13/02/2023 | Yazar: Ali Erol
Ocak ayı homofobik nefret “köşe”lerini Yeni Şafak, Akşam, Diriliş Postası, Akit ve yerel basın yazarlarından derledik.
Yeni Şafak yayın yönetmeni Anayasa’nın eşitlik maddesindeki “herkes”e dahil etmediği LGBTİ+’ları doğrudan hedef alıyor...
Akşam yazarları “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayıp altılı masayı sallamaya devam ediyor...
Diriliş Postası yazarı, HDP’nin derdine düşmüş: “İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor, Tüzüğünde LGBT’lilere alan açıyor”
Akit’in Ocak ayı köşelerinden nefret nakaratları...
Yerel basından Ocak ayı nefret köşeleri...
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz.
LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından nefret köşelerini 2023’ün Ocak ayı boyunca Yeni Şafak, Akşam, Diriliş Postası, Yeni Akit ve yerel basın (Aydın Ses Gazetesi, Maraş Gündem, Ekran Gazetesi) yazarlarından derledik.
Yeni Şafak yayın yönetmeni Anayasa’nın eşitlik maddesindeki “herkes”e dahil etmediği LGBTİ+’ları doğrudan hedef alıyor
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarı Hüseyin Likoğlu, “Yuvarlak masada LGBT ağır bastı” başlıklı yazısını, gazetesinin sosyal medya hesabından paylaşıyor: “Başından beri İYİ Parti’nin bu Anayasa değişikliğini destekleyemeyeceğini savunuyorum. Çünkü LGBT sapkınlığının gelecek hedeflerini engelleyecek bir Anayasa değişikliğine İYİ Parti imza atamaz.”
Likoğlu’nun gazetesi, köşe yazısını paylaştığı sosyal medya sunumuna bir de görsel-kolaj hazırlamış: Gökkuşağı bayrağı asılmış bir “altılı masa” ve üzerinde, “masada LGBT ağır bastı... medyası ve stk’ları küresel LGBT fonlarının baş müşterileri...”
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarı, yuvarlak masa toplantından “herkes ortak aday için ne karar çıkacak diye beklerken”, “ben başka bir konuyu merak ediyordum” diyor: “Başörtüsü ve aileyi güvence altına alan Anayasa değişikliğiyle ilgili yuvarlak masanın ne söyleyeceği benim için çok daha önemliydi.”
Yeni Şafak yazarı, laf ola beri gele merakının ardından asıl konuya, altılı masanın ortaklarından İYİ Parti’yi “LGBT” ile iğnelemeye geçiyor: “Başından beri İYİ Parti’nin bu Anayasa değişikliğini destekleyemeyeceğini savunuyorum. Çünkü LGBT sapkınlığının gelecek hedeflerini engelleyecek bir Anayasa değişikliğine İYİ Parti imza atamaz.”
Anayasa’nın onuncu maddesindeki “herkes”e dahil etmediği LGBTİ+’ları doğrudan hedef alan Yeni Şafak yazarı, ayrımcı diliyle ve kendi ürettiği homofobik nefret söylemiyle yetinmeyip, Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün nefret söylemine de aracı oluyor: “Hele hele eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün “Anayasa’nın 41. maddesine eklenmesi öngörülen cümle sapık bir ilişkiyi resmileştiren eşcinsel evliliklere anayasal düzeyde kapıyı kapatmak içindir. Düşünce olarak yerinde” açıklamasından sonra yuvarlak masanın teklife ‘Evet’ demesi mümkün değil.”
“Gündemdeki anayasa değişikliği”ne ilişkin Eski Adalet Bakanı’nın mevcut anayasaya aykırı ayrımcı dili ve eşitlik karşıtı söyleminin ardından Yeni Şafak yazarı yeniden kendi nefret diliyle devam ediyor: “Bu konuda yanılmayı ve böyle bir Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini çok arzu ederim. Ama umudum yok. Çünkü işin içine LGT lobisi karışmış. Bu küresel güç, dünyanın her yerine milyon dolarlık fonlar aktarıyor. Yuvarlak masanın medyası, STK’ları, iş adamı görünümlü destekçileri, küresel LGBT fonlarının baş müşterileridir. Aileyi koruyan sapkınlığı önleyecek bir Anayasa değişikliğine destek vermek demek, bu fonlardan vazgeçmek demektir. Haydi siyasi sebeplerle vazgeçmeyi düşündüler, o zaman fondaş medya ve STK’lar bunları linç eder.”
