25/11/2022 | Yazar: Ali Erol

LGBTİ+’ları hedef gösteren gazete yazıları Hürriyet, Sabah, Ortadoğu, Milat, Diriliş Postası, Aydınlık, İslami Analiz, Star, Yeni Şafak ve Akit’ten geldi

Hükümet medyasının Ekim ayı nefret “köşe”leri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İllüstrasyon: Gizem Karagöz / Kaos GL

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…

LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından nefret köşelerini Ekim ayı boyunca Hürriyet, Sabah, Ortadoğu Gazetesi, Milat, Diriliş Postası, Aydınlık, İslami Analiz, Star, Yeni Şafak, Yeni Akit ve yerel basın yazarlarından derledik.

Hürriyet yazarı, “Başı açığıyla başörtülüsüyle bu ülkenin birinci sınıf, onurlu ve eşit vatandaşlarıyız” diyor, “LGBT” hariç diye de ekliyor

Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi, Ekim ayında, “başörtüsü ve Anayasa değişikliği” konusunda iki (1, 2) yazı kaleme aldı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ailenin güçlendirilmesi” açıklamasının ardından Anayasa taslağı hazırlama sürecinde, Hürriyet köşe yazarı, “Anayasa değişikliği teklifinde ne getiriliyor? Ona değineceğim” diyor ve “Ama bir nokta var ki çok önemli” diye devam ederken, “LGBT sapıklığı” söylemiyle muhafazakâr iktidarın mainstream’ı Akit’in diline bağlıyor: “İşte o konuda karar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bırakıldı. Peki o konu ne? Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile konusunda da bir anayasa değişikliği yapılabileceğinin sinyalini vermişti. LGBT sapıklığının aileyi tehdit ettiği bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışı çok önemli. Erdoğan, sadece başörtüsüyle ilgili düzenleme ile kalınmamasını istemiş, “Kadının ve erkeğin birlikteliğinden oluşan aile kurumumuzu da güçlendirerek geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacak ilave değişiklikler yapalım” demişti.”

Hürriyet köşe yazarı, Ekim ayındaki devam yazısında, “Biz başı açığıyla da başörtülüsüyle de bu ülkenin birinci sınıf, onurlu ve eşit vatandaşlarıyız” diyor, “Nokta”yı koyuyor, hemen ardından “LGBT” hariç diye de ekliyor.

Hürriyet yazarı Selvi “Aile Düzenlemesi” ara başlığını “sapkın LGBT” söylemiyle açıyor, ha, “eşitlik” de korunuyormuş: “Sapkın bir eğilim olan LGBT’nin son dönemlerde aileyi hedef alması nedeniyle Anayasa’nın 41. maddesinde bir düzenlemeye gidiliyor. Anayasa’nın 41. maddesinde, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” deniliyor. “Eşler arasında” ibaresi muğlak bulunduğu için yeni çalışmada değiştiriliyor. “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı getiriliyor. Tabii 41. maddesindeki, “eşitlik” ifadesi korunuyor.”

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’nin homofobik nefret siyasetinin seyrini hatırlayalım: ““Marjinal gruplar” tabirinin devlet sözlüğündeki tanımını Hürriyet’ten Selvi bilmiyor mu!”, “Hürriyet, “mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih ediyor…”, “Hürriyet’ten Selvi, LGBTİ+’lara karşı “nefret” ile “terör” kokteyli harmanlıyor”, “Hak hukuk hürriyet hak getire; Hürriyet yazarından homofobik nefret siyaseti”

Sabah yazarı, kendisi nefret söylemi saçabilsin ama o söyleme maruz kalanlar kamusala açılıp siyasete katılmasın istiyor

Hürriyet’ten Selvi gibi Sabah köşe yazarı Hilal Kaplan da, “başörtüsü ve Anayasa değişikliği” konusunda yazıyor: “Ailenin muhafazası konusundaki düzenleme de yine CHP'den sadır olan "Çocuk eşcinseller vardır" veya "Türkiye henüz eşcinsel evliliğe hazır değil" gibi sapkın ideolojilerin aile kurumunu hedef almasına yönelik yaklaşımına engel olma amacı taşıyor.”

Sabah köşe yazarı Hilal Kaplan, daha önce, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzalı “Etnik köken, inanç, engellilik, cinsel yönelim yasayla dezavantaj olmaktan çıkarılacak” afişlerini köşesine taşıdığında, “CHP ne vaat ettiğinin farkında mı?” ara başlığı altında “Ancak dikkatimi çeken "cinsel yönelim" ibaresi oldu” diye de eklemişti. Sabah yazarı, sonra LGBTİ+’larla eşitlenmek zorunda kalır, “cinsel sapkın” diyemeyeceği kaygısıyla, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın yasaklanmasına karşı çıkmıştı.

