etmişti.

Kasım ayına, “Şeytanı emekli ettiler” başlığıyla başlayan Star köşe yazarı, bir kez daha Devlet’i göreve çağırıyor: “Küresel oyun kurucuları uzunca zamandır LGBT sapkınlığı üzerinden dünyayı şekillendirmeye çalışıyor. "Cinsiyet eşitliği" söylemi üzerinden türlü sapkın davranış marifetiyle, LGBT şemsiyesi altında şeytani planlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.”

“Sapkın davranışlar normal hale gelmemeli, getirilmemeli! Bu konuda artık daha sert ve ciddi kararlar almanın ve uygulamanın zamanı geldi de geçiyor bile. Yazılı ve görsel medya bu sapkın davranışlara karşı gereken karşılığı bugün vermeyecekse ne zaman verecek?”

Star yazarı Beşer, Kasım ayındaki bir diğer köşe yazısına “LGBT'lilere ölüm..!” başlığı atıyor. Aman da pek akıllı Star köşe yazarı, yazısına “başlık” yaptığı nefret suçu ifadesini tırnak içine bile alma gereği duymuyor, hani sonuna bir ünlem işareti kondurunca nefret söyleminin sorumluğundan kurtulmuş olacak...

“LGBT sapkınlığı”, “Lut kavmi”, “lanet ve ilahi gazap” ve gene “sapkınlık” nakaratlarıyla başladığı “LGBT’lilere ölüm..!” başlıklı köşe yazısına, LGBTİ+’ların sırf cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden ötürü tarihte günah-suç-hastalık cenderesinin en ağır tezgâhlarından geçtiği gerçeğini ilk kez duyuyormuş numarası çekerek devam ediyor: “Nasıl yani? Şimdilerin LGBT savunucuları bir zamanlar eşcinsellikle amansız bir şekilde mücadele mi ediyorlardı? Hem de idam etmek suretiyle!”

Star köşe yazarı kendinden geçiyor: “Vay canına! Sözü edilen tarih 1950! Yani daha dün denecek kadar yakın. Ama mesele sadece bu değil. Bugünün özgürlük savunucuları bir zamanlar LGBT'lilere kök söktürmüşler.” İlahi Star köşe yazarı, “sözü edilen tarih 1950” olmuş da n’olmuş, nazi faşizminin yenilmesinin üstünden henüz 5 yıl geçmişken...

Numaracı Star yazarı, “Yani sizin anlayacağınız bir zamanlar eşcinsellik önlemleri Avrupa'da adeta cadı avına dönüşmüş” diyor da, insanlık adına karşı mı çıkıyor, bilakis, içinden geçeni dışa vuruyor: “Gerek devlet gerekse toplum bu sapkınlığın önüne geçebilmek için idam cezası bile uygulamışlar.”

Ha, tabii, gönülden neler geçse de devrin değiştiğinin Star köşe yazarı da farkında, LGBTİ+’lardan lütfunu esirgemeyerek söylemini sağlama alıyor: “Derdimiz İngilizlerin yaptığı gibi idam ya da hapis cezası değil. Öncelikle evlatlarımızı bu sapkınlardan kurtarmak/korumak, akabinde de bu insanların tedavi görmelerini sağlayarak onları yeniden topluma ve ailelerine kazandırmak.”

Aydınlık’ın akademisyen yazarı, “lgbt örgütlenmesi”nden ayırdığı “eşcinsel”i nefret mitingine çağırıyor

Vatan Partisi’nin İzmir’de düzenlediği LGBTİ+ düşmanı nefret mitinginin konuşmacılarından, Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Aydınlık köşe yazarı Atakan Hatipoğlu, kasım ayında, “Kimyasal tertiple görevleri açığa çıktı” başlığı altında devam ediyor: “Günümüzde lgbt olayı, vatansız, köksüz, kozmopolitleşmiş, yabancılaşmış zavallılar inşa etme projesinden başka bir şey değil.”