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarının “arzu ettiği”nin aslında tam da İYİ Parti’in “anayasa değişikliği”ni desteklememesi olduğu anlaşılıyor. İyice anlaşılması için de Likoğlu, “İYİ Parti destekli CHP’li belediyeler (1, 2) LGBT eğitimi için yarış halinde” ara başlığı devam ediyor: “İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saraçhane’de sımsıkı sarıldığı ‘kardeşi’ Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB’de Eğitim Daire Başkanlığı’nın verdiği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” eğitiminde neler anlatıldığını bilmiyor mu? “İki erkek evlidir, onlar birer çifttir. İki kadın evlidir onlar birer çifttir” eğitimi verenler, Anayasa değişikliğine oy verebilir mi, İYİ Parti’nin Anayasa değişikliği metnini kim yazacak? Bahadır Erdem bu konuda ne düşünüyor acaba!”
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarının şahit gösterdiği Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün, bugün, anayasa değişikliği teklifine ilişkin, “bazı ülkelerde kabul edilen, fakat aile kavramıyla bağdaşmayan sapık bir ilişkiyi resmîleştiren eşcinsel evlilikler” derken, geçmişte, aynı Cumhurbaşkanı’nın, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni feshetmesini, “Anayasaya aykırı idari bir işlem olarak” gördüğünü, “Karar”ın, “kadınlara karşı doğuracağı sonuçlarla anayasamızın 2. maddesindeki “insan haklarına saygılı … hukuk devleti” ilkesine, 10. maddesindeki cinsiyet eşitliğine aykırı olduğu gibi, devletin kadın-erkek eşitliğinin “yaşama geçmesini sağlamak” yükümlülüğüne de ters düşmektedir” dediğini de hatırlayalım.
Akşam yazarları “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlayıp altılı masayı sallamaya devam ediyor
Akşam yazarı Murat Özer, “Be sehpa devrilir mi?” başlıklı köşe yazısında, “altılı masa”yı sallamaya devam ediyor: “6'lı masanın her toplantısı var olan krizleri daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramadı. Bu yüzden kendi seçmeninin gözünde dahi artık bir umut masası olmaktan çok topal bir sehpaya benzeyen...”
“Anayasa değişikliğine yasada başlarını "dini inancı sebebiyle örtenler" ifadesi geçtiği için hayır diyeceklerini duyuran 6'lı masa liderleri, ailenin "bir erkek ve bir kadının evliliğiyle" kurulabileceği hükmünü de LGBT baskısı yüzünden reddetmişlerdi. Muhafazakâr ve milliyetçi seçmen kendilerine oy vermesin diye yapacakları başka bir şey kaldı mı?”
Diriliş Postası’nda yazarken, “Ülkemizde her türlü ifsadın yaygınlaşması için kurulmuş Kaos GL gibi sapkın yapı” ve “neo-emperyal çete”, “hem sapkın hem ikiyüzlüler”, “Onur Yürüyüşü adını verdikleri sapkınlık gösterisi”, “LGBT hakları denilen “çürüme””, “ahlak terörü”, “LGBT+İ denen güruh” diye saydırdıktan sonra “homofobik” eleştirisinden yakınmasından hatırlayacağımız Murat Özer, Akşam köşe yazarı olarak devam ediyor. Akşam yazarı Özer, Aralık ayında da, 6 yaşında çocuğu cinsel istismardan koruma adına 6’lı masayı, LGBTİ+’ları kriminalize etmeye çağırmıştı.
Akşam’dan bir diğer köşe yazarı Turgay Güler, “Ortak mutabakat değil Gezi bildirisi” başlıklı yazısında, hep yaptığı gibi gene “nefret kokteyli” ile “terör kokteyli”ni harmanlıyor: “Nihayet bir mutabakata varmışlar! Tırı vırı... 240 sayfalık metne öfkelenen çok ama heyecanlanan yok! PKK hariç! FETÖ hariç! Amerikalılar hariç! Batı başkentleri hariç! Küresel LGBT lobisi hariç! Adına 'Ortak Politikalar Mutabakat Metni' deyip okudular. İçi boş, köhne, modası geçmiş ve pas tutmuş kavramları yeni bir şey gibi peş peşe sıralamışlar.”