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın sürmesini isteyen Sabah yazarı, “İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ABD'de eşcinsellerin yürüyüşüne katılıp, eşcinsel evliliğe dair destek mesajları vermişti. HDP zaten dünden hazır” hatırlatması yapıyor, neyse ki tasarlanan “Anayasa değişikliği” ile okurunu rahatlatıyor: “Dolayısıyla ailenin kadın ve erkekten oluştuğunu vurgulayan bir madde değişimi öngörülüyor. İlgili 41. Madde şöyle: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”

Hükümet medyasından Sabah yazarı Kaplan, “köşe” yazılarında neden “feminist” olmadığını açıklarken “küreselci feminist/eşcinsel siyaseti” ifadeleriyle sarf ettiği cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarını “'LGBTİ lobisi cinsiyetsiz bir dünya kurmak istiyor'” söylemiyle “kitap” olarak da bastırmasını anarak devam ediyor: “Buradaki “eşler” ifadesini somutlaştırıp eş olan “kadın ve erkek arasındaki eşitliğe dayanır” minvalinde bir değişiklik bekleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl yayınlanan “Ailenin Adı Yok” kitabımda kişinin mahremine mündemiç olan cinsel bir sapkınlığın bayraklaştırılarak siyasetin alanını hegemonize etmesinin tehlikelerini anlatmıştım. Dolayısıyla bu değişiklik önerisini de gayet isabetli ve hayati buluyorum.”

LGBTİ+’ların eşit yurttaşlık hak mücadelesini aklı sıra “cinsel pratik”ten ibaret gören, o cinselliğe de “mahrem” mührü vurmayı marifet sanan Sabah yazarı, kendisi istediği gibi cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi saçsın ama o söyleme maruz kalanlar söz hakkını kullanıp kamusala açılıp siyasete katılmasın istiyor

Ortadoğu’nun eski vali yazarı, “LGBT”ye karşı mücadele edelim ama şiddet ve kanunsuzluğa düşmeden diyor

Eylül ayında, “LGBTİ örgütünün tüm faaliyetleri yasaklanmalı ve ceza kapsamına alınmalı” buyuran Ortadoğu Gazetesinin eski vali yazarı Gazi Şimşek, Ekim ayında, karşımıza, “Cinsiyetsizlik Dayatması” başlıklı köşe yazısıyla çıkıyor.

“Küresel emperyalist menşeili cinsiyetsizlik dayatması” ile başlayan Ortadoğu köşe yazarı, “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günler” geleneksel devlet diliyle devam ediyor: “Türk toplumunun aile yapısını hedef alan, toplumun eşcinselliğe hazırlanmak istendiği şu dönemde ilkelerimize, manevi değerlerimize, örfümüze, âdetimize, töremize ve aile yapımıza sahip çıkmanın tam zamanı.”

“Sapkın akımlara gençlerimizi kaptırma cinsiyet tartışmalarını da gündeme taşıdı”ğını söyleyen eski vali köşe yazarı, “küresel sorun haline gelen LGBT sapkınlığı” söylemiyle pek orijinal sözlerini sürdürüyor: “Son günlerde ülkemizde hızlı bir şekilde baş gösteren yeni bir sapkın akım var değişimin nasıl ahlaksızlığa, dibe çöküşe yok oluşa sebep olduğunun son örneği LGBT. Özgürlük eşitlik naraları atan bir akım bu. Dertleri yalnızca cinsler arası geçişin saydamlaşması. Yaygaralarıysa bunun tabi bir durum addedilen LGBT gibi akımların yaygınlaşması.”

“Milli kültür, sanat ve etkileşim değeri yüksek karşı çalışmalar yapmalıyız” diyen Ortadoğu Gazetesi yazarı, “yerli ve millî” önerilerini sıralıyor: “LGBT sapkınlığı”, “hani şu tüm renkleri sapkınlıklarına alet eden”, “kokuşmuş fikir yığını”, “cinsiyetsizlik dayatmacılığı”, “sapkın akımlar”, “proje”, “kokuşmuş çöp”, “sapkınlık”, “batıl ve batıcı emperyalist zihniyet”, “batıcı ve batıl zihniyet”, “cinsiyet dayatması”, “altında yatan gizli amaç”

Geçen ay, “lezbiyenliği, biseksüelliği, transseksüelliği, geyliği alenileştirme”ye karşı “Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuki anlamda yasama olarak dur demelidir” çağrısı yapan Ortadoğu yazarı, Ekim ayında ise “ülkemizdeki cinsiyetsizlik dayatmacılarına söz söyleme imkanı verecek her türlü şiddet ve hukuksuzluğa karşı birlikte millet olarak hassas olmalıyız” uyarısında bulunuyor: “Kanunlardaki yasal eksikliklerimiz milli birlik için siyasetin gündemine aldığı şekilde tamamlama ve toplumsal dayanışmamızı ve milli değerlerimizi korumalıyız.”

Milat’ın psikiyatr yazarı “sapkınlık” sayıyor, ak sakallı hoca yazarı ise “ibne” “orospu” “şırfıntı”dan “LGBT güvenlik sorunu”na bağlıyor

Muhafazakâr nefret medyasının seyyar köşe yazarlarından Akit’in psikiyatr “köşe” yazarı Sefa Saygılı, karşımıza Milat köşelerinde çıkmaya devam ediyor. Ha Akit ha Milat, “Prof. Dr.” köşe yazarı Sefa Saygılı için fark etmiyor.

“Cumhurbaşkanımızın uyarıları” başlıklı köşe yazısında, Milat yazarı, “başörtüsü meselesi sonrası tekrar gündemde yer bulan anayasa hazırlık çalışmasında 'aile yapısının korunmasına yönelik değişiklikler olacak mı?’ sorusu üzerine Erdoğan LGBT lobisine tepki göstererek” diyor ve Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle köşesini dolduruyor: “Son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular. LGBT’yle birlikte de bizim aile yapımızı bunlar dejenere etmenin gayreti içerisine girdiler. Biz kimlerin LGBT’ci olduğunu biliyoruz zaten.”