Aydınlık’ın akademisyen köşe yazarı, aklı sıra, “eşcinsel” ile “lgbt örgütlenmesi”ni birbirinden ayırıyor, bunu yaparken de, hükümet temsilcilerinin, LGBTİ+'lara karşı, “kamusalda görünmeyin, hak ve hürriyetlerinizi talep etmeyin hele bir de anayasal eşit vatandaşlık diye siyasete bulaşmayın” demek için kullandığı nakaratları tekrar ediyor: “Meselenin eşcinsellerin baskıdan kurtulması, yurttaşlık haklarından tam ve eksiksiz yararlanması meselesi olmadığı tartışma gerektirmeyecek kadar açık. Zaten lgbt örgütlenmesinin böyle bir talebi de yok. Mağduriyet ve özgürlük söylemi, küreselleşmenin milli devlete karşı açtığı savaşın kültür ayağını idrak edemeyen budala demokrat kamuoyunu avlamak için kullanılıyor. Bu nedenle milli devlete yönelik küresel saldırının toplum ve kültür cephesini sıkı tutmak gerekiyor. Yarın İzmir’de Büyük Aile Platformu öncülüğünde yapılacak olan yürüyüş bu bilincin giderek yayıldığını gösteren önemli bir halka. Orada olacağız. Bireylerden değil ama bir ideolojik tavır olarak emperyalizmden, terörden, başka devletlere uşaklıktan nefret ediyoruz. Ülkemizi ve milletimizi seviyoruz. Eşcinsel yurttaşlar da kendilerini dışarıda görmesinler. Ellerine Türk bayraklarını alıp küresel emperyalizmin kültürel saldırısına karşı dirensinler.”

Millî Gazete yazarının “insan” hakları “LGBT”leri kapsamıyor

Milli Gazete yazarı Siyami Akyel, “İslâm’da İnsan Hakları” başlıklı yazısında, hayat hakkından bahsedip, “İslam, insanı öldürmeyi değil de yaşatmayı öncelemiş, hayat hakkını kutsal görmüş” derken, “recm” ve “LGBT gibi sapkınlıklar”la devam ediyor: “Neslin bozulmasını önlemek için “zinayı” haram kılmış, zina fiilinin faillerine “recm” cezasını vermek suretiyle neslin sağlıklı ve temiz şekilde devamını sağlamıştır. Yine LGBT gibi sapkınlıklara karşı müeyyideler öngören İslâm dini, gayr-i ahlâkî, gayr-i meşru ve sapkın hareketleri yasaklamıştır.”

Cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede birbirleriyle yarışan muhafazakâr yayın organlarından Millî Gazete yazarı Siyami Akyel, daha önce de, aileyi yıkmak için “sinema, tiyatro ve televizyon” araçları yeterli gelmeyince, ortaya, “İstanbul Sözleşmesi projesi”nin atıldığını söylemiş ve kadınları gene “recm” ile tehdit etmişti.

Millî Gazete’nin bir başka yazarı Zeki Ceyhan, “Yandaşların Unuttuğu Şey!” başlıklı köşe yazısında, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu, parti kongresinde okuduğu şair Adnan Yücel'in “Yer Yüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiirinden ötürü gelen “köşeye sıkıştırma” girişimlerine karşı savunacam diye gene “LGBT” atağına geçiyor.

Kendisi de, geçen sene, kamu temsilcileri ve yasa uygulayıcıları ayrımcı değilmiş, hükümet sözcüleri siyasiler LGBTİ+ karşıtı nefret söylemini sürdürmüyormuş gibi, AKP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin sözlerini güya LGBTİ+’ları savunuyor diye sunan Millî Gazete köşe yazarı Ceyhan, aynı nakaratı tekrar ediyor: “Amma unuttukları bir şey vardı! O da LGBT’li bireyleri baş tacı etmiş olmalarıydı! Yandaşlar AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin LGBT’li bireylerle ilgili soruya verdiği cevabı unutmuş olmalılar! Ey kongrede okunan şiir nedeniyle bir bardak suda fırtınalar koparmaya çalışan yandaşlar! Genel başkan yardımcınızın bu açıklamasından sonra niye dut yutmuş bülbül gibi sustunuz? Niye hiç sesiniz soluğunuz çıkmadı?”

Yeni Şafak’ın hukukçu yazarı, “tecrit”ten “terapi”ye mi geçiyor

Yeni Şafak’tan Hayrettin Karaman, “hukuk, insan hakları ve demokrasi”den “eşcinsellere kötü bakmak haktır, bakmakla kalma tecrit et, yetinme katlet”e varan köşe yazılarına, daha önce “veda” ettiğini duyurmuştu, derken sonra yeniden ortaya çıkmıştı. Kasım ayında ise “Dünya ÇAKOP” başlıklı köşe yazısında, “2020’de 55 STK, sonra 60 STK ve alanında uzman 21 bilim insanının birleşmesi ile kurulan”, kısa adı, “DÜNYA ÇAKOP” olduğunu duyurduğu, “Dünya Çocuk Aile Koruma Platformu”nu tanıtıyor.