Diriliş Postası yazarı, HDP’nin derdine düşmüş: “İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor, Tüzüğünde LGBT’lilere alan açıyor”
Aralık ayında, aklı sıra, “CHP, HDP, PKK, LGBT kapatılsın!” diye saydıran Diriliş Postası köşe yazarı Recep Yazgan’ın Ocak ayı yazı başlığı: “Seçmenine sırtını dönen parti: HDP”
Yazısına, “Kürtler dindar, Sünni Müslümanlardır... HDP’de siyaset yapanların ezici çoğunluğu ateist...” diye başlayan Diriliş Postası köşe yazarı, “AK Parti’ye Başörtüsüne Yönelik Anayasa Değişikliği Teklifi hakkında görüşme randevusu vermemesi bölgesinde oy istediği kadın seçmenin ekseriyetinin başörtülü olması bakımından izahı mümkün olmayan çelişkidir” sözleriyle HDP’nin derdine düşmüş.
HDP’ye, “dinsiz imansız allahsız” diye saydırmanın yetmeyeceğini düşünen Diriliş Postası yazarı, “köşe”sini kaparken nihayet “LGBT”ye bağlıyor: “HDP’nin İstanbul Sözleşmesine yaklaşımı CHP’den, İYİ Parti’den farklı değildir. Tüzüğünde LGBT’lilere özgürlük alanı açmakla övünen partidir...”
“‘LGBT’li sapıklar’, ‘Ülkemizde ahlaksızlığın öncüsü Kaos GL’ gibi cümleler kurmuşuz”, n’olmuş diyerek kendisi hakkındaki suç duyurusundan dert yanan Diriliş Postası köşe yazarı Recep Yazgan, “HDP” yazısının ardından Şubat ayında ise “HÜDAPAR” ile devam edecek: “HÜDA PAR Meclise girebilmelidir”
Akit’in Ocak ayı köşelerinden nefret nakaratları
İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edenlerin, Kaos GL’nin internet sitesine bir baksalar Sözleşme’yi savunmaktan vazgeçip feshe ikna olacakları nakaratlarıyla bıktıran Yeni Akit’in psikiyatr köşe yazarı Sefa Saygılı, 2023’ün ilk ayını, “Türkiye büyük beladan kurtuldu!” başlığıyla açıyor: “Ülkemizin başına bela edilen İstanbul Sözleşmesi nihayet Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı ile kesin olarak iptal edildi. Zehirli bir meyve olarak sunulan, Feminist ve LGBTİ gruplarının manifestosu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı’mızın güçlü iradesi ve yüksek mahkemenin hukuken doğru ve isabetli kararı ile kurtulduk. Ailemiz, insanımız ve toplum bu ifsat sözleşmesinin tahribatlarından korunmuş oldu.”
“CHP’liler iktidara geldiklerinde ilk icraatlarının İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirmek olacağını vaat etmektedir. Bu ifşaat dahi uyanmamıza vesile olmalıdır. Feminist ve LGBTİ bireylerinin ve CHP’nin politikalarına alet olanların yanlışlarından dönmelerini bekliyoruz.”
Akit’in erkek köşe yazarına “fesih” yeter mi, daha fazlasını istiyor: “Bir kısım muhafazakâr kişi/kurumlar İstanbul Sözleşmesi ve uzantı yasası 6284 Sayılı Kanunu anlamıyor veya anlamak istemiyor. Halen saf bir niyetle “kadın hakları” veya “Kadına şiddeti önleyen sözleşme/yasa” olduğunu zannediyorlar... İstanbul Sözleşmesi kesin olarak iptal edildiğine göre uzantısı olan 6284 Sayılı Kanun da yürürlükten kaldırılmalıdır. Aileyi, kadını ve çocukları en üstün seviyede şiddetten ve istismardan koruyacak, tabii/evrensel hukuk ilkelerine uygun yasalar yapılmalıdır. Aksi halde toplum çöker ve aile biter.”
Akit yazarı Zekeriya Say, Aralık ayının ardından gene İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile devam ediyor: “İBB’nin değil de eşcinsellerin başkanı sanki!”