Milat’ın psikiyatr yazarı, ardından, “İstanbul Saraçhane'de "Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu" öncülüğünde "Büyük Aile Buluşması" adıyla toplanan ve 150’ye yakın sivil toplum kuruluşunun desteklediği oldukça kalabalık "LGBT karşıtı" yürüyüş”ü anıyor ve “cinsel sapkınlıklar ve aile kavramı” nakaratıyla devam ediyor: “Cumhurbaşkanımızın açıklamaları ile halkımızın bu duyarlılığına sahip çıktığı görülüyor. Yani gençlerimizi ve aileyi tehdit eden sapkınlıklara karşı tedbir alınacağı ve aile müessesesini güçlendirmek için çalışmalar yapılacağı anlaşılıyor.”

LGBTİ+’nın açılımını, geçen ay, “ibne” “orospu” “şırfıntı” olarak okuyan Milat’ın ak sakallı köşe yazarı Muhammed Özkılınç, ekim ayında, “LGBT Hüsran Pişmanlık” başlığıyla devam ediyor: “LGBT sapıklığı… cinsiyet değiştiren zavallılar… Sonuç itibarıyla; anneler, babalar, tüm büyükler ve tüm etkili ve yetkili olanlar! Çocuklarımızı kaybetmeden önce tedbir alalım. Sonra geç olur ve bu işin geri dönüşü olmaz. LGBT Hakla batıl savaşının en çetin cephesidir. LGBT sosyal, siyasal ekonomik bir sorundur. LGBT bir güvenlik sorunudur. Ne ki, LGBT insanlığın var oluş sorunudur.”

Diriliş Postası yazarı, “nefret söylemiyle yaşam hakkını engellersiniz” dedi diye Aile Bakanı’na demediğini bırakmıyor

Hem “evet ulan, nefretse nefret” narası atıp hem de pek lütufkâr “gidip evinizde eşcinsel olacaksınız” buyuran Diriliş Postası köşelerinden, “şair” köşe yazarı Yunus Emre Altuntaş, Eylül ayındaki malum mitingin ardından “aileme dokunma!” demek için saydırmıştı: “LGBT sapkınlığı… LGBT sapkınlığı… İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun… küresel LGBT oluşumu… LGBT dayatması… LGBT propagandası… azgınlık ve sapkınlık… LGBT eğilimleri… zehirli propaganda… esrar/eroin/alkol/kumar/fuhuş gibi zehir yayan her türlü oluşum…”

Saydırıp saçtığı homofobik nefret nakaratlarının ardından, Ekim ayında ise, “Bu gidiş nereye?” diye soruyor Diriliş Postası yazarı Altuntaş: “LGBT’ye dönük eleştirileri “nefret” kapsamında ele alan Sayın Bakanın kafası karışık. LGBT’yi hak ve özgürlük meselesi olarak görmek bu milletin değerlerine aykırı hareket etmektir. Bu milletin nezdinde LGBT bir sapıklıktır, ailemizi yıkmayı ve neslimizi kurutmayı hedefleyen siyasi bir harekettir, en hafif tabirle bir hastalıktır.”

LGBTİ+’ların var olma ve hayat hakkını hedef alan “aile” mitinginin “LGBTdayatması” dezenformasyonunun ardından, Hürriyet’e konuşan Aile ve Soysal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın, “nefret söylemini yanlış buluyorum” demesini, “nefret söylemi ile yaşam hakkını engellersiniz” diye devam ederken en fazla, “eşcinseller ve translar öldürülmesin” demekle yetinmesini bile çok bulan Diriliş Postası’nın “şair” köşe yazarı, Aile Bakanı’nı, “Avrupa’nın mantalitesiyle” konuşmakla eleştiriyor: “Kullandığı dil tamamen Batılı literatüre yaslanıyor. LGBT haklarını, İstanbul Sözleşmesini ve 6284’ü canhıraş savunması bunun ibretlik örnekleridir.”

“‘LGBT’li sapıklar’, ‘Ülkemizde ahlaksızlığın öncüsü Kaos GL’ gibi cümleler kurmuşuz”, n’olmuş diyerek kendisi hakkındaki suç duyurusundan dert yanan Diriliş Postası köşe yazarı Recep Yazgan, “KAOS GL adında bir dernek var. LGBTİ+ lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks kişilerin cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığa maruz kalmaması için araştırmalar yapan ve dayanışma gösteren, kişi haklarını savunan dernek” ifadeleriyle Kaos GL Derneği’nin ne için ve nasıl çalıştığını gayet güzel özetlemişti daha önce.