Yeni Şafak köşe yazarının, “Dünya ÇAKOP” dediği de, heteroseksüel olmayan cinsel yönelimleri “büyük tehlike” diye adlandırıyor ve devam ediyor: “Kendi rızaları ile travma yaşayan bireylerin elinden tutan Dünya ÇAKOP... Yapılan uygulamalar ile birçok gencin yaşadığı farklı cinsel kimlik yönelimlerinden sağlıklı bir bireye dönüşmelerine şahitlik etmek, azim ve kararlığımızı artırmıştır.” Yani şu, “tedavi”, “onarım”, “terapi” deyip de gerçekte ise LGBTİ+’ların varoluşlarıyla hayat haklarını inkâr uygulamaları...

Neyse ki, umalım ki İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman, lezbiyenleri eve kapatın ve yasal tecavüz için zorla evlendirin; erkek eşcinsellerin canını yakmak/almak için de allah yarattı demeyin, her şeyi âyetten beklemeyin, eziyette yaratıcı olun yaklaşımından, “kendi rızaları ile travma yaşayan bireylerin elinden tutma”ya geçmiş olsun.

Yeni Şafak köşe yazarlarından Taha Kılınç, Kasım ayındaki bir yazısında, “LGBT dayatması” nakaratını tekrar ediyor; ikinci yazısında gene “dayatma”, “azınlık”, “marjinal tercihler” gibi pek orijinal ifadelerle devam ediyor.

Yeni Şafak’tan bir diğer isim Ersin Çelik ise “Çocuğunuz neleri izliyor diye baktınız mı hiç?” başlıklı yazısına, heteroseksüellik gibi cinsel yönelimlerden biri olan eşcinselliğe “ideoloji” diyerek başlıyor, “LGBT lobisi”, “pedofili” karalamalarıyla devam ederken, “Anayasa’nın 41. Maddesi’nin değiştirilerek ailenin güçlendirilmesi” yetmez diyor, “eşcinsellik dayatmasının önüne geçecek düzenlemeler”e davet ediyor.

Akit’in Kasım köşelerinden homofobik nefret nakaratları

Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organı Yeni Akit’in Kasım ayı köşelerinden Yaşar Değirmenci, “Lider Türkiye bu meseleleri niye halledemiyor?” başlıklı yazısında, laikliğe, demokrasiye sövüp sayıp, modernleşmeyle uygarlığa beddua okuyor; ailenin yok olduğundan dert yana yana asıl “konu”ya geliyor: “Bu saldırı; günümüzde, çok büyük bir saldırıya LGBT’nin dayatılmasına, meşruiyet kazandırılmasına, herkesin kabullenir hale getirilmesine dönüştü insan cinsiyetine müdahaleyle. Allah’ın yarattığı, insana bahşettiği cinsiyete meydan okuyarak değiştirmeye kalkışıldı. Muhafazakâr aileler bile çocukları için “kendileri bilir” demeye başladı.”

Akit köşe yazarı Değirmenci, Ekim ayında olduğu gibi gene muhafazakâr kadınlardan yakınıyor, “yuvarlak masanın yuvarlak adamları” gibi pek yaratıcı ifadeler ve gelemeksel nefret nakaratlarıyla muhafazakâr okurlarını LGBTİ+ inkârına ikna etmeye çalışıyor: “Eşcinsellik insan türünün geleceğini tehlikeye sokacak büyük bir sapma! Eşcinselliğin doğuştan geldiği yönünde bir kanaat var. Bu kanaat, tam anlamıyla propaganda makinasının, algı çalışmasının ürünü. Gerçek olmayan sahte bir düşünceye dayanıyor. Çünkü bilim adamları, eşcinselliğin doğuştan olmadığını, bunun bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiği uyarısını yapıp tedavi ediyorlardı. Buna rağmen son zamanlarda küresel eşcinsellik lobilerinin, çetelerinin faaliyetleri sonucu eşcinselliğin bir hastalık olmadığı, doğuştan geldiği propagandası yapılmış, dünya neredeyse bu propagandayı kabul etmeye zorlanıyor. Eşcinsellik bir sapmadır, fıtrata müdahaledir, insan türünü tehlikeye sokan bir sapkınlık biçimidir. Hazcılığı kutsayan, insanı iğrenç haz biçimlerinin kölesi hâline getiren, ruhunu yok eden, cinselliğinin peşinde koşturan bir hastalıktır.”

“İnsan türüne, aileye, insanın fıtratına büyük bir saldırı var” diyor, yetmiyor, ““LGBT, İslami değerler için bir tehdittir” diyen Cumhurbaşkanı”nı örnek gösteriyor, “Yuvarlak masanın yuvarlak adamlarına varıncaya kadar sahiplenmelere güçlü bir ses ve kararlı bir duruşla “Yeter!” diyelim” diye yakarıyor.