Akit yazarı, “Paris’in ilk “eşcinsel” Belediye Başkanı” ile başlıyor, ““homo belediye başkanı” modası” ile Berlin’e geçiyor, Avrupa’dan Atlantik ötesi New York belediye meclisine uğrayıp geri yurda dönüyor: “Batı’nın başkentlerinde “gay başkan” akımının virüs gibi yayıldığı bir dönemde, Avrupa Parlamentosu Yeşiller Partisi Eş Başkanı Daniel Cohn Bendit, sözde temaslarda bulunarak, TBMM’de ÖDP ve DTP (şimdiki HDP)’lileri ziyaret etti. Bendit, Ankara’da gerçekleşen görüşmede, durduk yere; “İstanbul eşcinsel bir belediye başkanına hazır olsun” dedi.”
Akit yazarı, Aralık ayındaki köşe yazısından kopyala-yapıştır “Beylikdüzü Belediye Başkanı iken belediyenin logosundaki “Kırlangıç”ı LGBTİ renklerine boyayan İmamoğlu” nakaratıyla sadete geliyor: “İBB’nin logosunu da sapkın homoların paçavralarına benzetti.”
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarının “İYİ Parti destekli CHP’li belediyeler LGBT eğitimi için yarış halinde” ara başlığı altında Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB’de Eğitim Daire Başkanlığı’nın verdiği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” eğitimi nakaratını tekrar eden Akit yazarı Say, saydırmaya devam ediyor: “Allah’ın lanetlediği eşcinsellik, İBB personeline zorunlu “eşcinselleri tanıma” dersi, sapkın eğitim, İBB olarak her zaman LGBTİ’lerin yanında oldukları itirafı, İstanbul’un kaynaklarını sapkınlar için seferber eden İmamoğlu, sapkınlara desteğini her platformda sürdüren İmamoğlu, LGBTİ sevicisi, eşcinsel sapkınlar, sapkın homoları sözde yaşam ve kültür dergisi “İBB İST”in kapağına taşımak, alenen “sapkınlık” propagandası yapılan paçavra...”
Akit, yazarı Zekeriya Say’ın köşe yazısıyla yetinmedi, aynı yazıyı bir kez de “haber” olarak yayınladı: “Bu duruma sebep olan Müslüman kardeşlerimiz utansın!” İstanbul’un eşcinsel bir belediye başkanı yok ama...”
Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni okuyan Akit yazarı Sabri Balaban, “Millete zincir vurma metni” başlığı altında söz konusu metnin satır aralarını şak diye yakalamış: “Satır aralarında gizlenmiş birçok maddede terör örgütlerine kapı aralamakla başlayan ve en önemlisi aile hukuk yapımızda faciaya dönen LGBT’yi koruyan birçok derin ve bir o kadar tehlikeli madde ile karşılaşıyoruz.”
“Bir köyde iki muhtar olmaz” diyen Akit yazarı Hüseyin Öztürk ise “altılı masa”ya sallarken öyle “facia” falanla yetinmiyor, doğrudan “devlet düşmanlığı”na bağlıyor: “Mesela bunları destekleyen ABD ve AB fonlu sivil toplum kuruluşlarıyla, onların yönettiği dernekler, LGBT ve bunları destekleyen örgütler, araştırma merkezleri, sözde stratejik düşünce kuruluşlarının, devlet-millet bütünlüğümüze düşmanlıkları ortada değil mi?”
Yerel basından Ocak ayı nefret köşeleri
Aydın yerel basınından Ses Gazetesi köşe yazarı Dr. Mesut Mezkit, “İstanbul Sözleşmesi’nde mutlu son” diyor ve devam ediyor: “İstanbul Sözleşmesi LGBT’nin propaganda aracına dönüşmüştü. LGBT taraftarları, İstanbul Sözleşmesi üzerinden Türkiye’de bir zemin bulmuşlardı... Bireyin ağırlıklı olarak cinsel özgürlüğü üzerine bina edilmiş bir sözleşmeydi. Sözleşme, toplumun ahlaki değerlerini dikkate almıyordu. En önemlisi ‘LGBTİ bireylerinin’ özgürlüğünü sağlamaya dönüktü.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile üye olmak için resmen aday olduğu Avrupa Birliği’ni (AB) “dış güç” gibi gösteren kopyala-yapıştır medya köşeleri kervanından Aydın Ses Gazetesi yazarı Mesut Mezkit, daha önce de, LGBTİ+’lara söylediklerim “fikir hürriyeti” olsun ama “nefret söylemi” demek “fişleme” sayılsın istemişti.