“Millî Eğitim Bakanı, Eğitim Reformunu kimlere teslim ediyor!” başlıklı Ekim ayı köşe yazısına ise “Gezi Parkı Olaylarının, dahası 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin arkasındaki gizli el George Soros” diye başlıyor, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’i, “Bakanlığın, Eğitimde Reform Politikaları hakkında fikir alışverişinde bulunmak üzere Eğitim Reformu Girişimi - ERG Yönetim Kurulu temsilcileriyle toplantı” yapmaktan eleştireceğim diye bir kez daha araya Kaos GL Derneği’ni de katıyor: “Soros’un desteklediği bazı kuruluşlar… Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği…”

Aydınlık’ın akademisyen yazarı, “LGBT-İ”nin formülünü çözmüş

Çorum Hitit Üniversitesi Polimer Malzeme Mühendisliği Bölümü’nden kimyager Prof. Dr. Uğur Adnan Sevil, Aydınlık gazetesine “Bilim, felsefe, sanat ve LGBT-İ” başlıklı bir yazı yazmış, “Bilim, felsefe, sanat üretemeyen üniversite, emperyalizmin LGBT-İ yumurtasına kuluçkalık yapar” diye de formülü çözmüş.

Aydınlık’ın kimyager yazarı, “ülkemizin seçkin bilim-felsefe-sanat insanlarından, kaledarlarından, devlet ve millet hayatında yaşanan her durum için örneğin, her türden terör, ekonomik, siyasi ve ahlaki sorunlar için, hatta ve hatta cinsiyetsizlik ve LGBT-İ meselesi için, yetkin kavramlar ve kuramlar ve çözüm önermeleri beklenmektedir. Çünkü kuluçkanız boş olursa yumurta bırakan çok olur elbette!” diyor, ardından da, “Fakat üret(e)memektedirler!” imasında bulunuyor.

Peki, “Prof”, siz ne ürettiniz, diye merak edenlere, Aydınlık’ın akademisyen yazarı, işte “Düşüncelerim” diyor: “Etnik bölücülük, cemaatçilik, tarikatçılık, yeni Alevicilik, görüngücülük, ekoculuk, anti-ulusalcılık, neoliberalcilik, çevrecilik, nükleer santral karşıtlığı, atom bombası sessizleri, Greenpeace’ciler, yeşil barışçılar, feministler, hippiler, satanistler, LGBT-İ, cinsiyetsizciler vb. tüm yıkımcı oluşumlar. Bunlardan enerjisi son zamanlarda en çok yükseltilen ise LGBT-İ insanıdır.”

“Enerjinin bilgisine, diline ve matematik kurallarına aykırı, yepyeni bir psikolojik tasarım olan LGBT-İ insanı” için “şunları” da “belirtmek ister”miş Aydınlık’ın akademisyen yazarı: “LGBT-İ insanı, tasarlanan demokrat postmodern Truva Atı içine yerleştirilmiş benzer emval-li kümeler gibi, yıkımcı bir boş kümedir. Bu ve benzerleri, kısa, orta ve uzun vadede, indirgeyici yapı sökümcü görevler tanımlanacak ve atanacak yapılardır. Bir başka deyişle, insanlık tarihi boyunca ve özellikle modernizm çağında, birey ve toplum adına biriktirilen ne varsa; bilim, felsefe, sanat, estetik, hukuk, sosyoloji, ulus devlet, millet olma vb. alayını ters yüz etmede, işlevsizleştirmede, değersizleştirmede hülasa yok etmede görev alacaklardır. Nitekim görevdeler.”

İslami Analiz’in akademisyen yazarı, Mehsa Emini öldürüldüyse n’olmuş, bunun için rejim mi değişir demek için “CIA”dan giriyor “Amerikan Yahudi Komitesi”nden çıkıyor

Kaos GL Derneği’ne “sapkın kuruluş” diyen Millî Gazete’nin köşe yazarlarından, aynı zamanda “Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi” Mücahit Gültekin, Ekim ayında, karşımıza, İslami Analiz’deki köşesinde, “Mehsa Emini Vakası ve Kadın Hakları Söylemi” başlığıyla çıkıyor.

Millî Gazete’de, Eylül ayındaki köşesinde, “Köpük Gider Su Kalır” başlıklı yazısında, elbette, “LGBT”yi de “köpük”ten saymış, gene güya NATO karşıtlığı bahanesiyle LGBTİ+ karşıtlığına devam etmişti: “Kendini ilerici sanan kimi Marksistlerin eline LGBT bayrağı tutuşturulmuş, “eşcinsel imam”ın arkasında namaz kılmaya hazır hale getirilmişlerdi…”

Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin’in cinsiyetçi ve homofobik nefret köşelerinden hatırlayalım: “Millî Gazete’den İslami Analiz’e Mücahit Gültekin’in LGBTİ+ düşmanlığı”, “İslami Analiz yazarına NATO karşıtlığı bahane, LGBTİ+ inkârcısı Rusya’yı savunmak şahane!”, “Millî Gazete, Mücahit Gültekin: “LGBT bir aile hekiminizin olacağından ya da LGBT bir hakimin önüne çıkacağınızdan emin olabilirsiniz””, “Millî Gazete, Mücahit Gültekin: Gözler homofobik nefretle kararınca, “akademik” sorumluluğu kim sallar!”

Millî Gazete’den İslami Analiz’e, akademisyen köşe yazarı, “Kadın Hakları Söylemi” başlıklı yazısında, “Günümüzde “hak” temelli söylemlerin (kadın hakları, LGBT hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, çevre hakları gibi) yeni sömürgeciliğin “etkili” bir aparatı olarak kurgulandığını fark etmek zorundayız” demek için sarf ettiği satırlarına “CIA” ile başlıyor, “Amerikan Yahudi Komitesi” ile devam edip “ABD Dışişleri Bakanlığı”na bağlıyor.