Akit yazarı İlhan Oral, “Feminizmin, şiddetin ve vahşetin dermanı” başlığı altında, müslüman okurlarına dinlerini anlatıyor; “demokrasi, laiklik, particilik, özgürlük ve modernizm gibi sun’i müdahaleler” ve geçen ay olduğu gibi gene “LGBT ve feministler gibi şer ve şehvet odakları” nefret nakaratını tekrar ediyor: “Bunlar yetmezmiş gibi feminizm destekli LGBT gibi eşyanın tabiatına zıt şehvet komplikasyon illetini toplumun nice kesimlerine zerk ettiler. Başörtülü fuhuş zebunu bayanlar türettiler. Şehvet budalası zürriyetsiz erkek modeli türetip yaydılar. Evli kadını, kocasının yatağından çıkıp hiç görmediği bir erkeğin yanına sığınacak kadar dengesizleştirdiler. Müslüman milletin ar damarlarının uçlarını tahrip ederek yozlaştırdılar.”

Akit’in spor köşe yazarı Ahmet Gülümseyen, “Dünya Kupası’nda alkol ve cinsiyet sapkınlığı yasak” başlığı altında Katar’ı alkışlıyor: “‘LGBT Temsili kol bandının yasaklanması’”, “takım kaptanlarının kollarında eşcinsel sapkınlıkları destekleyici kol bandı takmaları yasaklanması, takdirle karşılandı.”

Kasım ayında “feminizm” karalayan bir diğer isim ise Akit eski köşe yazarı Abdurrahman Dilipak oldu. “Yeşil Feminizm” başlığı altında demediğini bırakmayan Dilipak, muhafazakâr kadınları ikna etmeye çalışıyor: “Kadınların “eşitlik” iddiası, esasen potansiyel anlamda “kadını aşağılayan” bir dildir.”

Yerel basından Kasım ayı nefret köşeleri

Yerel basından Kasım ayı nefret köşeleri Afyon Kent Haber, Bursa Hayat, İstanbul İttifak, Malatya Sonsöz, Ankara Hertaraf, Konya’nın Sesi, Erzurum Pusula, Zonguldak İmza, Elazığ Yeni Ufuk, Kayseri Yeni Doğan Haber, Ocak Medya, Konya Yeni Haber yazarlarından geldi.

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren yerel basından gazete yazıları şöyle sıralandı...

“Afyon Kent Haber yazarı, kolayından komplo kurmak hatta kurulmuşun nakaratlarını tekrar etmek varken bilgiyi n’apsın”, “Bursa Hayat’ın akupunkturcu köşe yazarı “kendisiyle barışık gey” de olsa, ille “dönüştürecem” diyor”, “İstanbul İttifak yazarının “tedavi”, “terapi” dediği, LGBTİ+’ların varoluşlarıyla hayat haklarına karşı ayrımcılık ve nefret çağrısı”, “Malatya Sonsöz yazarı, kopyala-yapıştır nakaratları sıralamak, bedava “LGBT” dövmek varken ne diye yorsun kendini”, “Hertaraf’ın “Mazlumder Şube Başkanı” yazarı, “cinsel sapkınlık, evlilik dışı ilişkiler, eşcinsellik” diye saydırarak “aile”yi koruyor”, “Konya’nın Sesi yazarı, “LGBT sapkınlığından, Devlet de, STK’lar da, hepimiz gücümüze göre sorumluyuz” diye çağırıyor”, “Erzurum Pusula yazarı, “insan neslini tehdit eden LGBT tehdidi”ne dikkat çekmelere doyamıyor”, “Zonguldak İmza yazarı, “LGBT”yi “illegal” sanıyor; İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle yetinmiyor, yakınıyor da yakınıyor”, “İstanbul Sözleşmesi’nin “şifre”sini çözmeyen mi kaldı, Elazığ Yeni Ufuk yazarı Yücel Can’ın neyi eksik”, “Kayseri Yeni Doğan yazarlarından biri “LGBT”ye “Lut Gavmine Benzeyen Tiplemeler” diyormuş, bir diğerinin ise “yazarken bile” midesi bulanıyormuş”, “Ocak Medya yazarı, din adına eşcinsellere her yolu müstahak görsün ama insan haklarına aykırı görülmesin istiyor”, “Konya’dan sendikacı köşe yazarı geçen ay “küresel monarşi” dediğine bu ay “global monarşi” diyor, gerisi gene “LGBT””

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: insan hakları, medya
nefret