Aynı zamanda Yeni Söz (1, 2) yazarı olan Ahmet Doğan İlbey, bu kez karşımıza Kahramanmaraş yerel basınından Maraş Gündem’de çıkıyor. “Türkiye Yazarlar Birliği” sitesinde “Ahmet Doğan İlbey: Memleketimize puşt memleketi dedirtmeyiz” tekrar edilen köşe yazısının hikâyesini anlatıyor İlbey: “8 Şubat 2021 tarihinde YeniSöz’de yazdığım “İnsanlığın Yüzkarası LBGT’liler Avrupa’ya Tehcir Edilmeli” başlıklı yazımızı Samsun Akasyam Haber sitesi iktibas ederek yayınlamıştı. Adı geçen yazımızdan dolayı Ankara merkezli “Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği” Akasyam Haber sitesi Yayın Müdürü ve hakkımda “Nefret söylemi” suçundan Samsun Başsavcılığına suç duyurusunda bulunarak TCK’nın 216/2 hükmü uyarınca “kamu davası” açmıştı. Neticede Başsavcılık “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararını verdi. Böylesine şenâet ve necâset arz eden bir dâvanın lehimize neticelenmesinden dolayı Türk devlet ve milletinin haysiyeti nâmına sevindik. Hâdisenin ibretlik yüzünü göstermek için LBGT savunucusu Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneğinin Samsun Başsavcılığına verdiği İddianamesinden birkaç bölümü nakletmek istiyorum...”
Ekran Gazetesi isimli sitenin yazarı Harun Yılmaz, “Diyarbakırlı Hacının Şeytanla Arkadaşlığı ve Şeytanın İnsana Düşmanlığı...” başlıklı köşe yazısında, “şeytana düşmanlık yapmak, bizim ihtiyarımıza bırakılmış şahsi bir tercih konusu değildir; İLAHİ BİR EMİRDİR” diyor, içine kopyala-yapıştır Kaos GL’yi de kattığı nefret ve komplo kolajıyla devam ediyor: “Bugünkü düşman, dünün tüm düşmanlarından daha sofistike, daha kurnaz, daha güçlü, daha organizedir; aileyi, erkeği/babayı, kadını, çocuğu ifsad eden; toplumu, içtimai ahlakı dinamitleyen Kaos-GL, LGBT (eşcinsellik ve ötesi sapıklıklar), feminist yapılar; su, gökyüzü, toprak, tahıl, meyve, sebze, balık, arı, hayvancılık ifsadı; hayvanseverlik maskesi altında faaliyet yürüten ALF (Animal Liberation Front-Hayvan Kurtuluş Cephesi), ELF (Earth Liberation Front-Yeryüzü Kurtuluş Cephesi) gibi terör örgütleri ve bunların güdümünde sinsice yürütülen köpek popülasyonundaki planlı artış; DSÖ marifetiyle sağlık alanında medikalist protokoller, aşı adı altında BSS (biyolojik sıvı silahlar) zorlamaları; FEMA gibi gelecekte çocuklarımızın içine tıkılıp hammadde, işgücü olarak kullanılması planlanan küreselci kamplar, nüfus planlaması maskesi altında küresel çapta insan soykırımı; savaşlar, kaoslar, ekonomik krizler, kıtlık senaryoları ve hiçbirini boş bırakmadıkları tüm yaşam ve nefes alanlarımızda, medya, sinema, sermaye, devlet, ordu ve ünlülerden oluşan tüm güçleriyle son derece organize, küreselci bir yapı var karşımızda. Öyle ki, FETÖ, Haşhaşiler, IŞİD, Boko-Haram vb bize benzer benzemezlerden bile daha tehlikeli, her yere, her alana, hatta evlerimize, çocuklarımızın dimağlarına bile sızabilmiş küreselci bir çetedir bu. “Ne yapabiliriz ki bu güce karşı?” bedbaht sorusuna Allah’ın cebri ve kati emri; konjonktür Müslümanları olmayın ve “ONLARA DÜŞMANLIK YAPIN!” demektedir.”
Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.
Etiketler: medya