Mehsa Emini öldürüldüyse n’olmuş, bunun için rejim mi değişir demek için kadın haklarını tırnak içine alıyor, ABD ile İskandinav ülkelerinde de kadınlar öldürüldüğünü örnek veriyor, ardından, “Varsayalım kadın bizim toplumlarımızda, bizim kültürlerimizde özgür değil,” demek durumunda kalınca da bu kez İskandinav ülkelerinden tecavüz istatistiklerini sıralıyor.

Akademisyen köşe yazarı, daha önce, Millî Gazete köşelerinde, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında “hukuk”u bir yana bırakıp, en temel anayasal vatandaşlık haklarını LGBTİ+’lar için tanımadığını beyan etmiş, “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek Meclis’in vatandaşa borcudur” diye de eklemişti.

Akademisyen köşe yazarı, temel hukukî insan hakları sözleşmeleri kapsamında bütün vatandaşlarının haklarını korumak, gözetmek ve güvence altına almakla yükümlü devletler hâliyle LGBTİ+ vatandaşlarının da insan haklarını gözetmeli sözlerini, akademisyen olunca sövemeyeceğinden “LGBT ideolojisi” söylemiyle savuşturmaya çalışıyor. Hâl böyle olunca kadın hakları için “toplumsal cinsiyet eşitliği”ni savunacak değil ya, öyle de devam ediyor: “İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası hukuk metinleri “gender identity” (toplumsal cinsiyet kimliği) kavramını getirerek cinsiyet kavramını bulanıklaştırmaktadır… İran İslam Cumhuriyeti bu dayatmalara boyun eğmediği için 43 yıldır uluslararası statükonun hedefindedir… Başörtüsünü yakanların gerçekte bütün değerlerimizi yakıp kül etmek istedikleri açık değil mi?”

Star yazarı, Putin’i selamlıyor, “LGBT ve benzeri şer odakları”na karşı Anayasa değişikliğini “eksik” buluyor

Homofobik nefret söylemine “inanç ve ahlak” serbestisi isteyen Star yazarı Mustafa Sabri Beşer, ayrımcı tutum, davranış ve uygulamalara karşı yeterince nefret söylemi saçıp, nefret suçlarına davetiye çıkaramamakla, “muhafazakâr STK’lar”ın sessizliğinden yakınıp “sapkın LGBT”lere karşı Devlet’i doğrudan göreve çağırmakla geçen köşe yazılarının ardından nihayet Eylül ayında İstanbul Saraçhane’de düzenlenen nefret mitingiyle coştukça coşmuş, nasıl olsa LGBTİ+’lara karşı homofobik nefret söylemi saçmanın bedava olduğu bilgisiyle hak hukuk takmadan bodoslama devam etmişti.

“Anayasa ve aile değişikliği” başlıklı köşe yazısında ise Star yazarı, önce, “aile yapımız”ın, “LGBT ile büyük bir saldırıya uğramakta” olduğunu söylüyor, ardından, “LGBT topluluğu”na, “sivrisinek vızıltısı” diyor: “Siz sivrisinek vızıltısının hoparlöre bağlanıp büyük ses çıkardığına bakmayın. Farklı yöntemlerle aileyi bozmak için çaba gösterenlerin sahaya sürdükleri son piyonları bir avuç sapkın LGBT topluluğu.”

Derken, vazgeçiyor, “Ama elbette bunu küçümseyip aileyi küresel güç odaklarının ifsat oyunlarına feda edecek değiliz” diye geri yükseliyor ve Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan gibi “Rusya” yöntemini övüyor, “LGBT konusunda hassas olan tek devlet biz değiliz. Rusya da bu sapkın topluluklara karşı aile ve toplumu korumak için büyük mücadele ediyor. Putin, 30 Eylül'de yaptığı son açıklamasında...” satırlarıyla Putin’i selamlıyor.

“LGBT ve benzeri dayatmalar”, “LGBT toplulukları Rusya'da yasaklı ayrıca”, “Ülkemizde de yeni bir gelişmeyle LGBT mücadelesinde; Anayasa'nın 24. ve 41. maddelerinde yapılacak değişiklikle, bu konuda büyük bir adım atılacak”, “Sapkın LGBT toplulukları” nakaratlarıyla devam ederken, Star yazarı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Anayasa çalışmaları”nın “eksik” olduğunu da söylemek istiyormuş: “Aileyi bozmak için her türlü imkânı seferber edenlere karşı sadece kâğıt üzerinde kalacak bir ibare yeterli olmayacaktır. Her şeyden önce toplumsal zihin dünyamızda yapılacak eylem planlarıyla LGBT ve benzeri şer odaklarının zararları toplumun her kesimine anlatılmalıdır.”

Star yazarı Beşer, sonra, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Aile Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İletişim Başkanlığı’na tek tek görev veriyor: “Kısaca sinema, kitap, sanatsal faaliyetler, eğitim ve benzeri çalışmalarla, bilinçlendirme ve farkındalık çalışmalarıyla desteklenecek olan bu Anayasa değişikliği çok daha güzel neticeler verecektir.”

İstanbul Zaim Üniversitesi’nden Yeni Şafak yazarı Kaplan’ın “eşcinselliğe çözüm” önerisi: “Rusya, Polonya, Çin, Sırbistan devlet yönetimleri...”

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, “Eşcinsellik geni’nin olmadığı ispatlandı ama dayatma sürüyor!” başlıklı köşe yazısına “Batı uygarlığı, insanlığın başına gelmiş en büyük belâdır” okuyarak başlıyor, “Eşcinsellik Geninin Olmadığı İspat Edildi!” ara başlığıyla asıl derdine geliyor: “İnsan, Allah’ın yarattığı, insana bahşettiği cinsiyete meydan okuyarak değiştirmeye kalkılmaya başladı. Eşcinsellik bir sapmadır. İnsan türünün geleceğini tehlikeye sokacak büyük bir sapma hem de!”

İstanbul Zaim Üniversitesi Araştırma Merkezi Koordinatörü de olan Yeni Şafak (1, 2) yazarı Kaplan, yüksek lisans ve doktora yapmak için Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla gittiği İngiltere'de bakın ne öğrenmiş: “Eşcin-selliğin doğuştan geldiği yönünde bir kanaat var. Bu kanaat, tam anlamıyla propaganda makinasının, algı çalışmasının ürünü, gerçekliği olmayan bir sahte fikre dayanıyor. Çünkü bilim insanları, eşcinselliğin doğuştan olmadığını, bunun bir hastalık olduğunu söylüyorlar ve yaklaşık yarım asır hatta çeyrek asır önce bunun tedavi edilmesi gerektiğini söyleyerek tedavi ediyorlardı.” Sonra saydır saç nefret nakaratlarını: “Küresel eşcinsellik lobileri”, “çeteler”, “eşcinselliğin hastalık olmadığı, doğuştan geldiği propagandası”

LGBTİ+ karşıtı yayıncılıkta Akit yetmeyince atağa geçen Yeni Şafak’ın “LGBT Dosyası”ndan nakaratları tekrar eden Yusuf Kaplan, bir kez (1, 2) daha, “bilim insanlarının kılı kırk yaran araştırmaları sonuncunda “eşcinsellik geni’nin olmadığının ispatlandığı gözler önüne serildi”ğini söylüyor.

Yeni Şafak yazarına, peki, heteroseksüelliğin geni var mıymış diye sormak manasız, nasıl olsa her durumda Yeni Şafak’ın “uzman, cesur ve de bilimsel” isimlerinin nefret nakaratlarını tekrar etmeye devam edecektir kendisi. Aslında, ortada bir “mesele” de olmadığını Yeni Şafak yazarı da bildiğinden, “Meseleyi fazla uzatmaya gerek yok” deyip önyargı ve nefret söylemi saçmaya geçiyor: “Eşcinsellik bir sapma’dır, fıtrata müdahaledir, insan türünü tehlikeye sokan bir sapkınlık biçimidir.”

“Hastalık” da “hasatlık” diye saydırdıktan sonra “çözüm” önerisine geçiyor İstanbul Zaim Üniversitesi ve Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan: “Böyle bir şeye göz yumulamaz. Rusya, Polonya, Çin, Sırbistan devlet yönetimlerinin ve başkanlarının ve halklarının eşcinsellik sapkınlığına ve dayatmasına gösterdikleri tepkiyi biz daha fazla göstermek zorundayız.”

Yeni Şafak yazarı, medyada nefret söylemi izlemeyi “fişleme” sanıyor

Eylül ayında, “iş dünyasının kapısına dayanan büyük tehlike” söylemiyle hızını alamayarak Anayasa’nın güvenceye aldığı çalışma hakkı ile İş Kanunu’nun ayrımcılıklara karşı güvenceye aldığı eşit davranma ilkesine yani LGBTİ+’ların çalışma hakkına da karşı çıkan Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik, Ekim ayında, “Başka değişiklikler!” başlığı altında, “başörtüsü ve Anayasa değişikliği” konusuyla devam ediyor: “Cumhurbaşkanı, “sapkın akımlar küresel güçlerin teşviki ile günden güne yayılıyor. Aile müessesesinin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük saldırı altında olduğunu görüyoruz” dedi.”

Anayasa’da, ailenin korunmasıyla ilgili bir “açık” olduğunu söyleyen Yeni Şafak yazarı devam ediyor: “Türkiye’de lezbiyen olduklarını ilan eden iki kadının çocuk sahibi olduklarını ve bu “yeni aile tipi” ile sosyal medyalarından yayınlar yaptıkları gündeme gelmişti... lezbiyen ilişki yaşayan kadınlar... homoseksüel ilişki yaşayan iki kadının Türkiye’de çocuk sahibi olup, “aile” kabul edilmesinin önünde hukuki bir engel yok. Aileyi temelden sarsacak, “yeni aile tiplerini meşrulaştıracak” bu açığı ortadan kaldırmak için de Anayasa değişikliği yapılmalı.”

Yeni Şafak yazarı, “Anayasa değişikliği” ile “LGBT dayatması ve eşcinsellik propagandaları”nın önüne geçileceğini söylerken, “eşcinsellik yayılmacılığına karşı verilecek politik mücadelenin fitili ateşlendi” diye de ekledi.

Yeni Şafak yazarı, “LGBT ideolojisi gibi normale karşı anormalliği dayatan akımlarla mücadelede” ve “LGBT dayatması... LGBT ideolojisi...” gibi nakaratlarla devam ederken, gene Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan gibi, eşcinselliğin artık eskiden olduğu gibi “hastalık” sayılamamasından yakınıyor: “Bundan 40 yıl önce, TIP otoritelerince hastalık olarak değerlendirilen eşcinselliğe bugün hastalık demek büyük suç. Tedavisi dahi yasak. Sosyal medya şirketleri anında yaptırım uyguluyorlar. “Hastalıktır” diyen bilim adamı da olsa sosyal medyada kullanıcı olmasına dahi müsaade edilmiyor. Nereden nereye? Şimdi hastalık olarak görünen farklı cinsel yönelimlerin ilerde normal olmayacağının da garantisi yok. Ensest, pedofili ve zoofili gibi…”

Yeni Şafak köşe yazarı, “LGBT’yi reddedenlere; ‘homofobik’, ‘bifobik’, ‘transfobik’ deniliyor” diyerek, ayrımcı diliyle sarf ettiği nefret söyleminin idrakinde olduğunu, kendini tanıdığını daha önce göstermişti. “Homofobik” denilme kaygısından kurtulan Yeni Şafak yazarı yeni hedefini, “LGBT sapkınlığına karşı harekete geçip güçlü tepkiler ortaya kocayacağız” sözleriyle ilan etmişti. Nihayet, “Anayasal haklardan siyasal katılma hakkını LGBTİ+ yurttaşlara tanımadığını” söylemekte hak, hukuk ve demokrasi açısından sakınca görmediğini açıktan belli etmişti.

LGBT dayatmasına karşı Orkun Kökçü yalnız mı?” başlıklı Ekim ayından köşe yazısına, Yeni Şafak yazarı Çelik, kaosGLorg haber sitesini takip ettiğini belirterek başlıyor.

Yeni Şafak köşe yazarı, daha önce, “haber yapmamız engelleniyor” diyordu, bu kez de, medya çalışmaları kapsamında homofobik nefret söylemini izleyen kaosGLorg haber sitesinin yayınlarından yakınıyor, kendisine yönelik, “Biz ne dersek o olacak, siz bizi asla eleştiremezsiniz. Sus konuşma: Bak ne yazmış. Sen bunu diyemezsin” denildiği gibi tuhaf bir iddiayla karşılıyor: “Son zamanlarda ise bir “fişleme merkezine” dönüştüler. LGBT dayatmasına karşı yazılan her yazıyı, hatta sosyal medya paylaşımlarını raporlayıp web sitelerinde hedef gösteriyorlar. Gazetecileri, yazarları sistematik olarak çeşitli suçlamalarla yaftalıyorlar. Mesele bir yazıda “Türkiye’de LGBT dayatması var” cümlesi kurulmuşsa, o yazar “nefret suçu” işlemekle itham ediliyor. Bir de her ay yayınladıklarını medya raporu var. “Ayın Homofobik Nefret Köşeleri” başlığını atarak servis ediyorlar. Yaptıklarının “fişleme” olduğunu kabul etmeyecekler elbette.”

Yeni Şafak İnternet Müdürü de olan Yeni Şafak köşe yazarı, acaba, misal Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin medya izlemesine veya Hrant Dink Vakfı’nın ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadeleye katkı sağlayan medyada nefret söylemi izleme programına da kaosGLorg haber sitesi için rahatlıkla kullandığı yaftayı sarf edebilir mi ki...

Akit köşelerinden homofobik nefret nakaratları

Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organı Yeni Akit’in köşe yazarı, aynı zamanda Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, muhalefet karalama bahaneli homofobik nefret siyasetinden hep aynı nakaratları tekrar ederken 6’lı masayı dağıtamayınca, “AK Parti de olmalı.. Saadet Partisi de olmalı..”ya karar vermiş: “Birileri, “Toplumu eşcinsel evliliğe hazırlıyoruz” açıklamaları yaptığı şu dönemde, Saadet Partisi net çıkışları ile, AK Parti’ye bu konuda taviz vermemeleri için hatırlatmalarda bulunmalı..”

Huylu huyundan, Akit köşe yazarı nefret siyasetinden vaz geçer mi: “PKK destekçiliği CHP’den İP’e de geçti! Eşcinsellerin ahlaksız afişlerle yaptıkları yürüyüşleri takip edip, onları destekler tarzda sözde haber yapan bir gazeteci.. Yine eşcinsel destekçiliği de, ülkücülükle ilgisi olmasa gerek..”

“Eşcinsellerden bahsetmemeleri mümkün mü? Tabii ki mümkün değil.. Saadet Partililere kapak olsun. Haydar Başçılara kapak olsun.. Dindarım deyip, eşcinsel destekçileri ile boy gösterenlere kapak olsun.. 1 Nolu Baro Başkanı şöyle diyor: “Toplumsal cinsiyet eşitliği uğruna verilen mücadelede örgütlenen 8000 avukata yenileri eklenecek, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşıtlık sürdürülecek ..” Ne yapsınlar. Başörtülülere artık zulmedemiyorlar.. Eşcinsellerin avukatlığı ile idare ediyorlar!”

“20 yıllık AK Parti iktidarını deviremeyen muhalefet, şimdi o hedefe ulaşmak için, her türlü kirli ilişkilere teşne durumda.. Biri “LGBT ahlaksızlıktır” diyor.. Diğeri “LGBT bir haktır” diyor.. İkisi de birbirine tek kelime etmeden, üç maymunu oynayarak, ittifakı pişirmeye devam ediyorlar..”

Akit yazarı Yaşar Değirmenci, “Aile ve gençliğe sahip çıkalım!” diyor: “Şimdi işi eşcinselliğe döktüler. Mesela bir kadın hakları, feminizm, özgürlük çığırtkanlıklara başladılar. Müslüman camiada kadın merkezli feminist hareketler doğmaya başladı. Sırf oy alabilmek için yuvarlak masanın yuvarlak adamlarının yaptıklarından tiksinirsiniz. LGBT’lilere sahip çıkarak ahlaksızlığı, fıtrata ters oluşumu meşru göstermek (hangi isim altında olursa olsun) muhafazakâr kesime yakışmaz.”

Akit yazarı İlhan Oral ise “Aileyi korumalı mıyız?” diyor: “Ankara ve İstanbul’un bazı üniversitesinde LGBT şer ve şehvet odakları temsilcilik açıyorlar. Bir parti başkanı bütün gücü ile bunları korumaya çalışıyor. Feminist güruhlar milletimizin aile kavramını gündemden ve beyinlerden silmeyi hedeflemiş… LGBT ve feministler gibi şer ve şehvet odakları her fırsatta çalışmalarını yapıyorlar, ihmal etmiyorlar…”

Ha Akit ha Milat, “Prof. Dr.” köşe yazarı Sefa Saygılı için fark etmiyor; Milat’ın ardından bir “köşe” de Akit’ten: “Aileyi yıkan kanunlardan kurtulmalıyız! Feminist ve LGBTİQ+ bireylerin manifestosu olan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ni derin strateji uzmanı olduğunu iddia eden Ahmet DAVUTOĞLU halkımızın başına bela etmiştir… Feminist ideolojinin taleplerinin yasal alt yapısını yeni Ceza Kanunu ve 6284 sayılı yasa ile oluşturdular. Ceza mevzuatımızda FUHUŞ suç olmaktan çıkarıldı. Cinsel özgürlük bu yasalarla teminat altına alındı…”

Akit yazarı Hacı Yakışıklı, ““Türk” markası bunlara yakışmıyor!” diyor ve saydırıyor: “Türkiye ve İslam sevdalısı avukatımız affedersiniz erkek erkeğe ilişkiyi, gayları, lezbiyenleri yani LGBT’yi savunacak olan Türkiye Barolar Birliği’nin bazı şubelerine aidat ödeyecek! Ödemezse meslek hayatı riske girecek! LGBT’yi savunanlardan izin alamazsanız avukat olamazsınız...”

Akit yazarı İdris Günaydın, “Cinsine tükürdüğüm cinsine çeker!” diyor ve devam ediyor: “Din yok, iman yok, ahlak yok, mukaddesat yok, milli gurur ve mefahir yok… LGBT onlarda...”

Yerel basından Ekim ayı nefret köşeleri

Yerel basından Ekim ayı nefret köşeleri Yeni Konya, Konya’nın Sesi, Konya Pusula Haber, Konya Yeni Haber, Konya Bakış, Mardin Life, Kırıkkale İl Gazetesi, Bursa Haberin Doğrusu, Bursa Arena, Eskişehir 2 Eylül, Yeşil Afşin, Ankara İlksayfa Gazetesi, Aydın Ses Gazetesi yazarlarından geldi.

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren yerel basından gazete yazıları şöyle sırandı...

“Yeni Konya yazarı “yeter artık!” çekiyor, hak hukuku “safsata” sayıyor”, “Konya’nın Sesi yazarı “toplumsal barışı temin etmeye, birbirimizle kaynaşmaya mecburuz” diyor ama LGBTİ+’ların hakkına gene “helak” kalıyor”, “Konya Pusula Haber yazarı, Sait Faik’in edebiyatını savunmak için LGBTİ+ların hak hukukunu satıyor”, “Konya Yeni Haber’in siyasetbilimci yazarı “milli ve fıtrat güçleri”ni “küresel aile terörü şebekesi”ne karşı birleşmeye çağırıyor”, “Konya’dan sendikacı köşe yazarı: Milli güvenlik siyaset belgesi “LGBT”yi birincil tehdit saymalı”, “Mardin Life yazarı “Batıdan ithal kanunlar iptal edilsin” demek için bıktırıcı nakaratlarla sündürüyor da sündürüyor”, “Kırıkkale İl Gazetesi müftü yazarı: “Modern dünyanın kirli projesi LGBT ve Cinsiyetsizleştirme illeti…””, “Bursa yerelinden köşe yazarlarına göre “LGBT”ler Dünya neslini kurutacak”, “Eskişehir 2 Eylül yazarı “pembe kapitalizm”e karşı “kız çocuklara pembe, erkeklere mavi giydirilmesi”ni öneriyor”, “Yeşil Afşin’in dekan yazarı LGBTİ+’lara hak tanımıyor, helak hastalık sapkınlık diye saydırıyor”, “Ankara İlksayfa yazarı “LGBT ile mücadele, ekonomik, siyasi, askeri mücadeleden çok daha önemli” diyor”, “Aydın Ses Gazetesi yazarı da öğrenmiş numarayı, LGBTİ+’lara söylediklerim “fikir hürriyeti” olsun ama “nefret söylemi” demek “fişleme” sayılsın istiyor”

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları
İstihdam